AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "AK Parti, 13 yıl boyunca millet istikametinden başka yöne bakmamıştır. Biz, partimizi kurduğumuzda, bize ömür biçenler vardı ama yanıldılar. Onların dedikleri olmadı, Allah'ın dediği oldu. İktidar görevini üstlendiğimizde bize ömür biçenler yanıldılar. yıpranacağımızı, dağılacağımızı, yorulacağımızı düşünenler her zaman yanıldılar" dedi.
AK Parti Genel Merkez'inde düzenlenen Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda konuşan Erdoğan, bu toplantıyı son derece anlamlı bir yıl dönümünde gerçekleştirdiklerini belirterek, 14 Ağustos 2014'ün, 13 yıl önce Ankara'da AK Parti'nin kuruluşunu ilan ettikleri gün olduğunu söyledi.
Partinin kuruluş çalışmalarını, program, tüzük hazırlıklarını yaparken, milletten büyük teveccüh gördüklerini ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:
"AK Parti'nin kuruluşuyla birlikte milletimizdeki heyecan, umut, doruk noktasına ulaşmıştır. 14 Ağustos 2001'den 3 Kasım 2002'ye kadar, Anadolu'yu, Trakya'yı karış karış dolaştık, milletimizle kucaklaştık ve heyecanı, umudu arazide müşahede ettik. Yeni kurulmuş sadece 14 aylık bir parti olmasına rağmen AK Parti, 3 Kasım 2002'de genel seçimlere girdi ve yüzde 34,4 oy oranıyla Türkiye'nin en büyük partisi olarak, iktidar partisi olarak sandıktan çıktı. Tabii parlamentoya iki parti girebildi ve biz aynı zamanda parlamentonun da milletvekili olarak yüzde 63 gibi bir çoğunluğuna sahip olduk. Burada en başta süreç içinde aramızdan ayrılmış, ahirete intikal etmiş tüm kardeşlerimizi rahmetle yad ediyorum, Allah'tan kendilerine rahmet diliyorum, mekanları inşallah cennet olsun, diyorum. AK Parti'nin kuruluşuna, 13 yılına her ne şekilde olursa olsun destek ve katkı vermiş kardeşlerimize bu köklü hareketin sancağını taşımış, taşıyan her bir yol arkadaşıma buradan bir kez daha teşekkür ediyorum."
"Hak bildiğimiz yolda sarsılmadan bugünlere kadar geldik"
Erdoğan, geride kalan 13 yılda çok zor ve meşakkatli dönemlerden geçtiklerine işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Daha partimize kurulduğu andan itibaren arka arkaya davalar açıldı. Biz Türkiye'yi dolaşırken, milletimizle hasretle kucaklaşırken Ankara'da o aralar şahsımla ilgili derhal tutuklanmamı isteyen, idamla yargılamaya hazırlanan bazı savcılar çıktı. Hem partimizi kurduktan sonra hem de tek başına iktidar olduğumuzda AK Parti'nin kapatılması için girimler oldu. 13 yıl içinde darbe senaryoları gördük, suikastlere, tehditlerle muhatap olduk, çok sayıda provokasyon yapıldı. Zaman zaman partimizin içine fitne sokulmak istendi. Bizi çalıştırmamak, yavaşlatmak için nice tuzaklar kuruldu. Sadece 1 yıl içinde Gezi olaylarıyla, 17-25 Aralık darbe girişimleriyle hem partimiz hem hükümetimiz hedef alındı. İçeriden, dışarıdan ulusal ve uluslararası medyadan, çeşitli sermaye çevrelerinden, ülkelerden, istihbarat örgütlerinden nice saldırılar yapıldı. Allah'a hamd olsun! 13 yıl içindeki tüm bu saldırılara göğüs gerdik, tüm bu saldırıları püskürttük. Kurulan tüm tuzakları alt üst ettik. Sırtımızı önce hakka sonra halka dayadık ve hak bildiğimiz yolda sarsılmadan, ayaklarımız dolaşmadan, istikametimizden sapmadan bugünlere kadar geldik."
"AK Parti, 13 yıl boyunca manda ve himaye kabul etmeyen parti olmuştur"
"Şuraya özellikle dikkatlerinizi çekmek istiyorum, içerideki ve dışarıdaki güç odakları ellerindeki tüm fırsatları kullanarak, vasıtaları kullanarak 13 yıl boyunca bizi çok yoğun taarruz altında tuttular" diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Amaçları sadece AK Parti'yi denklemin dışına itmek değildi. Aynı zamanda AK Parti ve AK Parti iktarını çalışamaz, iş göremez, hizmet üretemez hale getirmek istiyorlardı. 13 yıllık süreçte, hem partimizi dimdik ayakta tuttuk hem tüm saldırıları püskürttük hem de Allah'a hamd olsun Cumhuriyet tarihimizin en büyük reformlarını, yatırımlarını gerçekleştirdik, asli vazifenin hepsini layıkıyla yerine getirdik. Şunu unutmayalım, AK Parti'yi millet kurmuştur, milletimizin her bir ferdinin talebi, beklentisi, arzusu, hayalleri AK Parti'nin programında ve siyasetinde ete kemiğe bürünmüştür. AK Parti, 13 yıl boyunca sadece ve sadece milletle yürümüştür. AK Parti, 13 yıl boyunca hiçbir zaman manda ve himaye kabul etmeyen, milletin egemenliğini hiçkimseyle paylaşmayan bir parti olmuştur. Türkiye'de milletin egemenliğine ortak olma alışkanlığına sahip güç odakları, karşılarında AK Parti'yi bulmuştur. Medya, millet egemenliğine biliyorsunuz ortaktı. Üstelik de egemenlik üzerinde milletten daha fazla güce sahipken, bu ortaklıkAK Parti döneminde sona erdirilmiştir. Sermaye milli egemenliğe istikamet çizen bir güç odağıyken, AK Parti ile bu vesayet de sona ermiştir. Çeteler, cuntalar millet egemenliğinden AK Parti sayesinde ellerini çekmişlerdir. Bürokratik oligarşi, askeri ve sivil bürokrasi yargı, millet egemenliğine ortak olan, milletin iradesini kısıtlayan unsur olmaktan çıkmış, aslı vazifelerine dönmüştür. Bu dönemin en önemli kazanımlarıdır, bunlar."
"Bize ömür biçenler vardı ama yanıldılar"
Genel Başkan Erdoğan, AK Parti'nin bugüne kadar her kararı milletle aldığına ve uyguladığına dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"AK Parti, 13 yıl boyunca millet istikametinden başka yöne bakmamıştır. Biz partimizi kurduğumuzda, bize ömür biçenler vardı ama yanıldılar. Onların dedikleri olmadı, Allah'ın dediği oldu. İktidar görevini üstlendiğimizde bize ömür biçenler yanıldılar, yıpranacağımızı, dağılacağımızı, yorulacağımızı düşünenler her zaman yanıldılar. Ne yazık ki bizimle beraber yürüyenler içinde bile son zamanlarda AK Parti'nin kısa zaman içerisinde dağılacağını, parçalanacağını söyleyenler var. Bu da çok manidardır. Biz sadece milletten yetki alan bir parti olduk. Ama biz milletin hayır duasını da her daim yanında bulan bir parti olduk. Milletimize mahcup olmamak için 13 yıl boyunca çok büyük hassasiyetle hareket ettik. Yine hamd olsun, milletimize, mahcup olmadık."
"Her seçimin ardından hayal kırıklığı yaşadılar"
Erdoğan, 13 yıl içinde, 9 seçime girdiklerini, 3 genel, 3 yerel ve 2 halk oylaması ile 1 cumhurbaşkanlığı seçimi yaptıklarını kaydederek, şöyle devam etti:
"Bizim tükeneceğimizi, dağılacağımızı, yorulacağımızı düşünenler her seçimin ardından hayal kırıklığı yaşadılar. Çünkü niyet hayır, akibet hayır. Biz böyle yürüdük ama onların niyeti hayır değildi, şerdi. Onun için de sonuçları hep tokat oldu. 28 Mart 2004 yerel seçimlerinde oy oranımız yüzde 41,7'ydi. 30 Mart seçimlerinde yüzde 45,5 oranına ulaştık. 2007 halk oylamasında yüzde 69, 2010 halk olmasında yüzde 58 oranını elde ettik. 3 Kasım 2002'de aldığımız oy 34,4 idi. En son 12 Haziran 2011'de yüzde 50 oranına ulaştık. İşte en sonra Cumhurbaşkanı seçiminde milletimiz, yüzde 52 ile bize hem cumhurbaşkanlığı hem de Türkiye'nin halkoyuyla ilk seçilmiş cumhurbaşkanlığı makamını tercih etti."
