Ergenekon-3 de geldi.. Çok seyredilen filmlerin devamının çekilmesi gibi bir şey bu.
Birincisi daha tam olarak bitirilmeden, ikincisi, üçüncüsü geldi..
Sulandırmak için ellerinden geleni yapmaya çalıştılar.
Ama görünen o ki, suikast hazırlıkları ile, ele geçirilen silahlarla, hain planlarla, Ergenekon-3 de, hayli tartışılacak.
Etraflı değerlendirmelerimizi daha sonra yine yaparız.
Ancak ben, şu mafya elemanının suikast hazırlığı, bu sabıkalı emniyetçinin halkı birbirine kırdıracak tezgahını sonraya bırakıp, üniversite camiasının “akıllı bilimadamları”nın rezaletlerinden size örnekler aktarmak istiyorum.
Türkiye’nin ne hale getirildiğini, halkın önünde “Bilim, akıl, çağdaşlık” diyenlerin, işleri tamamen torpille nasıl götürdüklerini, ahbab-çavuş ilişkisi ile profesörlüklerin nasıl dağıtıldığını, rektörlük seçimlerinin nasıl yürütüldüğünü buyrun birlikte okuyalım...
İddianamede yer alan görüşmelerden birisi bu...
Taraflar; eski YÖK Başkanı Kemal Gürüz ile İnönü Üniversitesi eski Rektörü Fatih Hilmioğlu.. 22 Mayıs 2008’de konuşuyorlar, Kemal bey ile Fatih bey...
Hilmioğlu: “Hocam bizde yani şöyle.. Bizde bir bölünme falan olmaz. Ama karşı tarafta da bir şey yapılıyor. İşte MHP’li aday var bir. O belki adını duymuşsunuzdur. Şu andaki Tübitak gayrimeşru Tubitak yönetiminin danışmanı..”
Kemal Gürüz: “Kim?”
Hilmioğlu: “Cemil Çelik. Oral Çelik’in de akrabasıymış. Samsun’dan veteriner kökenli.”
Gürüz: “MHP’li mi bu?”
Hilmioğlu: “MHP’li. Ve şey de.. Hatta Ferit de onun profesörlüğünün iptal edilmesi gerekir diye, bir zamanlar YÖK’te bi konuşulmuştu. .. Bi de işte eşi kara çarşaflı olan birisi geliyor İstanbul’dan...”
Konuşmalar bu minvalde devam ediyor.
“Şu makama, şu hizmetleri yapan, şu başarıları gösteren şu ismin gelmesi için çalışıyoruz” değil..
“MHP’li bir aday var. Eşi kara çarşaflı birisi var.. vs.”
Üniversitede bilim değil, siyaset var.. Akıl yok, kıyafete göre tavır alma var.
İddianamaden, hemen sonrasında bir başka görüşme..
Bu da Kemal Gürüz ile, ODTÜ eski Rektörü Ural Akbulut arasında geçiyor. Ural beyi unutmadınız sanırım. İki günde bir, İmam Hatip karşıtı açıklamaları ile meşhur rektör. Şimdi koltuktan düştü.. Adı da duyulmuyor, sanı da!
Çünkü tek işi, İmam Hatip düşmanlığı idi. Artık onu kaale alacak kimse olmadığı için, daha doğrusu makamı, yani sarığı gittiği için, kendisini de dikkate alan yok..
Onların konuşmaları da şöyle:
Gürüz: “Bu olay Celal meselesi değil ki abi, seçim gözünü boyuyor bunların ya. Herifler ...”
Akbulut: “Faruk da şey yapmaya çalıştı yani. Faruk’un da kaybetmesinin nedeni yalakalık yaptı. Ki hani bizde sorun yok. Hani Türker de olsa b..tan bir adam ama...”
Konuşmalar böyle devam ediyor.
Bunlar bilim adamları. Bunlar ülkenin çağdaşlık seviyesini yükseltmesi gereken üniversite camiasının isimleri.
Halkın önünde neler konuşuyorlar. Kapıların arkasında neler konuşuyorlar!
Böyle rezilce konuşmalar, böyle torpille, böyle bilimdışı vasıflarla adam seçme oyunları, hangi Batı üniversitesinde yaşanabilir acaba?
İmam Hatiplilere düşman olan bu hokkabazlar, kendi adamları için bakın nasıl kulis yapıyor, adam kayırıyorlar.
Bunlar, sembolik iki örnek konuşma..
İddianamede, daha ne konuşmalar var.
Rektör seçimlerinde, profesörlük kadrolarının dağıtımında, hatta öğretim elemanı alımlarında.
Nasıl itiraf ediyorlar, kadrolaştıklarını.
Bir kadroya eleman alınacağında, bilgiye değil, kendilerine yakın olup olmadığını incelediklerini nasıl itiraf ediyorlar!
Okuyup görelim.
Bir bu konuşmaları okuyalım. Bir de bu adamların basına intikal eden, o meşhur konuşmalarını alıp yan yana koyup, birlikte değerlendirelim.
Emin olun, hiçbirisinin yüzlerine bakılacak hali yok. Hep ikiyüzlülük, hep yalan, dolan..
Ama lafa gelince, “Atatürk ilkelerinin, akıl ve bilimin önderliğinde...”
Onlar böyle nutuk çekiyorlar, biz de yiyoruz sanki.
Yememiştik, o gün de hatırlatmıştık. Şimdi ortaya çıktı, bir daha hatırlatalım dedik.
VAKİT