Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda ilk gün yaptığı konuşmasına 15-16 Temmuz’daki darbe kalkışmasıyla başladı. Gülen örgütünün sâdece Türkiye değil bulunduğu 173 ülke için “tehdit” olduğunu söyledi.
Erdoğan, konuşmasında Suriye’de siyasî geçiş sürecine de değindi. Suriye’de “topak bütünlüğü”nü en fazla önemseyen ülkenin Türkiye olduğunu belirten Erdoğan, “Fırat Kalkanı” isimli operasyonla “güvenli bölge”nin fiilî olarak oluşturulduğunu belirtti. Erdoğan, “PYD ve YPG’nin önceliğinin DAEŞ’le mücadele etmek olmadığı bu operasyonla ortaya çıktı.” dedi.
Göç krizine, Avrupa Birliği ve BM’den gelen yardımların yetersizliğine de değinen Erdoğan, göçmenlerin Avrupa şehirlerinde aşağılayıcı muamelelerle karşı karşıya kaldığını söyledi. Erdoğan, BM Güvenlik Konseyi’ndeki reform ihtiyacını da yine “Dünya beşten büyüktür.” sözleriyle hatırlattı.
Cumhurbaşkanımız @RT_Erdogan: "Unutulmasın ki Türkiye'deki darbe girişimi aynı zamanda dünya demokrasisine de yapıldı." pic.twitter.com/XBNXFNu0iY
— Mevlüt Çavuşoğlu (@MevlutCavusoglu) 20 Eylül 2016
“Milletimle İftihar Ediyorum”
Konuşmasının başında 15-16 Temmuz’daki darbe kalkışmasını hatırlatan Erdoğan “Tanklar sokakları, insanları ezip geçti. Helikopterlerden, askeri araçlardan sivillerin üzerine ateş açıldı. Darbe girişimi milletimizin demokrasisine, hükümetine, özgürlüklerine ve anayasal düzenine kahramanca sahip çıkmasıyla engellendi. Bu bakımdan milletimle iftihar ediyorum. Demokrasisine sahip çıktığı için iftihar ediyorum ve 29 gün, gece sabahlara kadar demokrasi nöbetleri tuttukları için iftihar ediyorum. Hain darbe teşebbüsünü canını hiçe sayarak bedenini tankların önüne siper ederek engelleyen milletimle iftihar ediyorum. Bugün burada karşınızdaysam, milletimizin bu asil ve cesur girişimi sayesindedir.” dedi.
“FETÖ 173 Ülke İçin Tehdit”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, liderlere Gülen örgütü ile mücadele çağrısı yaptı:
“Bu darbe girişimi dünya demokrasisine de yapıldı. Fethullahçı terör örgütü varlık gösterdiği 173 ülkenin tamamı için bir tehdittir. Bugün bu genel kurulda temsil edilen ülkelerin büyük bölümü bu yapılanmanın tehdidi altındadır. Bu terör örgütü, tüm dünyayı boyunduruğu altına almak gibi derin bir zihnî sapkınlık içindedir. Bu kürsüden tüm dostlarımıza kendi güvenlikleri için gerekli önlemleri süratle almaları çağrısında bulunuyorum. FETÖ ile bu aşamada mücadele etmezseniz yarın çok geç olabilir.”
“Vicdanî Görevimizi Yapmaya Devam Edeceğiz”
Suriye’de yaşanan insanî krizin 6. yılına yaklaştığını, Türkiye’nin ülkelerini terk etmek zorunda kalan Suriyelileri misafir ettiğini anlatan Erdoğan, “Niye Türkiye’ye geldiniz, demiyoruz. Kapılarımızı kapatmadık. Zira bombalardan, varil bombalarından kaçan, uçakların attığı bombalardan kaçan bu insanlara karşı bizler insanî ve vicdanî görevimizi yaptık. Bundan sonra da yapmaya devam edeceğiz. Dünya almayabilir, Batı almayabilir ama biz alacağız. Niye? Çünkü insanız. Öyleyse insana bu tür bir felaket karşısında kapılarımızı açmak durumundayız. Açtık, açıyoruz ve açacağız.” ifadelerini kullandı.