"77 milyonun cumhurbaşkanı olacağımızdan da hiç kimsenin endişesi olmasın"
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, cumhurbaşkanlığı seçimini anımsatarak, "Bu seçimin mağlubu, kaybedeni de yoktur. Allah'ın izniyle 28 Ağustos'ta Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yeminimizi edip, göreve başladığımızda 77 milyonun cumhurbaşkanı olacağımızdan da hiç kimsenin endişesi olmasın" dedi.
AK Parti Genel Merkezinde düzenlenen Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda konuşan Erdoğan, 10 Ağustos cumhurbaşkanı seçiminde kendilerine olan teveccüh, destek ve hayır dualarından dolayı millete ve AK Parti teşkilatının her kademesinde yer alanlara teşekkür etti.
Erdoğan, 10 Ağustos seçiminde sadece AK Parti'ye gönül verenlerin değil CHP, MHP, HDP, Saadet Partisi, Büyük Birlik Partisi ve diğer partilere gönül veren vatandaşların da desteğini aldıklarını belirterek, kendisine desteklerini açıklayan siyasi parti ve sivil toplum kuruluşlarına da teşekkür etti.
İki kesimin teşekkürü özellikle hak ettiğine işaret eden Erdoğan, "Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden hiçbir karşılık beklemeden fedakarca, gönüllü olarak gece gündüz çalışan tüm kardeşlerime sonsuz şükranlarımı ifade ediyorum. Kampanyamıza maddi destekte bulunan tüm kardeşlerimize de özellikle teşekkür ediyor, hepsinden Allah razı olsun diyorum. Kampanya süresince görev alan, katkı veren, destek olan tüm kardeşlerime, yol arkadaşlarıma, çalışma arkadaşlarıma aynı şeklide bir kez daha teşekkür ediyorum" diye konuştu.
10 Ağustos cumhurbaşkanı seçimine ilişkin olarak mukayeseli bazı oranlar veren Erdoğan, şöyle devam etti:
"81 vilayetin her birinden oy aldık. Bu şu bakımdan çok önemli; AK Parti için sürekli ayrımcılık yakıştırması yapanlara bu bir cevaptır, bu bir ispat-ı vücuttur aslında. Diğer siyasi partilerin hangi konumda, hangi noktada olduğunu söylemesi bakından bu çok önemli. Bizim en düşük oy aldığımız iller hangileri biliyor musunuz? Tunceli ve Şırnak. Oralarda da oy oranımız nedir biliyor musunuz? Birisinde yüzde 14.4, bir diğerinde yüzde 14.8. Yani Türkiye'nin tüm illerinde yüzde 14'ün üzerinde biz oy aldık. Bizim yüzde 15'in altında oy aldığımız il sayısı 2. CHP ve MHP'nin ortak adayı 12 ilimizde yüzde 15'in altında oy aldı. HDP'nin adayı 64 ilimizde yüzde 15'in altında kaldı. Ortak adayın yüzde 5'in altında oy aldığı 11 ilimiz var, bu da manidardır. HDP adayının da yüzde 5'in altında oy aldığı 51 ilimiz var. Şimdi bazı medya unsurları çıkıyor da 'artık kitle partisi olmaya doğru gidiyor'... Rakamlar, tablo ortada, bunlar olamaz. Niye? Genleri bunların farklı. Gerek ortak adayın gerek HDP adayının yüzde 2'nin dahi altında kaldığı iller var. Ortak aday 1 ilde yüzde 2'nin altında, HDP adayı ise 28 ilde yüzde 2'nin altında kaldı."
AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, 10 Ağustos cumhurbaşkanı seçim sonuçlarının, 30 Mart yerel seçimleriyle kıyaslandığında AK Parti'nin sadece 7 ilde oylarında cüz'i bir düşüş olduğunu belirterek, CHP ve MHP'nin ortak adayının ise 30 Mart'a göre 80 ilde oy kaybettiğini, sadece 1 ilde binde 8 oranında oy arttırdığını vurguladı.
Erdoğan, "Biz, 74 ilimizde oylarımızı arttırdık. AK Parti, kucaklayan parti. AK Parti, ne siyasi Kürtçülük yapıyor, ne siyasi Türkçülük yapıyor ne de ben 'kumsalların partisiyim' diyor. Bizim böyle bir derdimiz yok, biz 780 bin kilometrekarenin partisiyiz, biz 77 milyonun partisiyiz, bizim farkımız bu" ifadelerini kullandı.
Seçimin şampiyonunun yüzde 80,6 oy oranıyla yine Rize olduğunu, ikinciliğin yüzde 80,25 oy oranıyla Bayburt'a ait olduğunu ifade eden Erdoğan, "Bayburt'un bu teveccühü benim için gerçekten çok önemli, inşallah ilk fırsatta bu illerimize teşekkür ziyaretlerinde bulunacağız. Bu beni çok duygulandırdı, Bayburt'a teşekkür ediyor, selamlarını gönderiyorum" dedi.
AK Parti'ye en yüksek oy veren üçüncü ilin de yüzde 75 ile Gümüşhane olduğunu, yüzde 74.6 oy oranıyla da Konya'nın 81 il içinde dördüncü, büyükşehirler arasında da birinci olduğunu ifade eden Erdoğan, son mitinglerini Konya'da yaptıklarını anlatarak, mükemmel bir final olduğunu söyledi. AK Parti'ye en yüksek oy veren beşinci ilin de Aksaray olduğunu kaydeden Erdoğan, Aksaray'a, istikrarlı bir şekilde AK Parti'ye her seçimde yüksek oranda oy verdiği için teşekkür etti ve selamlarını gönderdi.
Erdoğan, ilçeler arasında da AK Parti'ye en yüksek oyun Adıyaman'ın Sincik ilçesinden yüzde 95,72 ile geldiğini belirterek, Adıyaman'a yapacağı ilk ziyarette Sincik'e özellikle uğrayacağını söyledi. Sincik'in ardından yüzde sırasıyla Şanlıurfa'nın Harran, Rize'nin Güneysu, Malatya'nın Kale ve Rize'nin İkizdere ilçelerinin ilk beş sırada bulunduğunu anlatan Erdoğan, "Oralara da selam ve sevgilerimi gönderiyor, hem bu il ve ilçelerimize hem de diğer tüm il, ilçe, belde ve köylerimize tekrar tekrar teşekkür ediyorum" dedi.
10 Ağustos akşamı sonuçların ortaya çıkmasıyla İstanbul'dan Ankara'ya geldiğini ve AK Parti Genel Merkezinin balkonundan, orada toplanan vatandaşlara, Türkiye geneline ve ekranların başında kendilerini izleyen tüm dünyaya hitap ettiğini anımsatan Erdoğan, "Burada bir kez daha tekrarlamakta fayda görüyorum: 10 Ağustos cumhurbaşkanlığı seçiminin galibi Recep Tayyip Erdoğan değil 77 milyon olmuştur, Türkiye olmuştur. Yeryüzündeki tüm dost ve kardeşlerimiz olmuştur. Yaptığım telefon görüşmelerinde de mazlum, mağdur olan ülkelerin liderleri, temsilcileri hep bu ifadeyi kullanmışlardır. 'Sadece siz kazanmadınız, aynı zamanda biz kazandık' demişlerdir. Bu çok anlamlıdır. Bu seçimin mağlubu, kaybedeni de yoktur. Allah'ın izniyle 28 Ağustos'ta Türkiye Büyük Millet Meclisinde yeminimizi edip, göreve başladığımızda 77 milyonun cumhurbaşkanı olacağımızdan da hiç kimsenin endişesi olmasın" diye konuştu.
Siyaseti girdiği günden itibaren verdikleri sözlerin arkasında durduklarını ve arkasında durma mücadelesi verdiklerini anlatan Erdoğan, "1994'te İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçildiğimizde bütün İstanbul'u kucaklayan, herkese eşit mesafede duran, herkesin derdini kendi derdi bilen bir idare anlayışı benimseyeceğimizi söylemiştik ve bunu uygulamaya koyduk. 3 Kasım 2002 akşamı yaptığımız balkon konuşmasında ne söylediysek 12 yıl boyunca onun arkasında durmanın mücadelesini verdik" dedi.
