Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Mescid-i Aksa'nın sadece Filistinlilerin değil, tüm dünya Müslümanlarının kıblesi ve mabedidir. İsrail yönetimi bu alçaklığı, barbarlığı durdurmak zorundadır. Mescid-i Aksa'ya karşı yapılan bu eylem, bu girişim asla affedilemez, bağışlanamaz" dedi.
Erdoğan, kendisine "fahri profesörlük" unvanı takdim edilen Türkmenistan Dışişleri Bakanlığı Uluslararası İlişkiler Enstitüsünde yaptığı konuşmada, İsrail'in Mescid-i Aksa'ya baskınına ilişkin açıklamalarda bulundu.
Mescid-i Aksa'nın yakıldığını, Kuran-ı Kerim'in yerlerde süründüğünü, mihrabın, minberin kırıldığını dile getiren Erdoğan, "Mescid- Aksa, sadece Filistinlilerin mabedi değil, tüm dünya müslümanlarının kıblesi, mabedidir. Bu gidiş, doğru bir gidiş değil. Acaba sinagoglara karşı böyle bir barbarlık yapılsa, böyle bir alçaklık yapılsa buna Birleşmiş Milletler ne der?" diye konuştu.
Türkiye'de bu tür şeylere bu güne kadar hiçbir zaman fırsat verilmediğine dikkati çeken Erdoğan, şöyle devam etti:
"Zaman zaman bazı istenilmeyen olaylar olmuştur. Her zaman karşısında biz dik durduk. Bugün de olsa dik dururuz, yarın da olsa dik dururuz. Çünkü, bizim medeniyetimizin, bizim dini değerlerimizin gereği budur. Bizim İsrail halkına karşı bir tavrımız yok. Bizim tavrımız İsrail yönetimine karşıdır. İsrail yönetimi bu alçaklığı, bu barbarlığı durdurmak zorundadır. Çünkü, Mescid-i Aksa'ya karşı yapılan bu eylem, bu girişim asla affedilemez, asla bağışlanamaz."
"Mescid-i Aksa'ya postalla girmek Müslümanların inancına saldırmaktır"
Suriye'de Esed'in hiçbir ayrım yapmadan kimyasal ve konvansiyonel silahlarla, varil bombalarıyla her gün çocukları katlettiğini ifade eden Erdoğan, aynı şekilde İsrail'in de yaptıklarından dolayı hiçbir müeyyide ile karşılaşmadığı için cinayetlerini bir adım öteye taşıdığını, bütün Müslümanlar hatta Hristiyan ve Museviler için mukaddes olan mabedin saygısızca içine girdiğini söyledi.
Erdoğan, şunları kaydetti:
"Mescid-i Aksa'ya postalla girmek doğrudan Müslümanların inancına kutsalına saldırmaktır. Mescid-i Aksa'ya postalla girmek, tüm Müslümanların mahremine girmektir. Mescid-i Aksa'ya el uzatmak, -hiç abartmadan söylüyorum- Kabe-i Muazzama'ya el uzatmak kadar canicedir, alçakçadır, bir o kadar da tehlikelidir.
Eğer dünya, eğer Birleşmiş Milletler, çocuklara, camilere ibadet yerlerine saldıran canileri durdurmayacaksa, o zaman niye var? AB, çocukların hayat hakkını, ibadethaneleri savunmayacaksa niye var? Acaba, bu şımarıklık ve vurdumduymazlık daha ne kadar devam edecek?"
"BM Güvenlik Konseyi'nin yapısı kesinlikle reforme edilmelidir"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Neresinden bakarsanız bakın çocukları öldüren veya çocukların ölümüne göz yuman bir dünya sistemi ne yazık ki ahlaki, vicdani, insani değerlerden soyutlanmış bir sistemdir" dedi.
Birleşmiş Milletler'in (BM) Suriye krizinde hiçbir adım atmadığını, atamadığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) siyasi ya da iktisadi çıkarlar uğruna çocukların ölümüne göz yumduğunu ifade etti.
Erdoğan, "BM Güvenlik Konseyi'nin yapısı kesinlikle reforme edilmelidir, değişmelidir. BMGK'nın daimi üyeleri diye ifade edilen beş ülke hiç değişmiyor. Bunlardan bir tanesi 'hayır' dese siz oradan karar çıkaramazsınız. Bütün dünya bir tane ülkeye mahkum. Böyle bir adalet sistemi olabilir mi, böyle bir uluslararası siyasi ilişki olabilir mi? Bütün dünya bir kişinin dudakları arasına mahkum. Dünya artık Birinci Dünya Savaşı'nın şartlarını yaşamıyor ki onlar geride kaldı. Artık dünyanın yeniden reforme edilmek suretiyle BMGK'nın masaya yatırılması lazım" değerlendirmesinde bulundu.
