Hemen yanıbaşımızda 500 binden fazla insanı sadece iktidar hırsıyla katleden laik, demokrat, nusayri Beşşar Esed gerçeği var. Ülkemizde de yüzyılın bu en azılı katilini ahmakça destekleyen ve en az onun kadar eline ve diline kan bulaşmış hatırı sayılır bir kitle yaşamakta.
Farklı ideolojik kökenlerden gelen ancak Suriye konusunda aynı potada "cem" olan çevrelerin anlamlı! dayanışması 4 yıldır eksilmeden ve hatta yanlarına yenilerini de ekleyerek devam ediyor.
Dersim kökenli Kılıçdaroğlu’ndan Erzurum’lu Fetullah Gülen’e, Trabzon doğumlu Haydar Baş’tan Osmaniye’li Devlet Bahçeli’ye, Hatay’lı Mihraç Ural’dan, Mustafa Kamalak, Selahaddin Özgündüz, Doğu Perinçek, Nurettin Şirin, Atasoy Müftüoğlu, Fehim Taştekin, Kenan Çamurcu ve daha bir çoğuna kadar hepsi aynı paktın gönüllü ve muhlis birer üyesi.
Bu ittifakın bazı utangaç tabiileri de yok değil.
Katliamlara Kılıf Vahdet Aforizması
Ümmet - Vahdet aforizmasının üstadları Hizbullah-İsrail denkleminden Suriye’yi yok sayarak İran’a meşruiyyet kazandırmaya çalışan eski tüfek islamcılar. Bu çevrelerin, vahdetten anladıkları ise Şam diyarının Ehl-i Sünnet evlatlarının daha fazla öldürülmesinden öte anlam taşımıyor. İnanmamızı istedikleri "vahdet"in paydaşları ise Mihraç Ural, Hasan Nasrallah, Beşşar Esed, Vladimir Putin, Jinping ve Ali Hamaney. Vahdete engel teşkil edenler ise Nusra Cephesi, Ahrar-ı Şam, Cundül İslam, Ceyşul Mücahidin, Fecrul İslam, Liva Tevhid, Ensar ed Din ve diğerleri. Bu çevrelere göre ABD ve cümle emperyalistlerin bir olup kışkırttığı bu gruplar Ortadoğu’nun en adil yöneticisine (Beşşar Esed) karşı savaş başlatan eli kanlı çeteler. Aynı zevat, Çin, İran, Rusya ve Esed’ten oluşan paktın kutlu ve ideal, Suriye’nin çocuklarının 40 yıllık zulmüyle maruf İslam düşmanı Baas Rejimine başkaldırısını ihanet olarak nitelendiriyor.
Medyadaki Holigan Esed’çiler
Bir de Esed’in Medya ofisliğine soyunan mebzul miktarda tetikçi- gazeteciler var. Doğan Medya bu konuda kaptan köşkünün yegane sahibi. Ardından Cumhuriyet, Aydınlık, Sözcü, Birgün, Halk tv, Ulusal Kanal gelmekte. Bu listeye dozaj ve kısmen de üslup farkıyla Vatan, Milliyet, Bugün ve Zaman-STV’yi de eklemek mümkün. Sosyal medyada bu kutlu vazifeyi, İran’ın doğrudan desteklediği haber siteleri icra ediyor. İran mahreçli haber portallarının en büyük destekçisi ise marjinal sol siteler.
Türkiye medyasın da Esedseverlik holigan bir varoluş savaşına dönüştürülmüş durumda. Hüsnü Mahali gibi fanatikler Gazete ve Tv lerde bu yönde meddahlık yürütürken sosyal medyanın tartışmasız jokeri ise özellikle İrancı sitelerin biricik haber (yalan) kaynağı Ferhat Aktaş. Aslen Sivas’lı olan ve alevi kökenden gelen Ferhat Aktaş aynı zamanda Mihraç Ural’ın da Türkiye medya ofisi gibi çalışmakta.
Bayırbucak bölgesinde bulunan Suriyeli muhalifler, Ferhat Aktaş’ın Türkiye’de bulunan sol örgütlerle Mihraç Ural bağlantısını sağlayan kişi olduğunu iddia ediyor. Muhalifler ayrıca Esed ordusuna bağlı olarak savaşan ve Mihraç Ural’ın komuta ettiği "Mukaveme Suriye’nin" Türkiye’den 4.000 (dört bin)’in üzerinde savaşçısı bulunduğunu ve bu militanların Hatay'ın Samandağı ilçesi ile Lübnan üzerinden oluşturulan bir hattan Suriye’ye ulaştırıldığını ifade ediyorlar.
