Esed'e Destek Putin'in Başını Ağrıtıyor

Rusya'nın Suriye'deki varlığı ve İran'la ittifakı, Tataristan, Başkurdistan ve Dağıstan gibi Rusya Federasyonu'na bağlı cumhuriyetlerde de gerginliği sebebiyet veriyor.

AMİR TAHERİ’nin Analizi:

Sırada ne var? Bugünlerde Suriye savaşına ve Rusya'nın artan müdahalesine atıfla Moskova'daki siyasi kulislerde dolaşan soru bu.

"Sırada ne var sorusu" Russia Today, Vesti ve Rosiskaya gibi Kremlin'in kontrolünde olduğu düşünülen Rus basınında dahi ses getirdi. Moskova'ya giden yabancı ziyaretçiler, bitmek bilmeyen savaşta Rusya'nın uzun vadeli dahli hususunda giderek endişelenen "sıradan vatandaş" tarafından da mevzuubahis sualin sorulduğunu görmekte gecikmiyorlar.

Artan güvenlik tedbirleri ve umuma açık yerlerdeki polis çevirmeleri de bu endişeyi körüklüyor.

Resmi merciler ise Beşar Esad'ın silahlı muhaliflerini son kaleleri olan, ülkenin en kalabalık ikinci şehri Halep'ten temizlemek suretiyle Rusya'nın, askeri vazifesini yerine getirdiğini söylüyorlar. Yine bu anlatıma göre bir sonraki merhale ise savaş yorgunu Suriye'yi bir nebze huzura ve barışa kavuşturacak siyasi bir formül bulmak.

Rusya Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Maria Zakharova'ya göre bu amaca matuf ilk adım, bu hafta Kazakistan'ın başkenti Astana'da Esad ile muhaliflerini uzlaştırmak için toplanacak olan konferans. Fakat konferans daha toplanmadan tehlikeye girdi.

Rus kaynaklara göre Esad muhalif saflarından kimin davet edilmesi gerektiği hususunda son sözün kendisinde olmasında ısrar ederken aldığı cevap bunun "kat’i surette" kendisini alakadar etmediği oldu.

Belki de kimin patron olduğunu göstermek içindi ki Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov kamuoyuna "Rus müdahalesi olmasaydı Esad rejimi birkaç hafta içinde düşerdi," beyanatını verdi. 

Esad'a verilen mesaj aşikar: kendini dev aynasında görme!

Buna ilaveten Moskova, ABD'yi Astana'ya davet etme konusunda ortağı Tahran'ın da tepkisini çekti.

Rus hariciyesi ise ABD'nin çoktan davet edildiğini ve Moskova'nın yeni Trump yönetiminden bu daveti kabul etmesini beklediğini açıkladı.

Lakin İran Milli Güvenlik Kurulu sekreteri Ali Şemhani ABD'ye davetiye gönderilmediğini kesin bir dille ifade etti. İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif bir adım daha ileri giderek "Ruslar, Amerikalıların davetine karşı olduğumuzu biliyorlar," dedi.   

Moskova'nın siyaset kulislerindeki hissiyat ise Vladimir Putin'in Suriye mevzuunda sorumluluğu tek başına yüklenmek istemediği yönünde. Putin, yeni Trump hükümetinin Rusya'nın Suriye'deki başrolünü kabul etmesini ama barış için gereken arabuluculukta ve gelecekte Suriye'nin yeniden inşasında yükü omuzlamaya da hazır olmasını umuyor.

Moskova'daki kıdemli bir Avrupalı diplomat, "Putin, Trump'ın kendisine şunu demesinden korkuyor: Suriye mi? Sen bozdun, artık senindir," diyor ve ekliyor: "Putin nihai bir siyasi zaferin semeresini toplamak istiyor ama herhangi bir bedel ödemek ise istemiyor."

Putin noktainazarı en iyi ihtimalle "uluslararası toplumun" Esad'a hatırı sayılır bir süre iktidarda kalmasına imkan tanıyacak bir değişiklikte mutabık kalacağı ve sonrasında da müstakbel bir "koalisyon hükümeti" için gereken mali yardımı sağlamak şeklinde olacaktır. Böylece Rusya'nın bu Akdeniz ülkesindeki stratejik menfaatlerine de halel gelmeyecek.

Astana konferansı, kamuoyu yoklamalarında Putin'e olan desteğin, hala yüzde 70'lerde olsa da, birkaç puan azaldığı bir dönemde gerçekleşiyor. Belki daha da mühimi son anketler Rusların yalnızca yüzde 51'inin ülkelerinin "rızası olmadan hiçbir uluslararası kararın alınmadığı, dünyanın en büyük devletlerinden biri olmanın" faturasını ödemeye hazır olduğunu gösteriyor.