Güvenlik Konseyi'ndeki ABD'nin Amerika kıtasını, Rusya, İngiltere ve Fransa'nın Avrupa'yı, Çin'in de Asya'yı temsil ettiğini belirten Erdoğan, dünyanın sadece bu üç kıtadan ibaret olmadığını vurguladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"Tüm kıtaların temsilcisi var mı? Yok. Farklı dinlerin temsilcisi var mı? O da yok. O zaman bu işi nasıl çözeceğiz. Bunun değişmesi gerekiyor. Şu anda BM 196 ülkeden oluşuyor, 196 ülke bir tane ülkeye mahkum. Ben de diyorum ki; dünya 5’ten büyüktür. Biraz daha ileri gidiyorum, dünya birden büyüktür. Çünkü bire mahkum. Böyle bir şey olmaz. BM dahil hiçbir uluslararası organizasyon hiçbir ülke İsrail'in çocuk katletme politikasına karşı çıkmıyor, çocukların ölümünün önüne geçecek hiçbir tedbiri almıyor."
"Zulme rıza göstermek, zalime göz yummak akan kana ortak olmaktır"
Ortadoğu'da, Kuzey Afrika'da ya da dünyanın neresinde olursa olsun zulme rızanın zulüm anlamına geldiğini belirten Erdoğan, "Zulme rıza göstermek, zalime göz yummak akan kana ortak olmaktır" dedi. Türkiye dış politikasının Yunus Emre, Mahdum Kulu, Ahmed Yesevi ve Mevlana'da alınan ilham üzerine inşa edildiğini kaydeden Erdoğan, bölgedeki ve dünyadaki hiçbir meseleye çıkar odaklı, etnik köken, din ve inanç odaklı bakılmadığını söyledi.
Türkiye'nin Filistin, Suriye ve Irak'ta sadece adaletin yanında olduğuna vurgu yapan Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"Zalime sırf mensubu olduğu dininden dolayı arka çıkmak insani değildir, adil değildir, hem İslami hem imani hiç değildir. Çocuk katillerine sırf mensubu olduğu cemiyetin mezhebinden dolayı göz yummak asla ve asla vicdani değildir. Aynı durum terör örgütleri için de söz konusudur. Türkiye yaklaşık 30 yıldır bölücü ve eli kanlı bir terör örgütüyle her sahada mücadele veriyor. Bazı ülkeler, bazı çevreler sırf Türkiye'ye zarar verdiği için bu terör örgütüne göz yumdular, müsamaha gösterdiler, faaliyetlerine izin verdiler. Kendilerine yönelik bir terör saldırısını ya da terörist faaliyeti zararlı görenler, başkalarına saldıran terör örgütlerini adeta faydalı gördüler. Şu anda da buna benzer çok ama çok vahim bir hata yapılıyor. Terör örgütleri arasında 'seküler terör örgütü', 'seküler olmayan terör örgütü' gibi son derece yanlış, son derece sinsi ayrımların yapıldığını görüyoruz. İki terör örgütü karşı karşıya geldiğinde her ikisine de karşı çıkmak yerine seküler olanla seküler olmadığını iddia eden arasında korkunç bir seçim yapılıyor. Hatta seküler olana destek veriliyor. Şu anda hem Türkiye'de hem de bazı uluslararası medya kuruluşları nezdinde bu vahim hatanın, bu korkunç tercihin yapıldığını görüyoruz.
PKK terör örgütüyle DAİŞ (IŞİD) denilen terör örgütü şu anda Ayn el-Arap eski adıyla Kobani'de karşı karşı geldiler ve çok ağır çatışmalar yaşanıyor. DAİŞ terör örgütüne son derece tabii, ilkeli bir biçimde biz de karşı çıkıyoruz, bütün dünya da karşı çıkıyor. Ancak enteresan olan şu DAİŞ karşısındaki PKK terör örgütüne de tabii biçimde, ilkeli biçimde karşı çıkması gerekenler bu örgüt seküler olduğunu iddia ettiği için taraf tutabiliyorlar. Katil katildir. Katiller, caniler arasında ayrım yapmak, taraf tutmak tüm o katliamların, tüm cinayetlerin ortağı olmaktır. PKK terör örgütüne seküler olduğu iddiasıyla sempati duyanlar hatta destek verenler yetmiyor Türkiye'yi de DAİŞ terör örgütüne destek veriyor gibi gösterip, ayrı bir canilik yapıyorlar. Herkes bilsin ki cinayetlerini hangi dine, mezhebe, ideolojiye dayandırırsa dayandırsın bütün terör örgütleri bizim nezdimizde aynıdır, aynı derecede katildir, aynı derecede canidir. Bakın ben IŞİD demiyorum ben DAİŞ de demiyorum, niye? Çünkü Irak, Şam İslam Devleti, hayır. İçinde İslam kelimesi olan böyle bir kelimeyi terörle yanyana koyamayız. DAİŞ de demiyorum, niye? Çünkü orada da yine Irak, Şam İslam Devleti ifadesi var, onun için ne diyorum? Irak Şam Devleti. Çünkü İslam, terörü asla kabul etmez."
