HAKSÖZ-HABER
Bâsil Hartabil, Suriye’de 2011’de halk ayaklanmasının başlamasından bu yana tutuklandıktan sonra kendilerinden bir daha haber alınamayan 65 bin insandan biri. Bu rakam, elbette resmî olarak belgelenebilen kişileri ifade ediyor. Gerçek sayı, muhtemelen bunun epey üzerinde. Rejimin hapishane ve karakollarında kaybolan bu insanların kâhir ekseriyetinin eline silah bile almadığı, sadece “muhalif” kimliklerinden ötürü “tehlikeli” addedilerek ortadan kaldırıldıkları belirtiliyor.
Yeni Şafak gazetesi yazarı Taha Kılınç, bugünkü yazısında Filistin asıllı Suriyeli genç bilgisayar mühendisi ve yazılımcı Bâsil Hartabil’in 2012 yılında Esed rejimi tarafından tutuklanma ve idam öyküsünü yazmış. Bâsil Hartabil’in nişanlısı Nûra Gâzi’nin bu bağlamdaki gayret ve mücadelesini de ortaya koyan Taha Kılınç, Bâsil’in sırf muhalif olduğu için Esed rejimi tarafından demir parmaklıklar ardına gönderilen ve akıbeti meçhul 65 binin üzerindeki insandan sadece bir örnek olduğunu söylüyor.
Taha Kılınç’ın konuyla ilgili bugünkü Yeni Şafak’ta (9 Eylül 2017) yer verilen “Bâsil’e Veda” başlıklı yazısı:
Düğününüze birkaç gün kala, hiçbir suçu olmadığı halde nişanlınız tutuklansa… Aylarca kendisinden haber alamasanız ve nihayet, bir askeri hapishanenin kayıtlarında izine rastlasanız… Bıktırıcı resmî prosedürlerle sağlanabilen kısacık bir görüşmeden sonra yeniden ses kesilse… Ardından, onu aramakla geçen uzun bir zamanın sonunda, “iki yıl önce” idam edildiğini öğrenseniz… Ne hissederdiniz? İşte, Suriyeli Nûra Gâzi’nin yaşadıkları tam da böyle bir hikâyeydi. Müstakbel kocası Bâsil Hartabil’le evlenmeye hazırlanırken, Suriye rejimi eşini elinden aldı ve bir daha geri vermedi.
Teknoloji dünyasının yakından tanıdığı, Arap Baharı süreci öncesinde Suriye’yi birçok yurtdışı etkinlikte temsil etmiş bir isimdi Bâsil Hartabil. Bilgisayar mühendisi ve yazılımcı olan Bâsil, Wikipedia başta olmak üzere sanal âlemin önemli bilgi kaynaklarına da içerik sağlıyor, bu sayede dünyanın birçok ülkesindeki aktivistlerle iletişim halinde bulunuyordu. 1982’de Şam’da dünyaya gelen Bâsil, ülkesinin tarihî ve kültürel zenginliklerinin kayıt altına alınmasına da çalışan bir mühendisti aynı zamanda. 2005’te bir grup arkadaşıyla birlikte başlattığı “Yeni Palmira” adlı projeyle, Suriye’deki ünlü Palmira antik kentinin üç boyutlu modellemesini hazırlamıştı.
Bâsil Hartabil, nişanlısı Nûra Gâzi’yle düğün hazırlıklarını sürdürürken, 15 Mart 2012’de Şam’da tutuklandı. Suriye istihbaratı tarafından “yabancı bir devlet hesabına casusluk”la suçlanan Bâsil, dokuz ay boyunca tek başına bir hücrede tutulduktan sonra, Şam’ın kuzeydoğusundaki -işkenceleriyle kötü bir şöhrete sahip- Adra Hapishanesi’ne nakledildi ve nihayet ailesinin kendisiyle görüşmesine izin verildi. Bâsil ve Nûra, bu görüşmede birlikteliklerini resmi hale getirdiler ve evlendiler, damadın nasıl olsa özgürlüğüne kavuşacağını umarak… Ancak Suriye yönetimi bir süre sonra Bâsil’i bilinmeyen bir hapishaneye nakletti, ailesinin de böylece kendisiyle irtibatı kopmuş oldu.