İşte bu militan temin trafiğinde Ferhat Aktaş’la birlikte Mahmut Pehlivan, Ömer Ödemiş, Mustafa Seyfullah Kılıç ve Bahaddin Gülyuva gibi Baasçı isimlerinde rol aldığı iddia edilmekte.
Muhalif kaynaklar, Mihraç Ural ve Türk vatandaşı yardımcılarından Ulaş Cebiroğlu’nun Ferhat Aktaş ve diğer isimlerle sürekli irtibat halinde olduğunu, Türkiye’de Esed lehine yürütülecek propagandanın yine bu isimler üzerinden iletildiğini iddia etmekte.
Türkiye alevilerinin İflah olmaz İran düşmanlığı nasıl büyük dostluğa dönüştü
Yazdıklarından Fanatik bir alevi olduğu anlaşılan Ferhat Aktaş, Türkiye’de faaliyet gösteren İran yanlısı Şii sitelerin vazgeçilmez isimlerinden. Aktaş, içeriği değişmeyen hakaret ve karalamalarla, alevi-sol medyanın da Suriye konusunda ki gözdelerinden.
1979 yılında İran’da yaşanan devrimi müteakip yıldızları hiç barışmayan Türkiyeli alevilerle İran çizgisinin Suriye katliamları konusunda bu derece örtüşen ve kaynaşan niteliği ise başlı başına bir tartışma konusu.
Hırçın-seküler ve dini alana mesafeli hatta saldırgan tutumundan hiç taviz vermeyen alevilerde aradan geçen 35 senede herhangi bir tavır değişikliği yaşanmadı. Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Turan Dursun, Muammer Aksoy ve diğer kemalist isimlerin uğradığı suikastlerde tereddütsüz sokaklara dökülen ve İran’ı lanetleyenlerin başında aleviler gelmişti. Suriye savaşına dek gerici şeriat devleti örneklendirmelerinde İran aynı çevrenin ilk tercihi olmayı sürdürdü. 11 milyon insanın zorunlu göçe tabi tutulduğu ve yarım milyon (savaşın doğrudan tarafı olmadığı halde) masumun katledildiği iç savaş, İran ve Türkiye alevilerinin yakınlaşma miladı oldu.
İslam devleti İran, başta Suriye olmak üzere islam coğrafyası üzerinde farklı emeller güttüğünü ümmet bütünü yerine kendi stratejik hesaplarını tatbike koyulduğunu net olarak gösterdi. Mali'den Bahreyn’e, Afganistan’dan Yemen’e, Sudan’dan Suriye’ye bambaşka ilişkiler sarmalında bir İran gerçeği var karşımızda. Pers ülküsü Şia ambalajıyla yeniden arzı endam etmekte. "Afganistan’da ABD ile işbirliğine gitmek çıkarımıza idi (İran Eski genelkurmay başkanının beyanı) diyenle Esed çağımızın Hüseyinidir diyen İran aynıydı.
İlkeler yerine ilkel mefaatler İran için belirleyici olduğunda müttefikin Rusya, ABD yada Şeriata her fırsatta küfreden laik-sol-alevi kitle olma arasında ne gibi bir fark olabilirdi.
Küfür, iftira, yalan ve hedef göstermeyi haber sanan gazeteci!
Selefi çeteler, cihadçı terör grupları, tekfirci örgütler, islamcı cihadistler, vahşi teröristler, devşirme çeteler, beyinsiz ve onursuz sürü, Ferhat Aktaş’ın yazılarında kurduğu cümle örgülerinin temelini oluşturuyor.
Hakaretlerin nüvesini teşkil ettiği benzersiz özel üretim haberlerle!!! kendi kitlesini tatmin eden Ferhat Aktaş, Suriye konusunda herhangi bir haber ve ahlaki kaygı taşımadan küfür, hakaret, iftira yüklü yazılar yazan yönüyle de Esed’çi çevrelerin aranan isimlerinden.
Çok iyi bir sosyal medya tarassutçusu olan Aktaş, rastgele izlemeye aldığı şahısların özel hesaplarında paylaştığı resimler üzerine hikayeler yazıp bu kişileri jurnalleyen yönüyle de nev-i şahsına münhasır bir gazeteci. Gözüne kestirdiği kişilere uygun gördüğü hikayeler yazarak itibarsızlaştırmaya çalışan Esed’çi kalem, bu konuda şu ana dek onlarca ismi afişe etti ve etmeye de devam ediyor.
