İsyancı güçlerin sahada peş peşe gelen mevzi kazanımları, Esed'in dört yıldır süren savaşın başından bu yana en zorlu günleri yaşamasına sebep oldu. Bu durum, Esed'in liderliğini yaptığı rejimin sürdürülebilirliği noktasında da ciddi soru işaretlerine sebep oldu. Özellikle ülkenin kuzeyinde bulunan Cisreşşuğur'un ele geçirilmesiyle birlikte muhalifler, hem kuzeyde hem de güneyde ciddi ilerlemeler kaydettiler. İdlib merkezinin geçtiğimiz ay düşmesine benzer bir şekilde, Hükümet yanlısı güçler Cisreşşuğur'u da birkaç günlük çatışmaların ardından muhaliflere teslim edip çekilmek zorunda kaldılar. Rejim güçlerinin ivme kaybına işaret eden bu çekilme, aynı zamanda muhaliflerin yakaladığı yükseliş ve canlanma trendinin de işareti gibi görünüyor.
Suriye sahasında öngörülerin aksine savaş meydanında yaşanan bu değişim, Obama yönetiminin Suriye krizini bir kenara bırakıp IŞİD ile mücadeleye odaklanması ve İran ile sürdürdüğü nükleer anlaşmaya yoğun mesai ayırmasıyla doğrudan ilgili. Ancak Suriye savaşında cereyan eden son gelişmeler, ABD'nin dikkatini yeniden Ortadoğu'yu büyük bir kargaşaya sürükleyen Suriye'ye vermesiyle farklı bir yöne kayabilir. Çünkü Suriye'de gelinen son nokta, İran destekli Suriye rejimi ve Suudilerin desteklediği isyancı güçler üzerinden Suriye'deki mevcut güç dengesinde yaşanan değişimin Irak ve Yemen'i de etkileyebileceğini gösteriyor.
Önde gelen Suudi gazetecilerden Cemal Kaşugi, "Şu anda Suriye'de değişmekte olan bir oyun izlemekteyiz. Sanırım Esed rejiminin düşüşünü göreceğiz. Ancak bundan sonra olacaklara odaklanmamız gerekir. Çünkü geleceğini bahsettiğim o gün çok yakın" diyor. Süreci izleyen bağımsız gözlemcilere göre ise Şam rejiminin düşüşü şimdilik olası değil. Başkent hala oldukça iyi savunuluyor. İsyancılar, çoğunlukla ülkenin çevresine (kırsalına) dağılmış durumdalar. Rejimin ikmal yolları da oldukça dağınık ve çeşitli. Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü'nden Emile Hokayem'e göre Esed'in IŞİD'in yerini alabilecek şekilde Suriye'denin kuzeydoğusunda etkin yeniden etkin olması yakın gelecekte olası görünmüyor. Esed'in hem insan kaynakları anlamında hem de maddi anlamda kaynakları zayıflıyor. Doğal olarak bu iki nokta Esed'in kazanmakta olduğu yönünde oldukça yaygın olan imajını yıkıyor ve batıda yaygın olan bu algının yıkılması Esed'in kendisini IŞİD'e göre en iyi alternatif olarak sunabilmesini imkansız hale getiriyor. Kendisini muhaliflere karşı müdafaa edemeyen Esed'in IŞİD'e karşı bir alternatif görülebilmesi nasıl mümkün olabilir?
Muhalif güçlerdeki bu toparlanma, esasen Türkiye - Katar - Suudi Arabistan arasında yaşanan süreçle ilgili görünüyor. Özellikle Suudi Arabistan sarayında yaşanan taht değişiminin süreçte oynadığı rol büyük. Suudi Kralı Selman'ın Suudi Arabistan'ın rakibi İran'ın bölgesel etkinliğini arttırma girişimlerine karşı önlem almakta gecikmemesi bu anlamda belirleyici. Hassaten Suudi Arabistan'ın öncülüğündeki 'Kararlılık Fırtınası' operasyonu bu tavrın önemli göstergelerinden. Suudi gazeteci Kaşugi de Suudi Arabistan'ın Katar ve Türkiye ile birlikte Suriyeli muhalifler arasındaki ayrılıkları gidermeye yönelik girişimlerinin başarılı olduğuna dikkat çekiyor. Muhaliflerin arasında sağlanan birlik ve El Kaide öncülüğünde şekillenen Fetih Ordusu'nun sahadaki başarısı hiç beklenmedik şekilde gelişti. Fetih Ordusu, daha çok 'ılımlı İslamcı' olarak değerlendirilen askeri yapılanmalardan oluşuyor ve geçtiğimiz ay (Mart) şekillenen bu yapılanma beklenenden daha etkili oldu. Nitekim, İdlib'in geçtiğimiz ay alınmasının ardından Fetih Ordusu öncülüğündeki muhalifler güneye doğru Hama ve Humus yönünde Esed rejiminin güç noktalarına doğru genişlediler. Hatta Esed rejiminin kalbi olan Lazkiye'ye de oldukça yaklaştılar.
