Esed ve Rusya’nın Bayırbucak Saldırısı Sivas’ta Lanetlendi

Özgür-Der Sivas Şubesi bugün gerçekleştirdiği eylemle Esed ve Rusya'nın Bayırbucak'a gerçekleştirdiği saldırı protesto edildi.

Suriye'de 5. yılına giren direniş Bayırbucak Türkmenleri'ne yönelik saldırıyla farklı bir aşamaya geçmiş oldu. Sınırımızın hemen yanında yaşanan olaylara karşı Türkiye'nin pek çok yerinde eylemliliklerle protestolar yapıldı. Özgür-Der Sivas Şubesi de 22 Kasım Pazar günü saat 12.30'da bir basın açıklaması ile yaşanan süreci protesto etti. Şube Başkanı Sinan Ceran'ın yaptığı konuşma, Suriye direnişinin seyri anlatıldığı gibi Bangladeş Cemaat-i İslami lideri İhsan Mücahid'in idamı protesto edildi.

Basın açıklamasının tam metni:

EMPERYALİST KUŞATMAYA KARŞI ONURLU SURİYE DİRENİŞİNİN EVLATLARI BAYIRBUCAK TÜRKMENLERİNİN YANINDAYIZ!

“Zulmedenlere en ufak bir eğilim dahi göstermeyin! Sonra ateş size de dokunur. Sizin Allah'tan başka yardımcınız da olmadığına göre, sonra büsbütün yardımsız kalırsınız.” (Hud 113)

Bugün buraya Emperyalist ABD, Rusya ve İran’ın desteği ile 5 yıldır Suriye’de halkını katleden, milyonlarca kişiyi evsiz, yurtsuz bırakan ve bugünde Bayırbucak Türkmenlerine saldıran Katil Esed rejimini ve destekçilerini protesto etmek için toplandık.

Suriye'de Esed rejiminin Bayırbucak Türkmen bölgesine yönelik saldırıları sürerken, Gimam, Derhanne, Çardaklı, Kırıkaltı ve Kızıldağ tepelerinde çatışmalar devam ediyor ama Suriyeli kardeşlerimizin direnişi de devam ediyor.

Alınan bilgiye göre, rejim güçleri, Türkmen köylerine yönelik birkaç noktadan başlattığı saldırılarına bugün de devam ediyor. 

Rus ordusu, kara, deniz ve havadan Esed güçlerine destek vererek Türkmen Dağı'ndaki Kızıldağ mevkisine ağır silahlarla saldırırken, rejim güçlerinin, Kızıldağ mevkisine birkaç koldan saldırmaya başladığı, helikopterlerin Kızıldağa yakın 45. tepe mevkisine asker indirdiği ifade edildi.

Türkmen Dağı'ndaki Türkmen birlikler dağın kontrolünü kaybetmemek için ellerindeki tüm imkânları kullanıyor. Ancak Türkmen birliklerin acil lojistiğe ihtiyacı var. Bölgedeki en yüksek noktalardan Kızıldağ, rejimin eline geçerse Türkmenler stratejik bir yer kaybetmiş olacak. Kızıldağ rejimin eline geçerse rejim bu dağdan istediği bölgeye saldırabilir. Türkmen Dağı ve Cebel el-Ekrad da tehlikeye girer. Bu saldırılarda o zaman ciddi göçler olur.

Rusya’nın Suriye’ye yönelik hız kazanan müdahalesi tüm dünyanın gündeminde. Rusya’nın askeri operasyonlarıyla Suriye savaşında yeni bir sayfa açtığı açık, ama iddia edildiği üzere bunun yepyeni bir şey olduğu tezi abartılı bir iddia.

Rusya’nın Suriye’de devam etmekte olan kavgada bu kadar aktif ve doğrudan yer alması da en nihayetinde rejimin iflasın eşiğinde olduğunun delilini sunmaktadır.

İslam Ümmeti Rusya’yı yüzyıllardır tanıyor. Kafkaslarda süregelen işgali de, Orta Asya Cumhuriyetlerinde hüküm süren tüm laik-despot rejimlerin sırtlarını dayadıkları gücün kim olduğunu da görüyor. Ve işte bu Rusya’nın güya birilerince kurtarıcı konumunda algılanmasının ortaya çıkardığı çelişki Suriye ile birlikte daha da netleşiyor.

Emperyalistlerin Kendi Aralarında Bir Çatışma ve İhtilaf Yoktur! Tam Aksine Müslümanların İktidara Gelmemesi İçin İttifaklar Vardır!