Erdoğan, "Balkon konuşmalarımıza dudak büken, bu ifadelerimize itimatsızlıkla yaklaşan herkese diyorum ki yaptıklarımıza bakın, orada samimiyetimizi göreceksiniz. Hangi adımı attıysak 77 milyonun hassasiyetini gözeterek attık. Hangi reformu, hangi yatırımı yaptıysak 77 milyonun refahını düşünerek yaptık" dedi.
Erdoğan, AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda, 13 yıl önce Bilkent'te AK Parti'nin kuruluş törenindeki konuşmasını hatırlattı.
Bu konuşmada, "Görüşlerine katılmasam dahi bu görüşleri rahatlıkla ifade edebilmeniz için canımı bile vermeye hazırım" şeklinde bir ifade kullandığını anımsatan Erdoğan, "AK Parti olarak 13 yıl boyunca, hükümet olarak da 12 yıl boyunca işte bu sözün arkasında durduk. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisindeki herkesin, inançlarını yaşaması için, değerlerini, kültürünü, kimliğini özgürce ifade edebilmesi için, yaşam tarzını muhafaza edebilmesi için, özellikle de fikirlerini rahatça söyleyebilmesi için tarihi nitelikte reformlar yaptık" şeklinde konuştu.
Erdoğan, sadece başörtülüler için değil, başı açık olanlar için de özgür bir Türkiye inşa ettiklerini dile getirerek, sadece Türkler için değil, Kürt, Arap, Gürcü, Çerkez, Boşnak, Arnavut, Roman vesaire herkes için özgür bir Türkiye imar ettiklerini söyledi.
Sünni'nin de Alevi'nin de Müslüman'ın da Hristiyan'ın da Musevi'nin de Ermeni, Rum, Yezidi, Süryani gibi azınlığın da haklarını en güçlü şekilde savunduklarını aktaran Erdoğan, demokratikleşme reformlarını önlerine çıkan engellere, bariyerlere, tehditlere rağmen gerçekleştirdiklerini vurguladı.
"Her fırsatta milleti tahkir ettiler"
Erdoğan, AK Parti'nin hemen hemen tüm mensupları ve gönüldaşlarının yakın tarihin acılarını bütün yoğunluğuyla hissetmiş insanlardan oluştuğuna dikkati çekerek, şu ifadeleri kullandı:
"Kimine 'Kürt' dediler haklarını kısıtladılar. Kimine 'Alevi' dediler ötelediler. Kimine 'başörtülü' dediler, 'sakallı' dediler, 'muhafazakar' dediler ötelediler. Ellerinden eğitim hakkını aldılar, okutmadılar. 'Senden ancak olsa olsa 'hizmetçi' olur dediler. 'Sen ancak tarlada git meyve sula' dediler veya 'yaş sebze sula' dediler. 'Senden ancak olsa olsa kapıcı olur' dediler. Bu tür şeyleri yaptılar. 'Yoksul' dediler. 'Taşralı, köylü, cahil' dediler. Her fırsatta milleti tahkir ettiler. 'Göbeğini kaşıyan adam' dediler. Demedikleri bir şey bırakmadılar."
AK Parti'nin ezilenlerin, ötelenenlerin, ayrımcılığa, baskıyla haksızlığa uğrayanların partisi olarak bu mücadelenin içine girdiğini vurgulayan Erdoğan, hiç kimsenin ötelenmemesi için mücadele verdiklerini anlattı.
Haksızlığa, ayrımcılığa, tahkire uğramış kitleler olarak hiç kimsenin kendilerinin yaşadıklarını yaşamasını istemediklerine dikkati çeken Erdoğan, şöyle konuştu:
"Biz bunları yaşayarak geldik. Biz yaşadığımız için başkaları asla bunları yaşamasın istedik. Biz bu noktada kendimiz acı çekerken evlatlarımız aynı acıyı çektiler ve yeni kuşakların aynı şekilde bu acıyı çekmesini istemedik. Bizim bu konuşmalarımıza özelikle de balkon konuşmalarımıza dudak büken, bu ifadelerimize itimatsızlıkla yaklaşan herkese diyorum ki yaptıklarımıza bakın, orada samimiyetimizi göreceksiniz. Çözüm süreci için yaptıklarımıza bakın. İnançların özgürce yaşanabilmesi için yaptıklarımıza bakın. Kimliklerin, kültürlerin, değerlerin özgürce yaşanabilmesi ve özgürce ifade edilebilmesi için yaptıklarımıza bakın. Yaşam tarzlarının muhafaza edilebilmesi için gösterdiğimiz hassasiyete bakın. Sözlerimize inanmayanlar yaptıklarımıza bakarlarsa orada samimiyetimizi, orada sözlerimize olan vefayı göreceklerdir. Hangi adımı attıysak 77 milyonun hassasiyetini gözeterek attık. Hangi reformu, hangi yatırımı yaptıysak 77 milyonun refahını düşünerek yaptık."
"Gerçeğin gösterilenden farklı olduğunu göreceğiz"
Erdoğan, 10 Ağustos akşamı balkondan yaptığı konuşmadaki sözlerini hatırlatarak, "Şunu söyledim: Elimizi vicdanımıza koyalım. Birbirimizin gözüne bakalım, birbirimize gelin gönlümüzü açalım. İdeolojiyi bir kenara koyalım. Muhalefetin kutuplaştırıcı siyasetini, medyanın o kamplaştırıcı yayınlarını özellikle de mahalle baskısını bir kenara koyalım. Şu 12 yıla vicdan gözlüğüyle bakalım. İnanın gerçeğin gösterilenden farklı olduğunu hepimiz göreceğiz" diye konuştu.
Son bir kaç yıldır Türkiye'nin belli çevrelerde basın özgürlünün kısıtlandığı bir ülke olarak gösterildiğini ve gösterilmeye devam ettiğini vurgulayan Erdoğan, buradan çok basit, açık ve net bir soru soracağını kaydetti.
Erdoğan, "Bazı medya grupları bana, arkadaşlarıma, partime her türlü hakareti bu ülkede yapabiliyor mu? Yapıyor, çok açık, net ortada. Hatta yargı o kadar burada bazı yargı mensupları taraf davranıyor ki... Söyledikleri ne? 'Bu eleştiriye girer ama siz siyasetçisiniz bu hakaret değil, ağır eleştiridir'. Böyle de bir manevra yapıyorlar. Dolayısıyla bakıyorsunuz olumsuz karar veriyorlar" dedi.
"Gazze'de neden ortalıkta görünmediler?"
"Bizi basın özgürlüğünü kısıtlamakla itham edenler, önce Gazze'de neden ortalıkta görünmediler?" diye soran Erdoğan, bir de buna bakılması gerektiğini söyledi.
Erdoğan, 12 gazetecinin Gazze'de öldürüldüğünü, bazılarının yaralandığını, medya ofislerinin bombalandığını, bazı gazetecilerin İsrail yanlısı yayın yapmadığı için işlerinden kovulduğunu, görev yerlerinin değiştiğini bildirdi.
"İçeride ya da dışarıda bizi itham edenlerin seslerini çıkardıklarını duydunuz mu?" diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Gezi olaylarında dünyada medya organlarının hepsi hatırlayın bize saldırdılar. 17- 25 Aralık'ta aynı şekilde. Batıda twet atan sanatçılara, gazetecilere, sporculara o twetlerini sildirdiler. Linç uyguladılar. Bizi azınlıklar konusunda kıyasıya eleştirdiler ve eleştiriyorlar. Çok açık ve net söylüyorum ve iddialıyım. Azınlıklar noktasında dünyada bizim gösterdiğimiz hassasiyeti aynı şekilde gösteren bir başka ülke yoktur. Bunu açık söylüyorum. Türkiye'de tüm azınlıklar şu anda huzur içinde. Bakın bu kadar Gazze'de olay oluyor. Biz ne dedik, 'Türkiye'deki Museviler bizim vatandaşımızdır, kimse onlara yönelik olumsuz bir yaklaşımda bulunamaz, onlar bizim güvencemiz altındadır' dedik. Bizim meselemiz İsrail yönetimiyledir, İsrail halkıyla da değildir. Biz aklıselimle hareket edeceğiz, duygusallıkla değil."
