Hayır, değildir. İki sebeple: Birincisi, ‘Gladio’ bir NATO standardı olarak, savaş ve işgal halinde cephe gerisinde direnişi sağlamak için kurulan örgütlerin genel adı değil, onun İtalyan versiyonunun adı. Aynı organizasyonun Türkiye’deki adı ‘Seferberlik Tetkik Kurulu.’ İşte zaten bu da ikinci sebep: İtalya’daki Gladio’nun Türk versiyonu olan ‘Seferberlik Tetkik Kurulu’ öyle gizli falan bir organizasyon değil, bu resmi kurumun varlığı öyle çok gözümüze sokulmasa da, minicik merakı olan insanlar bu kurumun varlığını kanıtlayabilirler.
Ergenekon, ‘Gladio’ olmadığı gibi, ‘Seferberlik Tetkik Kurulu’ da değildir. Ergenekon, düpedüz yasadışı bir örgüttür. Arkasında ciddi bir ideoloji vardır ama belki de örgütsel varlığı her zaman süreklilik içermeyebilir; buna karşılık ideoloji veya temel anlayışlar yüzyıldan fazla zamandan beri her zaman var.
Bugün için süren dava ve soruşturmayla Ergenekon örgütü çökertilmiş bile olsa, yarın öbür gün aynı örgütün yeniden dirilmeyeceğinin hiçbir garantisi yok. Çünkü, diyorum ya, Ergenekon’u var eden fikri altyapı orada duruyor.
O fikri altyapıyla fikir düzeyinde mücadele etmek gerekir. Ve bana soracak olursanız bunun yegâne yolu da, hukukun üstünlüğü, demokratik hesap verebilirlik gibi kavramları yüceltmekten, bu kavramların ifade ettiği hayat tarzını su gibi, hava gibi, güneş gibi olmazsa olmaz bir şey olarak tanımlamaktan geçiyor.
Eğer demokrasi bizim için vazgeçilmez bir şeyse, o zaman zaten demokrasi yoluyla kamu gücü ve parası kullanan herkesten de hesap sorabilir olacağız demektir. Bu hesaplar doğru dürüst sorulursa zaten Ergenekon diye bir şey olamaz, daha doğrusu kamu gücü kullanılarak Ergenekon oluşturulamaz.
Ama unutmayın, bu söylediğim yere varmak için daha çok yolumuz var. Bir dava açıldı, bir sürü kişi resmen suçlandı ve hapse girdi diye iş bitmiyor.
Biz hâlâ savcının ek iddianame mi hazırlayacağını yoksa yeni bir dava mı açacağını bilmiyoruz. Bilmediğimiz başka bir şey, savcının 2003-2004 yıllarındaki darbe girişimlerini soruşturmasına dahil edip etmediği.
Eğer bu girişimler soruşturmaya dahil değilse, Ergenekon’da gerçekte neyin soruşturulduğunu merak etme hakkımız doğar.
Ama savcıya da fazla yüklenmemek gerek bence. Baksanıza, darbeyle devrilecek olan hükümet bile konunun üzerinde neredeyse hiç durmadı, ne Sarıkız’ı ne de Ayışığı-Yakamoz planlarını araştıracak, soruşturacak bir şey yaptı.
Sadece hükümet mi? Baksanıza Meclis, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek’in ‘darbe günlükleri’ hakkında bir ‘Meclis araştırması’ açılmasını bile sağlayamadı. Siyaset kurumu, Ergenekon’a çok uzak duruyor, hele hele darbe girişimlerini duymak bile istemiyor.
Tabii, siyaset kurumu ve parlamento kendi hukukuna, ülkede demokrasinin kalitesine ve sürdürülebilirliğine sahip çıkmayınca, bu konuda hiçbir girişimde bulunmayınca, bizim gibi gazetecilerin çabaları da meseleyi bir yere kadar getirebiliyor ancak.
Sonuç olarak önemli olan, başta da söylediğim gibi demokrasinin, hukukun üstünlüğünün bu ülkede yaşayanlar için su gibi, hava gibi, güneş gibi vazgeçilemez bir şey olduğu inancını yaygınlaştırmak.
RADİKAL