Rusya’nın müdahalesiyle birlikte belirginleşen bir başka yanlış da Suriye’de büyük güçlerin birbirlerine karşı büyük bir rekabet içine girdikleri, muarız konum takındıkları iddiasıdır. Öyle ki, başından itibaren yanlış ölçülerle bakarak Suriye’de süregelen mücadeleyi ‘vekalet savaşı’ vb. kavramlarla tanımlamaya çalışan kimi çevreler Rus müdahalesiyle birlikte Suriye’nin ABD/Batı ile Rusya arasında var olan güç çekişmesi iddiasına dört elle sarılmışlardır. Hatta Suriye’de bugüne kadar ortaya konan İslami mücadeleyi kavramakta aciz kalan bazı sözde İslamcıların da bu koroya dâhil olduğunu üzülerek müşahede etmekteyiz.

En başından itibaren Suriye kıyamını ABD ve Batılı güçlerin hesaplarıyla, planlarıyla açıklama zaafına düşen ve Suriye halkının iradesini yok sayan, Esed rejiminin zulmünü, despotizmini görmezden gelen tutum sahipleri bugünkü manzarayı tezlerinin doğrulanması olarak yorumlamaktadırlar. ABD ve Batı’nın Suriye muhalefetinin arkasında olduğu, mücahitleri desteklediği iddiasını kendilerine dayanak seçenler bugüne dek ABD/Batı’nın istikrarlı bir tarzda ikiyüzlü bir tutum içinde olduğu gerçeğini görmezden gelmişlerdir. Şimdi de aynı güçlerin Rus müdahalesine karşın seslendirdikleri ve laf kalabalığından öteye gitmeyen tepkileri baz alarak küresel bir kavga yaşandığı iddiasını sürdürmektedirler.

Oysa Suriye’de yaşananları yakından izleyen herkes ABD/Batı’nın başından itibaren Esed rejimine karşı ikircikli bir tutum takındığını ve bilhassa da rejimin tek alternatifinin İslami güçler olduğunun belirginleşmesiyle birlikte Suriye’de rejim değişikliği talebinden vazgeçildiğini bilmektedirler. ABD/Batı 2013 Yaz’ında Doğu Guta’daki kimyasal katliam sonrası Rusya’nın arabuluculuğuyla Esed rejimi ile pazarlık masasına oturarak bu tutum değişikliğini ihsas ettirmiş ve ardından pek çok adımıyla bunu geliştirmiştir.

ABD/Batı’nın ne kadar ikiyüzlü bir politika izlediğini Rusya’nın müdahalesine verdiği tepkiden de okumak mümkündür. Şöyle ki, ABD/Batı Rusya’yı IŞİD bahanesiyle muhalifleri vurmakla suçlamaktadır. Bu ithamdan IŞİD’e yönelmesi durumunda Rusya’nın Suriye’deki varlığının sorun teşkil etmeyeceği, rahatsızlık duyulmayacağı sonucu rahatlıkla çıkartılabilir. Kaldı ki, Rusya’nın bu şekilde suçlanması da yersizdir çünkü aynı şeyi bizzat ABD’nin kendisi yapmış ve yapmaktadır. Defalarca Cephet’un Nusra’nın, Ahrar’uş Şam’ın karargahlarını, mevzilerini vuran ABD’nin Rusya’yı ‘IŞİD bahanesiyle muhalifleri vurmak’la suçlaması ironiktir.

Küresel Sistem Dikkatleri Hep Sonuçlara Yöneltiyor, Sebepleri Gizliyor!

Herkesin bu gelişmeler karşısında adil olması gerekir. Konjonktürel takılmaması, egemenlerin medya bombardımanının etkisinde kalarak resmin bir kısmını görüp, arka planına göz yummaması gerekir.

Paris’te gerçekleşen saldırıları ağızlarını doldura doldura kınayanların, lanetleyenlerin kahir ekseriyetinin Paris’te yaşanan bu vahşetin nasıl geliştiğini ısrarla görmezden geldiklerini ibretle izlemekteyiz. Batılı devletlerin kendi topraklarında yaşanan bu tür hadiselerin hepsinde ortaya çıkan bir manzara ile bir kez daha karşı karşıyayız. Batılılar ve dünyayı onlarla aynı frekanstan izleyenler bu tür gelişmeleri hep ‘ilk’, ‘asıl’, ‘sebepsiz’ hadiseler olarak algılama eğilimindedirler. Oya bu açık bir körlük, daha doğrusu bir saptırmadır.

