Ersoy Göveç: Dershanelere Neşter Vurulmalıdır Ama...

Son günlerin öne çıkan başlıca gündemi dershaneleri eğitimci-yazar Ersoy Göveç ile konuştuk.

Son  günlerin öne çıkan başlıca gündemlerinden birisi olan dershaneler üzerine eğitimci-yazar Ersoy Göveç ile alabildiğine kapsamlı bir röportaj yaptık.

Konuyu gerek güncel-aktüel gerekse de daha başka boyutlarından ele alan röportajın dershaneler tartışması bağlamında farklı ufuklar açmasını ümit ediyoruz.

Islah Haber

***

Dershanelerin kapatılması konusu son günlerin öne çıkan başlıca gündemlerinden. Öncelikle bu gelişmeyle ilgili genel olarak neler söylemek istersiniz Hocam?

Dershaneler vakıası sosyal bir sorun olarak karşımızda durmaktadır. Eğitim alanında yaşanan değişim ve dönüşümün bir parçası olarak konunun bu noktaya gelmesi kaçınılmaz ve aynı zamanda da gereklidir. Türkiye resmi ideolojisi AK Parti eliyle bir kırılma yaşamaktadır. Toplum olarak sorunlarla yüzleşiyor ve bir şekilde bunları çözme çabası içerisine giriyoruz. Bu boyutuyla olumlu bir gelişim ve değişim yaşanmaktadır. 

DERSHANE VE ÖĞRENCİ EVİ GELİŞMELERİNİ GÜNDEM SAPTIRMAYA İNDİRGEMEK BASİTLİKTİR

İslamcılık hareketi-fikriyatı salt siyasal düzenle ilgili olmayıp sosyal meselelere ilişkin de tezleri ve iddiaları içerisinde barındırmaktadır. Bu bağlamda öğrenci evi ve dershane tartışmaları salt gündem saptırma basitliğiyle ve niyet okuyuculukla değerlendirilemeyecek kadar kökleri derinlerde sosyal olgulardır. Şahitlik gereği olarak adaletli bir tutum ve söylem içerisinde bulunma yükümlülüğümüz söz konusudur.

DERSHANLER VAR OLAN SIKINTILARI TÜMDEN ARTTIRMAKTA

Dershaneler devlet okullarının zaten var olan sıkıntılarını tümden artırmakta, onları bir anlam krizine sokmaktadır. Öyle ki lise son sınıf öğrencilerinin açık liseye kayıt yaparak okullarına devam etmekten kurtuldukları basına yansımıştır. Böylece hem dershaneye rahat devam imkanı kazanmakta hem de notlarını yükseltme fırsatını yakalamaktadırlar. Bazı okullarda müfredat ve ders kitapları yerine test kitapları elde dolaşmakta, bu da o okul ve öğretmenleri popüler yapmaktadır. MEB okullarında çalışan öğretmenler işlevsizleşmekte, sınav sitemi ve dershane koalisyonuyla müfredat ve ders kitabı mevzuatı arasına sıkıştırılmaktadır.

DERSHANELERE NEŞTER VURULMALIDIR AMA…

Dershaneler reel bir ihtiyaç ve boşluğu doldurma iddiasındadırlar. Ama bu işlevin de ötesinde eğitim sistemini zehirler yönde bir fiilî durumları vardır. “Okullar çok mu masum? Onlar yeterli olanı verebiliyor mu?” itirazları gelebilir. Değişim ve dönüşüm; tek taraflı, sadece müfredat sınav sistemiyle mümkün olmayıp dershanelerin de içinde olduğu tüm unsurların elbirliğiyle atacağı adımlarla mümkündür. Bu bir kısırdöngüye de dönmemeli. Kâr ve zarar tartısında şuan dershanelere müdahale bir gerekliliktir. Ama bunun ne şekilde gerçekleştirileceği, kanun çıkarılsa bile bu kanunun fiilen uygulanmaz hale getirilecek durumlar oluşup oluşmayacağını süreç gösterecektir. Dershanelere neşter vurulmalıdır. Ama devlet okullarına, eğitim sistemine ve sınavların şekil ve içeriklerine, müfredata, ders kitaplarına da neşter vurulmalıdır.

Hükümetin bir takım gerekçeleri var ancak bunların kamuoyunda yeterince karşılık bulmadığı anlaşılıyor. Sizce hükümet tam olarak dershaneleri neden-hangi gerekçelerle kapatmak istiyor olabilir?

TEVHİD-İ TEDRİSAT DERSHANE REFORMUNU KISITLIYOR!

