Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, CNN International'dan Becky Anderson'a verdiği mülakatta, darbe girişimiyle ilgili soruları cevapladı.
15 Temmuz'da ailesiyle birlikte 5 günlük tatil için Marmaris’te olduğunu hatırlatan Erdoğan, Marmaris’te kendilerine ayrılmış bir evde kaldıklarını belirterek, şunları söyledi:
"O gün akşam 20.00 gibi bir haber aldık, dediler ki 'böyle böyle Türkiye genelinde İstanbul, Ankara gibi bazı gelişmeler var, bir hareketlilik var'. Yola çıktıktan sonra da yanımda eşim var, damadım var, torunlarım var. Fakat hareket etmeden önce 'kameraları davet edeyim' dedim, medyayı davet ettim. Medyayı davet ederek medyayla Türkiye’ye seslendim. Fakat Türkiye’ye seslendiğimde de medyanın bu yayınları, yani ulusal yayınlar verilmedi. Verilmeyince, bu defa orada da bir B planına geçmek zorunda kaldık, ne yaptık? Cep telefonlarıyla bu defa bazı televizyon kanallarıyla, haber kanallarıyla irtibatlar kurduk. Onlar vasıtasıyla tüm halkı Türkiye genelinde sokağa davet ettim, meydanlara davet ettim. Ve meydanlara davet ettiğimde de hemen aldığım ilk tepkiler, 'vatandaş artık meydanlara dökülüyor' dediler. Bu tabii çok önemliydi, çünkü bu darbecilerin anlayacağı tek dil karşı darbeydi, karşı darbeleri de en iyi millet yapar ve bizim milletimiz de bunu başardı."
"Yalan yanlış haberlerle, dezenformasyonla vatandaş aldatılmakta"
Darbe gecesi CNN Türk ile "facetime" uygulaması üzerinden bağlandığının hatırlatılması üzerine Erdoğan, "Evet, ilk önce ona bağlandım" yanıtını verdi.
Bu durumda bir ironi olup olmadığını sorulması üzerine ise Erdoğan şu cevabı verdi:
"Hayır, şimdi o zaten her zaman için bizim özgür basın veyahut da özele ait olan medya noktasındaki kararlılığımız, 14 yıllık iktidarımız döneminde de vardı ve her zaman biz önlerini açtık. Gerekli olan birçok destekleri verdik ve o akşam CNN’den böyle bir talep gelince, önce zaten yaptığım 4 görüşmenin 4’ü de özel, bir CNN’le görüşme yaptım, ardından A Haber’le bir görüşme yaptım, ardından NTV ile bir görüşme yaptım, ardından da TGRT ile bir görüşme, onunla ülke geneline bu haberi verme imkanını buldum."
"Dezenformasyonla vatandaş aldatılmaktadır"
Basın özgürlüğü konusunda bugüne hiçbir sorunu olmadığını ifade eden Erdoğan şöyle devam etti:
"Eğer özgür basın konusunda birileri Türkiye’de basın hala özgür değil diyorsa, şu anda Türkiye’de bakın bir darbe olmuştur ve bu darbenin yanlıları olanlar vardır. Bir de bu darbenin karşısında olan medya vardır. Şimdi soruyorum, "Bu darbeyi destekleyen basına karşı bu ülkede yargının atacağı herhangi bir adım yok mu? Var. Neden? Çünkü biz eğer bu darbeyi bastıracaksak, bu darbenin yanlısı olanları bu noktada bir defa gerekli olan yere oturtmamız lazım. Çünkü yalan yanlış haberlerle, dezenformasyonla bir defa vatandaş, halk aldatılmaktadır.
Ama bir taraftan da darbenin karşısında olan, bakın şu anda 208 insan ölmüştür ve bunların çoğu sivil. Bin 500 yaralı var. Bunların içerisinde 150’yi aşkın ağır yaralı var. Şimdi bütün bunlarla beraber bir anda yukarıdan askerin bombaladığı polisin Özel Harekat Merkezi var. 47 kişi sadece orada öldü."
