Gezi Parkındakilerin bir kısmı veya tamamı Esat’a sahip çıkarken Erdoğan’ı devirmek istiyor. Dünya da öyle. Merkel gibiler de Myanmar konusunda kılını kıpırdatmazken ve ses çıkarmazken Gezi Parkı üzerine açıklama üzerine açıklama yapıyor. Tesadüf mü? Bırakın Suriye ile karşılaştırmayı Batılı ülkelerle bile karşılaştırıldığında Türkiye’de halka ve onun ötesinde kimi örgütlere bol gelen bir demokratik yapı var. Demokrasi bol geliyor ve bundan dolayı taşkınlık yapıyorlar. Bu taşkınlığı bir Batı ülkesinde yapamazlar. Uluslararası toplum nezdinde Beşşar’ın sarin gazı ıtır ve esans görünürken Taksim’de göstericilere karşı kullanılan biber gazı vesaire sarin gibi görünüyor. Artık dünya kalleşliğiyle tüy dikti. Bizdeki bazı akılsızlar da buna alet oluyor. Kasıt kötü olunca algı ters işlemeye başlıyor. İdris ed Dureys adlı yazarın özetlediği gibi dünya nifak cephesini temsil ediyor. Şöyle bir başlık kullanmış: “Hazal alem… Kezzab, nassab, münafık ve afak/ Bu dünya, yalancıların, düzenbazların, yankesicilerin, münafık ve müfterilerin dünyası…” Bunu Türkiye Suriye karşılaştırmasında da görüyorsunuz. Keza Myanmar’a kılını kıpırdatmayanlar Türkiye’nin demokrasisini sorguluyorlar! Burada ters işleyen bir şeyler var. Galiba muhaliflere rahatlık battı. Şimdi yekten Yahudiler ve İsrailliler ‘Esat kalsın ve Erdoğan gitsin’ havasındalar. İsrail’le aynı cepheyi paylaşan İran’ın farklı düşündüğünü söyleyebilir miyiz? Ya da kim söyleyebilir? Bu da gösteriyor ki Şiilere İsrail karşıtı olmak serbest (zira propagandadan ibarettir, Hizbullah İran’ın sadece reklam aracıdır) ama Sünnilere yasaktır! İran ve İsrail’i buluşturan Sünni düşmanlığı ve çoğunluk korkusudur. Son olarak Beşşar İsrail’den ara bölgeye tanklarını sokması için izin istemiş ve bu izin kendisine verilmiştir.
¥
Yuval Steinitz adlı İsrailli bakan olayların sonunda Esat’ın ayakta kalacağını ve kaybettiği toprakları geri kazanacağını umduğunu söylemiştir. Buna mukabil Gezi Parkı olaylarıyla birlikte Başbakan Erdoğan’ın silkelenmesini ve devrilmesini arzu ediyorlar. Bu konuyla alakalı olarak Mısırlı gazetesi Fehmi Huveydi dikkate değer bir yazı yazdı. ‘İsrail Taksim’deki göstericilere dua ediyor’ başlıklı yazısında isimlerini verdiği bazı Yahudi bakan ve meşhurların AKP hükümetini devirmek için nasıl umutlarını Gezi Parkı olaylarına bağladıklarını anlatıyor. Bunlardan birisi Knesset Sözcüsü Moshe Feiglin olup açık bir biçimde ‘Gezi Parkındaki göstericilerin başarıya ulaşmalarını ve Recep Tayyip Erdoğan’ı devirmelerini temenni ediyoruz’ demiştir. İsrail’in duaları Gezi Parkındaki Marksist ve ulusalcılarla birlikte. Bazı soytarı İslamcıları da unutmamak lazım. Dışişleri eski Bakanı Evigdor Lieberman ise: “Türkiye’nin içişleri bizi ilgilendirmez lakin orada olanlarla alakalı olarak saadetimi gizleyecek değilim…” demektedir, The Washington Times gazetesinde ‘Support Asad/Esat’ı destekle’ diye dünyaya çağrıda bulunan Bush’un Haçlı Seferinin baş neferi Yahudi asıllı Daniel Pipes, ‘Türkiye’den tatlı haberler ve güzel haberler geliyor’ demiştir. Bu adam 2007’deki Cumhuriyet mitinglerine de destek vermiş ve ulusalcıları ılımlı İslamcılar olarak nitelendirmiştir. İsrail’e yakın kim varsa onun ve benzerlerinin nazarında ılımlı İslamcı kategorisine giriyor. Bu adam bu kategoriyi 10 yılda bir yeniliyor. ABD’nin de dost ve düşmanlarını bazı periyotlarla yeniden tanımlaması gibi. Daniel Pipes gibiler ‘Esat’ı destekle ve Erdoğan’ı devir’ sloganı atarak aynen Gezi Parkındaki yandaşlarına ve hempalarına katılmış oluyorlar. Türkiye’de Nilgün Cerrahoğlu gibiler gibi Pipes da hükümetin gizli gündemi ve toplumu İslamlaştırma gündemi olduğunu söylemektedir. Garip olan yüzde 99’u Müslüman olan bir ülkede İslam’ın gizli gündem olması veya haline getirilmesi değil midir? İsrail’in gizli gündemi Yahudilik olabilir mi? Bir de hâlâ bazı kıçıkırık solcular veya Marksistler kalkmışlar AKP ve benzeri partileri ABD’nin ajandasını sürdürmekle suçluyorlar. Oysa ulusalcılar Sam Amca’nın ve İsrail’in kucağında oturan öz çocuklarıdır.
¥
El Hayat yazarlarından Cihad Hazin de, Türkiye’deki son olaylar çerçevesinde Likud Cephesine yakın Commentary dergisinden bazı yorumlar aktarmıştır. Commentary dergisi AKP hükümetiyle PKK arasındaki anlaşmanın bozulacağını zira kendilerinin ve İsrail’in böyle istediğini yazıyor. Sadece onlar değil İran cephesi de böyle istiyor. Son günlerde Gezi Parkı olayları çerçevesinde PKK ve yandaşları da reverans yapmaya başladılar. Sanki alttan alta anlaşmayı suya yatırmak istiyorlar. Hükümetin vasisi gibi davranıyorlar. Bunlar Salahaddin Kürtleri değil Commentary dergisinin yazdığı gibi İsrail Kürtleridir. Barzani de Maliki’nin kollarına atılarak güvenilmezliğini ve dönekliğini bir kez daha ortaya koymuştur. Nifak nikabını göstermiştir ama kimsenin şüphesi olmasın iman kampı kazanacaktır.
YENİ AKİT