Ereğlide Türkiyede Siyasal Sistem Konuşuldu

Kdz. Ereğli'de "Türkiye'de Siyasal Sistemin İnşası" konulu seminer gerçekleştirildi.

 

Kdz. Ereğli FEDA-DER'de her cumartesi akşamı yapılan seminerlerin bu haftaki konuğu Cevat Özkaya idi. " Türkiye'de Siyasal Sistemin İnşası " konu başlığı ile gerçekleşen programda şu mesajlar ön plana çıktı. 

Siyasal sistemler İslam, Sosyalizm, Komünizm, Kapitalizm vs. gibi bir dine, ideolojiye, kurguya ihtiyaç duyar. Türkiye örnekliğinde siyasal sistem ile toplum arasında büyük bir uyumsuzluğun olduğu görülecektir. Türkiye siyasal sisteminin inşası Tanzimat dönemi ile başlayıp cumhuriyet döneminde son değişiklikleri verilerek gerçekleştiği düşünülse de asıl büyük dönüşümün cumhuriyet döneminde gerçekleştirildiği görülecektir. Cumhuriyet döneminde yeniden kurgulanarak inşa edilmek istenen toplumsal düzen için inkılâpların yapısı incelendiğinde vahim tablolarla karşılaşılacaktır. Mesela hukuk sisteminde ticari mahkemeler kapitalizm ideolojisi ile şekillendirilirken, faşizm temelli İtalyan hukukundan da yararlanılabilmiştir. Siyasal sistemlerin inşası toplumun ihtiyacı olan bir alanı değil, tüm hayatı kuşatan sonuçlar doğurur. Nitekim günlük yaşamımızda kullandığımız zaman mefhumu bile, bu kuşatmanın etkisi altındadır. İslam bakiyesi bir toplum zamanını namaz vakitlerine göre düzenlerken, modern siyasal aklın ürettiği araçların getirdiği düzen, zamanı saat dilimlerine ayırarak daha farklı bir zaman mefhumu üretmektedir. Bu yeni zaman mefhumu, toplumun hayatını rabbine olan sorumluluk bilincinden çıkararak, dünyevi kaygıları özümsemiş bir zemine taşımasına da sebep olabilmektedir. 

Cumhuriyet ile oluşturulmaya çalışılan modern Türkiye ile beraber, devlet kadrolarının ihtiyaçları da dönüşüme uğramıştır. Yeni siyasal akıl ile düşünen kadrolara duyulan ihtiyaç, medreselerde eğitim gören insanları tasfiye etmişti. Yeni ihtiyaca cevap verecek modern eğitim kurumları oluşturulmuştu. Cumhuriyetin ilk yıllarında yaşanan bu hızlı değişimlerin, İslami referanslar ile yoğrulmuş Osmanlı bakiyesi toplum tarafından özümsenmesi mümkün olmadı. Toplumu yeniden şekillendirmek isteyen modern siyasal akıl, bunu sürekli artan bir baskı ile gerçekleştirmek istedi. Yeni siyasal sistemin kurucu aklı olan CHP zihniyeti, baskı uyguladığı halkı sürekli cahil olarak görmüş, ümmet temelli oluşan toplumdan bir ulus yaratmanın gayretini göstermiştir. Yeni oluşturulan ulusal bilinç, Türk kavmi dışındaki etnik yapıları yok hükmünde değerlendirmiştir. Türklük bile, kendi içinde sınıflandırılarak modern değerleri özümsememiş şahısları, kendi elit dünyasının dışında görmüştür. Bu zihniyetin, ideolojisini yaşatabilmek için İslami değerleri ve Kürtleri kendisine düşman olarak görmüştür. Cumhuriyetin ilk yıllarında görülen bu algı, aynı reflekslerini yakın dönemde 28 Şubat kararlarında da göstermiştir.

Modern Türkiye'nin kurucu siyasal aklı, kendisinden önceki tarihi, ulus temelli oluşturulmak istenen yeni toplum için kurgusal bir şekilde yeniden inşa etmiştir. Türk ulusuna has bir tarih bilinci oluşturulmakla beraber modern Türkiye'nin kurucusu da yedi düvele karşı savaşarak bizleri düşmanlardan kurtarmış bir kahraman ilan edilmiştir. O olmasaydı dünya başımıza yıkılırdı algısı tüm toplumun zihnine kazınmış, la yüs'el (sorgulanamaz) ilan edilerek Türk ulusunun yegâne önderi olarak gösterilmiştir. Yeni siyasal sistem, halkın kendisine has değerlerini tümüyle değiştirmeye çabaladığı bu yeni dönemde ezanın Türkçe okunması, istiklal mahkemeleri gibi zorbalıklar toplumun sindirilmesini sağladı. Toplum yaşadığı büyük baskı ve zulüm karşısında kendi kabuğuna çekildi. Ezanın 1950'li yıllarda Arapça olarak okunması temsili bir dönüşümü de simgeler. Tek partili diktatör bir yapıdan çok partili bir sisteme geçişin ürünü olan ezanın Türkçe de okunabilmesine imkân veren yeni yasal düzenlemenin sonucunda, tüm Türkiye coğrafyasında bulunan 40.000 civarındaki camide ezan Türkçe olarak değil, Arapça okunmuştur. Bu ilginç durum bizlere şunu göstermektedir ki, modern siyasal aklın tüm baskılarına rağmen toplumun direnci diri olarak duruyordu. Modern ulusal baskı topluma nüfuz edememişti. Çok partili siyasal sistemin kurulu düzeni sarsacağını düşünen askeriyenin içindeki cunta yapılanması, darbelerle topluma yeni bir had bildirme hamlesi başlattı. 27 Mayıs darbesini gerçekleştiren kadrolar medya manipülasyonları ve entrikalarla oluşturdukları psikolojik harp taktiklerini her on yılda bir gerçekleştirilen sonraki süreçlerdeki darbelerde de aynı şekilde kullandı. Cumhuriyetin ilk döneminden itibaren miras olarak aldığı bu uygulamaları, modern siyasal kadroların cunta ekibi kendi iktidarını ayakta tutmak için pervasızca uygulamaya devam etti.

Son dönemde yaşanan siyasal dönüşüm ile beraber ilk dönem cumhuriyet tarihi uygulamalarının terk edilmeye başlandığı görülmektedir. Halkın değerlerine yakın duran yeni siyasal süreç, ulusalcı elit kesimi ciddi şekilde rahatsız etmektedir. Müslümanlar yeni siyasal süreç içerisinde haklarını iktidardan değil, vahyin bizlere öğütlediği şekilde çalışmalarla inşa etmeye çabalamalıdır. Eski baskı ortamlarından uzaklaşılan yeni süreçte iktidara eklemlenmek değil, kendi üzerimize düşen sorumlulukları yaşamsallaştırmaya gayret etmeliyiz. Bu sorumluluk, Müslümanların tüm hayatını kuşatacak örneklikleri, şahitlikleri gerçekleştirerek sergilenmelidir.

Haksöz-Haber

Etkinlik-Eylem Haberleri

Bursa’da Gazze nöbeti devam ediyor
Çocuklar "Hayat Namazla Güzeldir" sloganlarıyla yürüdü
Aksa Tufanı ve kazanımları
Özgür-Der Üniversite Gençliği programlarına başladı!
Diyarbakır Özgür-Der Gençlik Çalışmaları başladı