Haliç Kongre Merkezinde düzenlenen 'Siirt Günleri'nin gala gecesi kapanış programında konuşan Başbakan Erdoğan, Suriye’de katledilen 100 bin insan için hiçbir müdahalede bulunmayan BM’ye sert tepki gösterdi. Erdoğan, Peygamberimizin hadisleriyle süslediği konuşmasında BM yapısına yönelik ciddi eleştiriler getirdi.
Erdoğan, "Lokal hedeflerin vurulması, nihai bir çözüme gidilmemesi, Suriye'de şartları çok daha zorlaştırır" dedi.
Erdoğan şöyle konuştu:
“Kimyasal silah elbette ki çok önemli ama 100 bin kişinin önemi bizim için bir değer etmiyor mu? Onlar can değil mi? Onlar için biz ses çıkarmayacak mıyız? Unutmayın, zulme rıza zulümdür. Zulüm ile abad olunmaz. Ya elimizle müdahale edeceğiz, ya dilimizle müdahale edeceğiz, ya da bunları yapamıyorsak kalben buğz edeceğiz. BM susmuş, insanlık dramını seyretmekle yetinmiştir. BM'nin adım atmaması insanlık tarihine kara bir leke olarak kazınmıştır. BM'yi 5 daimi üyenin iki dudağı arasına hapsetmek asla demokratik değildir. Antidemokratiktir. 1. Dünya Savaşı'nın koşullarında alınmış bir karar diye bu böyle bir kalacak. Gençler bir kampanya başlattı, dünya 5'ten büyüktür. Ben de bu kampanyayı destekliyorum.
Ben 76 milyonluk bir ülkenin halkının bana verdiği yetkinin gereğini yapıyorum. Aynı şeyi Mısır'da görüyoruz. Vicdanımızın sesini duymak zorundayız. İstiyoruz ki o keskin nişancıların şehit ettiği Esma'lar ölmesin. Vücutlarında mermi izi olmayan o yavrular yerde yatıyor. O soluk bedenler olmasın. BM'de akan kanın durması için BM'nin adım atmasını istediğimizi, bunun olmaması halinde de atılacak her adımı desteklediğimizi söyledik. Esad rejimi süratle işbaşından çekilmeli ve yaşayabileceği bir ülkeye gitmelidir.”
***
KONUŞMASININ DETAYLARI:
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Lokal hedeflerin vurulması, nihai bir çözüme gidilmemesi, Suriye'de şartları çok daha zorlaştırır" dedi.
Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen Siirt Günleri Kapanış Töreni'nde konuşan Başbakan Erdoğan, yaklaşık 2,5 yıldır, Suriye'de son derece kanlı bir süreç yaşandığını ifade etti.
Erdoğan, Suriye'de şu ana kadar 100 binin üzerinde insanın hayatını kaybettiğine, 2 milyonun üzerinde Suriyelinin de yaşadıkları toprakları terk etmek zorunda kaldığına işaret ederek, "En son, başkent Şam'ın bazı mahallelerinde, rejim tarafından kimyasal silah kullanılmasıyla, maalesef trajedinin boyutları arttı. Saldırıda, çoğu çocuk olmak üzere bine yakın masum sivilin öldüğü gelen haberler arasında. Bu kanlı sürecin başladığı andan itibaren, Türkiye olarak, dünya kamuoyunu bilgilendirmek, dikkatleri Suriye'deki insanlık trajedisine çekmek için gerçekten yoğun bir mücadele verdik" ifadeleri kullandı.
"BM, varlığını sorgulatır hale gelmiştir"
Erdoğan, Birleşmiş Milletler'in (BM) Suriye'de yaşanan olaylar karşısında aciz kaldığını aktararak, "BM, bir kez daha olaylar karşısında aciz kalmış, bir kez daha varlığını sorgulatır hale gelmiştir. Bazıları diyorlar ki; 'Efendim kimyasal silah kullanılması sebebiyle müdahale' eyvallah... Kimyasal silah şüphesiz ki çok daha büyük bir felaket. Ancak 100 bin kişinin ölümünü bir kenara koyuyoruz, sadece kimyasal silahla uğraşıyoruz. Yani 100 bin kişinin ölümü, bizim için bir değer ifade etmiyor mu? Bunun üzerinde durmayacak mıyız? Onlar insan değil mi, can değil mi? Bu canlar için biz ses çıkarmayacak mıyız?" diye konuştu.
Zulme rıza gösterilmesini "zulme ortaklık" olarak niteleyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Unutmayın, zulme rıza, zulümdür. Biz şunu biliriz, 'Zulm ile abad olunmaz'. Bizler üç şeyi yapmak durumundayız: Ya elimizle müdahale edeceğiz ya dilimizle müdahale edeceğiz. Bunların hiçbirisini yapamıyorsak gönlümüzden buğz edeceğiz ki bu inancın en zayıf noktasıdır. BM'nin acziyet içindeki tavrı, bırakınız Suriye'de ölümleri durdurmayı, rejime güç vermiş, adeta rejimi katliamları nedeniyle ödüllendirmiş, teşvik etmiştir. Bütün dünya susarken, bütün dünya Suriye'deki insanlık dramına gözünü ve kalbini kapatırken, ne yazık ki BM de susmuş, insanlık dramını seyretmekle yetinmiştir. Kimyasal silah kullanımının ardından, BM'nin bir kez daha acziyet içinde kalması, bir kez daha adım atmamış olması, insanlık tarihine kara bir leke olarak kazınmıştır."
