“Şike düzenlemesi”, “Vekile ve emeklisine kıyak maaş” başlıkları altında “derinden derine” tartışılan bir mesele...
Recep Tayyip Erdoğan’ın hastalığının ve Ak Parti tüzüğü uyarınca “üçüncü dönemini dolduran vekillerin artık sahnede yer almayacak olmasının” tetiklediği bir tartışma konusu:
AK Parti savrulma sürecinde mi?..
•
Sinyaller çok parlak değil, hükümet kanadının etkili isimlerinin birbiri ardına çelişkili açıklamalar yapıyor olması endişeleri tırmandırmakta.
Son olarak, Adalet Bakanı Sadullah Ergin ile Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın “Tutukluluk sürelerinin kısaltılmasına” ilişkin açıklamaları dikkat çekti.
Sadullah Ergin, “Özel olarak böyle bir çalışmanın sözkonusu olmadığını” söylerken, Beşir Atalay “her yoruma” açık, geniş bir kapıyı açık bıraktı.
•
Avrupa cenahında çok iyi faaliyet gösteren Ergenekoncu güruhun “Türkiye’deki tutukluluk sürelerinin uzunluğu” meselesini, “Basını susturmak istiyorlar, gazeteciler hapiste” yaygarasıyla birleştirmek suretiyle iyice istismar ettiği ortada.
Hükümet, içeriden ve dışarıdan sürekli tazyikle sıkıştırılmak isteniyor.
Ve bütün bunların neticesi olarak...
“Bir kompleks oluşur da, Ergenekon davalarının üstü örtülür mü?” endişesi tırmanıyor.
Hayır!.. Bu olmaz, olmamalı!..
Dikkatlerden kaçmasın; “Dindarların” üzerine yıkılmak istenen dava süreçlerinde “uzun tutukluluk sürelerine” itiraz söz konusu edilmiyordu.
Sivas olayları davasında “pisi pisine” yargılanan mağdurlar için “uzun tutukluluk süreleri”nden bahseden yoktu!..
Bırakın onu; yıllar yılı hapis yatmış bulunan “yargılanma aşamasındaki” şahıslar için azami tutukluluk süresi dolduğunda bile bir yaygara koptu.
Ve bu yaygara salıverenlerin yeniden “içeri” girmelerine ya da haklarında sıkı bir arama süreci başlatılmasına yol açtı.
Başbakan’ın rahatsızlığını fırsat bilerek Ergenekon’un tutuklu sanığı için ufak bir ricada bulunan Kemal Kılıçdaroğlu da, bugünlerde etrafına “Hükümet tarafında bir yumuşamanın söz konusu olduğunu” empoze etmeye çalışıyor.
Ergenekon sürecinde “vicdanların kanadığı” gibi içi boş bir argüman dalga dalga yayılmakta.
Ve meseleleri kavramakta güçlük çeken bazı Ak Partililer bile bu dalgaların etkisiyle savrulmakta.
Hayır...
Ergenekon sürecinin sağlıklı ve hukuk kurallarına uygun bir şekilde nihayete erdirilmesi hem Türkiye hem de tabii olarak AK Parti açısından hayati öneme sahip.
Bu millet, AK Parti’ye bugüne kadar hiçbir siyasi oluşuma layık görmediği yetkiyi verdi.
Destek, AK Parti’nin kurulduğu günden bu yana girdiği her seçimde artarak devam etti.
AK Parti, 27 Nisan muhtırası karşısında en ufak bir zafiyet gösterecek olsaydı, bu desteği alamazdı.
Milletin mesajı açık; Türkiye’de darbeler muhtıralar dönemi kapansın.
Ve milletin tercihleriyle çatışma halinde olanlar, kendilerinin cumhuriyeti kurmuş olmak hasebiyle “iktidarın doğal sahibi olduğunu” vehmedenler bu vehimlerinden tamamen arınmalarını temin edecek bir muameleye tabi tutulsun.
•
Kimse, “Ne yani, adamlar tutuksuz yargılansalar ne olacak? Koca koca adamlar kaçacak değiller ya!” demesin.
Kaçanları gördük!..
•
Süreçte bir kırılma yaşanacak olursa, bugün yukarıdaki iddiadan dolayı hapiste olanlar, kendilerini birer kahraman olarak sunmaktan ve sipere çekilmiş olan “taraftarlarını” hücuma geçmeye çağırmaktan geri durmayacaklardır.
•
Geçtiğimiz günlerde bu endişeyi dile getiren bir yazı çekti dikkatimi...
Sayın Hüseyin Gülerce’nin uyarısı yerinde:
“(Ergenekon) diye tabir edilen yapı, darbelere zemin hazırlama için organize olan, eylem yapan bölümdür. Yani hukuk dışı yapılanmanın beyni değildir. İtalya’da açığa çıkarılan ve bizdeki Ergenekon’un karşılığı olan Gladyo’nun beynini; P-2 Mason locası üyeleri, cumhurbaşkanlığı, başbakanlık, bakanlık yapan insanlar, milletvekilleri, yüksek yargıçlar, büyük işadamları, generaller ve medya mensuplarının oluşturduğu görülmüştür. Bu açıdan, devam eden Ergenekon davalarını küçümsemek, ‘bu kadar yeter, bir yerde durmak lazım’ demek, vesayetin oyununa gelmektir.”
•
Uzun lafın kısası...
AK Parti, bu oyuna gelirse her şey 28 Şubat sürecinden de daha kötü bir noktaya gider.
Tek yol, süreci sonuna kadar götürmek...
Ve Türkiye’de darbe, muhtıra, plan dönemlerinin bir daha geri dönememek üzere bittiğini ispatlamak!..
Aman ha!..
YENİ AKİT