Aslında başbakanın çeşitli yer ve zamanlarda kullandığı ifadeler amaçlananı gayet net bir şekilde ortaya koymaktadır. Örneğin Başbakan 20 Kasım günü ATV’ye verdiği mülakatta dershanelerle ilgili Hüseyin Çelik zamanından beri bir teşebbüs ve planları olduğunu vurgulayarak, Gülen hareketine yönelik özel bir niyet ve teşebbüsün olmadığını ifade etmiştir. “Fen ve Sosyal Bilimler Liseleri’ndeki öğrencilerin %95’i dersaneye gidiyor. Anadolu Lisesi öğrencilerinin %91’i dersaneye gidiyor. Mesleki ve Teknik Liseleri’nde ise öğrencilerin %18’i dersaneye gidiyor.” ifadeleriyle üniversiteyi kazanma şansı % 100 olanların daha fazla dershaneye gittiğini belirtmekte, dershanelerin fırsat eşitliği sağladığını reddetmektedir.  Yine bu meyanda gerekçelerini sıralayarak “Biz istiyoruz ki çocuklarımız bir yarış atı olmasın. Öğrenciler haftasonları aile ve arkadaşlarıyla vakit geçirip oynasınlar. Yani çocukluğunu yaşasınlar. Ama hiçbirisi çocukluluğu yaşayamıyor.” demiştir.

Başkaca beyanları bir araya toplandığında Başbakanın Tevhid-i Tedrisat Kanunu çerçevesinde mümkün olanı ifade ettiği anlaşılmaktadır. Bizlerin ideal noktadaki tekliflerimiz ise Eğitim Birliği Kanununun olmadığı bir ortamda söz konusu olabilecektir. Tevhid-i Tedrisat kanunu İnkılap kanunlarındandır ve anayasal koruma altındadır. Teklif, düşünce ve tartışmaları sınırlayan bir mâniadır. Özel okul, dershane vakıasına göre tabii ki tercih edilmelidir. Ama ilerleyen süreçte daha net görülebileceği üzere bu da eğitimdeki çeşitliliği ve farklı talep ve beklentileri karşılamaya yetmeyebilecektir.

Aşamacı mantık ve yöntemle bakıldığında, mevcut önerinin bir ileri aşama olduğu sonucuna varabiliriz. Zira Başbakanın teklifi yasalaşırsa geniş kitleler için eğitimsel yönden bir kaybın olmayacağı, ekonomik kazançların olacağı, topluma zaman ve emek kazanımı gibi getirilerinin olacağı öngörülebilir.

DERSHANELERİN DÖNÜŞÜMÜ

Bu arada hükümetin bunu kapatma kavramıyla ifade etmediğini de hatırlatmak isterim.Dershanelerin özel okula dönüşümü diye değerlendiriyor. Dolayısıyla eski anlam ve işlevini devam ettiremeyeceğinden kapanan yönler olacağı gibi, kurumsal ve eğitim yönünden devam eden yönler de bulunabilecektir.

Yani hükümetin etüt merkezi vb. tüm kurumları kapatma niyeti yok ve konu buraya çekilerek saptırılmak isteniyor mu diyorsunuz?

Evet.  Ücretli olmayan etüt merkezi ve okuma salonları vb. serbest. Ücretli olan dershaneler özel okula veya açık liseye dönüşüme zorlanıyor. Özellikle Zaman gazetesi, Samanyolu TV vb. dershanelerin ürettiği tüm olumlukları ve dershaneleri doğuran tüm şartları çok iyi işleyerek kamuoyu oluşturmaya çalışmaktadırlar. Dershaneler adına yapılan bir özeleştiri ve yenilenme vaadine bu haberlerde rastlanmamaktadır. Tam cephe müdafaa halindedirler. Eğer dershaneler başarılı bir şekilde dönüşürse bundan en çok bu çevrenin imaj kaybıyla çıkacağı şimdiden söylenebilir. Geniş halk kitlelerinin ise dershanelerin yokluğundan -eğer okullara, sınavlara bir çekidüzen verilebilirse- memnun olacağı görülmektedir. Daha önceleri okullarda ilgili dersin öğretmenlerince ek kurslar düzenlenirdi. Bunlar yasaklandı. Takviye almak isteyen öğrenciye okul dışına mecburi yönlendirme yapıldı. Şimdi bu kurslar yeniden açılıyor.

Anladığımız kadarıyla siz dershanelere bir şekilde müdahale edilmesi gerektiğini savunuyorsunuz. Bunu biraz açmanız mümkün mü? Dershanelere müdahale niçin gerekli?

DERSHANELER VE SINAV SİSTEMİ DİYALEKTİĞİ KIRILMALIDIR!

Ortaokul ve lise sonlarda o sınıf toplam öğrenci sayısının ortalama yarısı dershanelere gitmektedir (500 bin öğrenci). Diğer sınıflarda ise katılım oranı kendi sınıfları içerisinde ortalama %15 düzeyindedir. Görüldüğü üzere sınav olgusu dershanelere yönelimi aşırı arttırmaktadır. Liselere geçiş,  SBS sınavlarıyla yapılırken şimdi okul derslerin sınavlarıyla entegre edildi. Eğer üniversiteye geçişte de benzer bir uygulamaya gidilebilirse dershaneleri ihtiyaç olmaktan çıkaracak ortam ve zemin sağlanmış olacaktır.

