Ergenekon soruşturmasında eksik olan ne?

Mümtazer Türköne

Genelkurmay Başkanlığı'nın 16 Ocak 2006'da yayımladığı bilmece gibi bildiriyi, bugün pek hatırlayan yok. Bu çok önemli bildiri, askerlerin konuşmaktan pek hoşlanmadıkları "kontrgerilla" hakkındaydı.

Bu bildiri Şemdinli olayının yol açtığı "derin devlet" tartışmaları üzerine yayımlanmıştı. Şemdinli olayı, devletin resmî güvenlik elemanlarının terör eylemlerine giriştikleri iddiasını gündeme getirmiş ve "kontrgerilla"nın somut delili olarak gösterilmişti.

Genelkurmay Genel Sekreterliği bu bildiri ile iddialara cevap vermişti. Bilmece gibi ifadelerle... Önce, bu kısa bildirinin başı ile sonu arasında bir tutarsızlık vardı. Bildiri "Geçmişte zaman zaman gündeme getirilen 'Kontrgerilla', 'Gladio', 'Derin Devlet' gibi kavramların, son günlerde Özel Harp Teşkilatı'yla irtibatlandırılması gayretlerinin arttığı dikkati çekmektedir" sözleri ile başlıyordu. Son cümlede ise "Özel Harp Teşkilatı" yerine başka bir birimden bahsediliyordu: "Tamamıyla yetkili makamların onayı ile teşkil edilen, ilgili yasal mevzuat ve emir-komuta disiplini içinde Genelkurmay Başkanlığı'na bağlı olarak görev yapan Özel Kuvvetler Komutanlığı adının bu tartışmalara karıştırılmasından üzüntü ve endişe duyulmakta(...)dır."

Farklı isimlerle bu bildiride yer alan bu birimi savunma gerekçesi de şaşırtıcı idi: Tartışmalar "...ülkemizin maruz kalabileceği bir saldırıda, mütecavize karşı çok hassas görevler icra etmek üzere Soğuk Harp döneminde teşkil edilmiş ve diğer birçok ülkede de benzeri bulunan bu birime zarar vermekte ve vatan savunması hazırlıklarında zafiyete sebep olmaktadır."

Genelkurmay'ın iki yıl öncesinde kalan bu bildirisinden Ergenekon davasının iddianamesine geçelim. İddianame doğrudan doğruya, Genelkurmay'ın bu bildirisinde geçen kontrgerilla örgütlenmesinin dava konusu edildiğini açık ve net ifadelerle belirtiyor: 46. sayfada yer alan şu ifadeye bakalım: "...NATO'nun komünizmle mücadele amacıyla birçok ülkede kurduğu bu örgütler, zaman içerisinde amaçları dışına çıkmış ve bir kısım kişi ve zümrelerin kendi amaç ve ideolojilerini gerçekleştirmek için kullandıkları birer terör örgütüne dönüşmüştür." İddianamedeki bu bölüm, aslında Genelkurmay'ın yukardaki bildirisine de bir cevap niteliğinde. Ergenekon İddianamesi Ergenekon'u doğrudan doğruya Soğuk Savaş döneminde kurulan kontrgerilla örgütünün yoldan çıkmış, yozlaşmış, kişisel çıkar amacıyla kullanılan hali olarak tanımlıyor. İddianame değişik yerlerde sıklıkla bu örgütün kendisini "Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde faaliyet gösteren" bir örgüt olarak takdim ettiğini tekrarlıyor.

Zaman uzadıkça dikkatler dağılıyor, bazı şeyleri tekrarlamak gerekiyor. Ergenekon terör örgütü devlet içine yerleşmiş bir terör örgütü. Bu örgüt mensuplarından önemli bir kısmı, TSK mensubu olarak aldıkları eğitimle kazandıkları becerileri bu terör örgütünü sevk ve idare ederken kullandılar. Kendilerine "resmen" verilen araçları ve imkânları terör faaliyetlerinde seferber ettiler. Yine TSK'nın verdiği rütbeleri ve makamları bir güç ve itibar aracı olarak kanunsuz ilişkilerinde bir ayrıcalığa dönüştürdüler.

Bütün bunların hepsi, TSK'nın kendi bünyesinde girişeceği geniş kapsamlı bir idarî soruşturmanın acil gerekçesi değil mi? Genelkurmay 16 Ocak günü yayımladığı bildirideki görüşleri hâlâ savunuyor mu?

Ergenekon operasyonu ile ilgili giderek daha fazla dillendirilen bir tez var. Bu operasyon ile kontrgerilla örgütlenmesinin dış politikada ABD'ye karşı Rus eksenini savunan kanadının tasfiye edildiği iddiası. Ben bu iddiayı inandırıcı bulmuyorum. Ama eksik olan bir şey var. Yakalanan suçlular yargılanırken TSK'nın da eline neşteri alıp bir yerleri kesip temizlemesi gerekmiyor mu?

Ergenekon soruşturmasında kurumlara düşen eksik olan bir taraf yok mu?

Zaman gazetesi