ESED GİTMELİ
LOAY MUDHOON / DEUTSCHE WELLE TÜRKÇE (DW)
Amerikan ve Rus Dışişleri Bakanları John Kerry ile Sergey Lavrov 12 Şubat'ta iç savaşın yüz binlerce can aldığı Suriye'de ateşkes ilan edileceğini duyurmaları bütün dünyayı umutlandırmıştı. Ancak iki hafta önce bu mutabakatın uygulamaya dönüştürülmesi mümkün görünmüyordu. Çünkü silahların susma tarihi Rusya'ya uygun gelmiyordu.
Rusya zaman kazanarak Suriye'de fiili durum yarattı. Köşeye sıkışan Esad rejimi Rusya'nın askeri müdahalesi sayesinde yıkılmaktan kurtuldu. Bundan birkaç ay öncesine kadar Esad'ın birlikleri başkent Şam'ın çevresindeki topraklarla Alevi kalesi sayılan Lazkiye'yi savunmaktan bile acizdi.
Rusya'nın sivil halkı hiçe sayarak Esad aleyhtarı muhalif guruplara yaptığı yoğun bombardıman, Lübnan'daki Hizbullah'ın yardımı ve Irak, Afganistan ve Pakistan'dan gelen Şii militanların desteği Esad rejimini istikrara kavuşturdu.
Rusya Esad'ı kurtarabilir, ama kurtarmak ister mi?
Rusya'nın Suriye'deki askeri mevcudiyeti Esad rejimini zafere taşıyabilecek kadar arttı. Ancak Putin'in daha fazlasına yanaşmadığı anlaşılıyor. Aksi takdirde Suriye Rus-Şii ittifakının sömürgesi durumuna düşer ve Rusya Suriye'nin Sünni çoğunluğuyla uzun ve kanlı bir savaşın içine çekilmiş olurdu.
Cumartesi günü yürürlüğe girmesi kararlaştırılan ateşkesin kalıcılığından haklı olarak kuşku duyuluyor. Çünkü varılan anlaşmanın temelleri sağlam değil. ABD'nin, ateşkes sırasında Nusra Cephesi'nin Rusya tarafından bombardımana tutulmasına razı olması mutabakatın son derece kırılgan olduğunu gösteriyor. Suriye'nin kuzeyinde faaliyet gösteren El Kaide bağlantılı Nusra Cephesi yerine göre ılımlı Esad muhalifleriyle birlikte hareket ediyor.
Kararlaştırılan ateşkesin başarılı olması asıl Washington ve Moskova'nın bölgesel müttefiklerine söz geçirebilmelerine bağlı. Vladimir Putin sadece, zayıf düşen Esad'ı ateşkese saygılı olmaya zorlamak değil, ama aynı zamanda İran'ın Suriye'ye taşıdığı ve kontrol edilmesi mümkün olmayan Şii militanı da dizginlemek mecburiyetinde.
Washington'un itimat kredisi tükendi
Siyasi barış sürecine geçilebilmesi için ABD'nin de Suudi Arabistan ve Türkiye üzerinde nüfuzunu kullanması gerekiyor. Aynı zamanda Riyad ve Ankara yönetimlerine de, aralarında İslamcıların da olduğu muhalif grupları ateşkese uymaya zorlamak düşüyor.
Bununla birlikte Sünni Arapların, İran ile nükleer anlaşmaya varan ve Suriye ihtilafında pasif davranan Obama yönetimine tam güven duydukları da söylenemez. Riyad ve Körfez ülkeleri Obama ve Kerry'nin bu coğrafyadaki eski müttefiklerini yüzüstü bıraktıkları düşüncesiyle Beyaz Saray'ın yeni sahibinin göreve başlamasını bekliyorlar. Yemen, Irak ve Suriye'deki son gelişmelere Suudi Arabistan'ın hiddetli tepki göstermesinde Washington'un tutumu da rol oynuyor.
Sünni Araplar Esad hakimiyetinin yeniden teessüs edilmesini hiçbir zaman kabul etmeyeceklerdir. Esad bu nedenle de yerini geçici bir yönetime bırakmak zorundadır. Aksi takdirde Suriye'deki kanlı savaş yıllar sonra bile sona erdirilemeyecektir.