 Okul ve dershane olguları birbirini yalanlayan, nakzeden vakıalardır. Okul varsa dershane niye olmakta? Devlet, eğitimi okullarında veriyor sonra sınav yapıyor ve sınavda başarılı olabilmek için dershane şart olarak önünüze konuyor. Liselere giriş sınavı, üniversiteye giriş sınavı, kamu personeli seçme sınavı derken sayısız sınav örneği var. Bu sınavlar öğrenci eleme mantığı ve test tekniğiyle yapılmaktadır. Devlet okullarında verilenlerle bu elemelerden geçmeniz mümkün olmamaktadır. Bu bağlamda dershaneler kendini dayatan bir sosyal gerçekliktir. Bu dayatmanın sınav sistemi ve dershanelerin dönüşümüyle kırılması bir gerekliliktir. Dershaneler ve sınav sistemi diyalektiğini kırmaya bir yerden başlanacaktır, başlanmalıdır. Mevcut gerçekliği sorunlu görmeyen bakış açısı toplumun yararını değil kendi dar çıkar ve kazançlarını düşünmektedir. Olaya daha üst bakabilmeli ve fıtri ve adil olanı yakalamaya çalışmalıyız.

DERSHANELER VELİLERE EK MALİ KÜLFET OLUŞTURUYOR

Dershanelerin velilere yaşattığı mali bir külfet de söz konusudur. Dershanelerin 1 öğrenci başına 2 bin ile 14 bin lira arasında yıllık ücret aldığı basına yansımıştır. Devlet okullarındaki sözde ücretsiz olan eğitime veliler yıllık 100 lira aidat verememektedir. Bakanlık okul idarelerine defalarca zorunlu aidatı almamalarını içeren uyarılar yapmıştır. Kamuoyuna yansıyıp sıkıntı oluşturan durumlarda soruşturmalarla idarecileri yıldırmaya çalışmıştır.   Zorunlu eğitimin olduğu ve devlet denetimi/MEB vesayeti dışında eğitimin Tevhid-i Tedrisat yasası gereği yasaklandığı bir vasattayız. Dolayısıyla okullara devletten bütçe ayrılmadığı bir durumda, yıllık 15 milyar liralık paranın dershanelere gidiyor olması ciddi bir kaynak aktarımıdır.

Bu konu, kamuoyunda bir hükümet-cemaat çekişmesi algısını oluşturdu. Hatta birileri bunu açıkça hükümetin Hakan Fidan olayı üzerinden cemaatten intikam alması olarak yorumladılar. İddia edildiği gibi dershanelerin kapatılmasındaki ısrarın açıklaması hükümetin cemaati cezalandırma niyeti midir?

MEVCUT DURUMUN DEVAMINI SAVUNMAK BENCİLLİKTİR

Dershanelerde hizmet cemaatinin ağırlığı olduğu bir gerçek. Fakat onları da aşan bir sosyal gerçeklik ve maraz durumu var. Söz konusu çevre olaya pedagojik ve fıtri, adil olan zaviyesinden değil kendi grup çıkarları açısından bakmaktadır. Başlarda dershanelerin olmadığı bir duruma uyum sağlamalıyız türü vurgular, yerini sert ve ayrıştırıcı beyanlara bırakmıştır. Bu, hem kendileri hem de hükümet açısından bir yıpranma kaynağı olmuştur. Eğer amaç  “hizmet” ise ne diye toplumun istek ve beklentileri, toplumun çıkarı ve kamu yararı ötelenmektedir? Toplumun dershanelerin kapatılmasını istemediği propagandif bir söylemdir. Diğer hal muhal mantığının eseridir. Dershaneler kapatılırsa kaos olur ve mağduriyetler yaşanır diyerek mevcut durumun devamını savunmak bencilliktir. Konunun bu kadar tartışılıyor olması hükümetle yaşanan siyaset farklılıklarından olsa gerektir. Daha düne kadar “Dershaneler niye var?” diyenler, “Dershanelerin kapatılması darbe dönemlerinde bile yapılmadı” demeye başlamışlardır. Bu demagojik ifadeleri bir tarafa bırakıp ne olması gerektiğine yönelik olarak tartışmaları evrimleştirmek sağduyulu her insanın ve çevrenin edinmesi gereken tavırdır.

Hakan Fidan’ın Oslo’da KCK’lılarla dershane pazarlığı yaptığı iddiası Avrupa kanadınca yalanlanmıştır. Bu iddianın ifade edilmesi bile başlı başına anlamlıdır. Zira bu iddia ile milliyetçi duygulara seslenilmekte, dershane dönüşümünde objektif unsurlar örtülüp kirletilmeye çalışılmaktadır. Çözüm sürecine ilişkin doğabilecek olumsuz hava dikkate alınmamaktadır.    