Rusya ayrıca Tahran'daki mollalar ve Recep Tayyip Erdoğan'ın Ankara'daki buhranlı hükümetiyle kurduğu riskli ittifakların çapraşıklığına da uyanıyor.

İsminin gizli kalması şartıyla konuşan bir Rus akademisyen, "Tahran'ın istediği Rusya'yı İran'ın Suriye'deki hava kuvveti yapmak. Obama'nın başkanlığı zamanında ABD'yi Irak'ta bu maksatla kullandılar. Obama'nın artık başkan olmadığı ve Trump'ın da İran'ın dümen suyuna girmesinin pek mümkün olmadığı şimdiki ahvalde Tahran, Rusya'nın bu rolü oynamasına muhtaç.

Kaderin cilvesine bakın ki Putin de İranlıları ve onların "gönüllü" Lübnanlı, Iraklı, Pakistanlı, Afgan ve bittabi Alevi müttefiklerini Moskova'nın Suriye'deki kara gücü olarak kullanmak istedi.

Rusya, Tahran'la artan ittifakının ihtiva ettiği diğer problemlerin de farkına varıyor.

Problemlerden biri mezkur ittifak Rusya'yı Ortadoğu'da yayılan mezhep kavgasının içine çekebilme ihtimali. Yüzde 90'ından fazlası Sünni olan Rusya Müslümanları İslamiyet'in İran'daki kolunu, yani Şia'yı sapkınlık olarak görüyorlar. Müslüman Rus alimler İran'la güdülen ittifakı kaygıyla takip ediyorlar.    

Bu alimlerden bazıları, yaşadıkları "tereddütlerin" Putin'in, Tahran'la olan yakın münasebetlere bir sınır getirme kararı almasında etkili olduğunu söylüyor.

Mesela Rusya, İmam Humeyni Üniversitesi'nin Şia çalışmaları konusunda eğitim ve diploma veren bir merkezini Moskova'da açmasına müsaade etmişti. Ancak öyle anlaşılıyor ki Kremlin fikrini değiştirdi ve proje ertelendi. Kimi kaynaklara göre Putin ayrıca İran'ın, Dağıstan Özerk Cumhuriyeti'nin Derbend şehrinde Humeyni ekolünde mollalar yetiştirmek için ilahiyat fakülteleri kurmasına izin veren anlaşmayı veto etti. Derbend, Şii Müslümanların nüfusun ekseriyetini teşkil ettiği yegane Rus şehri.

Moskova'nın Tahran'la derinleşen münasebetleri, Sünnilerin ekseriyeti oluşturduğu Orta Asya'daki sabık Sovyet cumhuriyetlerini de telaşlandırdı. Sovyetlerin yıkılmasından sonra bağımsız olan Müslüman cumhuriyetler, Kahire'deki Ezher, Riyad'daki İmam Suudi Üniversitesi ve Pakistan'daki Uluslararası İslam Üniversitesi'ne alim olarak yetişmeleri için 40,000'den fazla talebeyi gönderdi. 

Moskova'da bulunan araştırmacı Mucir Dilmakani, "Bu yeni seçkin alim tabakası yeniden dirilen bir Rus emperyalizmi ve İran'ın Şii yayılmacılığı arasındaki bir ittifaktan korkuyor. Onlara göre bugün Suriye böylesi bir ittifakın odak noktası, Orta Asya'daki muhtemel çatışmaların da başlangıç noktası mahiyetinde," diyor.    

Beş Orta Asya cumhuriyetinden yalnızca bir tanesinin, yani Kırgızistan'ın, Rusya'nın Esad'ı kurtarma maksatlı askeri müdahalesini desteklemesi boşuna değil. Kaldı ki iktidara Rus yanlısı bir hareketle gelen Kırgızistan cumhurbaşkanı Almazbek Atambayev bile ülkesindeki kamuoyunu Moskova'nın Suriye politikası lehine seferber edemedi.

Atambayev'in tavrı Orta Asya'daki İslam alimlerinin eleştirilerine hedef oldu.

Son zamanlardaki cuma namazlarında Kırgızistan'ın eski başmüftüsü Çubak Hacı Celilov, Esad rejimine karşı neredeyse cihad ilan etme noktasına geldi. Sosyal medyada yayınlanan vaazlarında Suriye halkını "İslam düşmanları ve onun Suriye'deki hizmetçisi Esad ailesinin tertiplediği büyük tezgahın kurbanları" şeklinde tasvir etti.  