“Avrupa Birliği Verdiği Sözleri Yerine Getirmedi”
Türkiye'nin şu ana kadar yaptığı harcamanın 12,5 milyar dolar olduğunu belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“STK'lar, belediyelerimizin yaptığı harcamalar bir o kadar. Yani toplamda 25 milyar dolar gibi bir harcama yapılmıştır. Peki, dünyadan size ne geldi? Şu anda çatısı altında bulunduğumuz Birleşmiş Milletler’den bize gelen destek 525 milyon dolardır. Başka? Başka herhangi bir şey yok. Peki Avrupa Birliği’nden gelen bir şey var mı? Ne yazık ki Avrupa Birliği de verdiği sözleri tutamamıştır. UNICEF’e sâdece gönderdikleri 178 milyon dolardır. O kadar. Fakat Türkiye’ye gelen herhangi bir yardım bu konuda söz konusu değildir. Biz meselenin başından beri bu olayın tüm insanlığın ortak meselesi olduğu inancıyla bölgesel ve küresel aktörlerle iletişimi ve işbirliği içinde hareket etmeye özen gösterdik.
Komşumuz ve akrabamız Suriyelilerin yaşadığı bu kıyamete sessiz kalamazdık. Kalmadık ve kalmayacağız. Ülkemize sığınan 2 milyon 700 bin Suriyeli, 300 bin Iraklı olmak üzere, bu 3 milyon mülteciye bizler hiçbir etnik, mezhep veya din ayrımı gözetmeksizin kucak açtık. Türkiye’deki bu çadır kentlerde, konteyner kentlerde misafir ettiğimiz bu insanlarla ilgili olarak desteğimizi devam ettireceğiz. Başta Avrupa Birliği olmak üzere bu konuda bize katkı sözü verenler hâlen sözlerini yerine getirmediler ve biz bu sözlerini yerine getirmelerini bekliyoruz.”
Aynı şekilde Birleşmiş Milletler’den verilen sözlerin de yerine gelmesini beklediğini dile getiren Erdoğan, Birleşmiş Milletler’in 71. Genel Kurulu’nun, bu sesi tüm dünyaya duyurma bakımından çok önemli olduğuna dikkat çekti.
“Tel Örgülerin Arkasında Huzur Aramak Beyhude Bir Çabadır”
Uluslararası toplumun katkısının sâdece 525 milyon dolarda kalmaması gerektiğine işaret eden Erdoğan, şunları söyledi:
“Bu kürsüden tüm uluslararası camiaya Suriyeli mültecileri kendilerine yönelik hayatî tehdit gibi algılayan tüm Avrupalı dostlarıma sesleniyorum. Dikenli tel örgülerin, yüksek duvarların arkasında huzur aramak beyhude bir çabadır. Suriyeli mültecilerin eğitim, iş ve iskan sorunlarına süratle çözüm bulamadığımız takdirde düzensiz göçün, sosyal meselelerin ve güvenlik risklerinin önüne geçemeyiz. Sorunun kaynağı olan Suriye’deki çatışma, terör, zulüm ortamının sonlandırılması ve siyasî çözüm sürecinin hayata geçirilmesi için daha fazla vakit kaybedemeyiz.”
“Suriye Topraklarında Kimsenin Gözünün Olmaması Gerekir”
Suriye’deki savaştan en çok etkilenen ülkenin Türkiye olduğunu belirten Erdoğan, “Terör örgütleri bölgedeki faaliyetlerine devam ediyor.” dedi.
