Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Ankara İl Başkanlığınca Altınpark'ta düzenlenen iftar programında yaptığı konuşmada gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Mısır'daki askeri darbeye değinen Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Çok klasik, bayat senaryoyu Mısır'da uygulamak istediler. İnsanları yönlendirmek suretiyle cesaretlendirmek, galeyana getirmek suretiyle bir meydanı doldurdular. O meydanı ülkenin bütün bir fotoğrafı gibi tüm dünyaya servis ederek, bir darbeyi meşrulaştırabileceklerini zannettiler. Mısır'da kimsenin sesi çıkmayacak zannediyorlardı. Dünya bunu görmeyecek, duymayacak, hiç kimse tepki vermeyecek zannediyorlardı. Bir oldubittiyle sandık sonuçlarını çiğneyeceklerini, milletin hakkını ve hukukunu kolayca gasbedebileceklerini zannediyorlardı ama yanıldılar, hem kendileri yanıldılar hem de arkalarındaki güçler yanıldı."
Seçilmiş değilsin ben seninle nasıl konuşacağım?
Erdoğan, Mısır'da darbeyle yönetime gelenlerin, konuşmalarından, açıklamalarından rahatsız olduklarını dile getirdiklerini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye'yi aslında çok takdir ediyorlarmış, 'takdir ettiğimiz bir başbakanları var ama şimdi bazı gerçekleri bilmedikleri için yanlış açıklamaları, beyanları oluyor' diyorlarmış. Hatta 'gerekirse telefonla da konuşabiliriz' diyorlarmış. Şimdi güler misin, ağlar mısın? Bir defa ben, seninle nasıl konuşacağım. Sen seçilmiş değilsin. sen darbe hükümeti tarafından veya darbe yönetimi tarafından atanmış birisisin. Hale bakın, daha da enterasan şimdi yemin merasimi yapıyorlar. Güler misin ağlar mısın? Ben, tüm dünyaya, Batı'ya sesleniyorum: Askeri darbeyi yapan kişi yani Sisi, milli savunma bakanı olmuş ve milli savunma bakanı kendi getirdiği cumhurbaşkanının karşısında el pençe divan yemin ediyor. Böyle bir trajedi olabilir mi? Hangi demokraside böyle bir şey var? Atayacaksın, kaşısına gelip, el pençe divan durup yemin edeceksin. Buna Batı niçin sessiz kalıyor, neden hale seslerini çıkarmıyorlar? Omurgalı bir duruş niçin sergilemiyorlar?"
Saygı göstermesini bileceksin
Başbakan Erdoğan, kendisiyle telefonda görüşme arzusunda bulunan Mısırlı yetkilinin birkaç hafta önce darbeye karşı olduğunu söylediğini ancak şimdi başbakanlık, cumhurbaşkanlığı hevesiyle hareket edip, cumhurbaşkanlığı yardımcılığına gelince de kendisiyle görüşme talebinde bulunduğunu anlatarak, "O işi geç, sen seçimlerde yüzde 1,5 oy aldın ama Mursi yüzde 52 oy aldı. Yüzde 52, yüzde 1,5'tan herhalde büyüktür, önce ona saygı göstermesini bileceksin" diye konuştu.
Erdoğan, "Bizim derdimiz Mursi falan değil ama ben Mısır'da Cumhurbaşkanı olarak Sayın Mursi'yi görüyorum. Niye? Çünkü, Mısır halkına duyduğum saygı dolayısıyla. Eğer Baradey seçilmiş olsaydı, bugün bu ifadelerimi onun içinde kullanırdım ama o seçilmedi, yüzde 52'yi Mursi aldı" şeklinde konuştu.
Sandık demokrasi dışı arayışların panzehiridir
Mısır’da darbecilerin ve onların destekçilerinin Tahrir Meydanı’nı gösterip bu darbeyi meşrulaştırmaya ve bu meselenin üzerini örtmeye çalıştıklarını belirten Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
"Adeviye Meydanı bu hesabı bozdu. Kahire’deki birçok meydan, İskenderiye’nin meydanları, Mısır’ın tüm şehirlerindeki meydanlar işte bu tuzağı alt üst etti. Kardeş ülke Mısır için, kardeş Mısır halkı için en kısa sürede barış, huzur, istikrar temenni ediyoruz. Gerek Mısır’da gerek bu coğrafyada bir şey çok net ortaya çıktı. Bu coğrafyada eline silah alan, ardına güç alan, ardına medyayı alan, ardına sermayeyi alan öyle keyfi dayatmalarda bulunamaz. Eskiden olduğu gibi 'darbe yaptım' diyerek milleti, millet iradesini, demokrasiyi susturamaz. O dönemler artık geride kalmıştır. Kimin ne rahatsızılğı varsa o rahatsızlığını yasalar çerçevesinde dile getirir. Unutmayın, en büyük meydan sandık meydanıdır. O rahatsızlığını sandıkta dile getirir. Sandık belli bir süre zarfında milletin önüne geliyorsa herkes o sandıktan çıkan sonuca uymak, ona saygı göstermek zorundadır.
