Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek, Nokta Dergisi'nin yayınladığı günlüklerde, darbe planlarının akim kalmasında dış faktörün altını çizmişti.
Günlük'ten anlaşıldığı kadarıyla Örnek, ABD'nin onayı olmadan darbe yapılamayacağı; yapılsa da bugünkü ekonomik şartlarda dış destek olmadan ülkenin yönetilemeyeceği görüşünde. Şu satırlar, dış desteğin önemini güzel özetliyor: "Önceki darbeler Amerikan desteği sayesinde başarılı oldu. Maalesef bugün ABD, hükümeti destekliyor."
Bu tabloyu gören darbeci ekibin, Washington'u ikna için ne kadar kulis yapıp, ne tür girift ilişkilere girdiği, daha sonra ortaya çıktı. Darbeci ekip, muhtemelen bu cephede umudunu yitirdikten sonra iyice Batı karşıtı bir çizgiye kaydı.
Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur tarafından hazırlandığı belirtilen Ayışığı darbe planında, ABD ve AB için tercih edilen sıfatlar, ekibin bakış açısını ele veriyordu. Burada ABD'ye 'sırtlan', AB'ye ise 'çiyan' diyorlardı.
Planda, AK Parti'nin nasıl bölüneceği, medyanın nasıl elde edileceği, Genelkurmay Başkanı Özkök'ün nasıl görevinden uzaklaştırılacağı gibi iç tedbirler yanında, dış tedbirler de vardı: 'Sırtlan' ve 'çiyan'ın darbe aleyhtarı etkisini önlemek için Irak'ta ABD'ye direnişin desteklenmesi; camilerin bombalanması gibi Amerikan eylemlerinin kamuoyuna anlatılması; üniversite ve çalışan kesimin Amerikan emperyalizmine karşı harekete geçirilmesi, vb.
Halbuki, 28 Haziran'da seçilmiş Devlet Başkanı Manuel Zelaya'nın, bir gece yarısı darbesiyle devrildiği Honduras'ta yaşananlar, Özden Örnek'in dediği gibi gerçekleştirilse bile darbeleri artık dünyaya kabul ettirmenin kolay olmadığını gösteriyor. Yüksek yargı, kongre ve askerin işbirliğiyle gerçekleştirilmiş bir darbe olmasına rağmen, uluslararası topluma göre Honduras'ın meşru lideri hâlâ Zelaya.
Darbeye giden süreçte Zelaya'nın yaptığı ciddi hatalar bile dünyanın darbeye bakışını değiştirmiyor. Bu yüzden 28 Haziran'da zorla bir uçağa bindirilerek Kosta Rika'ya sürgün edilen Zelaya, pazartesi günü esrarengiz bir şekilde başkent Tegucigalpa'ya döndü. Devrik lider, kendi ifadesiyle dağ ve derelerden geçerek 15 saatlik bir yolculuğun ardından, askerî birliklerce kuşatılmış başkentteki Brezilya Büyükelçiliği'nde ortaya çıktı. Darbe yönetimi, 3 günlük sokağa çıkma yasağının ardından uluslararası baskı karşısında Zelaya ile temasa geçmek zorunda kaldı.
Dünyanın darbeye karşı attığı adımlar, darbecilerin işini her gün biraz daha zorlaştırıyor. Geçen hafta, Honduras Büyükelçisi Urbizo, darbeci yönetimi temsil ettiği gerekçesiyle BM İnsan Hakları Konseyi toplantısından kovuldu. Büyükelçi'nin, "Kendi irademle çıkıyorum, geri geleceğim." lafları işe yaramadı.
Bölgenin süper gücü olan Brezilya'nın Devlet Başkanı Lula, önceki gün BM Genel Kurulu'nda Honduras'ta yaşananları etraflıca anlatarak, Zelaya'nın görevine iadesini istedi. Yaptığı telefon görüşmelerinde darbecileri yanıltarak Zelaya'nın ülkesine dönmesine yardım eden Lula'nın talebiyle, dün BM Güvenlik Konseyi, Honduras gündemiyle toplandı.
Amerikan Devletler Örgütü, Zelaya'nın derhal görevine iadesini isterken, Honduras'ın örgüt üyeliğini askıya aldı. Latin Amerika ülkelerinin çoğu, Honduras'taki elçilerini geri çekti. Avrupa Birliği de bu ülkeye yaptığı yardımları durdurma kararı alırken, diplomatlarını geri çağırdı. ABD karşıtı söylemlerine rağmen Washington da Zelaya'dan yana tavır aldı. Hillary Clinton devrik liderle görüşürken, Obama yönetimi de yardımları kesti.
Ayrıca BM, 29 Kasım'da yapılması planlanan seçim için teknik yardım kararını askıya aldı. Dünya Bankası da Honduras'a tüm yardımları dondurdu. IMF de perşembe günü verdiği kararla, meşru devlet başkanı olarak Zelaya'yı tanıdığını duyurdu ve darbe yönetiminin almayı umduğu 163 milyon dolarlık krediyi dondurduğunu açıkladı.
Keşke yaşadığımız önceki darbelerde de dünya bu tavrı alsaydı. Ama geç de olsa dünyanın yöntem olarak darbeleri reddetmesi, olumlu bir gelişme; darbe heveslilerine de açık bir mesaj...
ZAMAN