Bir günlük aradan sonra dizimize geri dönelim. Bugün 'Ergenekon' adıyla andığımız, benim zaman zaman 'AKP gitsin de nasıl giderse gitsin örgütü' adını da kullandığım 'oluşum' açısından Kıbrıs sorununun, daha doğrusu Annan Planı'nın referanduma kadar gitmesi çok önemli bir dönüm noktası.
Pazar günü çıkan yazıda da anlatmaya çalıştım, dönemin iki kuvvet komutanı, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan'la görüşmek için New York'a giden KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'a önce 'Merak etme arkandayız' demişler ama sonra Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ü aşamamış, bir anlamda yenilgiye uğramışlardı.
Bu yenilmişlik duygusu, özellikle bu komutanlardan birinde çok ciddi etkiler bıraktı. Bir yandan, yakın zamana kadar birlikte hareket ettiğini düşündüğü dostunu 'korkaklık'la suçluyor, bir yandan da artık son aylarını geçirdiği kritik mevkinin imkânlarıyla geleceğe dönük planlamalar yapıyordu. Daha Ocak 2004'ten itibaren yapılan ilk hareketlerin başında 'Vatan Haini Gazeteciler' listesi hazırlamak, Kıbrıs'ta çözümü ve Türkiye'nin AB üyeliğini savunmayı vatana ihanetle bir tutmak geliyordu. Bu, anlık bir duygusal tepkinin dışa vurumu değildi, özenle hazırlanmış bir psikolojik savaş taktiğiydi.
Hem iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi hem de Türkiye'nin Avrupa Birliği üyesi olmasını savunan, dolayısıyla demokratik standartların yükselmesini, insan haklarının hayata geçmesini, Batı yanlısı politikalar izlenmesini savunan başta gazeteciler olmak üzere sivil toplum örgütleri, iş dünyası temsilcileri, aydınlar vs. geniş bir kesim 'gayrı milli' veya 'vatan haini' ilan edilerek karşıt bir milliyetçi cephe yaratılıyordu.
Bizim Radikal'de 'Kızıl Elma Koalisyonu' adını taktığımız (Bu ismi koalisyon mensupları da derhal benimsedi) 'oluşum' işte tepede yapılan bu dikkatli ve özenli planlamanın, psikolojik savaş stratejisinin bir gereği olarak bir günde ortaya çıktı neredeyse.
Hepsinin de başında 2004 Ocak ayında darbe yapmayı çok istemiş bazı yüksek rütbeli cuntacı emekli subayların bulunduğu 'sivil' toplum örgütleri bu komutanın emekli olmazdan önce devlet imkânlarını kullanarak hazırladığı plan ve strateji sayesinde pıtrak gibi ortaya çıktı daha sonra.
Başta amaçlanan, 'Kızıl Elma Koalisyonu'nun genişlemesi, bütün anti-AKP güçlerin bu koalisyonda yer almasıydı. Zaten o sayede, özellikle taşrada mesela MHP'liler, CHP lideri Deniz Baykal'ı karşılamaya veya tam tersi CHP'liler Devlet Bahçeli'yi karşılayıp uğurlamaya vs. başladılar. Atatürkçü Düşünce Derneği her yerde aktifti.
Ama kısa zamanda çözülmeler yaşandı. CHP ve MHP, kendileri dışında yazılmış bir senaryonun parçası olmak istemediler ve sessizce koalisyondan ayrıldılar. Giderek koalisyon ADD ve etrafındaki bazı marjinal gençlik örgütlerinden ibaret kaldı. Bugünse etkinlikleri neredeyse dibe vurmuş durumda.
Yine de hareket belli bir ivme almıştı ve Türkiye'nin en önemli güvenlik bürokratlarından birinin deyimiyle 'vatan kurtaran aslan'lar hareketin içinde önemli görevler edinmeye, legal görünümlü illegal örgütlenmelere gidilmeye başlanmıştı.
2004 Ağustosu'nda emekli olan o komutanın karargâhında hazırlanan plan bazı aksaklıklarla da olsa yürüyordu. Plan kabaca şuydu: 2004 Ocak ayında 'satılmış ve vatan haini medya' işbirliği yapmadığı için 28 Şubat vari bir post-modern darbe yapılamamış, AKP hükümeti devrilememişti ama bu kez medya dışarıdan kuşatılacak, komplekse kapılıp AKP karşıtı havaya girmesi sağlanacak ve bu arada geniş kitle desteği sağlanacak eylemler yapılarak önce medya, ardından hükümet üzerinde baskı kurulacaktı. Psikolojik savaş böyle planlanmıştı.
Önce Danıştay saldırısı yaşandı. Alparslan Aslan adlı bir saldırgan Danıştay binasında ölüm saçtı, sonra da yakalandı. Saldırgan, türbanı yasaklayan kararları nedeniyle eline silah almıştı, yani eylem 'laiklik karşıtı'ydı. Gerçi saldırgan son zamanlarda daha çok ulusalcı çevrelerle vakit geçirmiş biriydi ama olsun, geniş kitleler inanmak istediği şeye inandı. Geniş katılımlı cenaze töreni son yılların en büyük laiklik, yani hükümet karşıtı gösterisi oldu.
Oldu ama bundan daha büyüğü yoldaydı, Cumhuriyet Mitingleri geliyordu.
Mitinglerin başında ise, bütün bu planlamayı yapan eski komutan Şener Eruygur vardı.
***
Bugünlük yine yerim doldu. Gelin yarın devam edelim...
Radikal gazetesi