Yıldıray OĞUR, Ergenekon davasının gerekçeli kararının Mehmet Haberal'la ilgili bölümlerindeki ilginçlikleri yorumlamış:
Tam 16 bin 798 sayfa. Ergenekon Davası’na bakan mahkemenin 8 ayda yazdığı gerekçeli karar 3 kitap ve 16 bin 798 sayfadan oluşuyor.
Demek Ergenekon tutuklularının gerekçeli karar açıklanmadığı için tahliye edilmesinin sebebi hakimlerin içine meşhur Fransız ansiklopedistleri Diderot’un, D’Alembert’in falan kaçmasıymış.
O yüzden yazmaktan okumaya pek fırsat bulamayan medyamızda da gerekçeli kararın özeti, önsözü dışında henüz ayrıntılı değerlendirmeler çıkmadı. Ama meraklısı için epeyce malzeme var bu üç ciltlik ansiklopedinin içinde.
Mahkemenin varlığını kabul ettiği Ergenekon Terör Örgütü tarifiyle başlayalım:
“Ergenekon diye bir örgüt olduğu, bu örgütün yapısı, eylemleri ve belgeleri dikkate alındığında mevcut yasalara göre silahlı bir terör örgütü özelliği taşıdığı, bu silahlı terör örgütünün bir derin devlet yani Gladyo/Kontrgerilla yapılanmasına karşılık geldiği ve esas olarak Türk Silahlı Kuvvetleri içinde yasa dışı olarak oluşturulup faaliyet gösterdiği, mensupları arasında asker-sivil toplumun her kesim ve statüsünden insanların bulunduğu sonucuna varılmıştır.”
Epey rahat ve biraz da sitemkâr bir üslupla yazılmış önsözden iki eğlenceli notla devam edelim. İlki darbe suçunun kamuoyunca cinayet, tecavüz kadar ağır bir suç olarak görülmemesi tespitine karşı mahkemenin savunması:
“Oysa, sosyo-psikolojik bir gerçekliktir ki, adi suçların tavan yaptığı dönemler hükümetlerin faaliyetlerinin durdurulduğu ve/veya engellendiği 'askerî darbe öncesi-sırası ve sonrası' dönemlerdir.”
Bu da hakimlerin televizyon tartışma programları karşısında epey öfkelendiği anlardan kalma olmalı:
“Televizyonlardaki tartışma programlarında dosyayı iyi bilen, neresini gündeme getirip neresinden bahsetmemesi gerektiğinin farkında olan sanık müdafileri karşısında, dosya hakkında derinlemesine bilgi sahibi olmaları mümkün olmayan konuşmacılar çıkmıştır.”
Eeh, hakimleri daha fazla kızdırmadan ciddi mevzulara dönebiliriz. Gerekçeli kararın en çok ilgi çeken tespiti herhalde buydu:
“Mahkememizde karara bağlanan davada, Ergenekon Terör Örgütü’nün özellikle Bülent Ecevit başbakanlığındaki 57. Hükümeti ve Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan Başbakanlıklarındaki 58. ve 59. hükümetleri hedef alan faaliyetlerini yoğunlaştırdığı anlaşılmaktadır.”
Ecevit, Gül ve Erdoğan hükümetlerini hedef alan faaliyetler… Davanın baktığı ana darbe girişimlerini böyle toparlamış mahkeme.
Bu üç hükümeti yıkma suçlarıyla yargılanan davanın bir tek sanığı var: Mehmet Haberal. Ve o sanık mahkeme tarafından kararlar açıklanırken yattığı süre aldığı cezaya kafi bulunarak serbest bırakıldı.
Ne kadar tuhaf. O zaman da tuhaf bulunmuştu. Adı örgütün bir numarası olarak bile epey geçmiş, davanın en ünlü, en çok konuşulan sanığı, kendisiyle aynı suçlamaların muhatabı olan hatta daha düşük rollerdeki ‘örgüt üyeleri’ bile ağırlaştırılmış müebbet cezalarına çarptırılırken nasıl olmuştu da serbest bırakılmıştı? Hem de uzun tutukluluk düzenlemesi, Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru sayesinde değil doğrudan mahkeme heyeti tarafından. O yüzden beni bu 16 bin sayfalık ansiklopedide en çok meraklandıran madde Haberal maddesi oldu. Mahkeme bu kararını nasıl gerekçelendirmişti acaba?
Önce gerekçeli karardaki suç tespiti: “Sanık Mehmet Haberal’ın, Ergenekon Terör Örgütü'nün birçok mensubu ile örgütsel irtibat halinde bulunduğu, eylem ve faaliyetlerinin sürekliliği, çeşitliliği ve yoğunluğu dikkate alındığında Ergenekon Terör Örgütü'nün Lobi yapılanması içerisinde görevli olduğu, örgüt faaliyetlerinin düzenlenmesinde ve örgüt kararlarının alınmasında ve uygulanmasında emir ve talimat verme yetkisine sahip olması nedeni ile Ergenekon Terör Örgütü yöneticisi olduğu, yukarıda ayrıntısı ile anlatıldığı şekilde Ergenekon Terör örgütünün faaliyeti kapsamında Merhum Başbakan Ecevit’e birtakım tıbbi müdahalelerde bulunmak sureti ile görevini kısmen de olsa engellemeye teşebbüs ettiği sabit kabul edilmiştir."