"Hemen oradan çıkmış olmamız bizi yakalamalarını engellemiş oldu"
Cumhurbaşkanı olarak 208 insanın ölümüne seyirci kalamayacağını vurgulayan Erdoğan, "Beni bu makama getiren halk bunun hesabını yarın bana sormaz mı? Sorar. Ama şu anda halkım benim şahsıma yönelik Marmaris’te yapılan operasyon ki orada benim iki korumam şehit oldu, eğer orada ben şöyle bir 10 dakika, 15 dakika daha kalmış olsaydım bu defa beni ya orada öldüreceklerdi veya beni alıp götüreceklerdi. Fakat oradaki artık bir arkadaşlarımızla yaptığımız değerlendirmenin neticesinde hemen anında oradan hareket edip çıkmış olmamız, onların bizi yakalamasını engellemiş oldu." ifadelerini kullandı.
"An be an her şeyden haberim vardı"
An be an her şeyden haberi olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk Havalimanına inişlerini şu sözlerle anlattı:
"Tabii bir defa kuleyi ele geçirmişlerdi ve ben uçağımdan İstanbul Emniyet Müdürü arkadaşıma talimatları verdim, dedim; 'kuleyi hangi şartlarda olursa olsun bir defa bu işgalcilerden kurtaracaksınız'. Ve İstanbul Emniyeti yaptığı operasyonla kuleyi bu işgalcilerden kurtardı. Fakat tabii iletişimde ister istemez havada oluşumuz sebebiyle bazı sıkıntılar yaşanıyor.
Bu esnada ben pilota şunu söyledim, 'Bizim şu anda havada kalma müddetimiz ne kadar? 3-4 saat' bir. İki, şu anda pist karanlık çünkü karartılmış vaziyetteydi, 'sen bu karanlık piste kendi ışıklarınla inebilir misin?'İnerim, ancak pistin üzerine herhangi bir unsur koymuşlarsa bu bizim için çok tehlikelidir, riske edemem'. Dedim ki 'bizim uçağımız çok kısa mesafede rahatlıkla bir defa uçabilen ve çok kısa mesafede de durabilen bir uçak. Dolayısıyla gerekirse bu riski de göze alacaksın' dedim. Fakat bu arada biz bir taraftan da pistin aydınlatılması için kule ele geçince pistin aydınlatılması da sağlandı ve böylece biz Atatürk Havalimanına inmiş olduk."
"Havalimanında F-16 uçaklarıyla üzerinde uçuşlar yapıldı"
Havalimanına indikleri andan itibaren F-16 uçaklarıyla üzerinde çok kısa mesafede, ama ses hızının ötesinde uçuşlar yapıldığını kaydeden Cumhurbaşkanı, F-16 uçakları ses hızını aştığı zaman çıkan sesin bombalamaya benzer sesler olduğunu hatırlattı.
Havalimanında 10 binin üzerinde vatandaşın kendilerini beklediğini ifade eden Erdoğan, inip hemen vatandaşlarla orada kucaklaşma fırsatını bulduklarını dile getirdi.
"12 saatte neticeyi aldık"
Erdoğan, "İstanbul'a giderken hiç artık Türkiye'nin cumhurbaşkanı olmayacağı endişesi taşıdınız mı?" sorusuna şu sözlerle cevap verdi:
"Böyle bir şey hiç aklımdan geçmedi çünkü biz hiçbir anda arkadaşlarımla beraber böyle bir endişeye kapılmadık, böyle bir sıkıntıyı yaşamadık ve zaten açıklamalarımızı da ilk yaptığımız andan itibaren, Türkiye Cumhuriyeti Devleti iş başındadır, hükümet iş başındadır, Cumhurbaşkanı makamındadır, hiçbir endişeye mahal yoktur ve 'bu işgalcilerden de çok kısa zamanda bu işi temizleyeceğiz' dedik ve 12 saat sürdü, 12 saatte zaten neticeyi aldık."