"Yezidilere kapısını açan tek ülke Türkiye"
Türkiye'nin, şu anda Irak'taki Türkmenlerin derdini kendisine dert edinen tek ülke olduğuna işaret eden Erdoğan, "Yezidilerin derdini kendisine dert edinen, Yezidelere kapısını açan tek ülke var, Türkiye. Şu anda yaklaşık 2 bin Yezidi ülkemize girmiş vaziyette. Onların bütün bakımlarını vesaire her şeyini biz üstlendik. 20 bin kadar da sınır ötesinde, sınırımızda var. Onlarla da yine aynı şekilde bu bakımı sürdürüyoruz. Şu ana kadar 120 tırı aştı, bölgeye insani yardım gönderiyoruz. Hassasiyetimiz devam ediyor" ifadelerini kullandı.
Erdoğan, Arapları da Kürtleri de Sünnileri de Şiileri de düşünen, bunun için çırpınan, üstelik 5 yıldır bunun samimi mücadelesini veren tek ülkenin Türkiye olduğunu anlattı.
Türkiye'nin, Suriyeli muhacirlere kucak açtığını, fedakarca onları misafir ettiğini dile getiren Erdoğan, ülkede şu anda 1 milyon 200 bin Suriyeli'nin bulunduğunu belirtti.
"Onlar muhacir, biz ensar olacağız"
Bazı sıkıntılar yaşanmasına rağmen sabrettiklerini ve katlandıklarını aktaran Erdoğan, şunları kaydetti:
"Niye? Onlar muhacir, biz ensar olacağız. Onun için vatandaşlarımıza da 'aman sabır' diyoruz. Aynı şeyler bizim de başımıza gelebilirdi. Temenni ederim ki bunları da aşarız. Gazze'deki yaralılara sahip çıkan, onları uçaklarla buradaki hastanelerimize taşıyan ülke Türkiye. İşte şu anda 30 yakın Gazzeli kardeşimizi ülkemize getirdik. Hastanelerimizde şu anda tedavi altındalar ve gelmeye devam edecek. Bu sayı 40, 60, 80 dedik, önü açık. Yeter ki biz İsrail'den müsaadeyi alalım ve onları ülkemize getirelim. Bu mücadele de devam ediyor."
"Darbeye Karşı Çıkanların Kahramanca Mücadelesinin Günüdür Rabia"
Erdoğan, 14 Ağustos Dünya Rabia Günü'ne değinerek, "Mısır'da demokrasinin katledilmesine, masum insanların katledilmesine, insanlık dramına karşı çıkan tek ülke Türkiye. Ama gidin, ulusal bazı medyaya bakın, uluslararası bazı medyaya bakın, haksızca, insafsızca, temelsiz ve mesnetsiz şekilde hedef yapılan yine Türkiye. Anlamadıkları bir şey var, biz artık bu oyunlara boyun eğmiyoruz. Eskiden uzaktan ses gelince kervan duruyordu, şimdi ne sesi gelirse gelsin, kervan yolunda cesaretle ilerliyor' dedi.
Erdoğan, AK Parti Genel Merkezi'nde düzenlenen Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, 14 Ağustos Dünya Rabia günü nedeniyle çeşitli ülkelerde etkinlikler düzenlendiğini söyledi.
Rabia'nın iki anlamı bulunduğunu ifade eden Erdoğan, 'Biri Mısır'da Rabia. Bir Türkiye'de Rabia. Türkiye'deki Rabia'da tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlettir. Bunu bir defa bu şekilde yaşatacağız. Ama Mısır'da da darbeye karşı çıkanların kahramanca mücadelesinin günüdür Rabia' diye konuştu.
Mısır'da demokrasinin, masum insanların katledilmesine, insanlık dramına karşı çıkan tek ülkenin Türkiye olduğuna işaret eden Erdoğan, şöyle devam etti:
'Ama gidin, ulusal bazı medyaya bakın, uluslararası bazı medyaya bakın. Haksızca, insafsızca, temelsiz ve mesnetsiz şekilde hedef yapılan yine Türkiye. Anlamadıkları bir şey var, biz artık bu oyunlara boyun eğmiyoruz. Eskiden uzaktan ses gelince kervan duruyordu, şimdi ne sesi gelirse gelsin kervan yolunda cesaretle ilerliyor. Farkı bu. Şu gazete bunu yazmış, bu dergi şunu söylemiş, biz onlara bakmayız. Biz önce Hakk'a, sonra millete bakarız. Bizim farkımız bu."
'Yeni Türkiye'de bir arzumuz var'
Kendisini "çeşitli sıfatlarla, diktatör olmakla, otoriter olmakla, tek adam olmakla" itham edenleri vicdanlarıyla baş başa bıraktığını belirten Erdoğan, "Bu konuda onları pek de muhatap almaya gerek yok' dedi.
Bu mahalle baskısının, bu kara propagandanın etkisi altında kalanlara da kendilerine ve hadiselere gönül gözüyle bakma çağrısında bulunan Erdoğan, 'Eğer bize ve hadiselere gönül gözüyle, vicdan gözüyle bakarlarsa yanıldıklarını da anlayacaklar. İşte yeni Türkiye'nin bu yönde kendisini geliştiren, toplumsal uzlaşma zemininde buluşan bir Türkiye olması en büyük arzumuzdur ve ben bunun olacağına da inanıyorum. 77 milyonun cumhurbaşkanı olarak özlediğimiz bu toplumsal uzlaşmanın tesis edilmesi için de elimizden geleni yapacağımızın herkes tarafından bilinmesini istiyorum' diye konuştu.
"Bedel ödemek ise hiç akıllarına dahi gelmiyor"
Yeni Türkiye'de yeni muhalefet anlayışına ihtiyaç olduğunu dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:
'Yeni Türkiye'ye yeni bir muhalefet yakışır. Artık bu kaçınılmaz hale gelmiştir. Muhalefetin kendisini sorgulamaktan, kendi öz eleştirisini yapmaktan bu aşamadan sonra artık kaçışı yoktur. CHP'ye bakıyorsunuz. Çıkan sonuçtan dolayı kimi kötülüyor? Seçmeni kötülüyor. MHP'ye bakıyorsunuz, o da aynı şekilde çıkan sonuçtan dolayı seçmeni aşağılıyor. Bunlara akıl hocalığı yapan Pensilvanya dahi çıkan sonuçtan dolayı milleti tahkir ediyor, onlara da bedduayı sallıyor. Özeleştiri yok, kendisine soru yöneltmek yok. 'Acaba nerede yanlış yaptık' diye sormak yok. Anlamaya çalışmak yok. Ortaya çıkan manzaradan dolayı bedel ödemek ise hiç akıllarına dahi gelmiyor.
Böyle bir anlayış, Türkiye'de 77 milyon ile asla buluşamadı. Bugün buluşamıyor. Yarın da buluşamaz. Bu açık ve net ortada. Bir kısmı sahillere sıkışıp kalır. Bir kısmı doğuda belli illere sıkışıp kalır, oradan çıkamazlar. Kutuplaştırarak, gerginlik üreterek o bölgeleri bir müddet ellerinde tutarlar ama bir süre sonra artık elde oralar da kalmaz. Onun için ben teşkilatıma şunu özellikle söylüyorum. Bakın bundan sonraki süreçte o hani 14'ün altında veya 15'in altında olduğumuz yerler var ya, eksiklerimizi süratle gidererek inşallah oralarda da AK Parti'yi birinci parti haline getirmek bizim bir numaralı hedefimiz olacak.'
'Hakaretle muhalefet olmaz ve olmuyor'
Yeni bir muhalefet anlayışının hem Türkiye'nin hem demokrasinin acil ihtiyacı olduğuna dikkati çeken Erdoğan, 'Hakaretle muhalefet olmaz ve olmuyor. İftirayla, yalanla, siyasetin seviyesini ayaklar altına düşürerek muhalefet olmaz ve olmuyor. Muhalefet partilerinin yönetimleri hem 30 Mart'ta hem 10 Ağustos'ta ortaya çıkan hezimeti görmek Türkiye adına, demokrasi adına, millet adına adımları atmak zorundadır' dedi
"Ortak aday çıkardılar ki şamarı o yesin"
Muhalefetin kendi içinden bir aday çıkaramadığını belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Niye? Eğer kendileri aday olmuş olsa bedeli daha ağır olacaktı. Onun için oturdular, konuştular, bir ortak aday çıkardılar ki şamarı o yesin bize bir şey dokunmasın. Öyle girdiler bu işe. Şimdi öyle vasıflar sayıyorlar ki saydığınız bu vasıflar, siz genel başkanlarsınız, sizde bu vasıflar yok muydu? Sizde bu vasıflar olduğuna göre siz aday olsaydınız. Onun için kendilerini dışta tuttular. Ortaya güya bu vasıfta olan bir aday sürdüler ve milletten tokadı o yesin. O da en sonunda ne demek zorunda kaldı? 'Ben artık söyleyeceklerimi söyledim. Laf bitti' dedi.'