Peki, sizce meselenin aslı nedir Hocam? Tartışmanın istikameti ne olmalıdır? Ne gibi bir müdahale öneriyorsunuz?

DERSHANELER EĞİTİM SİSTEMİNE BİR SEÇENEK VE ALTERNATİF OLARAK NASIL ADAPTE EDİLEBİLİR?

Tartışmanın yoğunlaşması gereken yer dershanelerin mevcut haliyle devam edip etmemesi olmamalıdır.  “Dershaneler nasıl eğitim sistemine bir seçenek ve alternatif olarak adapte edilebilir?” sorusu üzerinde durulmalıdır. Maalesef hizmet cemaati son tavırlarıyla bu tartışmanın önünü açan değil tıkayan bir tavır göstermiştir. Tabi bunun siyasi nedenleri de olabilir. Özellikle Gezi olaylarına zımni destek vermeleri, Suriye politikasında hükümeti uluslararası sitemin argümanlarıyla eleştirmeleri tarafların siyasetlerinde karşıtlıklar olarak gün yüzüne çıkmıştır. Mavi Marmara olayında İsrail iznini şart koşan, öğrenci evleri tartışmasında nikâhsız birliktelikler eleştirisi yapamayan sadece Işıkevleri penceresinden bakan bir söylemleri olmuştur. Genel resme bakıldığında, uluslararası sitemin Erdoğan’sız seçenekler üzerinde durduğunun cemaat tarafından anlaşılmasıyla birlikte, hükümet ile siyasetler farklılaşmaya başlamıştır. Bilindiği üzere hizmet cemaatinin kazanana oynama tavrı, idare-i maslahatçı tutumundan kaynaklanmaktadır. Uluslararası sistemin er geç Erdoğan’ı egale edeceği varsayımına inanmış durumdalar.

KREDİLİ SİSTEM VE DERSHANELERİN OKUL SİSTEMİNE ALINMASI

Köksal Toptan’ın Bakan olduğu zaman icra edilen bir kredili sistem uygulaması söz konusudur. Bu sistemle okuyan öğrenciler okullarını bir sene önce bitirme imkânına sahip olabilmişlerdir. Bu sistem üzerinde durulduğunda, her dersin kredisi belirlendikten sonra bu derslerin dershaneden alınması durumunda devlet okulundan muaf tutulabilir. Okul notu olarak ya dershanelerin verdiği not geçerli olabilir veya uygunluk, denklik veya muafiyet sınavlarıyla öğrenci çift kurumla muhatap olup fazladan ders görme yükünden kurtulur.  Örneğin matematik dersini a dershanesinden, İngilizceyi b dershanesinden alır ve okulundaki bu dersler için notu ilgili dershane tarafından verilir ve dönem sonunda bir sınavla notuna ekleme yapılıp ortalaması karneye geçirilebilir. Abdurrahman Dilipak ve başkaca yazarlar, okul dışındaki kurumların notlarının muteber tutulması ve karneye geçebilmesini önermektedir. Bu önerilerimizin temelinde şu arayış vardır: Var olan bir kurumu kökünden kesip yok etmek yerine budayıp şekil vermek eğitimdeki çeşitliliği artırmak adına değerli olacaktır.

Dershane sorununun tek muhatabının cemaat olmadığı da ortada. Gerek işletenler gerekse de eğitimciler veya çalışanlar düzeyinde binlerce insanın rızkını temin ettiği bir alan var sonuçta. Bu insanlar ne tür koşullarda çalışmakta? Düşünülen düzenlemenin bu kesime yansıması nasıl olacaktır?

Söylediğiniz ve başbakanın da aktardığı gibi Gülen çevresine ait dershanelerin oranı genel dershanelerin %25’i kadardır. Dolayısıyla bu çevreden kat be kat daha geniş insan kümeleri bundan etkilenecektir. Ama bizler bu kümelerin seslerini duyamıyoruz.  Bu sükût, algı ve görünüm olarak dershanelerin dönüşümü vakıasının, hükümet-cemaat çekişmesi şeklinde yansıtılmasına neden olmaktadır.  Gülen grubuyla siyasi bir takım ihtilaflar vardır ve mümkündür. Ama bu tartışmanın miladını da düşündüğümüzde konunun çok önceki yıllara dönük temeli olduğu görülüyor. Yani konu yeni değil.

