“Ermenistan’ın Önünde Yeni Bir Ufuk Açılır mı?”

Muhalifler tarafından düzenlenen gösteriler ve ardından gelen istifa ile gündeme oturan Ermenistan’ı ele aldığı bugünkü yazısında Hakan Albayrak, iktidar değişikliğinin ülkede iyiye doğru bir gidişe yol açıp açmayacağını sorguluyor.

Bugün Karar gazetesinde “Ermenistan’ın Önünde Yeni Bir Ufuk Açılır mı?” başlığıyla yayımlanan Hakan Albayrak imzalı yazının Ermenistan’da yaşanan son gelişmeleri ele alan kısmını ilgilerinize sunuyoruz:

Ermenistan’ın nüfusu, Sovyetler Birliği’ne bağlı olduğu 1977 senesinde 2 milyon 900 bin civarındaymış.

Bugün de o kadar.

Halbuki 1977’den bağımsızlığını kazandığı 1991’e kadar nüfusu 3,6 milyona çıkmıştı ve normalde bugün 4 milyonun epeyce üzerinde bir nüfusa sahip olması gerekirdi.

Olamadı, çünkü Ermenistan’dan Rusya’ya ve başka ülkelere bitmek bilmeyen bir göç furyası var.

Bitmek bilmeyen bir göç furyası var, çünkü Ermenistan yoksulluktan kırılıyor.

Yoksulluktan kırılıyor, çünkü yöneticileri yoksulluk meselesiyle ilgilenmiyorlar.

Yoksulluk meselesiyle ilgilenmiyorlar, çünkü daha önemli işleri var.

Nedir daha önemli işleri?

Her şeyden evvel kendi ceplerini doldurmak.

Sonra (belki de buna bağlı olarak), 4000 küsur kilometrekarelik “Yukarı Karabağ”ı elde tutmak ve bu uğurda toplam 14 bin kilometrekareyi bulan başka Azerbaycan topraklarını (Laçin, Kelbecer, Ağdam, Fuzuli, Zengilan, Cebrail ve Kubatlı’yı) da elde tutmak.

29 bin 743 kilometrekarelik Ermenistan topraklarının hakkını veriyorlarmış gibi bir de 18 bin kilometrekarelik işgal topraklarına hükmetmeyi 26 senedir ısrarla sürdürüyorlar.

Böylece yolsuzluğu ve yoksulluğu daha geniş bir alana yayabiliyorlar.

Neticede Ermenistan’ın ufku karardıkça kararıyor ve buna paralel olarak ülke nüfusu eridikçe eriyor.

Yolsuzluk + işgal masrafları + komşu ülkeler Azerbaycan ve Türkiye ile işbirliğinin sağlayacağı maddi imkânlardan mahrumiyet = Ermenistan’ın perişanlığı ve nüfus kaybı.

***

Ermenistan’ın en büyük kamburunu hiç şüphesiz o aptalca işgal politikası teşkil ediyor.

Sadece Rusya’nın işine yarayan bir politika bu.

Rusya, bir yandan Ermenistan’a ‘Yukarı Karabağ’ı kaybetmemek için benim dümen suyumda gitmelisin’, öbür yandan Azerbaycan’a ‘Yukarı Karabağ ve / veya etrafındaki yedi ilçeyi geri alma perspektifinin olabilmesi için benimle ilişkilerini iyi tutmalısın’ diyor ve hem Ermenistan hem de Azerbaycan nezdindeki ayrıcalıklı konumunu bir güzel muhafaza ediyor, bu arada ikisine birden bir güzel silah satıyor.

“(Rusya’nın) Hem Ermenistan hem de Azerbaycan üzerindeki ayrıcalıklı konumu” dedik; bunu derken şunu da belirtmeliyiz ama:

Ermenistan Rus uydusu gibi duruyor, Azerbaycan ise kendine ait bir strateji kapsamında Rusya ile dengeleri gözeten ve fakat bu dengeleri değiştirme istidadı da gösteren gerçek manada egemen bir devlet profili çiziyor.

***

10 yıllık Serj Sarkisyan iktidarına son veren muhalefet hareketinin lideri Nikol Paşniyan, bu iktidara en çok -yolsuzluk meselesiyle beraber- Rusya’ya bağımlılık meselesi yüzünden yüklenmişti.

Önümüzdeki dönemde başbakanlık koltuğuna oturması beklenen Paşniyan’ın ‘İşgal siyasetimizi gözden geçirmeliyiz, Azerbaycan ve Türkiye ile ilişkilerimizi düzeltmeliyiz, Türkiye üzerinden dünyaya açılmalıyız’ gibi beyanları yok (en azından ben rastlamadım), ama Ermenistan’ı Rusya’nın boyunduruğundan kurtarmak istiyorsa takip edeceği yolun başlıca kilometre taşları bunlar olsa gerek.

Bir ihtimal daha var:

Ermenistan’ın geleneksel Karabağ siyasetini ve buna bağlı olarak Azerbaycan-Türkiye ekseni ile berbat ilişkilerini Rusya’nın yerine ABD ve başka Batılı güçleri ikame ederek sürdürmek istiyor olabilir.

Paşniyan bu çıkmaz sokakta oyalanmayı tercih etmez inşaallah.

Yorum Analiz Haberleri

"Suriye'den bize ne?" yaklaşımını besleyen körlük
Suriye devrimine çarpık ve indirgemeci yaklaşımlar
Yılbaşında normalleşen haram: Piyango
Yapay zeka statükocu mu?: ChatGPT'de cevaplar neye göre değişiyor?
Devrim ile derinleşen kardeşlik: Suriye & Türkiye