Erdoğan, başta CHP ve MHP olmak üzere muhalefet partilerine gönül vermiş tüm vatandaşların yeni Türkiye'ye yaraşan bir temsili ziyadesiyle hak ettiklerine yürekten inandığını söyledi.
'Asgari 15, azami 45 gün içerisinde toplanması gerektiği için"
Pazartesi günü, MKYK Toplantısı yaptıklarını anımsatan Erdoğan, başta seçim olmak üzere gündemdeki çok önemli konuları değerlendirdiklerini, istişare ettiklerini, önemli kararlar aldıklarını anlattı.
AK Parti'nin Olağanüstü Genel Kurulunu, 27 Ağustos'ta yapacaklarını belirten Erdoğan, 'Asgari 15 gün, azami 45 gün içerisinde olağanüstü genel kurulun toplanması gerektiği için burada biz, bu tarihi tercih ettik ve adımımızı da attık. Bu genel kurulda, genel başkanlık görevini delegelere inşallah teslim edeceğim. Onlar da bu görevi aramızdan bir arkadaşımıza tebliğ edecekler' diye konuştu.
'13 yıl boyunca sözlerimin arkasında durdum"
AK Parti'nin kurulduğu gün olan 14 Ağustos 2001'de yaptığı bir konuşmayı hatırlatan Erdoğan, çok önemli bir konuyu, iki kez üst üste vurguladığını belirterek, şöyle devam etti:
'O günkü konuşmayı alıp okuyanlar benim o vurgularımı göreceklerdir. Daha ilk gün daha ilk adımı atarken, hem partimizin kurucularına hem oradaki misafirlere hem de aziz milletimize şunu söyledim: 'Bugün önemli bir gün, Türk siyaset tarihine lider oligarşisinin çöktüğü gün olarak, tekelci bir anlayışa dayanan liderlik yerine kollektif aklın temsilcisi olan bir liderlik anlayışının yerleştiği gün olarak geçecek.' Bu sözlerimden birkaç dakika sonra yine aynı vurguyu yaptım ve dedim ki: 'Kurmuş olduğumuz bu siyasi partide asla bir lider diktatoryası oluşmayacaktır. Lider, katılımı ve kollektif düşünmeyi esas alan ve sonucuna uyan bir liderlik anlayışı içinde hareket edecektir.' Bu sözleri bundan tam 13 yıl önce yola çıkarken söylemiştim. 13 yıl boyunca bu sözlerimin tam manasıyla arkasında durduğumu düşünüyor ve buna inanıyorum."
Katılım, istişare ve ortak akıl başlıklarının önemine işaret eden Erdoğan, "Hele hele bizim için önemli olan bir şey var ki o çok çok önemli bütün işlerimizde 'istişare ediniz' ilkesi, prensibi bizim için anlamlıdır ve biz buna inanırız. Partimizin ve hükümetimizin her adımına bu hakim olmuştur. Bunu hakim kılmaya çalışmışızdır' dedi.
Erdoğan, kulislerin istikamet çizdiği değil, ilkelerin ve istişare kurallarının istikamet çizdiği bir parti olduklarını belirterek, "Bu tür hareketleri hazmedemeyenler boş durmaz. Şeytan böyle dönemlerde devreye girer. Onun için de 'Bu birliği, bu beraberliği nasıl bozarız'... Onun için elinden gelen bütün gayreti gösterir. İşte bu tuzağı bozmak, bizim birliğimizde yatar. O birliktir, bu tuzağı bozacak olan" dedi.
AK Parti Genel Merkezinde düzenlenen Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Erdoğan, "Türkiye'nin, belki de dünyada, katılım, istişare ve ortak akıl mekanizmalarını ne kadar verimli, ne kadar samimi çalıştıran bir başka siyasi hareket bilmiyorum ama öyle bizim gibi olanını pek görmedim" ifadesini kullandı.
Başbakan ve Genel Başkan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
"Bakanlar kurulumuz, Meclis grubumuz, MKYK ve MYK, genişletilmiş il başkanları toplantılarımız ve daha nice platform, kararlarımızı istişare ile almamızı sağlamıştır. Cumhurbaşkanlığı adaylığım açıklanmadan önce biliyorsunuz, çok yoğun, çok yaygın istişareler yaptık. Şu anda da partimizin yeniden şekilleneceği bu süreci her kademede istişare yaparak belirliyoruz. İşte pazartesi günü MKYK toplantımızda partimizin geleceğini istişare ettik ve arkadaşlarımızın gelecekle ilgili genel başkanlık konusunda ne düşündüğünü yine arkadaşlarımızdan aldık. Aynen bugün de yine genişletilmiş il başkanları toplantımızda, toplantıya katılan kardeşlerimizden aynı şekilde kanaatlerini alacağız. Yine bu akşam inşallah partimizin kuruluş yıldönümü resepsiyonundan sonra da milletvekillerimizle bir araya gelecek ve milletvekillerimizin de... Yarın düşünüyorduk fakat yarını boşa çıkaralım istedik. Onun için bu akşam resepsiyondan sonra tüm milletvekillerimizle, aynı zamanda Genel Merkez Kadın Kollarımızla, Genel Merkez Gençlik Kollarımızın Yönetim Kurullarıyla bir araya gelerek, onların da kanaatlerini alacağız ve böylece inşallah genel kurulumuza giderken bu konuda tercihin hangi istikamette olduğunu öğrenip, ona göre de adımımızı atalım istiyoruz. Ortak akıl ne diyorsa, Allah'ın izniyle bizler de ona tabi olacağız."
Gerek bu kürsüde, gerek başka kürsü ve ortamlarda, partilerindeki değişime ilişkin ilkelerini ve düşüncelerini defalarca ifade ettiklerini anımsatan Erdoğan, "Biz kulislerin istikamet çizdiği değil, ilkelerin ve istişare kurallarının istikamet çizdiği bir partiyiz" diye konuştu.
"Hırs bizden uzak olsun"
Erdoğan, uzun süredir çok zorlu bir imtihan sürecinden geçtiklerini dile getirerek, "Bu tür hareketleri hazmedemeyenler boş durmaz. Şeytan böyle dönemlerde devreye girer. Onun için de 'Bu birliği, bu beraberliği nasıl bozarız'... Onun için elinden gelen bütün gayreti gösterir. İşte bu tuzağı bozmak, bizim birliğimizde yatar. O birliktir, bu tuzağı bozacak olan" değerlendirmesinde bulundu.
Genel Başkan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Onun için bizler şu veya bu şekilde istişarenin neticesine değil de nefsimizin vereceği karara uyacak olursak, partimizin bu birliğini, bütünlüğünü zedelemiş oluruz. Buna yazık olur. Buraya durup dururken gelmedik, büyük emeklerle geldik. Dolayısıyla bunu aynı şekilde devam ettirmemiz gerekir. Önümüzdeki iki haftalık süreçte bu imtihanın yoğunluğu daha da artacak. Gerek bu salonda, gerek bu salonun dışında, teşkilatımızın içinde ya da dışında hiçbir gönüldaşımızın, hiçbir yol arkadaşımızın, içinden geçtiğimiz imtihandan başarısızlıkla çıkacağına inanmıyorum. Açıkçası inanmak dahi istemiyorum. Hırs bizden uzak olsun. Makam tutkusu, rütbe sevdası, bencillik bizden hep uzak oldu, hep uzak olacak. Sinsilik, ayak oyunları, tuzaklar, tehditler bu partiye bugüne kadar sirayet etmedi, edemedi. İnşallah bundan sonra da sirayet etmesin, inşallah etki etmesin. Hele hele bizimle yakından uzaktan alakası olmayan veya dolaylı alakası olan, onların aynı şekilde partimizin içinde kendilerine yönelik bazı uzantılar arayıp bularak, oradan böyle bir görevi üstlenecek kişiler bulmaya çalışmalarına, değerli arkadaşlarım, fırsat vermeyelim. Sizlerin de tüm teşkilatımızın da benimle aynı hassasiyeti paylaştığını biliyorum."