ASGARİ ÜCRETLE ÇALIŞAN/ÇALIŞTIRILAN ÖĞRETMENLER…

Bir tanıdığım 4 yıllık üniversiteyi bitirdi ve dershanede öğretmen olarak çalışmaya başladı. Aylık 600 TL veriliyordu. Çoğu çalışanının da düşük ücretlerle çalıştırıldığı görülmektedir. İşsizlik insanları bir şekilde meslek kapısı diye buralara sürüklemektedir. Bazı dershanelerde öğretmenlere öğrenci bulma şartı getirildiği de basına yansımaktadır. Dershane piyasasında yıllık 15 milyar TL’nin döndüğü ifade edilmektedir. Bu ciddi bir orandır. Bu paranın dershaneye değil ama yine işlevsel bir şekilde eğitime aktarıldığı düşünüldüğünde müthiş bir sıçramanın olacağı söylenebilir. Zira tüm kamu personelinin bir yıllık maaşı 50 milyar TL civarındadır. Öncelikle burada çalışanları işsiz bırakmayacak bir teklif olmalıdır.

Dershanelerin kapatılmasını çağrıştıracak kaba bir düzenleme zaten var olan işsizler ordusuna yüzlerce belki de binlerce yeni nefer katmaz mı?

ÖĞRETMENLERİN MÜLAKATLA BAKANLIĞA ALINMASI

Dershanelerin okula dönüşümünde en büyük sıkıntıyı sizin de sorunuzda belirttiğiniz üzere bu kurumlarda çalışan öğretmenler çekecektir. Bu öğretmenlerin mülakatla bakanlığa alınması güzel bir düşünce olmakla birlikte bulundukları il-ilçe merkezlerinde bu imkâna kavuşmaları pek mümkün gözükmemektedir. Zira merkezlerde öğretmen sıkıntısı yok gibidir. Açığın bulunduğu taşraya bu öğretmenler gidebilecekse bu karşılıklı kazan kazan olur ki sıkıntı azalabilir. Bir de atanmak için KPSS engeline takılanlar dururken bu öğretmenlerin atanacak olması bir eleştiri konusu olabilir. Bu da belli bir yıl dershanede çalışma şartı getirilerek aşılabilir diye düşünüyorum.

Dönüşümle birlikte yeni iş alanları yaratır veya yeni işler yüklerseniz çalışanlar açısından muhtemel sıkıntıları aza indirebilirsiniz. Hükümetin önerisinde özel okula dönüşemeyen dershaneler açık öğretim işlemleriyle görevlendirilmektedir. Ayrıca açık öğretim öğrencilerine belirli bir saat devam yükümlülüğüyle dershaneler takviye edilmektedir. Görüldüğü üzere tamamen bir kapatma olayı söz konusu değildir. Ama üzerinde daha da çalışmayı gerektirecek bir durum söz konusudur.

Son süreçle beraber dershanelerin eğitime katkısı bağlamında da hummalı bir tartışmanın yaşandığı görüldü. Bu tartışmada İslami kesimin yaklaşımını nasıl buldunuz?

İSLAMCILAR TEKLİF VE ÖNERİLERİYLE KONUYA MÜDAHİL OLMALI

Devlet okullarındaki ahlaki düzeysizlik, kamu kurumlarındaki başörtüsü yasağı şimdiye değin dershanelerin bir fırsat ve imkân olarak görülmesine neden olmaktaydı. Devlet okullarındaki yönetim zafiyetlerinin ve insana yaklaşımdaki bürokratik-buyurgan yaklaşımın da dershanelerin cazibesini arttırdığı söylenebilir. İslami kimliği ötekileştiren kurumlardan farklı olmaları dolayısıyla, dershaneler tartışmasında başlarda tarafsız bir dil kullanılmış veya dershanelerin olumlulukları belirtilmiştir. AK Parti’nin net ve kararlı tavrı, kullandığı argümanlar etkileyici olmuştur. Devlet okullarında başörtüsü serbestliği, andımızın kaldırılması da hükümete yönelik güven ve desteği arttırmıştır.

İktidar sorumluluğu, kamu okullarını şekillendirmeyi öncelikli kılmaktadır. Devlet denetimi dışında eğitim yapmanın yasak olması, kamu otoritesinin eğitim sorumluluğunu büyütmektedir. İslamcı çevreler, dershane tartışmalarını, eğitim sisteminin müfredat ve yapılanma olarak yenilenmesi için bir imkan olarak görmelidirler. Kapansın-kapanmasın ikileminden çıkıp teklif ve önerileriyle konuya müdahil olabilmelidirler.    

Dershanelerin kapatılması tartışmasında öne sürülen gerekçeler arasında kamu yararına aykırılık da öne çıkan bir diğer vurgu. Dershaneler kamu yararına aykırı mı? Veya tersinden soralım: Dershanelerin kapatılmasının kamu yararına katkısı olacak mı?