Erdoğan, Türkiye’nin Suriye topraklarında gözü olmadığını bir kez daha vurguladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Fırat Kalkanı” isimli operasyonun, “güvenli bölge”yi fiilen oluşturduğunu söyledi:
“Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunmasına en fazla önem veren ülke Türkiye’dir. Bizim Suriye’nin topraklarında asla gözümüz yoktur. Suriye Suriyelilerindir, Suriye topraklarında kimsenin gözünün olmaması gerekir.
Muhalefete destek vermemizle başlayan Fırat Kalkanı Harekâtı, istikrar, huzur ve dengenin yeniden tesisi açısından kritik öneme sahiptir. PKK/PYD terör örgütünün önceliğinin DAEŞ’le mücadele etmek olmadığı bu operasyonla açıkça ortaya çıktı. Muhaliflerin özgüvenlerinin yerine gelmesini de sağlamış oldu.
Uzun süredir Suriye sınırlarımız boyunca güvenli bölge oluşturma çağrısında bulunuyoruz. 911 kilometre sınırımız var, en uzun sınır bize ait. Türkiye bu sınır boyunca tehdit altındadır. Sabrettik, sabrettik ve sabrettik... Ancak 24 Ağustos’ta bir düğün merasiminde 14 yaşında bir çocuğu canlı bomba yapmak suretiyle kalabalığa gönderdiler, 56 kişi öldü. Türkiye artık duramazdı, ılımlı muhaliflerle müdahale ettik.”
“Rejimin ‘Ya Teslim Ol Ya Öl’ Politikası”
“Önce Cerablus’ta, ardından Rai’de DAEŞ’i derdest ettik. Bölge Azez’den Fırat’a kadar terör koridoru olmaktan çıktı ve barış koridoru haline geldi. Bizim yaptığımız bugün bu güvenli bölgeyi fiilen hayata geçirmektir. Bölgenin elektrik ve su altyapısını çalışır hâle getirmek için hemen harekete geçtik.
Göç edenlerin geri döndüğü bölgenin uçuşa yasak bölge ilan edilmesine yönelik kararlı bir duruş göstermeli ve birlikte çalışmalıyız. Ateşkes mâlesef işler hâle gelmedi. Gördüğünüz gibi ateşkes ortadan kalktı. Ve dün BM konvoyuna rejim tarafından saldırı yapıldı. Rejimin insanları açlığa mahkum ederek izlediği ‘ya teslim ol ya öl’ politikasına uluslararası toplum ve BM daha ne kadar müsamaha gösterecek?”
Dünya 5'ten büyüktür! #ErdoganVoiceofTheOppressed pic.twitter.com/mpz97p5n90
— Mevlüt Çavuşoğlu (@MevlutCavusoglu) 20 Eylül 2016
“Dünya 5’ten Büyüktür”
Birleşmiş Milletler’in yapısında reformlara gitme çabalarını hatırlatan Erdoğan, “Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) reforme edilmedikçe, bu çabalar tam manasıyla amacına ulaşamayacaktır.” dedi:
“Bu sebeple ‘dünya 5’ten büyüktür’ gerçeğini her fırsatta uluslararası kamuoyuna hatırlatıyoruz. Dünyayı bu beş ülkenin iki dudağı arasına mahkûm edemezsiniz. Ama şu an dünya bu beş ülkenin iki dudağı arasına mahkûm edilmiştir. Böyle bir BMGK olamaz, tüm dünyanın temsil edilmediği bir BMGK adaleti tesis edemez. Bunun gözden geçirilmesi gerekir. Üç tane ülke Avrupa’dan, bir Asya’dan, bir de Amerika, beş ülke… Dünyanın diğer ülkeleri ne olacak?
Daha demokratik, âdil, şeffaf ve etkin kılacak kapsamlı bir reform üzerinde mümkün olan en geniş uzlaşmayı bu genel kurul sağlamalıdır. Sesimi çıkarırsam ne olur diye düşünürseniz biz yanmışız. Siyasetçi omurgalı olacak, doğruları seslendirecek.”
Kaynak: Al Jazeera, AA