"Bu tuzağa düşmeyelim"
AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, "13 yıldır her gün 'AK Parti'de çatlak oluşacak' diye el ovuşturanları biliyorsunuz değil mi? Bunu hep duyduk, duyuyorsunuz. AK Parti'nin içine fitne ve nifak sokmak için fırsat kollayanların olduğunu biliyorsunuz, değil mi?" ifadelerini kullanarak, şunları söyledi:
"Çok ilginçtir, hani zaman zaman bizden ayrılanlar oldu ya. Bu ayrılanları belli yerlere çağırmak suretiyle onlara 'Ya sen orada daha niye duruyorsun? Zaten bu partinin kapatılması yakın. Yakında kapatılacak. Ayrıl, kurtul'... Hatta bazılarına 'Belki Cumhurbaşkanlığı sana düşer' denilenler bile oldu. O gaza gelenler oldu. Ayrılıp gittiler. Onları sevindirenler, hatta onlara umut verenler, bu davaya, bu harekete, bu partiye, inanın bundan sonraki süreçte de bu oyuna düşenler, bu davaya, bu harekete haksızlık etmiş olurlar."
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "11 Ağustos sabahından itibaren bu ülkede muhalefetin hezimetinin konuşulması bekleniyordu. Ama birileri sadece AK Parti'nin geleceğinin tartışılmasını istedi ve bu yönde gayretle devam ediyorlar" ifadesini kullandı.
Erdoğan, "Yani gelin şu 10 Ağustos'un bir heyecanını, bir mutluluğunu yaşayalım. Yani bunu yaşatmamak için elinden gelen gayreti gösterenler var ve bu tuzağa düşenler de var. Arkadaşlar bu tuzağa düşmeyelim. Bak onun için de biz '28'ine kadar Meclis oturumlarına ara verilsin, 28'inden sonra inşallah kalınan yerden yola devam edilsin' dedik. Onun için de Meclis şu anda kapatılmış oldu" dedi.
"Makam ve mevki hırsı yoksulun ekmeğini azaltır"
Erdoğan, "AK Parti'nin yalpalamasını bekleyenleri sevindirmeyelim, Allah için sevindirmeyelim. AK Parti bu milletin umududur ve bu milletin umudu olarak kurulmuştur" diyerek, hareketin 13 yıl boyunca "milletin ve ümmetin umudunu" nitelediğini koruduğunu ifade etti.
Telefonlarda ağlayarak bu ifadeleri kullanan liderleri dinlediğini aktaran Erdoğan, sorumluluk ve mesuliyetin ne kadar ağır olduğunu bildiğini ve bunu hatırlatmayı da görev telakki ettiğini söyledi. Erdoğan, şöyle konuştu:
"Onun için bu süreci zedeleyen, yaralayan, bu umudu zayıflatan, ülkeye, millete, bu aziz ümmete ve tarihe çok büyük haksızlık etmiş olur. Altını çizerek ifade ediyorum, bu sözlerimle asla hiç kimseyi itham etmiyor, hiç kimseyi işaret etmiyorum. Çünkü bizim içimizde bu sözlerimin hilafına davranacak hiç kimse yoktur, ben böyle inanıyorum.
Partimiz, birilerine genel başkanlık koltuğu vermek, cumhurbaşkanlığı, başbakanlık, bakanlık, milletvekili koltuğu vermek için kurulmuş bir parti değildir. Bu parti, çocukların gözündeki umut ışığını çoğaltmak, yoksulun sofrasındaki ekmeği büyütmek, mazlumun yüreğindeki umudu alevlendirmek, Türkiye Cumhuriyeti'nin bayrağını, itibarını yüceltmek için kurulmuş bir partidir. Makam ve mevki hırsı, işte o çocukların gözündeki parıltıyı söndürür. Makam ve mevki hırsı, yoksulun ekmeğini azaltır. Rütbeler için çekişme, mazlumun yüreğindeki umut alevini köreltir. Biz bunu yapacak, buna fırsat tanıyacak, buna zemin hazırlayacak bir kadro asla değiliz."
"Kimin ne söyleyeceği varsa istişare kurullarımızda özgürce ifade eder"
10 Ağustos akşamı kazanılan zaferden dolayı Gazze'deki çocukların sevinç çığlığı atmasının, omuzlardaki sorumluluğu ağırlaştırdığını vurgulayan Erdoğan, masum çocukların sevinç çığlığını susturmanın da tarihe, ecdada ve AK Parti'nin köklü davasına apaçık ihanet olacağını söyledi. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Buradan da açık açık söylüyorum, bizim bu kadromuz karnından konuşan bir kadro değildir ve olmayacaktır. Bizim bu kadromuz medya üzerinden irtibat kuran bir kadro değildir ve olmayacaktır. Kulisler, ayak oyunları, eski Türkiye'ye ait siyasi çalımlar bu kadronun, bu duvarların, bu hareketin dışındadır. Kimin ne söyleyeceği varsa çıkar, istişare kurullarımızda özgürce bunu ifade eder. Bunun ötesinin hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. İnanın hiçbir zaman da olmayacaktır. Her bir arkadaşımızın önümüzdeki iki haftayı da bu hassasiyet ve sorumluluk bilinciyle idrak edeceğini biliyorum. Fitnecilerin tuzağına düşmeden, medyanın iştihasına kapılmadan, hasımlarımızı sevindirmeden, Türkiye, millet adına, tüm mazlumlar adına bu süreci inşallah başarıyla tamama erdireceğiz. Bir tek arkadaşımızı dahi üzmeden kırmadan, bize umut bağlayanları hayal kırıklığına uğratmadan, fitnecileri sevindirmeden bu süreçten çıkacağız."
"Üç dönem kuralı, bir kişinin siyasi yaşamının bitmesi değildir"
AK Parti kurulurken, "üç dönem kuralı"nın 13 yıl önce, istişareyle koyulduğuna, istişare neticesinde ortaya çıkan bu kuralın oylanarak kabul gördüğüne dikkati çeken Erdoğan, halka böyle gidildiğini kaydetti. AK Parti'nin "bir farkın partisi" olarak kurulduğunu, "üç dönem kuralı"nın da bu farkın en güzel simgelerinden biri olduğunu ifade eden Erdoğan, şu değerlendirmeleri yaptı:
"Şahsen bu önemli ilkenin sarsılmadan uygulanması taraftarıyım. Bütün istişarelerimizde bu kuralın muhafaza edilmesi ve uygulanması yönünde ittifak oluştuğunu da biliyorum. Üç dönem kuralı, bir kişinin siyasi yaşamının bitmesi değildir. Üç dönem kuralı, sadece parlamentoya girişle alakalı, üç dönem arka arkaya görev yapmışsa bir dönem ara verip, ondan sonra tekrar parlamentoya girebilme şartını getiren bir anlayıştır. Partinin kurallarında yine görev yapabilirsin, çeşitli STK'larımızda görev yapabilirsin, konferanslar, partinin görevleri her yerde yapabilirsin. Bu siyaset değil mi? Bu da siyaset. Biz siyasi hayatımızı sadece parlamento içinde milletvekili olarak mı görüyoruz? Eğer milletvekili olarak görüyorsak bu çok büyük bir hırstır. Bir defa bunu frenlememiz lazım. Bir de, arkadan genç kuşaklar geliyor, biz bu genç kuşaklara zemin hazırlamamız lazım. Onlar da gelsinler bu parlamentonun içinde yerini alsınlar."
Seçilme yaşının 30'dan 25'e indirilmesine AK Parti dışındaki tüm partilerin karşı çıktığını söyleyen Erdoğan, "Hele hele MHP'den bir tanesi, güya da profesör, diplomaside bunlara sözde profesör denir, iki yanına iki tane genç aldı, o gençlere ben şaştım. Ne diyor, 'Biz parlamentoyu çoluk çocukla mı dolduracağız'. Ben MHP'ye gönül veren gençlerimize şaşıyorum. Siz bu parlamentoya layık değil misiniz? Sizi bu parlamentoya layık görmeyenlerle, siz nasıl beraber yürüyorsunuz? Ey profesör, sen nasıl bir profesörsün ki güya genç nesillere hocalık yapıyorsun ama senin hocalık yaptığın bu gençleri şu parlamentoya layık görmüyorsun. Sen ne biçim hocasın" ifadelerini kullandı.