"Türkiye algı operasyonlarıyla istikametini değiştirmez"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İslamın Arapça barış anlamına gelen "sin" kelimesinden türediğini anımsatarak, manası barış olan İslam dininin teröre müsaade etmeyeceğini, "bir insanı öldürmeyi tüm insanlığı öldürmek" olarak tanımlayan bir dinin teröre izin vermeyeceğini kaydetti.
PKK terör örgütünün Türkiye'de 40 bini aşkın insanı öldürdüğünü söyleyen Erdoğan, "Daha geçen gün maalesef 40 kişiyi öldürdüler. Yaktılar, yıktılar. Kürtlük uğruna diyor Kürt vatandaşlarımın araçlarını yakıyorlar. Devletin bütün binalarını, otobüslerini yaktılar, yıktılar. Bunların barışla, özgürlükle yakından uzaktan alakası yok" ifadelerini kullandı.
AK Parti iktidarı döneminde o bölgelere görülmemiş yatırımlar yapıldığını anlatan Erdoğan, okulların ve hastanelerin yakıldığını, böyle bir şeyin akılla izah edilemeyeceğini belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bizi, Türkiye'yi herhangi bir terör örgütüne destek vermekle itham eden o gazeteler, o televizyonlar aslında bunu yaparak bize zarar veremiyor ama bazı terör örgütlerine oksijen sağlıyorlar. Bunların hepsi algı operasyonudur ama Türkiye, bu algı operasyonlarıyla istikametini değiştirmez" değerlendirmesini yaptı.
Erdoğan, Türkiye'ye yönelik saldırılara karşı tüm dost ve kardeş ülkelerin yanlarında olduklarını bildiğini belirterek, "Başta Türkmenistan olmak üzere o köklü çınarın kardeş dallarının bizimle olduklarını biliyor, bunun emniyeti, huzuru içinde geleceğe kararlılıkla yürüyoruz" dedi.
"Aşkabat ilişkilerin seviyesinin sembolü"
Türkiye'nin Türkmenistan'ı, bağımsızlık ilanının hemen ardından ilk tanıyan ülke olduğuna, hızlı şekilde diplomatik ilişkilerin kurulduğuna işaret eden Erdoğan, Türkmenistan'ın 23 yılda iftihar edilen bir seviyeye ulaştığını, Türkiye'nin de bu yolda her zaman Türkmenistan'ın ve kardeş Türkmen halkının yanında olacağını belirtti. İki kardeş ülke arasındaki ilişkilerde geride kalan 23 yılda büyük mesafe katedildiğini anlatan Erdoğan, siyasi, ekonomik, ticari ve kültürel alanlardaki işbirliğinin her geçen daha da geliştiğine işaret etti.
Bölgenin en güzel başkentleri arasında yer alan Aşkabat'ın ilişkilerde erişilen seviyenin sembolü haline geldiğini, kentin silüetinin ortaya çıkmasına Türk şirketlerin katkı verdiğini kaydeden Erdoğan, iki ülke arasındaki yıllık ticaret hacminin 4 milyar doları aştığını, Türk şirketlerin Türkmenistan'daki projelerinin değerinin de 42 milyar dolara ulaştığını aktardı.
Erdoğan, ilişkilerin özel nitelikte olmasının sebeplerine değinerek, ortak tarih ve kültürün iki ülkeyi ortak paydada buluşturduğunu ifade etti. "Ecdadımız Ertuğrul Gazi, Tuğrul ve Çağrı Beylerin, Alparslan'ın, Sultan Sencer'in bir zamanlar şaha kaldırdığı bu topraklar uzunca bir aradan sonra yeniden özgürlük ve bağımsızlık meşalesiyle medeniyet mücadelesinde yerini aldı. Türkmen illeri, her zaman birliğin, dirliğin ve kardeşliğin simgeleştiği birer vatan oldular. İnşallah da hep öyle kalacaklar" diyen Erdoğan, Türkmenistan'ın elde ettiği başarının Türkiye için de iftihar ve övünç kaynağı olduğunu belirtti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Biz Orta Asya'da büyüyen ve bugün tüm dünyaya yayılan ulu bir çınarın kollarıyız. Kökümüz de özümüz de, tarihimiz ve inşallah istikbalimiz de bir" diye konuştu.