Söyledikleri bununla da bitmiyor: "Beşar Esad Müslüman değildir. Peygamberimizi tanımayan Alevi mezhebine mensuptur. Son beş yıldır Esad Müslüman kardeşlerimizi kasten ve acımasızca katlediyor, yerlerinden yurtlarından ediyor."

Celilov, Esad ve onun Fars efendileri tarafından kurulduğunu iddia ettiği DEAŞ'ı da telin ediyor.

Orta Asya hükümetleri ülkelerini Ortadoğu'daki mezhep kavgasından uzak tutmaya çalışsa da, soykırımla yüzleşen Suriyeli kardeşlerinin lehinde sesini yükselten yerel Müslüman alimlerin sayısı artıyor.  

İslami muhalif gruplar, bilhassa her biri yasaklı olan Özbekistan İslami Hareketi, Hizbu't-Tahriri'l-İslami, Tacikistan İslami Diriliş Partisi, Rusya ile İran'ı Müslüman dünyaya hükmetmeye çalışan "aynı canavarın iki başı" olarak resmettikleri bir dil geliştiriyorlar.

Esad aleyhtarı fikirler Rusya ve Orta Asya'daki İslamcı militanlarla da sınırlı değil.

"Ayat" gazetesinde yazan itibarlı akademisyen Balbek Tulebayev ABD'den "Suriye'deki soykırımı" durdurup Esad ile suç ortaklarını adalete teslim etmesini talep etti ve ekledi: "Kültür ve medeniyet beşiği Halep ve diğer şehirler harabeye çevrildi. Beşar Esad'ın hıyaneti neticesinde milyonlarca insan meşakkat çekiyor. Kendi halkını imha eden bu diktatörü durdurmaya müteallik tüm teşebbüsleri destekleyelim. Başka şansımız yok."

Rusya'nın Suriye'deki varlığı ve İran'la ittifakı, Tataristan, Başkurdistan ve Dağıstan gibi Rusya Federasyonu'na bağlı cumhuriyetlerde de gerginliği sebebiyet veriyor. Müslümanlar federasyonun nüfusunun yüzde 25'ine tekabül ederken çoğunlukla Moskova, Sankt-Petersburg ve diğer büyük şehirlerde azınlık olarak yaşıyorlar. 2015 ve 2016'da Kazan, Ufa, Mahaçkale (Dağıstan'ın başkenti) ve Moskova'da; Kremlin kontrollü medyanın pek yer bahsetmediği olan bir dizi savaş aleyhtarı nümayiş tertiplendi. Sıkı şekilde denetlenen kamuoyu yoklamalarında dahi müslümanların ekseriyeti teşkil ettiği cumhuriyetlerde artan bir savaş aleyhtarlığı görülüyor.

Moskova Carnegie Merkezi'nden Alexei Malachenko'ya göre Esad'ı kurtarmak için yapılan askeri müdahale Kremlin ile Rusya müslümanları arasındaki ilişkiye zarar vermekle kalmadı, bir de Rusya'daki terör tehdidini de artırdı.

Belki de Putin'in "Suriye barış konferansı" için Rusya'daki müslüman ekseriyetli cumhuriyelerden birini değil de Kazakistan'ı seçmesinin sebebi bu mevzuubahis hiddeti kaşımaktan korkmasıydı.

Moskova kaynakları, Putin'in Esad'ı iktidarda tutmasının yol açtığı maliyeti "kavramaya" başladığını ve itibarını korumak için Esad'ı postalama formülüne başvurabileceğini iddia ediyor.

Basına kapalı konuşan Rus yetkililerin Esad'ın "beş yıllık savaş nedeniyle yıprandığı" ve belki "psikolojik sıkıntılar" sonucu sol gözünün seğiriyor olabileceğini ima etmelerinin sebebi de bu.  

Fakat Putin Astana'da Esad'a çıkış kapısını göstermenin bir yolunu bulsa bile Tahran'daki hırslı müttefiklerini de dizginlemek zorunda. Astana'da (Farsça eşik anlamına geliyor [Âsitâne]) muzafferane bir gezintiden ziyade, Putin kendisini bizzat sonsuz bir krizin eşiğinde bulabilir.          

Kaynak: english.aawsat.com
Dünya Bülteni için çeviren: Mustafa Doğan

Yorum Analiz Haberleri

Camiler Ermeni, Rum ve Yahudilere de satılmış
Sosyal medyanın aptallaştırdığı insan modeli
Dünyevileşme ve yalnızlık
Cuma hutbelerindeki prangalar kırılsın
Batı destekli spor projeleri neye hizmet ediyor?