Kenan Alpay’ın yorumu:
Türkiye’nin Amerika’dan talep ve beklentileri öteden beri son derece açık zaten. Sıkıntı Trump yönetimindeki Amerika’nın bu beklenti ve talepler karşısında Obama yönetiminin politikalarını değiştirip değiştirmeyeceğiyle alakalı alanda seyrediyor. Her ne kadar göstergeler Obama ve Trump’ın birbirlerine son derece ters politik misyonlar taşıdıklarını teyid ediyor olsa da Türkiye’ye karşı sürdürülen tavrın başkanların taktik hamlelerini aşan ve bir devlet olarak Amerikan stratejisini işaretliyor.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Washington’da ABD Başkanı Donald Trump’la gerçekleştireceği zirve iki temel husus etrafında şekillenecek. Birincisi Fethullah Gülen’in iadesi ikincisiyse yeni bir müttefik olarak PKK-PYD’nin silahlandırılıp Irak ama hassaten Suriye’de Türkiye’yi kuşatacak bir güç olarak tahkim edilme siyasetinden vaz geçilmesi. Buraya üçüncü bir meseleyi daha ilave etmek gerekirse Rıza Sarraf’ın akabinde yine aynı gerekçeyle tutuklanan Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla’nın serbest bırakılmasıdır. Türkiye önceki iki meseleye ilaveten bu bağlamda Halkbank merkezli olmak üzere uluslararası çapta adım adım mali bir kuşatmayla karşı karşıya kalabilir. Amerika’nın emperyal ve oportünist siyasetini az çok bilenler Türkiye’nin doğrudan güvenlik ve bekasını ilgilendiren meselelerde izleyeceği yolu da az çok tahmin edeceklerdir.