Mehmet Garip Tanyıldızı / Akşam
Tek suçlu Netanyahu mu?
İsrail'in Gazze Şeridi'nde 8 aydır sürdürdüğü katliamlar Netanyahu hükümetini uçuruma sürükleyen bir çıkmaza dönüştü.
Geçtiğimiz hafta, Siyonist ordunun havadan ve karadan gerçekleştirdiği saldırıları Refah kentinin doğusuna doğru genişletmesine ilişkin Hamas'tan yapılan açıklamada da saldırılar "saçma ve kısır döngü" olarak nitelendirildi.
Hem uluslararası kamuoyunda hem de İsrail'de savaşın seyri ile ilgili politik gündem bir bakıma Netanyahu'nun savaş suçlusu olarak yargılanma ihtimali ve siyasi geleceğini gözeterek ateşkesin önünü tıkamasına kilitlenmiş durumda.
Tel Aviv'de Netanyahu'yu istifaya çağıran bazı protestolar yapılırken ABD ve Avrupa basınında da Netanyahu hükümeti eleştiri konusu oluyor.
Slavoj Zizek ve Yuval Noah Harari gibi İsrail yanlısı olarak bilinen yazarlar Netanyahu'yu İsrail'in varlığını tehlikeye atmakla suçluyor.
Son olarak, 7 Ekim'den sonra İsrail'de kurulan savaş kabinesi üyesi Benny Gantz da 8 Haziran'a kadar bir Gazze planının devreye sokulmasını, aksi halde hükümetten çekileceklerini söyleyerek Netanyahu'yu uyardı.
Bunun yanı sıra, birçok Müslüman da söylemlerinde, katliamlardaki birincil rolü ve aciliyet arz eden ateşkesin önündeki en büyük engel olması hasebiyle Netanyahu'ya odaklanıyor.
Oluşan tabloda, meseleye farklı veçhelerden bakan birçok kesim için mevcut durumun sorumlusu olarak Netanyahu ismi öne çıkıyor.
Savaşın daha kaotik hale gelmesinin İsrail için bir trajediye dönüşmesinden çekinenlerin Netanyahu'yu hedef alması haklı gerekçelere dayanıyor.
Ancak, cereyan eden zulme karşı duranlar için yalnızca Netanyahu'ya dönük bir vurgu, zulmün ciddi bir kısmını karanlıkta bırakıyor.
Konuyla ilgili, Amerikan Foreign Policy'de yayımlanan Mairav Zonszein imzalı analizde problemin sadece Netanyahu olmadığı vurgulanırken İsrail toplumunun yaşananlardaki rolüne dikkat çekiliyor.
Zonszein, İsrail toplumunun çoğunluğunun Netanyahu'nun Gazze Şeridi'ne yönelik saldırıları ve Hamas'ı bitirme hedefini, Filistinlilerin ödediği bedel ne olursa olsun, desteklediğini belirtiyor.
İsrail'deki Netanyahu karşıtı gösterilerde de temel talebin savaşın sona ermesi olmadığını hatırlatan analizde öncelikle Netanyahu'nun istifa etmeyi reddetmesi ve rehine anlaşması imzalamamasının protesto edildiği, ateşkes çağrısı dahi yapılmadığı dile getiriliyor.
Fazlasıyla hak ettiği "şeytanlaştırma" ile Netanyahu'nun "günah keçisi" olarak öne çıkmasıyla beraber İsrail toplumunun katliamlardaki sorumluluğuna dikkat çekilmesi yerinde bir vurgu.
Ancak, mevcut durumun müsebbibinin en temelde İsrail'in, uluslararası temayüllere göre, gayrımeşru varlığı olduğu yeniden hatırlanmalı değil mi?