Ergenekon sanıkları kime oy verir!

Abdurrahman Dilipak

Ergenekonda iç hesaplaşmanın eşiğine gelindi gibi sanki.. Bir yandan suçlama, bir yandan itiraf, öbür yönden susturma operasyonları başlayabilir.. Yargı reformu, referandum tartışmaları uykularını kaçırıyor..

Boşverin siz Saldıray Berk’i, Ankara’daki kozmik belgeler ve Baransu’nun savcılığa verdiği dosyalar ortalığı müthiş karıştıracak gibi. Yüzlerce kişi tutuklanabilir her an.. Ergenekon ilk kez bu kadar umutsuz.. Kendi içlerinde çözülme ve karşılıklı suçlamalar başlamak üzere.. Bundan sonrası için zihinler bulanık. Görüş birliği yok.. Referandum sonuçları bana kalırsa AK Parti’nin de Erdoğan’ın da elini güçlendirecek.. Açılım hız kazanacak. Kurumlar arası mutabakattan söz edenlere, ‘siz önce toplumla mutabakat sağlayın’ denecek.. Millete rağmen kimle niçin mutabakat sağlanacakmış görülecek..
Bugün için asıl mesele referanduma gidecek çoğunluğu sağlamak gibi gözükse de, gizli oylama olunca, AK Parti’den bu oylamaya hayır diyeceklerden daha fazla kişi, CHP’den ve MHP’den oylamaya evet diyecek.. Bu işin bitmesini isteyen eski Ergenekoncuların sayısı her gün biraz daha artıyor aslında..
Ergenekon sanıklarının birçoğunun bu işin artık bitirilmesi gerektiği kanaatinde olduğu değerlendirmesi yapılıyor. Çünki Ergenekoncular bir darbe yapıp, hesap sormaya başlarsa, bu günki sanıklardan bir kısmı, Ergenekoncuların elinde, bugünkünden çok daha kötü bir biçimde cezalandırılabilir.. Seslerinin çıkmadığına bakmayın, herkes beklemede.. Birçok kişi, “ne olur ne olmaz” diye korkusundan sesini çıkarmıyor..
Yarın seçim olsa Ergenekon sanıkları kime oy verir?.. Ailelerinin çoğu CHP ya da MHP’ye verecek değil herhalde. Hatta sanıkların oy kullanması mümkün olsa CHP ve MHP’den çok AK Parti’ye oy çıkar sanırım.. Birileri bu işin bittiğinin farkında değil hâlâ.. Ergenekon Türküne de, Kürdüne de, Sünnisine de, Alevisine de, sağına da, soluna da bir mektep oldu.. Bu vesile ile gerçekler ortaya çıktı. Anlatamadığımız şeyler, anlaşılır oldu.. Bu işin böyle zamana yayılması, tartışılması da önemli.. Herkes eteğindeki taşı döksün..
Çetin Doğan o afişleri gönderiyormuş. Hani şu, “Şeriat gelirse ne olur, Kemalistler gelirse ne olur” diye aklınca, çocukça, duvar gazetesi ya da Atatürk köşesi mantığı ile kışla duvarlarına duvar panoları hazırlatan ileri zekalı adam bu paşamızmış.. Bu Kemalistlerin böyle “saf” bir yanları da var..
1. Ordudaki fişlemeyi Vakit ortaya çıkardı biliyorsunuz.. “Siyasal İslâmi görüşten”, “irticai eğilimleri mevcut”, “Mesai saatlerinde namaz kılar”, “Gerici gazeteleri okur”, “eşi türban takar”, “eşi çağdışı kıyafet giyer”. Bir Kurmay Albay, İstihbarat Başkanı sıfatı ile herkesi fişlemiş. Herkesi dinlemişler, izlemişler.. Sadece kendi personellerini değil, herkesi.. Tam bir Gestapo havasındalar.. Zavallı İ.O. hangi karanlık planlara alet edildiğinin farkında bile olmayabilir. Ya da kendisi de aynı oyunun parçasıdır ama, hani derler ya “ol mahiler ki, derya içredir de deryayı bilmezler”. Darbe heyecanı gözlerini kör etmiş..
Bunlar faşist!.. “Ordu yıpratılıyor” diyenler, aslında tutuklananların on katına varan tasfiyeyi planlamışlar.. Bu Çetin Doğan adı önemli. Veli Küçük’ten daha önemli bu adam.. Şener Eruygur’u susturdular.. Asıl haber alınacak kaynak Haberal, ama onu da koruyorlar.. Suçu Ersöz gibi kişilerin üzerine yıkıp, kendilerini sıyırmaya çalışıyorlar..
Bu ay içinde ben yeni, büyük bir dalga bekliyorum.. Ergenekoncular sökülmeye başladılar. Savcıların elinde tahminlerin üzerinde bilgi ve belge var.. Sadece Baransu belgeleri ile, en az şimdiye kadar yapılan tutuklamaların iki katından daha fazlasının tutuklanması sözkonusu olabilir..
Bu işin TSK dışındaki uzantılarının da artık deşifre edilmesi gerek. Daha siyaset, bürokrasi, iş dünyası ve Mediaya, STK, Vakıf, Dernek, Sendika ve DTO’lere doğru açılım gerçekleşmedi. Oralardan çok iş çıkar.. Demirel’in kapısı çalınmadı daha. Ahmet Necdet Sezer de 28 Şubat sürecinin kripto isimlerinden biri. AYM’de iken zaten “mutemet” isimlerden biri idi. Hâlâ AYM’de 5+2 mutemet isim var! Eskiden bir çay içimlik zamanda birileri gelip, derdini anlatıp gidiyordu.
