Yakın zamanda sonuçlanan cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimlerinin yankıları sürüyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın zaferle çıktığı cumhurbaşkanı seçimi sonuçlarına yönelik hazımsızlık bitmiş değil.
Millet İttifakı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun birbirlerine benzemeyen birçok partiyi bir araya getirmesine ve geniş bir destek elde etmesine rağmen iki hafta içerisinde iki defa kaybettiği seçimler ittifakın çoğunluğunu oluşturan sol-Kemalist, ırkçı ve seküler cenahı hüzne gark etti.
Seçimleri önemli kılan başat faktörlerden biri de Kılıçdroğlu ve yaveri Ümit Özdağ’ın sığınmacı düşmanlığını temel argümanları haline getirmesi oldu.
İlk tur öncesinde Esed rejimiyle anlaşarak bütün Suriyeli sığınmacıları iki yıl içerisinde göndereceğini vaat eden Kılıçdaroğlu, seçimi kesin kazanacağı zannına kapıldığı için bu söylemin altını kalın çizgilerle çizme ihtiyacı hissetmedi. Seçimin ilk ayağında Erdoğan’dan 2,5 milyon oy az alan ve umduğunu bulamayan Kılıçdaroğlu, gözünü Suriyeli sığınmacıları sürekli hedef alan Ümit Özdağ’ın oylarına dikti.
Bu yakınlaşma sığınmacı düşmanlığında birbirlerinden pek farkları olmayan Kılıçdaroğlu ve Özdağ’ın müttefikliğiyle sonuçlandı. Kılıçdaroğlu, Özdağ etkisiyle sığınmacıların sayısını bir anda 10 milyona yükseltti. Kadın, çocuk, yaşlı demeden tüm Suriyelileri potansiyel terörist, tacizci, tecavüzcü ve sapık olarak tanımlama gafletinde bulundu.
Erdoğan, cumhurbaşkanı seçimi ikinci turunda da oy farkını koruyarak sandıktan zaferle çıktı. Bu sonuçlarla birlikte afallayan muhalefet mensupları Erdoğan’ın aslında kaybettiğini, asıl kazananın demokrasi mücadelesi veren Kılıçdaroğlu’nun olduğunu söyleyecek kadar irrasyonel davrandılar.
Hem kendilerini hem de tabanlarını motive etmeye yönelik ifadeler elbette bir yere kadar anlaşılabilir. Lakin, bazı siyasetçi ve gazetecilerin Erdoğan’ın sığınmacı oylarıyla kazandığı şeklindeki yalanları, sığınmacı karşıttı dezenformasyonun ne denli korkunç bir boyuta ulaştığını bir kez daha gösterdi.
Sonuçları hazmetmeyenlerin başında “Farklara bakılırsa Türkiye’yi kimin yöneteceğine Suriyeliler karar verdi.” diyen Fatih Altaylı isimli ırkçı gazeteci geliyor. Altaylı, uzun zamandan bu yana sürdürdüğü sığınmacı düşmanlığını okkalı bir yalanla taçlandırmış oldu. Bu iddianın gerçek olup olmadığını bilecek kaynaklara da sahip. Ancak onun derdi gerçeklerin ortaya çıkması değil, yalanlarla, dezenformasyonla.
Kirli propagandanın siyasi ayağında olan Ümit Özdağ da benzeri hezeyanları sıraladı. Özdağ, "Erdoğan bu seçimi, sayısı gizlenen yabancılar sayesinde kazanmıştır. Bu yüzden kendisini tebrik etmiyoruz." dedi. Halbuki elinde hiçbir veri yok, bu iddia büyük bir yalandan ibaret.
Resmi verilere göre, Türkiye’de vatandaşlık alan Suriyelilerin sayısı yaklaşık 300 bin. Bunlar arasında oy kullanma salahiyetine sahip olanlar ise 167 bin civarında. Ortadoğu kökenliler de eklendiğinde yabancı seçmen sayısı 235 bin civarında oluyor.
Türkiye’deki seçmen sayısını göz önüne aldığımızda bu sayının seçim kazanma noktasında herhangi bir avantaj sağlamadığı ortada.
Yabancı seçmenle ilgili rakamlar tüm partilerin elinde olduğunu gibi CHP ve Zafer Partisi’nin elinde doğal olarak. Peki bu bilinmesine neden sığınmacı seçmen sayısı çokmuş gibi lanse ediliyor? Burada korkunç boyutlara ulaşan kötülükten başka bir şey akla gelmiyor.
Erdoğan, 27,5 milyondan fazla oyu Türkiye vatandaşlarından aldı. Sandıkta Erdoğan’ı destekleyenler CHP’nin 100 yıllık mazisini unutmayanlar, onun adayını samimi bulmayanlar ve sol-Kemalistlere güvenmeyenlerdir. Sığınmacılara çamur atacaklarına neden defalarca kez olduğu gibi yine yenildiklerini sorgulasınlar.