Ergenekon davasına ilişkin gerekçeli kararda örgütün yapılanması, "Türkiye’deki derin devlet örgütü Ergenekon’un varlığı tartışması” adlı başlıkta anlatıldı. 'Ergenekon Terör Örgütü'ne dair ilk soruşturmanın 2007'de başladığı belirtildi.
Kararda davanın sanıklarından Erol Mütercimler’in, Ergenekon’a ilişkin 1997 yılında Aydınlık dergisine verdiği röportaj anlatıldı. Ocak 1997'de de Can Dündar’ın Show TV’de yayımlanan “40 Dakika” adlı belgeselde Ergenekon örgütünden bahsettiği vurgulandı.
Örgütün 'psikolojik harekat' planı
Mahkeme, Erol Mütercimler’in Ergenekon örgütü hakkındaki açıklamalarının Susurluk kazasından hemen sonraki döneme denk gelmesinin tesadüf olmadığını belirtti.
Mahkemeye göre, örgütün deşifre olma ihtimalinin belirdiği bu dönemde, ilk olarak bir başkası tarafından değil de Erol Mütercimler tarafından Ergenekon örgütü adının açıklanması, örgütün psikolojik harekât planının parçası olarak uygun görüldü. Takip eden dönemdeki bazı tutarsız açıklamalar da örgütün gerçek anlamda deşifre edilmesinin önüne geçme amacına yönelik olarak bilgi kirliliği oluşturma faaliyetiydi.
'Örgütten bahseden emekli generaller öldürüldü'
Gerekçeli karara göre genelkurmay başkanları bile örgütün içinde yer alıyordu. Kararda örgütten bahseden emekli generallerin de teker teker öldürüldüğü belirtildi. Mahkeme burada hangi emekli generallerin öldürüldüğünü belirtmedi.
Ancak kararın bir başka paragrafında, bazı isimlerin Ergenekon örgütünün azmettirmesi sonucu öldürüldüğüne dair iddialara yer verildi. Burada geçen isimler arasında, Meclis Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu'nun raporunda belirtilen generaller, Memduh Ünlütürk, Kemal Kayacan ve Adnan Ersöz'ün de ismi yer aldı.
'Bazı suikast ve ölümler yeniden araştırılmalı'
Aynı kapsamda, "Bahattin Özülker, Halit Güngen, Cem Ersever, Uğur Mumcu, Ali Gaffar Okan, Özdemir Sabancı, Mustafa Duyar, Necip Hablemitoğlu, İhsan Güven, İbrahim Çiftçi, Nihat Yazıcı, Rıdvan Özden, Bahtiyar Aydın cinayetleri gibi eylemlerin ve Eşref Bitlis’in helikopterinin düşmesi (Bitlis'in uçağı düşmüştü, ancak kararda helikopter olarak yer aldı), Bülent Ecevit’e suikast, Turgut Özal’a suikast olaylarının azmettiricisinin Ergenekon örgütü olduğuna dair iddiaların yer aldığı görülmektedir" denildi.
Soruşturmalara devam edilmeli
Mahkeme, birçoğu hakkında yargılamanın kesinleştiği, dava ve ceza zamanaşımlarının dolduğu bu olayların, Ergenekon örgütünce azmettirildiği iddiasının, suç ihbarı olarak kabul edilmesi ve soruşturulmasını istedi.
Tuncay Güney’deki Ergenekon belgeleri
İddiaları ve gösterdiği belgelerle dava sürecinde sık sık gündeme gelen Tuncay Güney ve onunla birlikte sorgulanan Ümit Oğuztan'da, Ergenekon örgütüne dair belgeler ele geçirildiği ifade edildi. 'Ergenekon Terör Örgütü'nün varlığını ispat eder nitelikteki belgelerin, Güney hakkında adlî suçlardan başlatılan bir soruşturmanın devamında ele geçirildiği belirtildi.
Tuncay Güney’de elde edilen belgelerin; Veli Küçük, Doğu Perinçek, Sedat Peker, Semih Tufan Gülaltay gibi hayatta olan birçok kişi, bazı somut olay, eylem ve bağlantılar hakkında bilgi içerdiği vurgulandı. Mahkemeye göre Güney ile Veli Küçük’ün irtibatı da sabit.