DÖNÜŞÜM KAMU YARARINA OLACAKTIR

Evet, güzel bir soru. Kamu yararı gözetilerek bu tartışma yapılmamaktadır. Bir yapının bundan olumsuz etkilenip etkilenmediği gündem yapılmaktadır. Kısa vadede grup çıkarını koruyanlar doğru yapıyor gibi gözükebilir ama bu yanıltıcıdır. Kamunun zarar ettiği bir durumda bu zarar yapıyı da kuşatır hale gelebilecektir. Hükümetin hareket noktalarından birinin bu olduğu kanaatindeyim. Dolayısıyla oy vermeme ile tehdit eden bu yapı kamunun yapılanı olumlamasıyla birlikte kaybedenler sınıfına girecektir.  Örgütlü oldukları için sesi çok çıkan grupların baskı ve yönlendirmelerine kanılmamalıdır. Kamu yararı olan bir meselede kamu da ikna edilerek, gerçekler ortaya konularak atılması gereken adımlar atılmalıdır.

Dershanelere bir asgari ücretlinin veya tek maaşla çalışan bir memurun çocuğunu göndermesi durumunda en az bir-iki aylık maaşı dershanelere gitmektedir. Tüm ortaokul ve lise yıllarında toplam 8 yıl gittiğini düşündüğümüzde bir veli iki yıllık maaşını dershanelere göndermektedir.

Toplumda dershanelere dönük olarak yoğun bir talep gözleniyor. Sizce ebeveynleri dershanelere yönlendiren faktörler neler? Bunda eğitim sisteminin eksikliklerinin payı var mı? Dershanelerin kapatılması veya özel okula dönüştürülmesi eğitim sisteminde var olan açıkları kapatacak, sorunları çözecek mi?

DERS KİTABINDA TEST YOK, SINAVLARIN İSE TÜMÜ TESTLİ!

Şimdi ders kitaplarını incelediğimizde test bulunmadığını görüyoruz. Yardımcı kaynak da almak yasaklanmıştır. Dolayısıyla sınava girecek bir öğrenci elenmemek için ne yapacak? Sınavlar tümüyle test tekniğine dayalı olarak yapılmaktadır. Bu tekniğin öğrencilerin zihin dünyalarını daraltan bir yönü olduğu için sakıncalı olduğu ifade edilmektedir. Çelişki sadece dershane ve okul olguları arasında değil. Ayrıca okul sisteminin ve müfredatın kendi içerisinde de çelişkiler söz konusudur. Belirttiğimiz gibi testi zararlı görüp ders kitabına almıyorsunuz ama sınavlarınızı tümüyle buna göre yapıyorsunuz.

EĞİTİM SİSTEMİNİN SORUNLARINI DERSHANE DÜZENLENMESİ TEK BAŞINA DÜZELTEMEZ

Sadece dershanelerin özel okula dönüşümüyle eğitim sorununun giderileceğini iddia etmek mümkün değildir. Dershaneler sorunu, ancak okuldaki eğitim ve sınav sitemi uyumu ile birlikte giderilebilecektir. Dershane dönüşümüyle kısıtlı bir yeni yapılanma planlanan değişimi bile akamete uğratabilecektir.

MEB dışındaki bakanlıkların liselerini (Ulaştırma ve Kültür Bakanlıklarının okullarıydı) kapatıp MEB’e devreden anlayışla dershane olayına yaklaşmak merkeziyetçi yapının güçlenerek devamını ifade etmektedir. Tevhid-i Tedrisat eleştirilmeli, dershane olgusuna da eleştirel yaklaşılmalıdır. Alternatif-özel eğitimin, merkeziyetçilik aleyhine güçlenmemesi için MEB dışında eğitimin yasak olmaktan çıkarılması gereklidir.

Konunun nihai kertede daha çok aileler üzerinde oluşturduğu ek mali külfete indirgendiği gözlemlenmektedir. Hâlbuki olayın bir de pedagojik boyutu olsa gerek. Takdir edersiniz ki mevcut resmi eğitim çocukların, gençlerin önemli oranda zamanını almakta, hayatlarına devasa bir yoğunluk katmaktadır. Ek olarak dershaneler de işin içerisine girdiğinde yoğunluk adeta yorgunluğa dönüşmekte, gençlerin yaşamını bir tür monotonlaştırmaktadır. Bu bağlamda bize dershanelerin pedagojik katkıları veya varsa zararları hakkında neler söyleyebilirsiniz?

ŞARTLANDIRMA ÇOCUKLARIMIZI TEST CANAVARI YAPMAKTA!

Dershaneler test tekniğine, bilgilenme ve ezberlemeye kilitlenmiş, yoğunlaşmış kurumlardır. Sınavda elenmemek ve en yüksek puanı almak için daha çok testi doğru olarak çözmeniz gerekmektedir. Dershane, eğitim olayının daha çok bu boyutuyla ilgilenir. Pedagojik olarak düşündüğümüzde bu tabii ki de zararlıdır.

