Ergenekon, elçileri de fişlemiş!

Abdulhamit Bilici

Yakın tarihi yazmayı düşünenler, Ergenekon iddianamelerini hazırlayan savcılara ne kadar teşekkür etse az. Son dönemde yaşadığımız tuhaf olayların perde arkasına dair o kadar bilgi ve belge ortaya koydular ki, okurken bile insanın başı dönüyor.

Şimdi araştırmacılara düşen görev, bir yandan eldeki bu materyali incelerken, diğer yandan yaşadıklarımızı hatırlayarak anlamlı parçaları yan yana getirmek ve puzzle'ı çözmek.

1909 sayfalık ikinci iddianameyi okurken, birkaç bölümde karşılaştığım bilgileri yan yana getirince, çok tartışılan bir hadisenin zihnimde aydınlandığını hissettim. Olay, dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün, Cumhurbaşkanı Sezer'e bir türlü büyükelçi beğendirememesi idi. Hatırlarsanız, Londra Büyükelçiliği'ne atanan MGK Genel Sekreteri Yiğit Alpogan'ın yerine hükümetin önerdiği 4 büyükelçiyi de Sezer hiçbir gerekçe açıklamadan veto etmişti.

Sezer'in vetoları, MGK Genel Sekreterliği ile sınırlı kalmadı. Gül'ün Dışişleri'ndeki beş müsteşar yardımcılığı için önerdiği 5 elçiyi de gerekçe göstermeden veto etti. Feridun Sinirlioğlu, Ünal Çeviköz, Uğur Doğan, Haydar Berk ve Selim Kuneralp'in isimlerinin yer aldığı üçlü kararnamenin Köşk'ten dönmesi herkesi şaşırttı. Çünkü Dışişleri, tarihte ilk kez toplu Çankaya vetosuyla karşılaşıyordu. Veto edilen elçi sayısı 9'a ulaşmıştı. Buna çok sinirlenen Dışişleri Bakanı Gül, "Bakanlığımda elçi kalmadı." diyerek tepkisini dile getirdi.

Sezer'in, bürokrasinin başka birimlerindeki atamaları AK Parti kadrolaşması diyerek engellemeye çalışması bir yere kadar anlaşılabilirdi. Ama askeriyeden sonra en cumhuriyetçi kurumlarından biri kabul edilen, güçlü bir devlet geleneğine sahip olan ve muhafazakâr çevrelerin 'monşer' diye nitelediği Dışişleri kadrolarının da veto yemesi tuhaftı.

İkinci iddianamenin 497. sayfasındaki bilgiler, bu duruma fazla şaşırmamak gerektiğini gösteriyor. Çünkü bu belge, Ergenekon'un diplomatları da fişlediğinin delili. 5 numaralı CD'deki "Dışişleri1.xls" isimli dosya, diplomatların nasıl fişlendiğini ortaya koyuyor. Savcı, isimleri saklı tuttuğu için, veto edilen isimlerin listede olup olmadığını bilemiyoruz, ama Ergenekon'un diplomatları nasıl tasnif ettiğine dair önemli ipuçları var. İsimlerin karşısına yazılan notlar, Ergenekon gözünden bir Dışişleri fotoğrafı da veriyor:

"İrtibat var; yardımcı oluyor; kadına çok düşkün, önü kesilebilir, korunmalı; her yönüyle güvenilir, yardımcı olunmalı; bakanlıkta etkili, faydası oluyor, terfi için beklentileri var, desteklenmeye devam edilmesi uygun; desteklendi, önemli faydaları oldu, işbirliğine açık; yardımcı olmuyor, mesafeli; istihbarat kabiliyeti var; destek vermiyor, önü açık değil; kullanılmaya müsait; uluslararası bağlantıları çok etkili, emeklilik sonrası planlanmalı; izlemekte fayda var, faydalı olmaya devam ediyor, girişinde gereken destek sağlandı; dönüşünde korunmalı, verdikleri alındı, tutuk, ikili ilişkilerde sıkıntılı, işaret ettikleri desteklenmeli, kariyeri sağlam, işbirliğine devam, tayini halledildi, tavsiye üzerine irtibata geçildi; büyükelçiliği desteklenmeli, aşırı sol eğilimleri sorun olabilir, etkin bir göreve atanması desteklenmeli, İP ile ilişkileri kullanılabilir, bağlantı tam, yararlı bilgi ve temaslar sağladı, köşkte başlaması sağlandı, büyükelçi olması temin edilmeli, aktif görev alması sağlanmalı, ailecek İşçi Partili..."

Kuşkusuz bu, hobi olarak yapılan bir çalışma değildi. Hem irtibat için hem de atama durumlarında dikkate alınacaktı. Şimdi bu karenin yanına, iddianamenin başka bir bölümünde anlatılan, Ergenekon yöneticileri İlhan Selçuk ile Mustafa Balbay'ın Cumhurbaşkanı Sezer ile irtibatları eklenince resim daha da netleşiyor. Çünkü iddianameye göre, Balbay ve Selçuk, Sezer'le defalarca randevusuz görüşmüşler. Ayrıca Sezer'in, Balbay ve Selçuk'a "Ankara'ya gelince haber verin, yazılı randevu başvurunuza gerek yok. Mutlaka zaman ayırırız" dediği, "Yapabileceğim bir şey varsa mutlaka söyleyin" diye tembihlediği belirtiliyor.

İşte kareler yan yana getirildiğinde ortaya çıkan manzara bu. Kim bilir, yan yana getirilmesi gereken daha ne kadar çok kare var. Bu arada diplomat olsam, Ergenekon'un hakkımdaki notunu merak ederdim.

Taziye-Hepimizi hüzne boğan bir vedayla aramızdan ayrılan Muhsin Başkan'a ve aynı kaderi paylaşan yol arkadaşlarına Mevla'dan rahmet, sevenlerine başsağlığı diliyorum.

ZAMAN