"Seçilmek zor değil, zor olan seçmektir"
Yeni yasama yılında AK Parti'nin, batıda olduğu gibi seçme ve seçilme yaşını 18'e indirmesini istediğini dile getiren Erdoğan, aralarında Almanya, Hollanda, Finlandiya'nın da bulunduğu AB üyesi 15 ülkede seçme ve seçilme yaşının 18 olduğuna vurgu yaptı. Erdoğan, "Buralarda oluyor, bunların genci parlamentoya layık da, benim Ahmedim, Mehmedim, Hasanım, Hüseyinim niye bu parlamentoya layık değil? Kaldı ki biz 21 yaşında, bir karanlık çağı kapatan, bir aydınlık çağı açan Fatih'in torunlarıyız, bizim bir farkımız var" diye konuştu.
Erdoğan, bu adımın atılmasıyla gençlerin, "Ben de bu ülkede oy kullanabilirim, ülkemin mukadderatı üzerinde artık benim de bir düşüncem olacak" diyeceğini vurguladı. Erdoğan "AK Parti yeni yasama yılında gençlerimizin önünü açarak, ben de bu parlamentoda oy kullanabilirim, benim de bir düşüncem olacak demeli. İşte Avrupa'da bir ülke. Avusturya. Ahmet bey de burada. Dışişleri Bakanı 27 yaşında. Sabah kendisiyle dertleştik. Ondan önce de devlet başkanının özel sekreteri. Bu makamlara gelebiliyor. Biz de bu sıkıntı niye? İşte bunu aşmamız lazım" dedi. Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
"Burada, yöneticiler ve devlet olarak sorumluluktan kaçamayız. Gençliğimizi daha iyi yetiştireceğiz, onların kalifikasyonunu daha da artıracağız ve inşallah onları parlamentoda, devletin önemli kademelerinde göreceğiz. Şunu da unutmayın, seçilmek zor değil. Zor olan seçmektir. Seçmede 18 yaşı söylüyorsun, 'Evet' diyorsun, seçilmeye gelince 18 yaşa 'Hayır' diyorsun. Bu olmaz. İnşallah ben bunu da partimizin halledeceğine inanıyorum. İnşallah yeni oluşacak yönetimin tasarrufunda bu konu da olacaktır. Yola çıkarken koyduğumuz, çok önemli, üç dönem meselesi inşallah bu ilkenin çiğnenmeden yürüyeceğine inanıyorum. Siyasetin bu sayede genç ve dinamik kalacağına gönülden inanıyorum."
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, paralel yapıya ilişkin, "Türkiye Cumhuriyeti'nin 12. cumhurbaşkanlığı görevini devraldığımda da Anayasa, yasalar ve demokrasi çerçevesinde, şahsen bu mücadeleyi kararlılıkla sürdüreceğim" dedi.
Erdoğan, AK Parti Genel Merkezinde düzenlenen Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, paralel yapıyla mücadelenin önemli olduğunu ifade etti.
"Net olmayı seven birisiyim ve sosyal medyadan da konuşmuyorum, tweet, mivit de pek sevmem, hoşlanmam" diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bunların bu toplumda neler meydana getirdiğini görüyorsunuz. Facebook olayının neler getirdiğini biliyorsunuz. Bunları da ben şuna benzetiyorum: Doktorun elindeki neşterle, katilin elindeki bıçağa benzetiyorum. Şu anda hepsi bunların birbirine karıştı. Birbirine karıştığı için de bunlar hayat kurtarmıyor, bunlar hayat söndürüyor. Ailelerin ne hale geldiğini görüyorsunuz. Gençliğimizin tinerde, şunda, bunda, uyuşturucuda nereye geldiğini görüyorsunuz. Bunların sosyal medya ile nasıl bir uyum içerisinde yürüdüğünü görmemiz lazım. Onun için de muhafazakar bir toplum idealini paylaşan, muhafazakar aileler idealini paylaşan bir AK Parti olarak, hassasiyetimizin çok daha fazla olduğuna inanıyorum."
30 Mart seçimlerine gidilirken "Pensilvanya" dediklerinde meydanların coştuğunu hatırlatan Erdoğan, "Bize karşı oluşturulmuş ittifakı biliyorsunuz, gördünüz. Millet, 30 Mart'ta en çok da paralel ihanet çetesiyle mücadele konusunda bize destek oldu, yetki verdi, görev yükledi" dedi.
10 Ağustos seçim sürecinde, millete, "paralel ihanet çetesiyle mücadelenin devam edeceği" sözünü verdiklerini belirten Erdoğan, 10 Ağustos'ta alınan oylarda verilen bu sözün de ağırlığının olduğunu söyledi.
"Üzerimize mertçe gelmediler"
"AK Parti'nin, 27 Ağustos'taki genel kuruldan sonra da paralel ihanet çetesiyle mücadelesinin aynı kararlılıkla sürdürmesi millete verilmiş bir sözdür, vaattir" diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Genel başkanlık ve başbakanlık makamına gelecek arkadaşımızın da ulusal güvenliğimizi tehdit eden bu yapıya, hiçbir şekilde müsamaha göstermemesi hem bizim hem de milletimizin beklentisidir. Kaldı ki Milli Güvenlik Kurulunda da bununla ilgili kararımızı aldık, artık bu bizim resmi kayıtlarımıza da farklı şekilde, kod adıyla girmiştir ve ulusal güvenliğimizi tehdit eden bir yapıdır bu. Bu paralel ihanet çetesi bizzat şahsıma saldırdı, aileme alçakça saldırdı, çalışma arkadaşlarıma, yol arkadaşlarıma insafsızca saldırdı ve şu anda elimize geçen yeni bulgular, belgeler var. Bütün bakan arkadaşlarımızı kriptolu telefonlardan dinlediler. Özel toplantılar dinlendi ve şimdi ulaşıldı bunlara. Artık bunlar yakalandı. Ne kadar kaçırmaya gayret ettilerse de yine yakalandılar. Şimdi işin diğer safhalarına geçiyoruz, geçeceğiz. Bu bir ihanet şebekesi. Bunun sağa, sola saptırılacak yanı yok. Şu anda Pensilvanya'da yaptığı açıklamalarda kendi kitlesine ne diyor? 'Dünya malını, zevkini, hırsı, tamahı, terk etme' çağrısında bulunuyor bu zat."
MİT'ten başbakana, sivil toplum kuruluşlarından cumhurbaşkanına kadar herkesin şantajla diz çöktürülmek istendiğini ve her tarafın dinlendiğini ifade eden Erdoğan, "Hizmet, fedakarlık, cefakarlık dediler, saf, temiz bir kitleyi hem maddi, hem manevi iliklerine kadar sömürdüler. Oradan devşirdikleri gücü, ülkenin ve milletin aleyhine kullanmak istediler. Üzerimize mertçe gelmediler, sinsice, gizlice, gözetleyerek, izleyerek, montajlar yaparak, takip ederek, kaydederek, yani en alçakça metotlarla bizi sindirmek istediler" ifadesini kullandı.
"İnsan bir kere ölür"
"İçimizde ya da dışımızda bu alçaklığı önemsemeyenler olabilir, Recep Tayyip Erdoğan'a karşı şahsi kini olup, bu yapılanları görmezden gelenler olabilir, 'düşmanımın düşmanı dostumdur' deyip bu ihanet çetesine hala sempatiyle bakanlar olabilir, yanında, yöresinde bunları tutanlar, bunlara kucak açanlar, bunlara imkan temin edenler, bunlarla irtibatını sürdürenler olabilir" diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Paralel ihanet çetesinin hedefi Recep Tayyip Erdoğan, onun ailesi, çalışma arkadaşları, yol arkadaşları değildir. Bu çetenin hedefi istiklalimizdir, bayrağımızdır, vatanımızdır, milletimizdir, bunun böyle bilinmesi lazım. Eğer hala bunu göremeyenler varsa, gözlerindeki ve kalplerindeki mührün açılması için ben Rabbime dua ediyorum. Ama bunu gördüğü halde şahsi ikbali için ihanete göz yumanlar varsa onları da sizin ve milletimizin takdirine havale ediyorum. Basit hesaplarla bu mücadeleden asla geri durulamaz. 'Efendim böyle bir şey yaparsak acaba yargıda başımıza bir şey gelir mi?' Ya bir kere ölür bir insan. Her gün ölmenin ne anlamı var?