'Susurluk, Ergenekon’un küçük bir hücresi'
Kararda "Derin devlet" de denilen kontrgerilla örgütünün varlığının, başbakanlığı döneminde Bülent Ecevit dâhil birçok kişi tarafından kamuoyuna duyurulduğu ifade edildi. Mahkeme, “Her yönden stratejik bir konumu olan Türkiye, 1952’den itibaren NATO üyesidir. Tasfiye edilene kadar Avrupa devletlerinde var olan kontrgerilla örgütü konusunda ülkemizde bugüne kadar bir yargılama olmamıştır. Avrupa’nın birçok devletinde, bir tesadüf sonucu kontgerillanın izine rastlanılmış ve bu fırsatlar değerlendirilmiştir" dedi.
1996’da Susurluk'ta, kırmızı bültenle aranan cinayet suçlusu Abdullah Çatlı, Emniyet Müdürü Hüseyin Kocadağ ve milletvekili Sedat Bucak'ın aynı araçtayken kaza geçirdikleri hatırlatıldı, bu kazayla Türkiye’deki kontgerillayı tasfiye şansının yakalandığı belirtildi.
Ancak o dönemde davanın, oluşan toplum desteğine karşın 14 kişi ile sınırlı kaldığı vurgulandı. Mahkeme, davayı gören İstanbul 6. Devlet Güvenlik Mahkemesi'nin (DGM) "Susurluk civarında meydana gelen kazada silahlı teşekkülün bir bölümü su yüzüne çıkmıştır" ifadesini de hatırlattı.
Mahkeme 'Susurluk kazası sonrasında ortaya çıkan yapının da aslında Ergenekon örgütünün küçük bir hücresi' olduğunu vurguladı.
'İç ve dış güvenlik belgeleri örgütün elinde'
Mahkemeye göre, Ergenekon, Anayasa'daki açık ve herkes tarafından anlaşılabilecek düzenlemelere karşın bu organları yok saydı. Soruşturma kapsamındaki aramalarda, devletin arşivlerinde olması ve çok gizli kalması gereken; aralarında iç ve dış güvenliğe ait evrakların da bulunduğu binlerce sayfalık belgenin ele geçtiği belirtildi.
Bunun örgütün devlet otoritesini zaafa uğratma veya ele geçirme, temel hak ve hürriyetleri yok etmeyi amaçladığını gösterdiği vurgulandı. "Bu eylemlerin devletin iç ve dış güvenliği açısından büyük bir tehdit oluşturduğu ortadadır" ifadesi kullanıldı.
'Ergenekon, hücre yapılanma'
Mahkemeye göre Ergenekon, diğer örgütlerden farklı bir ideolojik yapıda. Örgütün yapısı temelde; 'Cumhuriyetin temel niteliklerinin örgütün amaçları doğrultusunda istismarına, örgütün amaçları doğrultusunda netice vermeyen demokratik tercihlerin gayrimeşru sayılmasına ve sonuçlarına karşı açık veya örtülü cebri mücadele verilmesine' dayalı. Ergenekon'un üye profili, de örgütün amaçları dikkate alınarak oluşturuluyordu.
Mahkemeye göre Ergenekon, birbirlerini tamamlayan ve destekleyen kompartımanları olan bir örgüt. Ancak bu 'kompartımantasyon/perdeleme sistemi' gereği birimler arasında sınırlı bir iletişim söz konusu. Örgüt üyeleri, Türk Silahlı Kuvvetleri’nden aldığı 'bilmesi gereken' prensibi çerçevesinde faaliyet gösteriyor. Örgütün herkesin kendi uzmanlık alanında katkı sağlayıp faaliyette bulunduğu bir yapılanması var. Mahkeme, örgütün bu gizlilik prensibine ve hücre şeklinde düzenlenen yapılanmasına göre, bütün mensuplarının birbirlerini bilemeyeceklerini de vurguladı.
'Ergenekon’un eylem üstlenmesi beklenemez'
Mahkeme, bugüne kadar ortaya çıkarılmış terör örgütlerine bakarak Ergenekon örgütünün nitelendirilmesinin mümkün olamayacağını belirtti.
“Soruşturmalar ve kovuşturma sonucunda bir kısmı ortaya çıkarılan Ergenekon örgütünün, gerçekleştirdiği bir eylemden sonra ankesörlü telefondan gazeteleri arayıp eylemi üstlenmesini beklemek, devletimizin karşı karşıya olduğu tehlikeyi algılayamamış olmakla eş değerdedir” denildi.
(Al Jazeera)