Erdoğan: Uludere Olayını Aydınlatacağız!

“Başbakan Erdoğan'la buluşan Uludereli anne-babalar, başka evlâtların kaybedilmemesi için gereken sağduyuyu gösterdiler. Hepsinin ellerinden öpüyorum.”

Hilal Kaplan, bugünkü yazısında Başbakan Erdoğan’ın Uludere katliamının mağduru ailelerle yaptığı iftarı ve görüşmeden yansıyanları kaleme aldı. Yapılan görüşmede konuşulanlardan hareketle Kaplan, şu ümidini paylaşıyor: “Çözüm süreci aşama kaydederken, hakikatlerin araştırılması noktasında Uludere'ye öncelik verileceğini umuyorum.”

***

Benim de kahramanlarım var

Hilal Kaplan / Yeni Şafak

Uludere faciası, Ak Parti döneminde yaşanan en büyük adaletsizlikti.

Faili meçhul dosyalarının tek tek tozlu raflardan indirildiği, kayıpların mezarlarının savcılar tarafından açıldığı, bir  insanımız daha ölmesin diye büyük siyasî risk alan bir hükümetin, böylesi bir haksızlığa imza attığını düşünmek zor. Ak Parti'nin Kürt meselesindeki duruşuyla taban tabana zıt bir durum söz konusu çünkü.

Daha kuşkulandırıcı olansa, savaş teknolojilerinin en geliştiği dönemde, devletin en cüretkâr suçları işlediği vakitlerde bile yaşanmamış bir sivil katliamının gerçekleşmiş olmasıdır. Uludere, kalbimizde yara, aklımızda soru işaretidir.

Uludere'yi ziyaret ettiğimde, bombalamada ortanca oğullarından Nadir'i kaybeden Alma ailesine misafir olmuştuk. Sohbetimiz sırasında Nadir'in babası Sadık Bey, Uludere'nin hükümete karşı kurulan bir tuzak olduğundan emin olduğunu söylemişti. Neden böyle düşündüğünü sorduğumdaysa, Bülent Arınç'ın saldırıdan bir hafta önce Meclis'te 'Kürtlerin bütün haklarını vereceğiz' diye başlayan o tarihî konuşmasını hatırlatıp 'misilleme' yapıldığını ima etmişti. Ve eklemişti: 'Ama hükümet suçluları saklarsa, başımıza geleni onlardan biliriz.'

Uludere'nin üzerinden, bu çelişki içerisinde yaşanan 1,5 yıl geçti. Soruşturma dosyası, sivil savcılıktan askerî savcılığa gönderildi. Gidişattan kaygı duyan aileleri temsilen altı kişi, Şerafettin Elçi Havalimanı'nın açılış töreni sonrasında Başbakan Erdoğan'la buluştu.

Hüzünlü bir atmosferde geçen toplantıda, aileler Başbakan Erdoğan'dan faillerin bulunmasını istedi. Edindiğim bilgilere göre, Başbakan Erdoğan da, bu hadiseye yaslı aileler kadar üzüldüğünü, hatta bu yüzden eşini ve kızını oraya gönderdiğini, bunun aslında bir üzüntü beyanı olduğunu dile getirmiş.

Görüşme sırasında, biraz önce sözlerini alıntıladığım baba Sadık Alma, Başbakan'a, olay sırasında iki oğlunun askerde olduğunu, oğlunun eve harçlık getirmek için kaçağa gitmek zorunda kaldığını söylemiş. Basınınsa kendilerini PKK'lı gibi yansıttığından yakınarak, oğullarını fotoğrafını Başbakan'ın önüne koymuş. Odada uzun bir sessizlik olmuş. Bombalamada kardeşini yitiren Veli Encü, o anı şöyle anlatıyor: 'Sessizlik oldu. Başbakan sadece sustu. Başbakan'ı üzüntüsünü dile getirirken inandırıcı buldum.'

Yıllardır, ne yazık ki bazı çevrelerce kamuoyuna ezberletilen bir cümleyi tekrarlayan Adem Ant'ın babası Reşit Bey, 'Böyle bir operasyonun talimatını ancak Başbakan verebilir diye düşünüyorum' deyince, Başbakan 'Hayır, talimatı ben vermedim' diye karşılık vermiş.

Aileler, dava dosyanın sivil savcılıktan askeri savcılığa intikalinden duydukları rahatsızlığı da iletmiş. Başbakan Erdoğan ise, askerî veya sivil savcılık olmasının önemli olmadığını, bu olayın aydınlatılması için ellerinden geleni yapacaklarını, çözüm sürecini biraz da yeni Uludereler yaşanmaması için başlattıklarını söyleyerek, ailelerden biraz daha sabırlı olmalarını rica etmiş.

Uludere soruşturmasını, gizlilik kararı çerçevesinde yürüten Diyarbekir Cumhuriyet Başsavcılığındaki özel yetkili savcı, ilginç bir performans sergiledi. Gizlilik kararı çerçevesinde 1,5 yıl soruşturma yaptı. Kimi çağırdı, kimle görüştü, ne araştırdı, bilinmiyor. Mecliste olayı soruşturan alt komisyonun, Genelkurmay Başkanlığı'ndan bilgi istemesi üzerine azarlayıcı tonda bir açıklama yaptı:

'Uludere soruşturmasıyla ilgili soruşturmanın patronu biziz. Biz burada adli bir soruşturma yürütüyoruz. Genelkurmay Başkanlığı'ndan bugüne kadar soruşturma için istediğimiz bütün bilgi ve belgeleri aldık. Biz Genelkurmay Başkanlığı'na bu tür bilgi ve belgelerin istenmesi durumunda bunların verilmemesi ve bu belgeleri isteyen kurum ve kuruluşların bize yönlendirilmelerini istedik. Bilgimiz dışında, hiç kimse bilgi ve belge veremez.'

Dosyası hakkında bu kadar 'kıskanç' şekilde koruyucu olan savcılık, 1,5 yılın ardından ve ne hikmetse Gezi Olayları vesilesiyle ülkede âdeta bir kalkışma yaşanırken, dosyayı askerî savcılığa devrediverdi. Bence sivil olanı böyleyse, bir de askerî savcılıktan ne çıkacağını görmekte fayda olabilir.

Başbakan Erdoğan'la buluşan Uludereli anne-babalar, başka evlâtların kaybedilmemesi için gereken sağduyu gösterdiler. Hepsinin ellerinden öpüyorum. Çözüm süreci aşama kaydederken, hakikatlerin araştırılması noktasında Uludere'ye öncelik verileceğini umuyorum.

 

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!