Bâsil’in tutuklanması ve salıverilmemesi, dünyanın farklı ülkelerinden arkadaşlarını da harekete geçirmişti. Bâsil içeride sorguya çekilirken ve işkence görürken, arkadaşları da onun serbest bırakılması için çeşitli kampanyalar düzenlediler, uluslararası kurumlar nezdinde girişimlerde bulundular. Fakat genç mühendisten bir daha hiç haber alınamadı.
Nihayet geçtiğimiz ay, Nûra Hartabil, kocasıyla ilgili aldığı bir bilgiyi Facebook üzerinden takipçileriyle paylaştı. “Bugün, kendi adıma, ailem ve Bâsil’in ailesi adına, kocamın 2015 yılının ekim ayında idam edildiğine dair teyidi duyuruyorum” diyen Nûra’nın verdiği bilgiye göre, Bâsil Hartabil hakkındaki idam kararı, Adra Hapishanesi’nden götürülmesinden hemen sonra infaz edilmişti. Nûra, kocasının akıbetiyle ilgili malumatı aldığı kaynağı açıklamasa da, Suriye rejimi içinden bazı muhbirlerle haberleştiği ve gıyaben Bâsil’in durumunu soruşturduğu biliniyor.
Bâsil Hartabil, Suriye’de 2011’de halk ayaklanmasının başlamasından bu yana tutuklandıktan sonra kendilerinden bir daha haber alınamayan 65 bin insandan biri. Bu rakam, elbette resmî olarak belgelenebilen kişileri ifade ediyor. Gerçek sayı, muhtemelen bunun epey üzerinde. Rejimin hapishane ve karakollarında kaybolan bu insanların kâhir ekseriyetinin eline silah bile almadığı, sadece “muhalif” kimliklerinden ötürü “tehlikeli” addedilerek ortadan kaldırıldıkları belirtiliyor.
Hartabil’in içine dâhil olduğu bir başka istatistik daha var: Bâsil, Suriye’de yaşanan olaylar sırasında hayatını kaybeden 3 bin 500’den fazla Filistinli mülteciden biri aynı zamanda. Aile köklerinin geldiği Filistin’in Safed kasabasına nispetle, Bâsil es-Safedî de deniyordu kendisine.
Suriye’deki Filistinliler İçin Eylem Grubu’nun (AGPS) yayımladığı rapora göre, 2011’den bu yana 1141 Filistinli mülteci, direkt biçimde Suriye ordusunun saldırı ve bombardımanı sonucunda öldü. 873 Filistinli orduyla muhalifler arasındaki çatışmalarda yaşamını yitirirken, rejimin hapishanelerinde işkence ve kötü muamele sonucu ölen Filistinli kurbanların sayısı 462. Normal şartlarda belki de Suriye’nin geleceğinde çok kritik roller oynayabilecek olan mühendis Bâsil Hartabil de bu korkunç istatistiğin unsurlarından biri şimdi.
İsrail’in kurulmasından önceki Siyonist terör ve tedhiş hareketlerinin bir sonucu olarak atalarının topraklarını ilk kez terk etmek durumunda kalan Filistinliler, 1948’de İsrail kurulunca, ardından 1967’deki Altı Gün Savaşı’ndan sonra ve diğer kritik dönemeçlerde aşama aşama komşu ülkelere sığındılar. Lübnan ve Ürdün’deki yaşamlarına kıyasla, Suriye’deki Filistinli mülteciler daha zor şartlarla karşılaştı. Varlığını ve İran’dan aldığı desteği Filistin davasıyla meşrulaştıran Baas rejiminin siyasi malzemesine dönüştürülen mülteciler, sözde “Filistin cephesini korumak için” sürdürülen vahşi bir savaşın da kurbanları durumunda bugün.
Suriye’deki çatışmaların Filistinlilere bakan yüzü, Arap Baharı’nın en az konuşulan ve üzerinde en az çalışılan tarafı belki de. Tek suçu “daha özgür bir Suriye” istemek olan Filistinli Bâsil Hartabil es-Safedî’nin trajik sonu, Suriye’deki Filistinlilere “Filistin adına” reva görülen zulmün son örneği olarak böylece kayıtlara geçmiş olsun.