TÜRKSOY tarafından 2014 yılının "Mahtumkulu Yılı" ilan edildiğini, bu kapsamda Türkiye'de de çok sayıda etkinlik yapıldığını dile getiren Erdoğan, şairin "Gönüller, yürekler bir bolup başlar / Tartsa yığın, erer topraklar, taşlar / Bir sofrada tayyar kılınsa aşlar / Göteriler ol ikbali Türkmenin" dizelerini okudu ve Türkçe "Gönüller, yürekler bir olup başlar / Tartsa yığın erir topraklar, taşlar / Bir sofrada hazır edilse aşlar / Yükselir ikbali Türkmen'in" anlamına geldiğini söyledi.
Erdoğan, "Mahtumkulu'nun üç asır önce söylediği gibi gönüllerimiz bir olacak, başlar aynı istikamete bakacak, sofrada aşımız bir olacak ve inşallah o zaman Türk'ün ve Türkmen'in ikbali daha da yükselecek" dedi.
"Enerji koridorları stratejik öncelik"
Küresel enerji görünümünde dünyada büyük çaplı değişimler yaşandığına işaret eden Erdoğan, Türkiye'nin enerji güvenliği bakımından önem taşıyan üç havzanın ortasında, stratejik bir konumda bulunduğunu dile getirdi.
"Türkmenistan'ın da dahil olduğu bu bölgelerin enerji koridorlarıyla birbirine bağlanması temel stratejik önceliğimiz" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu süreçte Türkiye'nin sadece bir enerji geçiş ülkesi değil bir doğalgaz, petrol dağıtım merkezi haline dönüştürülmesi için uzun vadeli planlar uygulandığını söyledi. Bu çerçevede Türkmen doğalgazının Türkiye'ye ve ardından Avrupa'ya sevkinin, gerek Türkiye'nin ve Avrupa'nın enerji arz güvenliği gerek Türkmenistan'ın enerji talep güvenliği bakımından büyük önem taşıdığını belirten Erdoğan, Azerbaycan ile imzalanan TANAP'ın önemine işaret etti. Erdoğan, "TANAP Azeri gazı için olduğu kadar Türkmen gazının da önümüzdeki dönemde Batı'ya güvenilir yollardan sevk edilmesi için çok önemli bir imkan sunuyor" diye konuştu.
Tarihi İpek Yolu'nun modern ulaşım ağlarıyla yeniden canlandırılması için büyük projeler gerçekleştirildiğine dikkati çeken Erdoğan, Marmaray'ın tamamlandığını, Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu'nun da bitmesiyle birlikte modern İpek Yolu'nun yeniden ihya edileceğini vurguladı.
Doğu-Batı koridorundaki ulaştırma ağlarının 21'inci yüzyılın ihtiyaçlarına göre yeniden tasarlanmasında Türkmenistan ile çalışmaların devam edeceğini dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı:
"Önümüzde çok önemli fırsatlar var, bu fırsatları birlikte gerçekleştirmek için tarihi birikimimiz var. Türkmenistan ile daha yakın çalışarak, daha yoğun bir işbirliği içinde olarak bölgenin çehresini değiştirebileceğimize, bölgemize daha fazla refah ve emniyet taşıyacağımıza yürekten inanıyorum."
Erdoğan'a "fahri profesörlük" unvanı verildi
Cumhurbaşkanı Erdoğan'a Türkmenistan Dışişleri Bakanlığı Uluslararası İlişkiler Enstitüsünde "fahri profesörlük" unvanı verildi.
Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan'ı, enstitüye gelişlerinde Türkmen folklor ekibi danslarla karşıladı.
Türkiye ve Türkmenistan bayrakları taşıyan gençleri selamlayan Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan, Türkmenistan'a özgü el işlerinden oluşan sergiyi gezdi, Türkmen milli saz ekibinin sunumunu izledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, milli kıyafetli sanatçılarla fotoğraf çektirdi.
Daha sonra enstitünün konferans salonunda düzenlenen törenle, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a "fahri profesörlük" unvanı verildi. Akademisyenler ve öğrencilerin alkışları eşliğinde Türkmen milli kıyafeti giyen Erdoğan, kalpak da taktı. Tören sırasında salonda bulunanlar "Yaşasın Türk Türkmen Dostluğu" sözleri ve alkışlarla tempo tuttu. Profesörlük cübbesi de giyen Erdoğan'a, Türkmen halısı hediye edildi.
Törene, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci ve Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı da katıldı.
Öte yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Aşkabat'taki programı çerçevesinde, Saparmurat Türkmenbaşı'nın Anıtmezarı'na ve Bağımsızlık Anıtı'na çelenk koydu, Kıpçak Camisi'ni ziyaret etti. Ziyaretler, basına kapalı gerçekleşti. (AA)