Neden Paris’te ölen insanlar için ayağa kalkan vicdanlar Türkmen dağında, Halep’de, Rakka’da katledilen insanlarımız için hiçbir şey hissetmez?

Adalet; insanlık, vicdan tutarlılık gerektirir! 

Müslümanlar da can taşımakta, Müslümanlar da öldüklerinde geride acılı aileler, yakınlar bırakmaktadır. Bu yüzden herkesi adil olmaya, en azından tutarlı davranmaya çağırıyoruz. Birtakım grupların, örgütlerin gerçekleştirdikleri vahşi terör eylemlerini kınarken, lanetlerken, küresel haramilerin saldırganlıklarını görmezden gelmenin de bir haksızlık ve zulüm olduğunu hatırlatıyoruz! 

Emperyalist, kafir bir gücün İslam topraklarını vahşice bombalaması, gerek sivil halka, gerek mücahitlere yönelik katliamlara girişmesi karşısında sergilenmesi gereken tavır bu olamaz!

Neden bu kadar sessizlik var? Nerede tepkilerimiz? Topraklarımıza, kardeşlerimize yönelen bu saldırganlığa, bu açık işgale fiilen karşı koyamıyor olsak dahi en azından tepkilerimizi daha gür bir şekilde haykırmalı değil miyiz? Hiç olmazsa zulmü lanetlemek hususunda sesimiz çok daha güçlü çıkmalı değil mi? İslam topraklarına yönelik bu saldırganlık karşısında Müslümanlara düşen sorumluluk üzerinde daha fazla kafa yormamız gerekmiyor mu? Peki, diktatör Esed ve işbirlikçisi İran’a özellikle de son birkaç aydır can simidi gibi yetişen Neo-Sovyet Rus emperyalizminin Türkmendağı da dahil işgallerine “dur” demek için acaba Suriye halkının büyük ümit beslediği Türkiye’nin yapabileceği hiçbir şey yok mu/idi?

Mesela; Davos’taki onurlu “One Minute” çıkışı, Batı’nın göbeğinde “Dünya 5’ten büyüktür!” sözünü sarf ederek küresel vesayetin temellerine dokunan ve daha adil bir gelecek arayışı içerisinde olanları heyecanlandıran Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan neden Neo-Sovyet Rus Emperyalizmine güçlü bir “One Minute” çek(e)miyor?

Suriye muhalefetini bastırma noktasında ilk günden bu yana Esed diktatörüne her türlü desteği esirgemeyen İran-Rus emperyal koalisyonu karşısında direnişçilere ta başında ağır silah aktarmamanın bedelini Türkiye defalarca çok ağır şekillerde ödedi. Şimdi Rusya’nın havadan ve İran’ın karadan resmen işgal ve katliamlara giriştiği Suriye’de Türkiye’nin Suriye politikasını diplomasiyi aşıp daha aktifleştirmesinin; örneğin direniş güçlerine Stinger füzeleri de dahil olmak üzere ağır silahlar aktarmasının hala zamanı gelmedi mi? Şayet bu olsa acaba Türkmendağı’nda bu tablo oluşur muydu? En azından Kobani için açılan o koridor yeni Türkmendağı vakıaları olmasın diye hemen şimdi muhalefetin kontrolündeki bölgelere de açılması gerekmez mi?

Yazık, çok yazık..! Esed-Rusya-İran katliam koalisyonu Suriye’de kıyımlara girişiyor, biz ise ABD ile omuz omuza vermiş diplomasi masalarında Suriye halkının cellatlarını Esed’li-Esed'siz bir geçişe ve Güvenli Bölge projelerimize ikna etmeye uğraşıyoruz. Hoş, diplomatik zeminlerde bu projelerimizi tabi ki de kabul ettirmeye çalışalım ama elin celladının sahadaki katliamlarına fiilen ve de acilen “dur” demeyi ertelemeden...

Bu yüzden sınırlarımızdaki emperyalist Rus işgal ve katliamlarını durdurmak için Türkiye hükümetini güçlü bir şekilde “One Minute” demeye çağırıyoruz. Bununla da yetinmeyerek gerçekten de İslam ümmetinin düşmanı “yedi düvele” karşı kendi kıt imkanlarıyla savaşan Suriye İslami direnişine acilen ağır silah da dahil her türlü desteği aktarmaya davet ediyoruz.