"FETÖ en büyük darbeyi yedi"
Darbe girişimini kendinin planladığı yönündeki suçlamaların asparagas haberler olduğunu ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Böyle bir şey planlanır mı? Bu kadar sivilin ölmesine 208 insanın, bin 500 insanın yaralanmasına, tankların altına sivil vatandaşların girmesine zemin hazırlanır mı? Bu insanın ne vicdanına sığar, ne insani yapısına sığar, böyle bir şeyin bir defa olması asla mümkün değil. Tayyip Erdoğan, arkadaşları böyle bir şeyi bir defa kabul etmeleri mümkün olmadığı gibi, biz onlar için adeta fedai can etmiş bir kadroyuz, bizim gidişimiz böyledir."
Bu tür bir operasyonu yapanların, bu ülkede darbe girişimi içerisinde bulunanların her an olabilecek tipler olduğunu belirten Erdoğan, darbe girişimiyle kurumları ele geçirmeye çalışan Fethullahçı Terör Örgütü'nün bu ülkede en büyük darbeyi yediğini vurguladı.
Erdoğan, "Kendilerini ele verdiler, çok açıkça verdiler. Ve bugüne kadar silahsız görüntü veren bu güruh artık silahsız değil silahlı olduğuyla ortaya çıktı ama kimin silahı? Milletin, devletin silahıyla ortaya döküldüler." ifadesini kullandı.
"Birkaç gün içinde resmi başvuru yapılacak"
Terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen'in Türkiye'ye iadesi için ABD makamlarına resmi başvuru yapılıp yapılmadığının sorulması üzerine Erdoğan, şu anda dosyaların hazırlandığını belirterek, birkaç gün içinde resmi başvuru yapılacağını söyledi.
Erdoğan, "Ben tabii sözlü talebimi Sayın Obama’ya yapmıştım ve bunu birkaç kez yapmıştım. Dışişleri Bakanım yapmıştı fakat bu hafta içerisinde yazılı talebimizi başta ABD olmak üzere birçok Batı ülkesi, Afrika ülkesinden bu taleplerimizi yapmaya başlayacağız çünkü olay sadece Fetullahçı Terör Örgütü'nün başı değil, onunla ilgili bunların bir teşkilat şeması var. O teşkilat şemasının içerisindeki birçok kişinin de bulundukları ülkeler var, bunları o ülkelerden isteteceğiz." ifadelerini kullandı.
Türkiye ile ABD arasında suçluların iadesi anlaşması
ABD makamlarından, Gülen'in iade talebiyle ilgili olumlu yanıt gelmemesi halinde ne şekilde davranacakları hususunda Erdoğan, şunları kaydetti:
"Çok basit, bunu zaman zaman ben açıkladım. Bakın, şu anda biz yazılı talebimizi yapacağız, isteyeceğiz. Eğer yazılı talebimize olumlu bir cevap gelmediği takdirde Amerika, yarın bir gün Türkiye’de herhangi bir kendine göre suçlu telakki ettiği birisini isteyecek olursa, ben cumhurbaşkanı olarak böyle bir talebe onay vermem.
Bugüne kadar bizden hangi teröristi istediyse, kendine göre terörist kabul ettiğini istediyse biz vermişizdir ama bu olaydan sonra çünkü suçluların iadesi anlaşması var. Sen benden istediğin zaman, benim stratejik ortağımsın, ben veriyorum, sen niye bana vermiyorsun? Sen de bana vereceksin. Vermediğin takdirde bundan sonra da burada bir mütekabiliyet vardır, dolayısıyla ben de onu vermem."
Erdoğan, terör örgütü elebaşı Gülen'in, Türkiye’ye iadesinin zor bir olay olmadığını kaydederek, "Velev ki vatandaşı dahi olsa Amerika, böyle bir teröristi ki bizim Milli Güvenlik Siyaset Belgemizin içerisine de artık bu girmiştir. Bu konuda her türlü yardımı model ortağına, stratejik ortağına yapmak durumundadır, vermek durumundadır. Temenni ediyorum ki Amerika da bu desteği yapacaktır." diye konuştu
Başbakan Binali Yıldırım'ın, "Bu şahsın (Fetullah Gülen), bu adamın arkasında, bu çete liderinin, bu terör örgütü başının arkasında duracak ülke göremiyorum. Bunun arkasında duracak ülke, Türkiye'ye dost değildir, Türkiye'ye karşı ciddi bir savaşın içindedir." sözlerinin hatırlatılması üzerine Erdoğan, "Ben tabii Sayın Başbakanımızın bu ifadeyi nasıl kullandığını bilmiyorum ama ben şunu açıkça söyleyeyim, şu ana kadar bu konuyla ilgili görüştüğüm her devlet başkanı, her hükümet başkanı bana olumlu cevaplar vermişlerdir. Yani bu konularda hemen müşterek çalışma içerisine girelim, dışişleri bakanlarımız görüşmelerini yapsınlar ve bu çalışmalarla birlikte de hatta hatta yasal düzenlemeler gerekiyorsa bunları da yapalım ve buna göre de biz buradaki adamlarını vesairelerini size iade ederiz." değerlendirmesinde bulundu.
