Yeni bir durumla karşı karşıya olduğumuz aşikâr. Ergenekon savcılarına bir ihbar mektubu geliyor.
O mektup 'kirli tezgâh'ı yeterince ispatlıyor. Mektuba iliştirilen delil, aylardır tartışılan 'AKP ve Gülen'i bitirme planı' diye bilinen komplo belgesinin orijinali. Tartışılan konu 'kâğıt parçası' değil artık... Bu saatten sonra ya hukuki süreç işletilerek ilgili kişiler kanun karşısında hesap verecek; ya da bu ülkenin orman kanunlarına göre yönetildiğine dair laflar duyulacak.
Peki, hukuk işlerse (ki işlemek zorunda) en büyük zorluğu kim çıkaracak? Daha doğrusu yaşanan tecrübeler ışığında şöyle sormak gerekiyor: Hukukî sürecin işlemesine en çok kim engel olabilir?
Hukukî süreci baltalama riski en çok bazı yargı kurullarını ve erkini akla getiriyor. Çünkü bu tür davalarda gerçeğe adım adım yaklaşıldıkça "İkarus Operasyonu" devreye giriyor. İkarus'un İ'si (I... comme Icare) 1979 yapımı bir Fransız filmi. Malum Yunan mitolojisinin önemli bir sembolü olan İkarus, güneşe ulaşmak için balmumundan kanatlar yaptırıyor. Güneşe yaklaştıkça bu kanatlar eriyor. Bu alegoriden yola çıkan film, önemli bir soruşturmayı yürüten kanun adamlarını anlatıyor. Gerçeğe yaklaşıldıkça derin merkezler olayı karartmak istiyor, soruşturmayı yürüten savcıya inanılmaz baskılar kuruyordu.
Maalesef bu ülkede de soruşturmalar gelip bir yere dayandığında bazı mekanizmalar harekete geçiyor. Mesela tayinler, terfiler, yeni görevlendirmeler yapılarak ortaya çıkan deliller karartılmaya çalışılıyor. Susurluk soruşturması öyle bir karar zinciriyle geçiştirilmedi mi? Hatırlayın lütfen, bugün Ergenekon sanıklarının avukatlığını yapan dönemin hâkimi, mahkemenin başına getirilmedi mi? Susurluk mahkûmu Ayhan Çarkın bile aldıkları cezanın azlığına inanamamıştı: "Bizi dava sürecinde 3,5 sene yargılayan bir heyet vardı. Bu heyet görevden alındı. Son 15 gün Mesut Yılmaz hükümetinin atadığı başka bir heyet geldi. 4 yıl ceza aldık. Oysa neyle yargılanıyorduk. Herkes neyin ne olduğunu biliyor."
Daha birkaç ay önceki rezaleti kim unutabilir? Sanıklarla defalarca otellerde buluşup toplantı yapmakta beis görmeyen; hatta onlarla 'aile dostu' olduğunu beyan eden bazı HSYK üyeleri Ergenekon soruşturmasını yürüten savcı ve hâkimlerin görev yerini değiştirmek için Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve müsteşarı Ahmet Kahraman ile günlerce süren sert tartışmalara girmedi mi? Tescilli Ergenekon dergisi aylar öncesinden HSYK'yı yardıma çağırdı da o heyetten bazıları bu çağrıya tastamam destek vermedi mi? Üstelik üst yargı kısa süre önce tuhaf bir karar alarak soruşturma dosyalarında adı geçen kişilerin savcılar hakkında dava açmasını kolaylaştıran bir karar aldı. Bu da kamuoyunda ve medyada 'Ergenekon savcılarını sindirme' olarak algılandı...
Ergenekon soruşturması ile ilgili yazı yazan herkese dava açılıyor. 3 bine yaklaşan davaların ekser kısmı dava açmayı gerektirecek konular değil. Şimdi noterlik yapmaya karar vermiş, Ergenekon zanlılarıyla ticarî bağlantılar kurduğu iddia edilen bir savcı, bin 500 küsür soruşturma açarak basın tarihine geçmeyi denedi. Telefon konuşmaları ortaya çıkınca anlaşıldı ki zanlılar ile şöyle muhabbet ediyormuş: 'Mevkutelerin canına okumaya çalışıyoruz.' Bu mudur savcılık sorumluluğu; bu mudur hukukun üstünlüğü, bu mudur adalet duygusunun yaşatılması? Ama oluyor bunlar Türkiye'de! Çünkü yargıdaki -özellikle bir dönemde üst yargıyı kuşatmış birileri- bazı kişiler kendilerini Ergenekon'a yakın hissediyor. Hatta bazen oradan talimat alıyor 'Gözlerinden öperim' gibi lafları takdir sayıyor... Bir YARSAV var ki anlatmaktan hicap ediyorum artık. Bir YARSAV başkanı var ki artık adını bile burada anmak istemiyorum. İnsan hem fiilen savcılık yapıp hem de çetelere karşı yürütülen soruşturmalarla ilgili yaptığı açıklamalarla yargı sürecine müdahale etmeye kalkışır mı? Yakışıyor mu? Yargı mensuplarını rencide etmiyor mu bu görüntü?
Bekleyip göreceğiz şimdi. Ergenekon'u kurtarma operasyonunda ilk hamleyi kim yapacak. İçimden bir his, kurtarma operasyonunu yargının içinden uzanacak bir elin yapacağını söylüyor. İnanmak istemiyorum; ama yaşanan onca hadiseye bakınca söyleyecek söz de bulamıyorum. Keşke yanılsam da yargıya güven pekişse bu ülkede.
ZAMAN