Bağımsız görüntü çizen ılımlı isyancıların hamlesi, güneye doğru da güç dengelerini değiştirici mahiyette bir etki yaptı. Güneyde rejimin kontrolündeki Dera'da ve hemen kuzeyinde bulunan Şam'da da muhaliflerin ciddi ilerlemeleri söz konusu. Muhaliflerin bu etkinliğine karşın rejim güçlerinde ciddi zayıflama emareleri var. Suriye'nin güneyinde ve Halep'te rejimin toparlanıp başlattığı karşı atakların sonuçsuz kalması da bu anlamda önemliydi. Rejimin iki büyük saldırısı da muhalifler tarafından başarısızlığa uğratıldı.
Her halükarda ve en ön görülebilir senaryolarda bile rejim, Şam'ı elinde tutsa da ülkenin geri kalanını yeniden kontrol altına alması olası görünmüyor. Doğal olarak dört yıldır devam eden bu savaşın rejim tarafından da sürdürülebilirliği tartışmalı. Hükümet yanlısı bazı medya organlarında geçtiğimiz günlerde yayınlanan bir haber bu anlamda önemliydi. Siyasal istihbarat sorumlusu Rüstem Gazali, bir süre önce rejimle ters düşmüştü. Gazali, darp edildikten sonra kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. Aynı şekilde Esed yanlısı askeri istihbarat şefi Refik Şehade de Gazali ile yaşadığı tartışmadan ötürü görevden alınmıştı.* Beyrut'ta görev yapan diplomatlar ise bu ayrışmayı İran'ın Suriye'de artan etkinliğiyle ilgili tartışmalara bağlıyor.
Yükselen tansiyon artık Esed ailesinin kalbine kadar ulaştı ve 2011 yılında başlayan isyandan bu yana sarsılmaz bir görüntü veren rejimin imajı ciddi şekilde bozuldu. Beyrut'taki diplomatlara göre geçtiğimiz aylarda kovulan Esed'in kuzeni Hafız Mahluf, Şam'daki güvenlik birimlerinin başındaydı. Yine Esed'in kuzeni Munzer Esed de darbe girişiminde bulunduğu gerekçesiyle bir aydır gözaltında tutuluyor. Bir başka diplomata göre ise "Esed rejiminin içerisinde ciddi çözülmeler baş gösterdi ve artık rejimin askeri dokusunu koruması pek mümkün değil".
Rejimin askeri anlamdaki başarısının temel kaynağı İran, geçmişte yaşanan bütün sıkıntılarda Esed'e her türlü desteği sunmuştu. Hem askeri ve mali anlamda hem de insan kaynağı açısından düşüş yaşayan rejimi bir anlamda İran ayakta tuttu. Ancak an itibariyle İran için de durumlar fazlasıyla sıkıntılı. Hem uluslararası yaptırımların ekonomik sonuçları hem de bizzat dahil olduğu ve Şii militanları desteklediği Irak'taki savaş, pek çok militanın Irak'a kaydrılmış olması gibi sebeplerden ötürü İran da Suriye konusunda eskisi kadar rahat değil. Eski ABD Suriye Büyükelçisi Robert Ford da Ortadoğu Enstitüsü'ne verdiği demeçte çökmekte olan rejimin artık yönetilebilir olmadığını, rejimin yaşadığı ayrışmalar ve sahada yaşadığı askeri kayıplardan ötürü ciddi bir insan kaynağı krizi yaşadığını dile getiriyor.
*Rüstem Gazali ve Refik Şehade'nin Beşar Esed'in bir toplantıda, Dera'da devam eden saldırıya Şii milislerin katılmasıyla tartıştığı basına yansımıştı. Tartışma sonrası Refik Şehade ve korumaları tarafından darp edilen Rüstem Gazali hastaneye kaldırılmış ve yüksek tansiyona bağlı komplikasyonlardan ötürü hayatını kaybetmişti. Gazali'nin memleketi Dera'da girişilen operasyona müdahil olmak istediği ve askeri istihbarat tarafından engellendiği öne sürülürken BAAS rejiminin 'Sünni' kanadına mensup olduğu bilinen Gazali'nin ülkede artan İran etkisinden rahatsız olduğu için öldürüldüğü de iddialar arasında.
Çeviri: Timetürk
*Rüstem Gazali ve Refik Şehade'nin Beşar Esed'in bir toplantıda, Dera'da devam eden saldırıya Şii milislerin katılmasıyla tartıştığı basına yansımıştı. Tartışma sonrası Refik Şehade ve korumaları tarafından darp edilen Rüstem Gazali hastaneye kaldırılmış ve yüksek tansiyona bağlı komplikasyonlardan ötürü hayatını kaybetmişti. Gazali'nin memleketi Dera'da girişilen operasyona müdahil olmak istediği ve askeri istihbarat tarafından engellendiği öne sürülürken BAAS rejiminin 'Sünni' kanadına mensup olduğu bilinen Gazali'nin ülkede artan İran etkisinden rahatsız olduğu için öldürüldüğü de iddialar arasında.
Çeviri: Timetürk