Bu sistemde çocuklarımız test canavarları olarak çıkmaktadır! Ali Şeraiti 40 yıl fabrikada çalışan bir işçinin emekli olduğu kurumdan çıkarken gördüğü bir polisin kalın ceket düğmelerinin 3’ünü atlayıp, 4’üncüsünü sıktığını örnekleyerek aktarır. Şartlanma dediğimiz olay budur. Öğrenciler dershanede şartlanmakta ve belli bir kalıpla düşünmeyi alışkanlık ve yeti haline getirmektedir. Test tekniği özgür düşünmeyi sınırlayan bir boyuta sahiptir.

Dershanelerin katkısı ise daha çok ahlaki ifsattan gençleri alıkoymak, onlara belli bir seçenek ve alternatif sunabiliyor olmasıdır. Hayat boşluk kabul etmiyor. Okulların eksik bıraktığı alanlar, dershaneler için bir imkân ve fırsata dönüşüyor. Değindiğimiz gibi dershane tecrübe ve birikimini okulla irtibatlandırmayı şuan için anayasal engellerden dolayı beceremiyoruz. Mevcut hal de sıkıntılı olup sürdürülebilir değildir.

EĞİTİMİN YOĞUNLUĞU KATLANILMASI GÜÇ BİR YÜK

Öğrenciler okulda 30-35 saat derse girdikten sonra bir de 15-20 saat dershanede ders görmektedir. Bu, çocuklar için katlanılması güç bir yüke dönüşmektedir. Fıtri olarak olaya bakacak olursak; bu yoğunluk, çocukların-gençlerin sosyalleşme imkânını daraltmaktadır. En değerli yıllarını sınav sonrası işlevsiz ve anlamsız olacak bilgileri ezber için geçirmeleri büyük bir zulümdür. Asra, zamana yemin eden rabbimiz zamanını ne ile geçirdiğini insana soracaktır. Tabi çocuklarının velayetini alan veliler de bu sorumluluktan azade tutulamazlar.

Dershaneleri bu boyutta cazip hale getiren biraz da “başarı psikolojisi” olabilir mi? Eğitim sisteminin de katkılarıyla maalesef “başarılı öğrencilik” standartlarının alabildiğine yükseklerde seyrettiği görülmekte. Dershaneler aradan çıkartıldığında mevcut eğitim sistemi ile bu standartlara ulaşılabileceğini düşünüyor musunuz?

“TAVŞANA KAÇ, TAZIYA TUT!” DÜZENİ

Dershanelerin reklamlarda kullanmak için genellikle akademik başarısı yüksek öğrencileri kapma yarışına girdikleri ve çoğu kez ücretsiz hatta bursla okuttukları bilinen bir gerçektir. Maddi durumu düşük, akademik başarısı vasat öğrencileri tabandan alıp tavana çıkartmada dershanelerin katkısının kapatılamayacak, giderilemeyecek bir fark olmadığı görülmektedir. Tamamen hiç yoktur demiyoruz ama orana vurduğumuzda tüm lise öğrencilerinin %15’inin dershaneye gittiğini düşündüğümüzde bu kanaat pekişmektedir. Çoğu eğitim uzmanı ve yazarı da dershanelerin eğitim kalitesini artırmadığı aksine var olan aralığı-makası daha da arttırdığını belirtilmektedir. Özel okullarda okuyan ve böylece diğer öğrencilerle arasına fark koyan öğrenci dershaneye giderek bu farkı daha da arttırmaktadır. Hiç dershane olmasa zaten var olan fark yine devam edecektir. Zira özel okul olgusu devlet okullarından bariz avantajlara sahiptir.

Olaya sadece negatif olan öğrenci zaviyesinden yaklaşıp “Dershane olmasa bu öğrenci daha fazla net yapamazdı.” denilmesi eksik bir yargı olacaktır. Zira pozitif konumda olan öğrenciler de daha fazlasıyla dershaneden takviye görmektedir.  Hem de onlar maddi olanaklarına göre artan oranda dershanenin de elit ve donanımlısından ders görmektedirler. VİP dershane olayı kamuoyuna yansımıştır. Yıllık 20 bin TL ücretle 3-4 öğrencilik sınıflar oluşturulabilmektedir.

DAHA ÇOK TEST ÇÖZMEK GERÇEK BAŞARI DEĞİLDİR!

Test tekniği öğrenci elemede tek yöntem olarak kullanılıyor. Teknolojinin bu kadar gelişip yaygınlaştığı günümüzde başka yöntemler, teknikler de üretilmelidir. Sorgulatıcı, eleştirel olmayı öğütleyen müfredatın sonunda seçenekler arasından verili olan birini tercih etmekle öğrenci elemek sistemin kendi iç bütünlüğü ve tutarlılığı açısından doğru değildir. Sistem içi bunun gibi onlarca çelişki ve tutarsızlık mevcut. Bunlar giderilmeden eğitim standartlarının yükseltilmesi söz konusu olamayacaktır. Okul idarecilerinin mana ve misyon yoksunluğu, şekilcilikleri, günü kurtarmaya dönük tavırları, kendi kurumlarını öğrencileri benimsemeyip nemelazımcılıkları gibi etkenler yer yer eğitimin kalitesini düşürmektedir. Öğretmenliği beceremeyenler idareciliğe yönlenmemelidir. Takım ruhu devlet okullarında maalesef oluşamamaktadır. Bu konularda özel okullar daha avantajlı.