"Dünya beşten büyüktür"
Başbakan Erdoğan, Birleşmiş Milletler'de adaletsiz bir temsil ve karar alma sistemi olduğunu söyledi.
Erdoğan, şöyle devam etti:
"Hep söylüyorum, burada da söyleyeceğim. Birleşmiş Milletler'i, 5 daimi üyenin iki dudakları arasında mahkum etmek asla siyaset değildir, aksine bir zulümdür. Ne demek hocam? 1. Dünya Savaşı'nın şartları içerisinde böyle bir karar alınmış diye ilanihaye bu böyle mi devam edecektir? Gençler, yeni bir kampanya başlattılar, 'Dünya beşten büyüktür' diye. Ben de bu kampanyayı destekliyorum. Evet dünya, beşten büyüktür. Her zaman şunu söyledik: '15 üyeli bir BM Güvenlik Konseyi mi olacak? 15 üye... Bu sürekli olarak değişmeli. Asla bu bir üyenin reddiyle reddedilmemeli. Nitelikli çoğunlukla reddedilmeli' Yani, bir üye veto ederse iş bitti. Olur mu böyle şey? Nasıl bunu bir üyeye mahkum edersin? İşte şu anda BM Güvenlik Konseyi bir karar alamıyorsa, bütün sebep 2 üye ama bunu bir üye de yapabilir. Niye buna mahkum olalım, tüm insanlık niye buna mahkum olsun?"
Erdoğan, kendisine çok fazla konuştuğuna dair eleştiriler yöneltildiğini dile getirerek, "Ben 76 milyonluk bir Türkiye'nin iktidar yaptığı bir partinin Genel Başkanı ve Başbakan olarak halkımın bana vermiş olduğu yetkininin gereğini yapıyorum. Aynı şeyi Mısır'da duyuyoruz. Vicdanımızın sesini duymak durumundayız. Buna sessiz kalamayız" dedi.
"Adaletsizliği G-20'de dile getireceğim"
Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin akan kanın durması için her formüle destek vereceğini anlatarak, şunları söyledi:
"Biz, Türkiye olarak, Suriye'de kanı durduracak, çocukların ölümünü engelleyecek; babalarının, annelerinin gözleri önünde çocukların ölmelerini; çocukların gözü önünde anne babaların yitip gitmesini önleyecek her formüle destek veriyoruz ve destek vereceğiz. İstiyoruz ki o keskin nişancıların şehit ettiği Esmalar ölmesin, istiyoruz ki o vücutlarında mermi izi olmayan o yavrular yerde yatıyor, o soğuk bedenler olmasın. Bu noktada uluslararası toplumun geç kaldığını, zamanında tepki vermediğini, şu anda da tepki vermekte geciktiğini biz her fırsatta ifade ettik. Son 1 ay içinde, Fransa, Almanya, Yunanistan, Rusya, İngiltere, Malezya, Katar, İtalya, Pakistan, Hollanda, Danimarka, Endonezya liderleriyle, ayrıca BM Genel Sekreteri'yle telefon görüşmeleri yaptık. İnşallah çarşamba günü Saint Petersburg'da G-20 zirvesinde olacağız. Bu zirvede de yine bu konuyu orada gündeme getireceğiz. 20 ülkenin huzurunda bunu gündeme getireceğim ve orada gerekli olan vicdanımızın sesini bütün dünya liderleriyle paylaşacağım."
"Reyhanlı'nın mahkeme kararları var"
Birleşmiş Milletler'in bir karar almasını her zaman istediklerini ve bunun için çaba sarf ettiklerini dile getiren Erdoğan, bu olmadığı takdirde Suriye'deki durumun ciddiyetini ilgililere ilettiklerini bildirdi.
Erdoğan, BM'nin karar almasını istediklerini vurgulayarak, "Bu olmadığı takdirde, kanı durdurmak, kesin çözüm üretmek için atılacak her adımı da destekleriz ve destekliyoruz. Suriye’de, geçici tedbirlerin asla yeterli olmadığını, olmayacağını burada özellikle hatırlatmak istiyorum. Lokal hedeflerin vurulması, nihai bir çözüme gidilmemesi, Suriye'de şartları çok daha zorlaştırır. Ana muhalefetin genel başkanı çıkıyor, beni savaş kışkırtıcılığıyla ifade ediyor. Elimde Reyhanlı'nın mahkeme kararları var. Reyhanlı'da 53 vatandaşımızın öldürülmesine vesile olan zihniyet sizsiniz. Bunların hepsi elimizde" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, gerekli adımların atılmaması durumunda yeni katliamlara davetiye çıkarılacağına dikkati çekerek, "Böyle geçici, günü kurtarmaya yönelik bir adım atılmaması, bunun daha vahim sonuçları olacağını muhataplarımıza ilettik ve iletiyoruz. 100 binden fazla masum sivilin katili olan bir rejim, daha fazla iş başında kalamaz, bölge için daha fazla tehdit teşkil edemez, daha fazla tehdit üretemez. En başından itibaren söylediğimiz gibi, Esed rejimi artık derhal iş başından çekilmeli ve yaşayabileceği ülkeye gitmelidir" şeklinde konuştu.