 

EYLEMDE OKUNAN DUA METNİ

Ey Allahım! Cin şeytanlarının kendilerinden adeta besmele çektiği, hayvanların bile beri olduğu “Büyük Şeytan”dan ve onun taşeronlarından sana sığmıyoruz.

Ey Allah’ım! Küdüs’ün küçük mücahidlerinin şeytanı taşlar gibi taşladığı İsrailoğulları’nın ve tüm yahudileşenlerin zulümlerinden Sana sığınıyoruz.

Ey Allahım! Dünyanın zorbalarına/zalimlerine eldeki tüm imkânların seferber ederek mücadele etmek yerine Musa peygambere: “Sen ve Rabbin gidin savaşın bizi sizi burada bekliyoruz” diyecek kadar, haksızlığa karşı suskun, kayıtsız ve sorumluluk bilincinden yoksun olan Yahudiler’e benzemekten Sana sığınıyoruz.

Ey bize vahiyle hidayet buyuran, küfrün karanlığından imanın aydınlığına bizi vahiyle çıkaran alemlerin Rabbi olan Allahım! İlk ve son davamız, ilk ve nihai duamız, kesintisiz hamdimiz Sana’dır.

Salat/Allah’ın ebedi desteği vahyin ilk şahidi ve en güzel örneği olan Rasulullah’ın ve bize olanca saflığı ile emanet ettiği İslam davasının üzerine olsun. Fucurunu takvasına kurban edenlere selam olsun. Kolunu, bacağını İslam davasına kurban eden gazilere selam olsun. Benliğini ve bedenini Allah yolunda kurban eden tüm şehidlere selam olsun. Yeryüzünde yürüyen Kur’an olan peygamberimiz ve onun yolunu sürdüren, çizgisinden sapmayan tüm mü’minlere selam olsun.

Ey kudret ve hikmet sahibi olan Rabbimiz! Sana güveniyor, Sana yöneliyoruz: Çünkü bütün yolların varışı Sana’dır. Bizi Amerika ve İsrail gibi şeytani güçlerin elinde bir fitne/oyun ve eğlence aracı kılma! Bizi izzet ve hikmetten mahrum bırakan günahlarımızı bağışla; zalimlerin şeref ve onurumuzla oynamalarına izin verme, vahyin şahidi ve şehidi olmakla şerefimizi korumayı bizlere nasib eyle!

Ey Rabbimiz! Yaşadığımız musibetleri bizim için terbiye fırsatına dönüştürmeyi nasib eyle! Bizi hayırlarda istihdam eyleyip, şerleri üzerimizden def eyle! İzzet ve hikmet ekseninde bir hayat sürdürmeyi başarabilmemiz için, dışımızdaki ve içimizdeki fitnelere karşı mücadelede güç kaynağımız olan imanımızı kaim eyle!

Ey Rabbimiz! Firavun’un “Ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim” tehdidine rağmen imanını muhafaza eden mü’minlerin diliyle ve gönlüyle yakarmak istiyoruz: Dar zamanda bize sabır ihsan eyle ve yürekten bağlanan kimseler olarak canımızı al!

Ey Rabbimiz! Celal ve kahhar isminle müstekbirleri, müstağnileri, Siyonistler’i, Emperyalistleri yer yüzünün tüm zalimlerini kahru perişan eyle; bize de bu ayetlerin ya şahidi veya şehidi olmayı nasib eyle! Yeryüzünde her türlü haklan ellerinden alınan zayıf ve mahrum bırakılmış olanlara bizim ellerimizle, yüreklerimizle ve imkânlarımızla yardım eyle!

Ey Rabbimiz! Cemal ve Rahman, Rahim isimlerinle zalimlere karşı cihad eden mücahidlere, iyiliği şiar edinen Muhsinlere rahmet ve inayet yağmurlan inzal eyle! Ki gönüllerimiz rahmetine doysun, rahmetinle dolsun.

Ey Rabbimiz! İslam Ümmeti’ne anne şefkatiyle insanlığa örnek bir duruş sergilemeyi nasib eyle ve Davud, Süleyman peygamberler gibi yeryüzünde Tevhid ve adaleti ikame edebileceğimiz bir iktidar kurmayı bizlere nasib eyle!

Ey Firavun’lara ve çevresindekilere dünya hayatında zenginlik ve görkem veren Rabbimiz! Günümüzün firavunlannın zalimlerinin zenginliklerini Firavun’unkini yok ettiğin gibi silip yok et! Çünkü onlar çetin azabı görmedikçe iman etmeyecekler.