Ciddi bir suçlama. Hem Ecevit’in görevini yapmasını engelleme suçu hem de Ergenekon yöneticiliği.
Zaten savcılık da Haberal’ın Ergenekon yöneticiliği (TCK 314/1), Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırma (TCK'nın 311/1), Cebir ve şiddet kullanarak yürütme organını ortadan kaldırmaya teşebbüsten (TCK'nın 312/1) ve Terörle Mücadele Kanununun 5, TCK'nın 53, 58/9, 63. Maddelerince cezalandırılmasını istemişti.
7 ayrı maddeden. Suçun bitiş tarihini de gözaltına alındığı gün olarak kabul etmişti.
Peki mahkeme ne yapmış? Yukarıda savcının suçlamalarına katılmış ama sonra birden şöyle devam etmiş: “Başbakanın görevini yapmasının engellenmesi “elverişli eylem” olarak kabul edilmiş; elverişli eylemin yapıldığı tarih 1 Haziran 2005 tarihinden önce olduğundan..”
Yani mahkeme Haberal’ı sadece Ecevit’e yönelik darbe girişiminden sorumlu tutup ceza vermiş. Peki neden böyle yapmış? Çünkü 2005’te TCK’da darbe suçlarını düzenleyen madde değişti. 2005’ten önceki darbe suçunu düzenleyen 765 sayılı TCK 147. Maddeye göre eksik teşebbüs halinde ceza indirimi söz konusu. Halbuki 2005’ten sonraki 5237 sayılı TCK 312’de darbe eksik teşebbüs halinde kalsa bile darbe yapılmış gibi cezalandırılıyor. Yani yeni kanuna göre ağırlaştırılmış müebbet yerine, eski kanuna göre 15-20 yıl arası bir ceza söz konusu. Benzer bir lehte uygulama bazı başka sanıklar ve Balyoz davasındaki sanıklar için de kullanılmıştı. Peki, savcının Meclis’in görevini yapmasını engelleme suçunu düzenleyen 311/1 ve terör örgütü yöneticiliğini düzenleyen 314/1’den ceza alma taleplerini hangi gerekçeyle geri çevirmiş mahkeme. Okuyalım:
“İddianamede sanığın TCK 311/1 ve TCK 314/1 maddesinde yazılı olan suçlardan da ayrıca cezalandırılması talep edilmiş ise de; sanığın kastının Meclisin görevini yapmasını engellemek olmayıp doğrudan Başbakana, dolayısıyla hükümete yöneldiği dikkate alındığında TCK 311/1 maddesinin tatbikinin mümkün olmadığı, TCK 314/1 maddesinde yazılı olan suçun ise TCK 312/1 maddede yazılı olan suç için geçitli suç niteliğinde olduğu anlaşıldığından sadece hedef suç olan TCK 312/1 maddesi gereğince cezalandırılmıştır. Ancak, suç tarihi (elverişli eylemin yapıldığı tarih) 1 Haziran 2005 tarihinden önce olduğundan lehine olan 765 sayılı TCK 147. Maddesi uygulanmıştır.”
Yani mahkeme, Haberal’ın benzer suçlardan pek çok sanığın ağırlaştırılmış müebbet almasına neden olan 2005’ten sonraki Meclis’e ve hükümete karşı darbe suçuna sokulmuş, gerekçeli kararda sayfalarca anlatılan eylemlerini, hakkındaki Ergenekon yöneticiliği suçlamasını görmezden gelmiş.
Böylece iddianamede üç hükümete birden darbeye teşebbüsten sorumlu tutulan tek isim olan Haberal’a mahkemeden 15 yıllık bir ceza çıkabilmiş. Başbuğ’a tek hükümete darbeden müebbet veren mahkeme tarafından.
Ama bu kadarı da yetmemiş. Bir de mahkemedeki iyi hali gerekçe gösterilerek cezası 12 yıl 6 aya düşürülmüş. (Aynı mahkeme Ecevit’e darbe hariç neredeyse benzer suçlarla yargılanan Fatih Hilmioğlu’nun ise 2009’dan beri kanser tedavisi görmesine rağmen mahkemedeki halini beğenmeyip, cezasını indirmemiş) Bunca indirim, kartındaki birikmiş millerin, puanların düşürülmesinden sonra üzerine bir de 4 yıllık tutukluluk süresi hesaplanınca Haberal tabii ki serbest kalmış.
Bu gerekçeli kararı okuduktan sonra Mehmet Haberal’ın çıkar çıkmaz ilk Cuma namazı için Fatih Üniversitesi’ne gidip, üniversitenin rektörüyle saf tutmasının gerekçesi de anlaşılmıştır herhalde. CHP-Cemaat seçim koalisyonunun hangi sağlam temeller üzerine kurulduğu da.
Anlamak için 16 bin sayfalık ansiklopediyi okumaya gerek yok yani...
TÜRKİYE GAZETESİ