Ergenekon, Türkiye’nin dengesini bozdu!

Ali İhsan Karahasanoğlu

Ergenekon davası, hukuk kurallarını altüst etti. Mahkemeleri birbirine düşürdü..

Hakimlerin arasını açtı..
Hakimleri, mahkemelerde davalı-sanık konumuna düşürdü..
Ve bu durum her geçen gün yaygınlaşarak da devam ediyor!
Başsavcıyı, Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi mi yargılayacak?
Yoksa Yargıtay’daki ilgili daire mi?
Alın size bir tartışma konusu..
Üç aydır çözülemiyor!
Birleştirme kararı, asıl dosya incelenerek mi verilmeli, yoksa CD üzerinden de inceleme yapılabilinir mi?
Cumhuriyet tarihinde böyle bir olay yok.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesi’nde lehine verilen kararın bozulması için, Sabih Kanadoğlu ile dönemin Adalet Bakanı Aysel Çelikel, faks üzerinden incelemeler yapmışlardı ama, hemen ertesi günü dosyanın aslı da getirtilmişti..
Şimdi CD üzerinden karar alınmaya çalışılıyor..
Yetmedi, şimdi yeni bir tartışma daha çıktı..
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, Mehmet Haberal’ı tahliye etmeyen hakimleri, 1.500 TL tazminata mahkûm etti!
Mahkûm olan hakimler, ceza davasına bakıyorlar..
Ama onların kararlarının “doğru mu, yanlış mı” olduğunu tesbit edip tazminata hükmedenler, hukuk dairesi üyeleri!
İlk bakıştaki bu çelişkinin devamında, başka “skandal yanlışlar” da var..
Ceza mahkemesinin kararı, hukuk mahkemesinde temyiz edilir mi?
Mümkün değil.
Yerel mahkemelerde görev paylaşımı olduğu gibi, Yargıtay’da da görev taksimi var.. Bir ihtisaslaşma var..
Ceza Daireleri – Hukuk Daireleri ayrımı olduğu gibi, bunların içinde de belli konulardaki davaların, belli dairelere gitmesi kuralı var..
Örneğin boşanma davaları 2. Hukuk Dairesi’ne gider. İcra takipleri ile ilgili şikâyetler 12. Hukuk Dairesi’ne gider.
Ceza Daireleri için görev paylaşımı da şöyle: Adam öldürme davaları 1. Ceza Dairesi’ne.. Anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs suçları 9. Ceza Dairesi’ne.. Atatürk’e hakaret, sahte senet davaları 11. Ceza Dairesi’ne..
Bu görev paylaşımı önceden belirlenmiştir ve buna göre uygulama yapılmaktadır.
4.Hukuk Dairesi’nin verdiği son karar ile, ceza mahkemesi hakiminin kararı, Ceza Dairesi tarafından değil, Hukuk Dairesi tarafından değerlendirmeye alınmış oldu.
Yani bir anlamda, ceza hakiminin itirazı, hukuk hakimine yapıldı.
Ve hukuk hakimi tarafından, ceza hakiminin aldığı kararlar, Ceza Muhakemesi Kanunu’na ve Türk Ceza Kanunu’na aykırı görüldü.
Görüldü ki, tazminata hükmedildi..
Aslında Mehmet Haberal’ın tahliye edilmesi gerekiyorsa.. Buna rağmen hakimler onu tahliye etmiyorlarsa, bunun değerlendirileceği yer, ceza mahkemesinin vereceği nihai kararın akabinde, temyiz üzerine yapılacak incelemede 9.Ceza Dairesi’nin alacağı karara bağlıdır..
Yani, “tutuklama doğru mu, tahliye edilmesi gerekir mi, tahliye talebi reddedilirken yeterli gerekçe gösterilmiş mi” konularında uzman olan daire, esas davanın temyizini inceleyecek olan 9. Ceza Dairesi’dir.
Hatta, haksız tutuklama sebebi ile açılan tazminat davaları bile, hukuk mahkemelerinde değil, ceza mahkemelerinde görülür..
Ama Ergenekon, hukuk kurallarını altüst etti..
Etti ki, son olayda, ceza hakiminin kararının doğruluğu-yanlışlığı, 4. Hukuk Dairesi tarafından kararlaştırıldı..
Ceza hakiminin kararını, Ceza Dairesi inceleyip, yanlış demedi de, Hukuk Dairesi bu tesbiti yaptı..
Bir anlamda, Ceza hakimine emir verdi: “Tahliye etmeniz gerekir!”..
Bu yorumu ben yapmıyorum.. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Vedat Yılmaz abdurrahmanoğlu yapıyor: “Tahliye edin deniliyor” diyor..
Sadece hakimlere değil, dosyanın temyiz üzerine geleceği 9. Ceza Dairesi’ne de önceden hatırlatma yapılıyor: “Haberal, tahliye edilmeli. Ceza verilmemeli.”
Böyle bir şey mümkün mü?.. Tabii ki değil!..
Şimdi ne olacak?
Karar, Hukuk Genel Kurulu’na gidecek.
Eminim uzun tartışmalar yaşanacak..

VAKİT