Sana fitne ve fesadı bir yaşam biçimi olarak sürdüren zalimleri helak etmen için yalvaran Nuh peygamberin yüreğinde hissettik­leriyle yakarmak istiyoruz:

Ey Rabbimiz! Yeryüzünde zulüm yapan kafirlerden/Siyonistlerden, Emperyalistlerden hiç birini bırakma. Çünkü Sen onlan bırakırsan Sana kulluk edenleri hep saptıracaklar, yalnızca fesatla ve inatla sürdürülen bir kafirliğe sebep olacaklar.

Rabbimiz! Bize, anne babamıza, evimize giren tüm mü’min erkeklere ve kadınlara bağışlayıcılığım göster ve zulüm işleyenleri her zaman helake uğrat! Dünyaya tuğyan eken Siyonist Yahudiler’in tûfan biçmeleri için bizim ellerimizle ezilenlere, mağdurlara ve mahrumlara yardım eyle!

Ashab-ı Kehf’e en zor zamanda gaybi yardımlarını ihsan eden Rabbimiz! İçinde bulunduğumuz harici şartlar ne olursa olsun bizi doğruluk bilinci olan rüşd ile donat! Onlara nasıl yardım eyledin ise ambargo altında, ateş çukurlarında yaşayan kardeşlerimize, zulme maruz kalan yeryüzündeki tüm mustad’aflara yardım eyle!

Ey melekleri sekine sağanaklarıyla Bedir Ashabı’nın üzerine indiren Rabbimiz! Yeryüzünde hak ve adalet için cihad eden tüm mü’minlerin yüreklerine sekine yağmurlan inzal eyle!

Rabbimiz! Bizi Din’den kazanıp dünyaya harcayanlardan değil, dünyadan kazanıp Din’e harcayanlardan eyle!

Ey Rabbimiz! Ve bize şu dünyanın geçici nimetlerine tapınan, Tevhid ve adaleti kuşatma altında tutan nankörlere karşı kesintisiz bir cihadı ölünceye kadar sürdürmeyi bizlere nasib eyle! Bizi cihadı hayatının tüm evrelerinde sürdüren bahtiyar kullarının arasına kat ki, mücadelemiz, davamız bereketli mevziler kazansın ve Kudüs’ümüz, Mescid-i Aksa’mız özgürlüğüne kavuşsun.

Ey günleri insanlar arasında evirip çeviren Rabbimiz! Bir emanet olarak bağışladığın irademize Kur’ani bilgi ve bilinci, şeytani güçlere karşı isyan ve boyun eğmezliği, tağutlara karşı başkaldırı yöntemlerini bize öğret!

Ey Kainat’ın ve içindeki tüm âlemlerin, alemlerin, alametlerin, ayetlerin, Mekke’nin, Kudüs’ün, Kabe’nin, Mescid-i Aksa’nın, İstanbul’un, Avrupa’nın, Amerika’nın, tüm dünyanın ve içindekilerin Rabbi olan Allah’ımız!Ayetlerini yalanlayan, yeryüzünü fitne ve fesatlarıyla kirleten, ekini, nesli, çevreyi ve insanı zulme uğratan, gözü dönmüş insan kılıklı çağdaş şeytanların yeryüzüne egemen olmasına izin verme! Bizi şeytanlardan eman dilenenlerden değil, Sen’den yardım dileyip sabırla direnenlerden eyle! İslam Ümmetine Cihadı başlatmakla kalmayıp ömür boyu sürdürmeyi nasib eyle; inançlarımız savunmak için bize güç ver, ayaklarımızı Sen’in yolunda sabit kıl!

Ey Rabbimiz! Ümmetimizi gaflet uykusundan uyandır: bizi uyuyanlardan değil, uyanan ve uyaranlardan; aldananlardan değil adananlardan eyle!

Rabbimiz! Bizi iki cihanda da aziz eyle, izzetimizi hikmetimizi daim eyle; bize özgür Mescid-i Aksa’da namaz kılmayı nasib eyle!

Etkinlik-Eylem Haberleri

Özgür-Der, Gazze’deki kardeşlerimizle dayanışmasını sürdürüyor
Batman Özgür-Der’de ‘’İslam ve İnsan’’ konuşuldu
Sağlık çalışanları Gazze'deki soykırımı Antalya'da protesto etti
Saraçhane'de direniş ve zafer coşkusu: Özgür Gazze, Özgür Suriye!
Suriye zaferi Bingöl’de tebrik edildi