Psikopat bir tip tarafından boğazı sıkılan zavallı papağan Bahtiyar, "Acun Baba" demeye mecbur tutulurken ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılıp acilen ameliyata alınmasına rağmen kurtarılamadığı süreç Türkiye'de merhamet ve öfke duyguları resmen ayaklandı.
Tren kazasında ölen insanları ve yakınlarının acılarını nasılsa göremeyen, Suriye ve Yemen'deki kitlesel kıyımlara umarsız davranan geniş kitlelerin merhamet duygularını bir volkan gibi patlatan "papağan Bahtiyar" alt üst olan duygu dünyasına, ölçüleri tümden kaybolan düşünce melekelerine dair sanıldığından çok daha fazlasını temsil ediyor.
Kaynana Semra Hanım'dan Caner ve Tülin çiftine, Ajdar'dan çocukları ancak DNA testleriyle tespit edilebilen bir koca üzerine en az iki de sevgili edinen kadınların mizansen tartışmalarıyla toplumun üzerine her gün her saat birer atom bombası atılıyor neredeyse. Murat Özdemir ve daha pek çok arızalı tipi anlamsız-amaçsız magazin programlarında fenomen haline getirip kamuoyuna takdim eden medyanın nasıl bir psikopat tipi oluşturduğuna ilişkin son örnek üzerine Yeni Akit Gazetesi yazarı Ali Osman Aydın etraflıca bir değerlendirme yapıyor. Murat Özdemir'e gelinceye kadar kamuoyunu çalkalayan, kirleten hatta tiksindiren pek çok medya fenomeni üretildiğini ifade eden Aydın, Acun Ilıcalı'nın üstlendiği yıkıcı misyona ve bu kirli misyonun ortaklarına dikkat çekiyor.
Ali Osman Aydın’ın Yeni Akit’teki köşesinde yayımlanan bahse konu yazısı (21 Aralık 2018) şöyle:
Acun’a Haksızlık Yapmayın!
İnsanlar birden, daha önce söyledikleri övgü dolu sözleri bir kenara bırakarak “Acun bu tipleri ekrana çıkarttığına pişman mısın?” demeye başladılar.
Adam savunmasız bir papağana işkence yapmıştı… Böyle bir adamı Acun nasıl ekrana çıkartırdı… Topluma psikopatları izleterek para kazanmak da ne oluyordu? Acundan hesap sorulmalıydı…
Bu tür eleştirilerdeki iki yüzlülük, sahtelik hemen göze çarpıyordur eminim. Bu adam zaten krallığını kopya programlarla, çerçöp karakterlerle, budala yarışmalarla, boş içeriklerle, erotik magazinle, ucuz eğlencelerle kurmuş. Yarışmalarıyla ürettiği skandalları toplumun üzerine boşaltmış. Ekranları dejenere tiplerle, ruh hastalarıyla, vasat yeteneklerle, kadınlı erkekli şiddet bağımlılarıyla doldurmuş. Fakat böyleyken, yıllarca reyting zirvelerini kimselere bırakmamış, toplumun en saygı duyduğu, en başarılı bulduğu, rol model kişilerden biri olmuş…
Gösteri toplumunun, saçmanın kralı olmuş, yani…
Şimdi bu adama sanki ekrana hep melek gibi insanlar çıkartıyormuş, topluma hep aklı başında formatlar sunuyormuş, belgeselciliğiyle tanınıyormuş da arada böyle bir tiple yolu kesişmiş gibi veryansın ediliyor… Acun sanki o survivor denilen, kolektif hırsın, patolojik düşmanlığın, insan insanın rakibidir mottosunun hakim olduğu programın yapımcısı değil…Sinir krizi geçirten o giyim kuşam programlarını sanki o yapmadı…
Neymiş?
Onun programındaki biri, papağana nasıl eziyet edermiş? Evet hiçbir hayvana, kesinlikle eziyet edilemez, bu başka bahis…
Fakat kardeşim…
Söz konusu kişi on seneden fazladır, “O Ses Türkiye, Survivor, Var mısın Yok musun, Yeteneksizsiniz Türkiye, Benim Stilim” gibi yarışmalarla kafası ve ruhu bomboş nesiller yetiştirdi. İzleyicileri popüler değerlerle hipnotize etti. On yılda, etki gücü ve nüfuzuyla ekranlarda eğlenceyi iktidar yaptı. Televizyonu, kelimenin tam anlamıyla bir “aptal kutusuna” dönüştürdü. Çoluk çocuğu niteliksiz, absürt eğlencenin müptelası haline getirdi. Yaptığı programlarda özellikle yerli kültürden hiçbir motife yer vermedi. Ülke kültürüne belki de en büyük darbeyi vuran, ahlaki anlamda marjinal, düşünsel anlamda Vandal’ca eğlence yapımlarını televizyonların en çok beğenilen işleri haline getirdi. Anadolu kültürünün üzerinden Moğol atlıları gibi geçti. Vasatı, ünlülerle ambalajlayıp en ücra köylere kadar yaydı…
O bunları yaparken, halk bütün bu programları minnetle, şükranla, afiyetle, saygıyla ve tabii ki gururla izledi. Acun programlarından mezun olanlara bile olağanüstü bir ilgi gösterdi toplum. Acun Jetler, yatlar, malikaneler, debdebeli partilerde yaşarken asgari ücretli abiler, ablalar onu “halk adamı” ilan edecek kadar kör bir sevgiyle bağırlarına bastılar.
Fakat aynı halk, başına taç takıp tahta oturttuğu bu kralın kalesine bir papağandan dolayı hücum ediyor şimdi, inanılır şey değil…
Bu kral evlerinizi talan ederken, evlatlarınızı elinizden alırken, ekinlerinizi ateşe verirken, ahaliyi köleleştirirken, sizin paralarınızla karısına aldığı sarayı gözünüze gözünüze sokarken “ÇOK YAŞA KRAL” nidaları atıp, papağandan dolayı krala hınç duymak kabul edilebilir bir şey değil…
Bu açıkça, kralı, yani suç ortağını satmak…
Bu düpedüz haksızlık…
Beyler… Bayanlar… Krala haksızlık yapmayın…