Yavaş yavaş Petrol Kaçakçılığının üzerine gidilmeye başlandı bu arada..
“Tanık” olarak bu adamların eşlerini de dinlemek gerek.. Mukaddes Eruygur çok sevimli. Sıcak, samimi, ev hali içinde olup bitenleri anlatıyor.. Yargıdaki adamlarını, Özkök’ü, Kıvrıkoğlu’nu. Sahi Kıvrıkoğlu hangi kafayla İsrailin Tank projesine alet oldu, Allah aşkına!. Bu kadın çok şey biliyor!.. Sağolsun ufkumuzu aydınlatıyor. Keşke diğerleri de konuşsa.. Mesela Erkaya’nın hanımı.. Kıvrıkoğlu’nun ve diğerlerinin. Çocukları, gelinleri, damatları, anne-babaları, kardeşleri de dinlenebilir.. Zaten son zamanlarda ipin ucunu bırakmışlar. Her yerde her şey konuşuluyor. Orduevleri “Karargâh evi”ne dönmüş. TESUD ya da Üniversiteler, Vakıflar, Dernekler, Sendikalar, Hastahaneler... Haberal’ın her yere Dializ merkezleri filan açması boşuna değil. Haber oralarda. Silahlar başkasında, para başkasında. Arşiv başka yerde tutuluyor. Tetikçilerin buluştukları lokaller ayrı.
Ergenekoncular, yatıp kalkıp dua etsinler ki, harekete geçildikten sonra ele geçirilmediler. Ve bu hukuki sürece devamı için engel olmak yerine destek olmalılar. Çünki görünen o ki, bu süreç engellenecek olursa, bu operasyon başka türlü sürdürülür ki, kendilerine de yazık olur.. İnkar çare değil. Herkes her şeyi biliyor artık.. Mızrak çuvala sığmıyor.. İnkarla kendilerini aklayamazlar. Susma hakkı da çözüm değil.. Haberal daha ne kadar yargıdan kaçacak! Yargıdan korktuğundan daha çok, kendi adamlarından korksun.. Dostluk, arkadaşlık, dava, vefa filan yok artık.. Herkes kendi paçasını kurtarma derdinde.. “İplikleri pazara çıktı”.
Hani sessiz sedasız savunmalarını yaparlar, bu karanlık yapının tasfiyesine yardımcı olurlar, bu işi daha fazla uzatmazlarsa, belki, kamu vicdanı razı olur da bir af çıkar ve bu işe karışanların dörtte üçü yakasını bu işten sıyırır. Yoksa bu gidişle hepsine yazık olacak.. Kılavuzu Baykal, Bahçeli, Demirel, Kanadoğlu, Karadayı olanların vay haline.. Bekleyin o zaman, olacakları hep birlikte görürüz.. Hani böyle giderse siz de bir gün Mahpushaneden, eski bir teröristin yaptığı gibi “şiddetin, öfkenin ve darbenin sefaleti”ni yazarsınız, nasıl bu aşağılık işlere bulaştığınızı anlatır, gözyaşı dökersiniz.. Ama son pişmanlıklar genelde fayda sağlamaz.. Sahi, neden kimse Mehmet Ağar, Hayri Kozakçıoğlu, Abdulkadir Aksu’yu arayıp sormaz. Bu insanlar çıkıp konuşmazlar. Gerçekten söyleyecekleri bir şey yok mu? Hafızalarını yoklasalar, arşivlerini karıştırsalar..
Ha! bu arada, kadayıfın altı kızarıyor mu aceba?.. Şu bomba yüklü kamyonlardan söz ediyorum. 3 kamyon da İstanbul’a. “Beklenen deprem” öncesi, birileri yangına körükle gidiyor.. Şengör’ün, deprem olursa sıkıyönetim ilan etme fikri, aceba birileri için umud kaynağı mı oldu?.
Ve yeni bir ihbar daha!. Şimdi olayı bıraktık, yine her zaman olduğu gibi ihbarcıyı arıyoruz.. Merak ediyorsanız kozmik odadaki şefinize sorun..
İhbarın kaynağı yurtdışından.. İster misiniz, bu kamyonlardan birini bir virajdan yuvarlasınlar ya da bir sabotajla havaya uçursunlar.. Birileri bu gizli operasyonu biliyor ve bizimkilerle dalga geçiyor. İllegal bir operasyonu deşifre ediyor.. Savcılık takipsizlik kararı verse de, silahlar adreslerine teslim edilse de kamuoyu bu işi merak ediyor ve sorular hâlâ cevapsız.. Ve toplumun beynini kemiren, şuyuu vukuundan beter bir hadise ile karşı karşıyayız.. Allah korusun; hadi ilk kamyon durmasa ve polis ateş açsa idi ne olacaktı?.. Bu tehlikeli görevle görevlendirilen kişilerin de hayatı hukuk dışı bir tasarruf için tehlikeye atılıyor.. Bu yapılan iş kanuna uymuyor.. Başbuğ bu işin altından kalkamaz sonra. Yüklemeyi yapan Albay da, taşıyan firma da bu işin sorumluluğuna ortak olur. Bu silahları kabul eden kurum da..
Ne oluyor beyler?. Hiç konuşmayın. Unutmayın, söyleyeceğiniz her şey aleyhinize delil olarak kullanılabilir. Zaten siz söylemeseniz de her şey biliniyor bu arada.. Siz, birilerinin yatak odalarını dinlerken, birileri de sizi, sizin yatak odalarınızı dinliyordu. Bunu da unutmayın. Selâm ve dua ile..

VAKİT