Varil bombalarını görmeyen, Guta, Yermük mezalimini yok sayan tetikçi
Seçme hakaretlerden mamül haberlerle kendi kitlesini tatmin eden Ferhat Aktaş’ın ne hikmetse 4 yıllık savaş sürecinde öldürülen yüzbinlerce Suriyeli siville ilgili tek bir haber yapmak hiç aklına gelmedi.
Mesela ardı arkası kesilmeyen varil bombaları bu şahsın bir kez olsun ilgisini çekmedi. Bu variller ki en hafifi 15 ila 25 evi harab ederken 10’larca insan bu saldırılarda hayatını kaybediyor. Hazret, bu mevzuda sabit bir körlüğü ısrarla sürdürürken, Fanatik Esed’çi eksende kalarak Esed karşıtlığını ağır ithamlarla mahkum etme konusunda ise oldukça tutarlı bir seyir izledi. Tıpkı diğer abi ve ablaları gibi.
Suriye sahasında kendi savunduğu cephede dahi tek bir haber yapmaktan aciz olan bu zat, sanal aleme attığı pusularla özel üretim haberlere imza atma becerisinden dolayı İrancı-Sol-Kemalist çevrelerce Suriye uzmanlığına terfi ettirildi. Hemde en kıdemlisinden.
Babasından devraldığı dikta yönetimi kaybetmemek adına 500 bin insanı katleden Esed rejimine ölesiye bağlı Ferhat Aktaş ve şürekası, Erdoğan’ın benzersiz bir diktatör olduğu konusunda ise yüzde yüz ittifak halindeler.
İki yıl öncesinin yalanları yeniden gündeme getirildi
Tıkandıkları noktada bohçalarında eskimiş provakatif haberlere başvurmaktan çekinmeyen "Ferhat Aktaş"giller son günlerde yeni bir yalan haberi dolaşıma soktu.
Aşağıda yer alan metin Ferhat Aktaş’a ait.
"Lazkiye kırsalındaki köylerden AKP destekli cihadist çeteler tarafından kaçırılan Alevi kadın ve çocukları unutma. Esir alan cihadistler tehdit ve şantaj amaçlı görüntüleri paylaştı. Tek 'suçları' Alevi olan bu masum insanları esir tutan el Nusra- Ahraru'ş Şam çeteleri AKP destekli bölgede faaliyet göstermektedir. AKP çetelere bırakın derse bırakırlar. 2 yıldır adım atmadı, konu hiç gündemlerine girmedi. Alevi kurumları da bu temelde bir çağrı, duyarlılık geliştirmedi.’’
İrancı-Kemalist-Sol cenahın genel ahlaki düzeyini de gösteren bu haber, 2 yıl önce ortaya atılan iğrenç ötesi bir iftira.
Halen Lazkiye, Hama, Dera, Humus, Halep bölgelerinden binlerce kadın ve sivil Esed zindanlarında mahpus.
Cezaevlerinde alıkonan binlerce sivile uygulanan işkenceleri gösteren onlarca video yayınlandı.
Tecavüzler, eziyet ederek öldürülmeler, mahkum bedenlerine uygulanan rezil görüntüler, Suriye zindanlarında yaşananların sınırlı yansımalarıydı.
Esed fanatikleri utanmasalar Tedmur ve Sidnaya gibi insanlığın iflas ettiği Baas Rejimine ait dünya çapındaki işkencehaneleri de muhaliflerin inşaa ettiğini iddia edecekler.
Suriye’ye dair asparagas üretme zorluğu çektikleri için 2 yıl öncesinin iftirasını yineleyen "Esed-istler" Humus’ta Aljazeera kanalı tarafından belgeseli çekilen 16-17 yaşlarındaki erkek çocuklara Nusayri askerler tarafından reva görülen tecavüzlerin hesabını vermeden düzmece iddialarla yeni mevziler kazanmanın hesabını yapmakta.
Yüzbinden fazla çocuk ve bir o kadar kadın ve de yaşlı Suriyeliyi varil ve benzeri bombalarla öldüren bir canavarlığın hesabını veremeyenler mahşeri vicdanların ebedi mahkumlarıdır.
Kendilerini katliam önderleri ile aynı safta hizaya sokanlar ise sapkın ideolojilerinden aldıkları ilhamla yeni ve ilkesiz ittifaklar kurmaya devam edecekler. Ancak tüm zulüm tarafgirleri şunu bilmelidir ki Suriye’nin mazlumları bir gün gasbedilen haklarını mutlaka bu gasıplardan alacaktır.
Hemde söke söke.