İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, benim anladığım, bütün Cumhuriyet tarihinin en önemli soruşturmalarından birini yürütüyor. Halen bu soruşturma çerçevesinde 47 kişi tutuklu olarak çeşitli cezaevlerinde. Savcının iddianamesini yazarak davasını açması bekleniyor.
Daha önce Ergenekon konusunu defalarca yazdım, 'Büyük' ve 'Küçük' Ergenekon'lardan söz ettim. Kendimi tekrarlamak pahasına zaten sizin de bildiğinizi düşündüğüm birkaç konuyu hatırlatmak istiyorum.
Ergenekon denen örgütlenmenin geçmişini çok gerilere götürenler var, belki haklılar belki haksız ama bana göre bugün konuştuğumuz manada Ergenekon'un başladığı dönem 2001'in sonbaharı.
O sırada ülke ekonomik krizle boğuşmakta, Başbakan Bülent Ecevit yaşlılığı ve zaman zaman kelimeleri karıştırması nedeniyle eleştirilmekte. Bir grup emekli asker, hem de daha o 30 Ağustos'ta emekliye ayrılmış olan üst düzey asker, önce İstanbul iş dünyası ile temasa geçiyor. Önerdikleri şey şu: 'Bülent Ecevit yaşını ve sağlığını gerekçe gösterip çekilsin, yerini de yardımcısı Hüsamettin Özkan'a bıraksın.'
İş dünyasının temsilcileri bu öneriyi Bülent Ecevit'e değil, Hüsamettin Özkan'a iletiyorlar. Özkan, 'Ben bu öneriyi duymamış olayım' diyor, olayın üstü kapatılıyor.
Emekli komutanlar bunun üzerine Hüsamettin Özkan'la doğrudan temas kuruyorlar. Bodrum'daki orduevinde gerçekleşen görüşmede halen görevde olan bazı yüksek rütbeli askerler de bulunuyor ve teklif tekrar ediliyor. Özkan yine, 'Ben bunu duymamış olayım, ben böyle bir şeyi Sayın Ecevit'e söyleyemem, o önermedikçe kabul de edemem' diyor.
Bunun üzerine askerler, Çankaya Köşkü'nde yapılan bir resepsiyon sırasında Radikal Ankara Temsilcisi Murat Yetkin'e bu temaslarını ayrıntılı biçimde anlatıyorlar.
Ertesi sabah Murat bunları bana aktarınca, ben 'Haberin iki kaynaktan teyidi' ilkesince Hüsamettin Özkan'a bunu sormasını söylüyorum. Murat, Özkan'ın yanına gidiyor, haberi doğrulatıyor ve bu arada fazlası oluyor, Özkan Murat'ı alıp Başbakan Ecevit'in yanına götürüyor ve Ecevit de askerlerin bu temaslarını ve tekliflerini bu yolla Murat'tan öğreniyor.
O dönemin genelkurmay başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun haberdar olmaması ihtimalinin yok denecek kadar az olduğu bu girişim, bana göre ilk 'darbe' girişimiydi.
Bu olay Ecevit'in çekilmek yerine daha çok koltuğu sahiplenmesini ve sonunda da Hüsamettin Özkan'ın partiden 90 kadar milletvekiliyle kopmasını tetikledi. Yani Ecevit ile Hüsamettin Özkan arasındaki mutlak güven ilişkisi orada bitti.
Ardından, yani Özkan'ın ayrılıp Şükrü Sina Gürel'in Ecevit'in sağ kolu olmasıyla Temmuz 2002'de, Başbakan Ecevit, Genelkurmay Başkanı Kıvrıkoğlu'na, 'ABD önümüzdeki dönemde Irak'ta savaş yapacak, önemli olaylar yaşanacak, sizin Genelkurmay Başkanlığı sürenizi uzatalım' teklifinde bulunuyor.
Kıvrıkoğlu, bu uzatmanın yasa gerektireceğini, hükümetin böyle bir yasayı çıkarmaya muktedir olmadığını biliyor, teklifi kibarca reddediyor. Zaten Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer de teklife sıcak bakmıyor.
Bunlar olmuyor ama Kıvrıkoğlu, bir sonraki dönemin komuta yapısını kendisi belirlemek istiyor ve Ecevit'e ve Cumhurbaşkanı Sezer'e, o sırada Kara Kuvvetleri Komutanı olarak Genelkurmay Başkanlığına hazırlanan Hilmi Özkök için 'Onu Genelkurmay Başkanı yapmayın' diyor. Sebebi sorulduğunda da, 'İrticaya karşı yumuşaktır' cevabını veriyor.
Cumhurbaşkanı Sezer bu teklifi kabul etmiyor, Özkök'ün Genelkurmay Başkanlığı kesinleşiyor.
Ama Kıvrıkoğlu, kendi yasal yetkisini kimseye danışmadan ve onay aramadan kullanıp boşalan Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na teamül gereği 1. Ordu Komutanı Edip Başer'i değil emekli olmaya hazırlanan, hatta odasını toplayıp lojmanını boşaltan Jandarma Genel Komutanı Aytaç Yalman'ı, Jandarma komutanlığına da Şener Eruygur'u öneriyor.
Hükümet bu emrivakilerden çok hoşlanmıyor ama bir seri emeklilik krizini engellemek için kararnameler son dakikada imzalanıyor. Cumhurbaşkanı da imzasını son ana bırakıyor.
İkinci darbe girişimi de bu.
Sırada üçüncü ve dördüncü ve beşinci ve altıncı ve sonuncu darbe girişimleri var ama bugünlük yerim doldu, yarın devam edelim.
Radikal gazetesi