Anderson'ın Gülen'in ABD'nin uluslararası terör listesinde yer almadığını söylemesi üzerine Erdoğan, şunları kaydetti:
"Şimdi eğer olaya böyle bakarsak ayrı bir felaketle karşı karşıya kalırız. Yani Amerika’nın bizden istediği bir teröristi eğer Türkiye terör listesinin içine koymadıysa buna ne diyeceğiz? Şu anda sen kendi ülkende bunu terör listesine koymamış olabilirsin ama benim ülkemde terör listesine girmişse ve bizim de bu noktada suçluların iadesiyle ilgili bir anlaşmamız varsa, ben sizden bunu istiyorsam, siz bunu bana göndermelisiniz. Geçmişte bunun birçok örnekleri var, farklı ülkelerde var. Şimdi mesela diyelim ki Bin Ladin, Bin Ladin, Afganistan’da terörist miydi? Değildi. Ne oldu? İstedi, vermediler ama sonunda ne oldu? Amerika gitti, yerinde vurdu. Yani bu şeylerde bizim ikili ilişkilerimiz, suçluların iadesiyle ilgili ilişkilerimiz bence önce geçmeli ve adımlar da ona göre atılmalıdır diye düşünüyorum. Kaldı ki bizim bununla ilgili şu anda birçok dosya var, bu dosyaları biz peyderpey her ülkeye, istediğimiz ülkeye bunları göndeririz."
İdam cezasının geri getirilmesi
Halkın idam cezasının geri getirilmesi yönünde çok ciddi talepleri olduğuna dikkati çeken Erdoğan, şunları dile getirdi:
"Meydanlar bu konuda inliyor. Başka olaylarda da bunu yaşadık çünkü terör olaylarının karşısında şu anda halkımızda oluşan kanaat şudur, kesinlikle bu teröristler öldürülmelidir, vatandaş bu noktaya gelmiştir. Bunun başka bir çıkış noktası yoktur. 'Ben niye müebbet veya ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum olanı yıllarca cezaevlerinde besleyeyim? Ne gereği var?' Vatandaş bunu söylüyor. 'Bir an önce bu iş bitsin, benim canım gitmiş diyor, canım yanıyor benim, benim evladımı öldürdüler. 8 yaşında, 15 yaşında, 20 yaşında gençler, taze fidanlar şu olaylarda maalesef öldürüldü. Bunların tabii annelerin, babaları, hepsi şu anda dertli. Onun için bu konuda çok hassas davranmamız gerekiyor ve adımı da biz buna göre atıyoruz.
Burada bir vatana ihanet suçu var. Sizin bu talebinizi hükümetimiz asla reddetmez ama bunun bir anayasal karara dönüşmesi nerede olacaktır? Parlamentoda olacaktır. Dolayısıyla parlamentoda liderler bunu görüşmek suretiyle gündemlerine almaları halinde ben cumhurbaşkanı olarak parlamentodan çıkacak böyle bir kararı onaylarım."
İncirlik Üssü
Cumhurbaşkanı Erdoğan, darbe girişiminin parçası olanlarla ilgili soruşturmalar için de şu ifadeleri kullandı:
"Şüphesiz şimdi onlar devam ediyor zaten. Ne kadar zamanda biter, nasıl biter, onu bilemiyorum ama şu anda yoğun bir şekilde yargının bu konularda çalışması var ve yargının bu süreçteki çalışmasını, gayretini takdirle izliyorum, gece-gündüz demeden yürütüyorlar. Emniyet teşkilatımızın aynı şekilde çalışması var, Silahlı Kuvvetlerimizin içerisinde bu darbecilerin karşısına dikilen grubun çok ciddi kararlı bir duruşu var ve bunların da tabii bu süreçte milletin yanında olmaları darbenin karşı darbeyle bastırılması olayını getirmiştir."
