“Ermeni Soykırımı”na Yaklaşımda Dil ve Zihniyet Sorunu

Markar Esayan, Almanya parlamentosundan geçen “Ermeni soykırımı” tasarısı ve Türkiye’deki yansımaları üzerinden meseleye yaklaşımda sergilenen yanlışları dil ve zihniyet açısından analiz etmiş.

YENİ ZİHNİYET ESKİ DİL...

MARKAR ESAYAN / YENİ ŞAFAK

Federal Almanya Meclisi’nde 1915 tehcirinde yaşanan olayları soykırım olarak zikreden karar perşembe günü kabul edildi.

O gün TBMM’de, Bundestag’a cevaben AK Parti, CHP ve MHP’nin ortak kaleme aldığı deklarasyon okundu.

Metinde, “Almanya Federal Meclisi’nin kabul ettiği asılsız Ermeni iddiaları” tanımlaması geçiyordu.

Fikrim sorulduğunda bir milletin isminin, hiçbir soruna, hiçbir olumsuzluğa özne olarak iliştirilmemesi gerektiğini ifade ettim. Hrant Dink ve benim gibi birçok kişi, parlamento kararlarına karşı mücadele verdi yıllardır. Alman parlamenterlerin hazırladığı bir teklif ile tüm Ermeni milletinin nasıl bir ilgisi olabilirdi?

Böylelikle resmi metinden “Ermeni” sözcüğü çıkarıldı.

Lakin bu yerleşmiş dilin ne kadar incitici olduğunun farkına varılmış değil henüz. Haber kanalları koro halinde “Ermeni iddiaları, Ermeni katliamları” türünden birçok nitelemede bulunuyor.

Kimse Türkleri, Kürtleri soykırımcı ilan edemeyeceği gibi, bu girişimler de bir millete (Ermenilerin tamamına) atfedilemez. Bu yol tercih edilirse, girişimlerin zararlandırıcı etkileri artar. Ülkelerdeki Ermeni veya Türklere dönük ırkçı söylem de alanı genişletir, bindiğimiz dalı kesmiş oluruz.

Kabul edilen karara Türk parlamenterler de evet oyu verdi diye, “Türkler soykırımı kabul etti mi?” diyeceğiz? Ya da bu çıkarımdan kaçınmak için onları Türklükten mi çıkarmalıyız?

Hatta, böyle bir karar Ermenistan’da bile kabul edilse, doğru cümle “Ermeni iddiaları” değil, “Ermenistan Parlamentosu iddiaları” olacaktı. Örnekleri çoğaltmak gerekirse, diplomatlarımızı “Ermeniler” değil ASALA öldürmüştür. Hocalı katliamını “Ermeniler” değil, Karabağ ve Ermenistan milis güçleri yapmıştır.

Türkiye son PKK kalkışmasında 500 şehidimiz olmasına rağmen, çok isabetli bir şekilde PKK ve hatta HDP ile Kürtleri birbirinden ayırdı. Böylelikle PKK ve arkasındaki üst aklın tuzağına düşülmedi. Doğrusu da buydu. Keşke, önce son kale Sultan Abdülhamid’i devirip, sonra Almanlarla savaşa giren İttihatçılar da o dönem Taşnak, Hınçak çetelerinin işlediği suçlar ile masum Ermeni halkını birbirinden ayırma basiretini göstermiş olsaydı.

Yani İttihatçıların Almanya ile “silah arkadaşlığı” az daha bu ülkeyi tamamen yok ediyordu. Bu silah arkadaşlığının bedelini hep birlikte ödedik.

 Türk Ermeni’nin, Ermeni Türk’ün düşmanı değildir. Bilakis iyileşmek, güçlü olmak için birbirlerine ihtiyaçları vardır. Bin yıllık kadim bir komşuluk geleneğine sahiptirler.

 Memnuniyetle müşahede ediyorum ki, geçmişte olduğu gibi bu türden kararlar sonrası oluşan öfke, Ermenilere yönelmiyor. Bunda son 15 yılın özgüvenli, birleştirici ve adil yaklaşımının payı büyük. 24 Nisan’larda, Tehcir’deki kayıplar için Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık’tan taziye mesajı yayımlanıyor. TBMM’de Ermeni ve farklı dinlerden vekiller var. Şu veya bu tezi savunmak, yazmak çizmek artık hayati risk, suç değil.

Karar sonrası Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın verdiği tepki en sağduyulu ve doğru olanıydı.

Öte yandan düne kadar “Ermeni köpekler/hainler” şeklinde özetlenecek tavrından uzaklaşmış olsa da, medyanın dersini hâlâ iyi çalışmadığı görülüyor. Bu durum alışkanlık, kolaycılık ve duygusallıktan kaynaklanıyor.

Türkiye siyasetinin ve toplumun ulaştığı seviyenin hak etmediği ölçüde ülkeyi hırçın, duygusal ve haliyle zayıf gösteriyor.

Bu vesileyle bunları da tartışalım ve toparlayalım. İşimizi iyi yapalım, emek verelim.

Öyle ki ülkemiz kazansın.

 

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!