Erdoğan: Esed yönetimi vahşi ve utanmaz!

Hakan Albayrak

Yalan makinesi Baas basınına göre İtlib mıntıkası ahalisi "ordunun teröristlerle daha rahat mücadele edebilmesi için" köy ve kasabaları terk ediyormuş. Zaten orduyu da ahali çağırmış; aralarında "dinî aşırılıklarıyla bilinen bazı köylerden erkek ve kadınların" da bulunduğu "800 ilâ 2000 silahlı militan"ın üstüne "acımasızca" yürüyerek, Cisr-eş-Şuğur kasabasında öldürülen 120 güvenlik görevlisinin intikamını alsın diye!

Baas rejiminin palavralarına inanmak isteyen inansın. Ben, bölgeden kaçıp Türkiye'ye sığınan kardeşlerimizin anlattıklarına itibar ediyorum. Onlar, "Kahraman ordumuz rahat hareket etsin diye bölgeden ayrıldık" filan demiyorlar tabii. Bambaşka şeyler anlatıyorlar. Barışçıl protesto gösterilerinin Baasçı güçler tarafından amansız bir şiddetle bastırılmaya çalışıldığını, sadece sokaklardaki göstericilere değil bütün bölge halkına savaş açıldığını, köylerin ve kasabaların kurşun yağmuruna tutulduğunu, kanın gövdeyi götürdüğünü, üstelik yaralıların hastane kapılarından geri çevrilerek ölüme terk edildiğini, normal hastaların tedavilerinin de yapılmadığını söylüyorlar. Bu mezalime katlanamayan, halka zulmetmeyi reddeden bir grup askerin isyanından söz ediyorlar. "Öldürülen güvenlik görevlileri meselesi, zalim komutanlarına itaat etmeyen askerlerle diğer askerler arasındaki çatışmadan ibarettir" diyorlar.

Suriye'nin başka yerlerinde öldürülen askerlerin çoğunun da kendi silah arkadaşları tarafından öldürüldüğünü biliyoruz. 'Rejimin âlimi' sayılan Ramazan El-Buti bile "Ey askerler! Sivillere ateş etmenizi emreden komutanlarınıza itaat etmeyin! Sizi ölümle tehdit etseler bile bu emre uymanız haramdır! Ölün, ama sivilleri öldürmeyin!" diye fetva verme gereğini duyduğuna göre, 'ordu içi çatışma' meselesi yaygın bir mesele.

Ben bu satırları yazarken Baas rejiminin tankları Cisr-eş-Şuğur ve civarında ölüm kusuyor. Suriye'nin başka yerlerinde de halkın özgürlük ve adalet yönündeki iradesi tanklarla ezilmeye çalışılıyor. Katliam üstüne katliam yaparak milleti sindirmeye çalışıyor Beşşar Esed ve arkadaşları. Hava bombardımanı da gündemlerindeymiş. Fakat Baas'ın korku imparatorluğunu artık hava bombardımanı da kurtaramaz. İşte, geçen hafta Hama'da 50 bin kişinin sokağa çıkması üzerine yaptıkları katliam kâr etmedi; bu Cuma 60 bin Hama'lı çıktı sokağa! Ve işte, Der'a'da ilan ettikleri sokağa çıkma yasağı yerlerde sürünüyor; onca şehit veren Der'a ahalisi yine sokaklarda, yine meydan okuyor rejime! 13 yaşındaki Hamza'dan sonra 15 yaşındaki Tamer'in de işkencelerle mahvedilmiş (üzerinde sigara söndürülmüş, dişleri sökülmüş, kurşunlanmış) bedenini halkın önüne atarak korku imparatorluğunu ihya edebileceklerini zanneden caniler, hey! Korku duvarını aşan halk, aşağılık çarkınızı başınıza yıkmak için bilendikçe bileniyor! Ve Türkiye hükümeti de, çok şükür, tereddütlerini aşarak devrimci Suriye halkına tam destek vermeye hazırlandığı yönünde işaretler veriyor.

Başbakan Erdoğan'ın ATV'de sarf ettiği şu sözlere dikkat: "Maalesef Esad ailesi –özellikle de Mahir Esad- insani davranmıyor. Kardeşlerimizi vahşice katlediyorlar, sonra da utanmadan silahlarıyla fotoğraf çektiriyorlar. Üç gün önce Esad'la konuştum; görüntüler ortada iken Esad bana farklı şeyler söyledi. Biz Suriye'deki gelişmelere daha fazla sessiz kalamayız. (Baas rejimiyle) İyi ilişkiler ilelebet süremez."

Şu veya bu şekilde askeri müdahale dahil, çocuk katili Baas rejimine karşı en sert tedbirlerin masada olduğunu ümit ediyorum.

YENİ ŞAFAK