Çok açık, net, 30 Mart'ta bize nasıl saldırdıklarını gördünüz. Bu yenilir, yutulur bir şey miydi? Kimlerle, nasıl kumpasa girdiklerini gördünüz. AK Parti'nin karşısında kim güçlüyse, onlarla iş tuttular. Eğer CHP güçlüyse CHP ile tuttular, MHP güçlüyse MHP ile tuttular, BDP güçlüyse BDP ile tuttular. Bunların ilkesi falan yok. Bunlar kıbleyi, mıbleyi her şeyi kaybettiler. Bir oluşumun bir ilkesi olur, kuralları olur. Bunların böyle bir şeyi yok, her şey ortada. Bunları anlatmama gerek var mı kardeşlerim? Bunları siz yaşadınız zaten. Özellikle belediye başkanı arkadaşlarım, o seçimlerde bunları bizzat yaşadılar. Sizinle dün kol kola olanlar, sizinle beraber el ele olanların nasıl sattıklarını gördünüz, yaşadınız. Nasıl karşınızda kampanyalar kurduklarını gördünüz, iftiralar attıklarını yaşadınız, gördünüz. Bütün bunları yaşadıktan sonra biz hala kalkıp da bunun hesabını sormayacak mıyız? Hukuk içerisinde, yasalar içerisinde bunun hesabını sormayacak mıyız?"
"Manda ve himayeye boyun eğmektir"
Milletin, Pensilvanya'nın ve onun ihanet çetesinin gerçek yüzünü gördüğünü dile getiren Erdoğan, milletin kendilerine, bu ihanet çetesiyle mücadele talimatı verdiğini söyledi. Erdoğan, "Türkiye Cumhuriyeti'nin 12. cumhurbaşkanlığı görevini devraldığımda da Anayasa, yasalar ve demokrasi çerçevesinde, şahsen bu mücadeleyi kararlılıkla sürdüreceğim. Gözümün arkada kalmayacağını biliyorum. AK Parti'nin ve hükümetin ihanete boyun eğmeyeceğini, göz yummayacağını, müsamaha göstermeyeceğini biliyor, bunu gönül rahatlığı içinde söylüyorum" diye konuştu.
"Bu ihanete boyun eğmek, inanın 91 yıl önce kapımızda bekleyen manda ve himayeye boyun eğmektir" ifadesini kullanan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Kim bunların arkasına takılırsa, milletin iradesi karşısında hezimete uğrar. Aileleri çökerttiler. Aileleri birbirinden ayırdılar. Kim bunlara kol, kanat gerer, korur ve kollarsa milletten gereken cevabı alır. Balkon konuşmamızda da ifade ettim, paralel yapının tabanında saf, temiz, ihlaslı kardeşlerimiz var, dostlarımız var, ailece görüştüğümüz arkadaşlarımız, kardeşlerimiz var. Pensilvanya'dan yapılan açıklamalarla, paralel yapının medyasıyla bu kardeşlerimiz sanal bir atmosferde itaatkar tutulmaya çalışılıyor. Hala medyaları, 'şu anda milli iradeyi inkıraza uğratırız.'
Şimdi şunun hesabını yapıyorlar; '15'inden sonra istifa etmek zorundadır.' Git, işine bak ya. Bunlar kılavuzu falan kaybettikleri için ne yapacaklarını bilmiyorlar. Geçen akşam eski Yargıtay başkanlarından bir tanesi çıkmış o da akıllar veriyor. Sen çok akıllar verdin bu ülkede. Senin verdiğin akılların hiçbirisi tutmadı. Artık bunlar da tabii maalesef farklı bir şekilde gerileme de başladı. Bunlar bir zaman partinin genel başkanlığından benim çekilmemi istiyorlardı. Güya Yargıtay başkanı. Bunun için de birçok adımlar attılar, tabii hiçbiri tutmadı. Şimdi de bunların kılavuzları bunlar oldu. Ve bunun için kendilerine göre bazı adımlar atıp acaba nasıl ön keseriz."
CHP'nin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına başvuruda bulunduğunu anımsatan Erdoğan, "CHP'nin hali de bu. Bu ülkede hizmet diye bir dertleri yok. Ya Anayasa'nın kapısında karargah kurmuşlar oradalar, ya Yargıtay'ın kapısına karargah kurmuş oradalar. 'Acaba buralardan ne netice elde edebiliriz?' Sen milletten netice almadığın sürece buralardan netice alamazsın. Millet sana neticeyi verir, milli irade verir" dedi.
"Teyo pehlivan gibi doymuyorlar"
Erdoğan, "İşte buyurun, yerel seçimlerde de Ankara'da seçimi kaybettiler. Aynen bunlar da Teyo pehlivan gibi doymuyorlar. En sonunda Anayasa Mahkemesine bile götürdüler işi. Bu işin en son gideceği merci bellidir, Yüksek Seçim Kurulu. Yüksek Seçim Kurulu kararını açıklamış, Anayasa Mahkemesi. Yok olmadı, 'Biz icabında AİHM'ye gideceğiz.' Bu işin güzergahını da onu da bilmiyorlar. Mantık bu. Hep kafaları bulandırmak" diye konuştu.
Yollarına aynı kararlılıkla devam edeceklerini ifade eden Erdoğan, "İnşallah bu akşam milletvekillerimizle de beraber olacağız. İnşallah Genel Kurulumuzda bir araya geleceğiz. Orada sizlerle siyasi çatımızın altında bir muhabbetimiz olacak" dedi.
Bunun, kendisinin son Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı olduğuna işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Rabbim bu birlikteliğinizi, bu beraberliğinizi daim kılsın. İnşallah 27'sinde seçilecek genel başkanımızla birlikte, başbakanımızla birlikte yeni süreci çok daha farklı bir heyecanla sürdüreceğinize inanıyorum. 2015 seçimleri için biliyorsunuz, daha önce bir şeyler söylemiştim. 'Cumhurbaşkanlığı seçimi, inşallah 2015 seçimlerinin işaret fişeği olacaktır' demiştim. Burada bizim çıtamızın asgari şu olması lazım; yeni anayasayı kurabilecek, yeni anayasayı tesis edebilecek bir parlamento çoğunluğuna biz sahip olmalıyız, bu inançla çalışmalıyız, bu inançla gayret etmeliyiz. Onun için de buradan taviz vereceğinize asla ben de inanmıyorum.
Zaten süratle, yoğun bir şekilde inanıyorum ki yeni genel başkanımızla birlikte beldeler, ilçeler, iller; bütün bu seçimler inşallah 2015 seçimlerine kadar bitecek ve 2015 seçimlerinden sonra da yol haritamızı böyle çizmiştik, büyük kongre, 2015 seçimlerinden sonra olağan büyük kongre yapılacaktır. Buralardan da çok daha güçlü bir şekilde hücreler tazelenmiş olarak teşkilatımız çıkacaktır. Kadın Kollarımız, Gençlik Kollarımız aynı şekilde çok daha güçlü bir şekilde çıkacaktır. Bu performansınızı devam ettireceğinizden hiç şüphem yok."
Çözüm süreciyle farklı bir yoğunluğa girdiklerini dile getiren Erdoğan, çözüm sürecinin 81 vilayette hakikaten yaşanır hale gelmesini sağlamada teşkilatın çok büyük fonksiyonlarının olacağına inandığını bildirdi.
Erdoğan, konuşmasını, "Bu bakımdan şimdilik her birinizi Allah'a emanet ediyorum. AK Parti'nin 13. kuruluş yıl dönümü mübarek olsun diyorum. 14 Ağustos Rabia Günü, Mısırlı kardeşlerimiz için ferahlığa vesile olsun, şehitlerimiz için, Mısır'da olsun, Türkiye'de olsun, rahmet diliyorum, tüm dünyada rahmet diliyorum. Bir kez daha 10 Ağustos seçiminin ülkemiz, milletimiz, demokrasimiz için hayırlı olmasını diliyor, sizlere de katkılarınız için tekrar teşekkür ediyorum. Son kez katıldığım Genişletilmiş İl Başkanları İstişare Toplantısı'nın da hayırlara vesile olmasını özellikle diliyor, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Sağ olun, var olun, yeniden görüşünceye kadar Allah'a emanet olun" ifadeleriyle tamamladı.
AA