ABD'deki makamların İncirlik Üssü ile ilgili herhangi bir endişesi olduğunda kimi arayacağı sorusuna Erdoğan, "Şimdi bu konuda Washington kimi arayacağını Türkiye’de gayet iyi biliyor. Birinci derece Washington, Dışişleri Bakanlığımızı arar, Milli Savunma Bakanlığımızı arar, aradıkları zaman bu cevaplar verilir." şeklinde cevap verdi.
Erdoğan, "Ama ben size çok açık, net onu söyleyeyim; Türkiye’de sadece İncirlik Üssü değil, tüm üslerin şu anda elektrikleri kesilmiştir. Niye kesilmiştir? Eğer bu elektrikler kesilmemiş olsa bütün pistlerden, üslerden uçaklar kalkacaktır. Bu teröristlerin elinde olan uçakların oradan kalkması millet için, halk için nedir? Bir tehdittir, buna fırsat veremeyiz, onun için bu tedbir alınmıştır. Bu, geçici bir süredir, ikinci bir emre kadardır, ikinci bir emirde tekrar bunların ışıkları verilecektir, bundan kimsenin endişesi olmasın. Bu da normal, makul bir stratejidir, taktiktir, bunların da yapılması lazım." ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin terör gruplarıyla uzlaşma diye bir derdi olmadığını dile getiren Erdoğan, "Teröre bulaşmamış, derdi vatan olan, derdi millet olan, derdi bayrak olan, derdi Türkiye Cumhuriyeti Devleti olan herkesle biz kucaklaşıyoruz." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'de baskı olduğu iddialarını, "Bu ülkede eğer baskı varsa nedir, bunu görmek isterim, duymak isterim, bilmek isterim. Sadece böyle iftira atmakla kimse Tayyip Erdoğan’ı baskıcı yapamaz. Eğer Tayyip Erdoğan baskıcı olmuş olsa, bu milletin yüzde 52’sinin oyunu alamaz, belki önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçiminde bu olay çok daha farklı gelişecektir. Yani millet bir şey için onay veriyorsa, milletin dediği doğrudur. Eğer millet kötü değil, iyidir diyorsa, milletin o iyi dediğine de saygı duymak gerekir. Kimse buna bakmıyor. Nereye bakıyor? Bakıyorsunuz o hakikaten çok çok farklı konumda olanların ağzına bakarak değerlendirme yapıyor. Bunu bir defa kabul etmek mümkün değil." şeklinde değerlendirdi.
Dünyada bazı uluslararası medya gruplarının FETÖ’nün elebaşıyla röportaj yaptıklarını anımsatan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı:
"Şimdi soruyorum, İkiz Kuleleri vurulduğu anda, o zaman Bin Ladin sağ, Bin Ladin’le gidip bu medya grupları görüşmeler yapsalar ve bu dünyaya yayınlanmış olsaydı, acaba buna nasıl bakarlardı, olumlu bakarlar mıydı? Şimdi gidip FETÖ’yle bazıları söyleşi yapıyor. Ha, bunun benzerini bizde yaptılar. Kimlerle yaptılar? Bölücü terör örgütünün başıyla da yaptılar. Şu anda yine dağlarda olan teröristlerle yapanlar var. Hatta bu görüşmelerini yaptıktan sonra bunu kitap haline getirip satanlar da var. Ben bunlara hiçbir zaman gazeteci mesleğini veya yazarlık mesleğini gerçekten şahsiyetli bir şekilde yapanlar olarak görmüyorum çünkü bu bir teröristse, siz bu olumsuz insanları genç nesillere, genç kuşaklara iyi göstermenin gayreti içerisine girerseniz, gelecek nesle yazık edersiniz diye düşünüyorum."