Beşşar Esed rejimi, kanlı yüzünü maskelemek için Türkiye ve dünyanın farklı yerlerinden kiraladığı gazeteci ve youtuberlar aracılığıyla imajını düzeltmeye çalışıyor.
Kiralık youtuberlar, Suriye İstihbaratı Genel Müdürlüğüne bağlı turist vizesiyle gazetecilerin girilmesine izin verilmeyen bölgelere giderek, rejimin kontrolü sağlamasıyla ülkede hayatın normalle döndüğü, savaşın izlerinin silinmeye başlandığı propagandasını yayıyor.
Rejim adına çalışan rehberlerle gezen bu tipler, rejimin kontrolündeki bölgeleri gezerek savaşın bittiği, ülke dışında sığınmacıların geri dönmesi için bütün şartların oluştuğu yalanlarını servis ediyor.
Apolitik oldukları algısını oluşturarak güya siyasi yorumlardan kaçınıyorlarmış gibi davranan kiralık youtuberlar, genellikle zenginlerin yaşadığı ve savaşın izlerinin az göründüğü yerleri tercih ediyor. Harabeye dönen yerleri “iç savaşta zarar gördü” retoriğiyle geçiştiriyorlar. Bunu yaparken de dolaylı olarak suçu muhaliflere atıyorlar.
Fatih Koparan, Mert Öztürk, bazı yabancı youtuberlar ve diğerleri… Hepsi ağız birliği yapmışçasına aynı nakaratları tekrarlıyorlar: “Suriye güvenli, ülkenize geri dönebilirsiniz”. Türkiye’den giden youtuberlara Esed rejiminin kiraladığı Deniz Büstani, İlay Aksoy, Kemal Canbolat gibi şebbihalar eşlik ediyor. Bu manzara bile kurgulanmak istenen tiyatronun mesajını ziyadesiyle veriyor.
Suriye’de yaşananları bilmeyen birileri bu videoları gördüğünde durumu şebbihaların zaviyesinde değerlendirebilir. Lakin, Suriye’de gerçekler çok acı!
Rejim, Rusya, İran ve Hizbullah’ın desteğiyle 1 milyona yakın sivili katletti. Katliamlar nedeniyle 13 milyon insan yerinden edildi, 6,7 milyon kişi başka ülkelere giderek sığınmacı oldu. Suriye’nin eli kanlı rejiminin hapishanelerinde binlerce masum işkenceyle katledildi, şu an rejim zindanlarında binlerce insan tutsak durumda.
Propagandistlerin iddiasının aksine rejimin kontrol ettiği bölgelere geri dönen Suriyelileri kötü bir akıbet bekliyor. Uluslararası Af Örgütü’nün raporlarına göre, Suriyeli sığınmacıların ülkelerine dönmeleri güvenli değil. Geri dönenler keyfi tutuklamalara maruz kalarak korkunç işkencelere uğruyor, ağır bedeller ödüyor.
Suriye İnsan Hakları Ağı’nın 2019 verilerine göre, 128 bin kişi gözaltında kayboldu, yaklaşık 14 bin kişi ise işkenceyle öldürüldü.
Katliamcı rejimin fonladığı youtuberlar da binlerce kişiyi ölüme göndermek için büyük bir çaba sarf ediyor. Ancak, Baas’ın kanlı yüzünü iyi bilen Suriye halkı, yaşadıkları ülkelerdeki ırkçı-ayrımcı baskılara rağmen ülkelerine dönmeyi tercih etmiyorlar. Eğer dedikleri gibi Suriye güllük gülistanlık olsaydı Suriyeliler ırkçıların ağız kokusunu çekmeye razı olmazlardı.
Rejim yanlılarının Esed Suriyesinde memnun olmaları, halkın ezici çoğunluğunun tavrını elbette yansıtmıyor. Videolarda görünen ve rejim tarafından sopayla duyguları bastırılan Suriyelilerin şikâyetçi görünmelerini beklemek Suriye gerçekliğini yeterince idrak edememek demektir.
Katil Esed rejiminin işlediği korkunç katliamlar insanlık suçuysa onu aklamaya çalışanlar da bu suçu işliyorlar. Yerli şebbihaların ve kiralık youtuberların bir diktatörü, katliam çetesini şirin göstermeye çalışmalarına karşı teyakkuzda olmak gerekir.
Çünkü Reuters’ın yayınladığı bir rapora göre, youtuberlerin toplum üzerindeki etkisi televizyondaki ekran simalarından daha fazla. Youtuberlerin içerikleri çok fazla izleniyor ve sundukları veriler büyük oranda gerçek kabul ediliyor. Böyle bir vasatta Esed rejiminin kanlı yüzünü aklamak ve suçlarını unutturmak amacıyla bu müfsitleri sahaya sürmesi çok daha net anlaşılıyor. Katilleri aklayan katliamın ortağıdır.