HAŞİM AY / HAKSÖZ-HABER
Sedat Peker’in iddia ve itirafları gündemdeki yerini koruyor.
Son videosundaki başta Suriye olmak üzere dış politikayla ilgili iddia ve yorumları tepki çeken Sedat Peker’in iç siyasete ilişkin iddiaları ve itiraf niteliğindeki bazı beyanları ise siyaset ve toplumda etkisini sürdürüyor.
Peker’in iç gündemde yankı uyandıran iddia ve itiraflarından öne çıkanlardan bazıları da aralarında Kutlu Adalı ve Uğur Mumcu’nun da bulunduğu bazı faili meçhul cinayetlere ilişkin Mehmet Ağar, oğlu Tolga Ağar ve Korkut Eken’i işaret etmesiydi. Yanı sıra uyuşturucu trafiğiyle ilgili olarak da Peker’in aralarında Binali Yıldırım’ın oğlu Erkam Yıldırım’ın da bulunduğu birkaç ismi zikretmesi yankı uyandırmıştı.
Bir süre olayın medya marifetiyle Peker-Soylu polemiğine dönüşmesi buharlaşma riskini beraberinde getirse de yukarıda belirtilen sarsıcı hususlara ilişkin kamuoyunun soruşturma beklentisi devam ediyor.
Bu çerçevede Peker’in iddia ve itiraflarıyla ilgili olarak belirli çevrelerin meseleyi hükümeti sıkıştırma ve yıpratmaya dönük bir noktaya çekmesi gözden kaçmıyor ve hem bundan hem de Peker’in karanlık kişiliğinden ötürü temkinli yaklaşmanın önemini ortaya koyuyor. Özellikle de Peker’in bir zamanlar Suriye direnişi ve AK Parti hükümetini yıpratmaya yönelik bir kumpasa dönüşen MİT Tırları olayını yeniden tedavüle sokacak şekilde “Nusra’ya silah aktarıldı” yalanını dillendirme bu temkinli duruşu daha da önemli hale getiriyor.
Öte yandan kimliği, kişiliği, karanlık geçmişi ve mafyatif ilişkilerinden kaynaklı konumu göz önüne alındığında Peker’in bilhassa iç siyasete ilişkin kimisi itiraf niteliğindeki çıkışlarının yabana atılır cinsten olmadığı, ciddiyetle soruşturulmayı gerektirdiği daha önce de ifade edilmişti. Bu bağlamda kamuoyunu sarsıcı iddia ve itirafların öyle “yoktur, olmamıştır, iftiradır” beyanlarıyla geçiştirilmeyecek derecede önemli olduğu ve soruşturulmadığı takdirde bu durumun kamu vicdanını yaralayacağını ve zaten sarsıntıda olan yargıya ve siyasete güven sorununu daha da derinleştireceği bir kez daha vurgulanmalı.
Bu bağlamda Mehmet Ağar’ın Marina’dan istifa etmesi ve ek olarak Kutlu Adalı cinayetinin Sedat Peker’in iddiaları ve kardeşi Atilla Peker’in itirafları çerçevesinde soruşturma safhasına gelmiş olmasının olumlu gelişmeler anlamına geldiği belirtilmeli.
Yine bu çerçevede birbirinden çelişkili savunulara konu olan Erkam Yıldırım’a ilişkin DEVA Partisi’nden Mustafa Yeneroğlu’nun Meclise sunduğu soru önergesinin de kayda değer olduğu ifade edilmeli.
Erkam Yıldırım’a ilişkin Mustafa Yeneroğlu’nun biri Ticaret Bakanı Mehmet Muş’a ve diğeri de Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’na hitaben cevaplanması üzere Meclis’e sunduğu soru önergeleri şöyle:
Ticaret Bakanı Mehmet Muş’a hitaben verilen soru önergesi:
1- Erkam Yıldırım veya ortağı olduğu şirketler ihracı ön izne bağlı olan tıbbi maskeler ve test kitleri için ön izin belgesi almış mıdır?
2- Erkam Yıldırım veya ortağı olduğu şirketler adına Venezuela’ya gönderilmek üzere maske veya test kiti nakliyatı Türkiye gümrük kayıtlarına girmiş midir?
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’na hitaben verilen soru önergesi:
1-Erkam Yıldırım, Venezuela’ya Türkiye-Venezuela Parlamentolar Arası Dostluk Grubu ve bazı YSK üyeleriyle beraber aynı uçakla mı gitmiştir?
2-Erkam Yıldırım, hangi sıfatla resmi ziyaretlere katılmış ve Caracas Büyükelçiliğimiz hangi sıfatına istinaden kendisini karşılamış ve resmi görüşmelere dâhil etmiştir?
3-Erkam Yıldırım, test kiti ve maske bağışında bulunmuşsa bu ürünler Türkiye Cumhuriyeti’ne ait uçakta mı taşınmıştır? Bağış yapıldığı iddia edilen tarihte covid test kitinin Sağlık Bakanlığı’nın kontrolünde olduğu ve tıbbi maskelerin de ihracının bağış karşılığı ön izne tâbi olduğu göz önüne alındığında; Koronavirüs'le mücadelede kullanılan tıbbi malzemelerin diğer ülkelere bağışlanmasının usulü ve şartları nelerdir?
4-Erkam Yıldırım, Venezuela’ya iş adamı olarak yeni fırsatlar araştırmak için gitmişse Dışişleri Bakanlığı kendisine ticari faaliyetlerinde ve saha araştırmasında yardımcı olmuş mudur?