Ergenekon soruşturmasındaki son gelişmelerin Ankara'da yarattığı hareketlilik, önümüzdeki dönem ülke siyasi dengelerinin muhtemel bir referans noktası…
2009 yılının 2007 yılına benzer bir gerginliğe sahne olabileceğini birkaç gün önce yazmıştık.
Gerçekten de Ergenekon soruşturmasının bu açıdan önemli bir katalizör olduğu ortada.
Soruşturma sadece derin devlet yapılarının üzerine gitmiyor, aynı zamanda bunların temellendiği “küçük gelenek” (ana üssün askeri karargâh olması) ile “büyük gelenek”e (askerin siyasete müdahalesinin bugüne kadar sorgulanmamış rolü) yöneliyor.
Her geçen gün ortaya çıkan yeni krokiler, yapılan yeni kazılar, sonuncusu dün bulunan yeni silah tarlaları “karanlık yapılar-küçük gelenek-büyük gelenek arasındaki ilişkilerin en ciddi kanıtı”dır.
Açıkçası askerin siyasi rolünün, devlet içinde işgal ettiği özerk alanın pratik ve politik düzeyde sorgulanması söz konusu olan... AB sürecinde çeşitli anayasa değişiklikleriyle yapılan devlet içi kurumsal sivilleşme sürecinin diğer cephesi…
Soruşturmada asli amaç, çıkış noktası bu olmasa bile, el atılan sorun, dosyanın hakkını verecek her savcının elinde gitmesi gereken yere, ana dokuya doğru ilerliyor.
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bundan rahatsız olmadığını söylemek için pek saf olmak gerekir…
Askeri alan daralıyor, asker sıkışıyor…
Söyledik, söylüyoruz, bu durum, Mart ayında yapılacak seçimler de dikkate alınırsa, önümüzdeki günlerde esecek rüzgârın şiddetine göre Türkiye'de yeniden ciddi bir cepheleşmeye yol açabilir.
Peki, bunun tersi de bir ihtimal midir?
İki gündür sık soruluyor:
İki orgeneral hâkim karşısına çıkarılmadan savcılıktan serbest bırakıldı, bu, Başbakan-Genelkurmay görüşmesinin bir sonucu mudur? Bu konuda soruşturma savcılarına bir telkin söz konusu mudur?
Sorular meşru, zira bu hükümet ile ordu arasındaki “geçici ve olay bazında uzlaşmaları” Şemdinli'den bu yana yaşıyoruz ve tecrübeler bu ülkede esen siyasi rüzgârların yargıyı etkilediğini gösteriyor.
Ne var ki, bu soruları somut bilgi olmadan bir çırpıda yanıtlama zor…
Ama kanaat belirtmeye engel yok.
1. Evet, kanımız odur ki, Başbakan, Ergenekon soruşturması konusunda son derece hassas. Bu soruşturmanın etkili bir şekilde yürümesinin, aldığı tavır ve risklerle yakından ilgili olduğunu düşünüyor. Dahası bu davanın devlet içi gerginliklerde ciddi bir karşı ağırlık olduğunun, hatta sivilleşmeye doğru bir hamle oluşturduğunun farkında…
2. Bununla birlikte Başbakan'ın yaşanan gelişmelerin bu denli keskin olmasından, orgeneral düzeyinde askerlerin gözaltına alınmasından memnun olduğunu düşünmek yanlış olur. Tayyip Erdoğan son gelişmelerin asker ve hükümet arasındaki gerilimi kontrolsüz olarak yükseltebileceğinin bilincinde olmaması düşünülemez. Çarşamba günü Genelkurmay Başkanı'yla yaptığı görüşme de bu çerçeveye oturmaktadır.
Başbakan'ın danışmalarından “Yasin Doğan”ın son yazısındaki şu satırlar, bu açıdan anlamlıdır:
“Hiçbir iktidar, ülkesinin silahlı kuvvetlerinin yıpratılmasına göz yumamaz, haksız eleştirilere maruz kalmasına seyirci kalamaz, askerin güçten düşürülmesini demokrasinin bir gereği gibi göremez (…) Sorumluluk mevkiinde olmayan bazı kişiler, askerle mücadele etmeyi demokratik bir çaba gibi görebilirler. Ancak asker-sivil ilişkilerini doğru kurgulamak başka bir şeydir, askeri zafiyete düşürerek sivil iradeye alan açmaya çalışmak başka şey…”
3. Asker açısından durumun çok farklı olduğunu sanmayız. Ordu, son gelişmelere hazırlıksız yakalanmıştır ve Genelkurmay Başkanı “gemi”yi hasar olmadan limana çekmek kadar, ordunun etkin rolünü zayıflatmamanın hesabını yapıyor, yapmak zorunda kalıyor…
Özet: “Çatışma ve uzlaşma”, “gerginlik ve temas” iç içe geçmiş halde, siyasi gelişmelere derinlik kazandırarak devam ediyor…
“2007” bir tür devam ediyor…
Bunlar kurucu yıllardır…
YENİ ŞAFAK