Son olarak yine cemaat boyutuyla bitirelim istiyoruz. Cemaatle dershane mevzusu üzerinden bu tarz sert bir sürtüşme sizce siyaseten tarafların lehine bir gelişme mi? Cemaatin, Başbakanı Firavuna benzetmesine kadar varan tepkisini nasıl değerlendiriyorsunuz? Ufukta bir orta yol, uzlaşma görüyor musunuz? Son olarak ne dersiniz?

OLAYA DAR GRUP REFLEKSİYLE DEĞİL, TOPLUMUN GENEL MASLAHATI AÇISINDAN BAKMAK ADALETİN GEREĞİDİR!

Hayır, kesinlikle tarafların lehine bir gelişme değil.  Tepkiler aşırı ve taraf olmayanları da rahatsız eden, yıpratan bir içeriğe ve üsluba dönüştü. Yıllarca tüm partilere eşit mesafede olma siyaseti güden bir çevrenin bu kadar siyasileşmesi manidar. Bir baskı grubu gibi muhalefet hakkı tabii ki var. Fakat uzlaşmacılık ve diyalog söylemleriyle yıllardır kamuoyu ve Müslüman camianın karşısına çıkıp bu noktada hükümetle bir orta yol bulmaya yanaşmamaları da kendileri açısından bir çelişki gibi görünmektedir. Başbakanın kararlılık beyanlarından sonra daha ölçülü bir muhalefet güdecekleri ve hayalcilikten uzaklaşıp reel taleplerle bir takım beklentilerinin karşılanabileceği umulabilir.  

Sesi pek duyulmayan geniş dershane öbekleriyle de gerekli işbirliğine gidilebilmelidir. Dershaneler ülkenin genel bir sorunudur. Dar grupların değil geniş toplum kesimlerinin maddi ve manevi kazançlarından yana irade koymak adaletin gereğidir. 

ORTAÖĞRENİM VE LİSELERDE BAŞÖRTÜSÜ YASAĞI KALDIRILMALIDIR!

Ortaöğrenim ve liselerde öğretmenler derslere başörtüsüyle girebiliyorken, öğrencilerin giremiyor olmaları sıradan vatandaşa da garip gelmekte olan bir uygulamadır. Kimlik kazanma devresindeki bu öğrencilerin İHL’ye gitmemeleri halinde başörtüsü yasağıyla muhatap oldukları ortadadır. Öğretmenlerinin başörtüsüyle çalışabildikleri kurumlara yasağı sürdürmeye çalışmak çok çelişik bir uygulamadır. Dolayısıyla başörtüsünü belli alanlarda serbest belli alanlarda yasak bir kıyafet olmaktan çıkarıp isteyen herkesin rahatlıkla başörtüsünü takabileceği bir vasata taşımak daha uygun olacaktır. Sınırlı serbestlik yasağı her an geri getirme potansiyeli taşımaktadır.

EĞİTİMDE TOPYEKÜN YENİLENME ZAMANI GELMİŞTİR

Belediyelerin eğitimde daha aktif ve etkileyici olduğu, merkeziyetçiliğin belli alanlarla sınırlandığı, taşra teşkilatlarının küçültülüp azaltıldığı bir yapılanmaya geçilmelidir. Eğitimde müfredat, ders kitapları, sınav sistemi boyutuyla tümden bir yenilenme zamanına gelinmiştir. Anayasal değişim şuan için mümkün olmadığı için Eğitim Birliği Kanununun elverdiği tüm düzenleme ve seçenekler üzerinde durulmalı ve yeni bir yapının inşası için dershanelerin dönüşümü fırsat bilinmelidir. Müfredatlarıyla gerçekten özel olan okullar açılabilmesi, MEB dışında kurum ve kuruluşlarca da özerk okul açılabilmesi için de Tefrik-i Tedrisata geçişin zemini hazırlanmalıdır. Daha çok seçenek barındıran, esnek, özgür bir eğitim ortamının tesisi hükümetin öncelikli sorumluluğudur.

Röportaj Haberleri

“Suriye’ye geri dönüş tartışması, empati yoksunu ve yersiz”
Türkiyeli bir mücahid ile Suriye devrimi üzerine…
"Solun bir kısmı mezhepçilikten bir kısmı da İslam düşmanlığından Esed'i destekliyor"
Suriye'nin korku hapishaneleri: Sednaya, Tedmur ve Suriye’nin yeni hafızası
"Suriye devrimi Türkiye'nin de zaferidir!"