Seçim sandığı en başta azınlığın çoğunluğa dayatmalar yapmasının önüne geçer. Bakınız, altını çizerek söylüyorum: Seçim sandığı çoğunluğun azınlığı yönetmesi için değil azınlığın çoğunluğa dayatmalar yapmaması için vardır. Sandık demokrasi dışı arayışların panzehiridir. Sandık azınlığın zulmetmesinin engelidir.”
Ortaya dökülmeye başladılar
"Şimdi diyorlar ki Hitler de sandıktan çıkmıştı. Peki ne yapalım? ‘Sandıktan Hitler çıkabilir’ diyerek sandığı ortadan mı kaldıralım" ifadesini kullanan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Türkiye’de 1946 yılına kadar sandık yoktu ama ülke, adı Führer değil de Milli Şef olan birisi tarafından yönetiliyordu. 1950’deki temiz seçimlerden bugüne kadar Türkiye hiçbir zaman sandıktan Hitlervari bir yönetim çıkarma riskini yaşamamıştır. Asla da yaşamaz. 'Sandıktan Hitler çıkabilir' diyerek sandığa sorgulamak, bunu gündeme taşımak, gündemde tutmak, demokrasiye yönelik hasmane tutumdan, art niyetten başka bir şey değildir. Bugünler de yavaştan yavaşa sandık sonuçlarına ilişkin tartışmalar başladı. Eskiden seçim sandıkları açılınca yenilenler 'hile var' diyerek ortalığı velveleye verirlerdi. Şu anda seçime 8 ay varken yenileceğini anlayanlar, çok erken şekilde yaygara koparmaya başladılar. Daha ortada sandık yok, sonuç yok. Ne diyorlar? Şimdi seçimde hile var. Ortaya dökülmeye başladılar."
Başbakan Erdoğan, son günlerde ortalarda dolaşan bir espiriye atıfta bulunarak, şunları kaydetti:
"Bir genç, ‘oruç tutmadığım için bana saldırdılar’ diyerek karakola şikayete gidiyor. Polis de 'kardeş, ramazan yarın başlıyor. Buyur bir çayımızı iç' deyip şikayetçiyi gönderiyor. Biz de şimdi seçime 8 ay kala 'sandıkta hile var' diye dereyi görmeden paçalarını sıvayanlar oldu. Bizim onlara da söyleceğimiz şu: 8 ay kala bahane üreteceğinize şimdiden yenilginize gerekçe üreteceğinize, gidip ve çalışın. Onlar için her şey normaldir.
Bunların Milli Şefi'ne bir gün demişler ki "Paşa, hiç Allah demiyorsun. Bu millet ise Allah'ı sever. Bir Allah deyiver.' Cevabı hazır: 'Az once dedim ya' diyor. 'Ne dediniz' diyor. ‘Allaha ısmarladık dedim' diyor. Tablo bu…"
Ben dört dörtlük bir Aleviyim
Bazılarının özellikle Alevi ve Sünniler arasında sorunları derinleştirme gayreti içinde olduğunu belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
"Alevilik, Hz. Ali radıyallahu anh efendimizi sevmek değil mi? Alevi, Müslüman değil mi? Sünni de Müslüman. Eğer Alevilik Hz. Ali'yi sevmek ise ben dört dörtlük bir Aleviyim. Çünkü Hz. Ali efendimizi çok seviyorum. Sevgililer sevgilisinin damadı, 4. Halife, cengaver, ben onu nasıl sevmem? O nasıl yaşıyorsa ben de onun gibi yaşamaya gayret ediyorum.
Ama 'Aleviyim' diye ortaya çıkıp Hz. Ali'nin yaşam şeklinden uzak olanlara söyleyecek hiçbir şeyim yok. Bizi bölmek isteyenlere, böyle bir mezhep kavgasının içerisine sokmak isteyenlere... Sakın oyuna gelmeyin. Bu, bir tuzaktır, ciddi bir tuzaktır, bu oyuna gelmeyeceğiz."
Anayasa çalışmaları
Anayasa çalışmalarına da değinen Erdoğan, CHP, MHP ve BDP'nin çalışmaların önünü kesmek için çalıştığını bildirdi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, iki gün önce "zehir zemberek" bir basın açıklaması yaptığını ifade eden Erdoğan, "Benim edebim onun ağzıyla konuşmaya müsaade etmez. Çünkü o seviyeye inmem. Benim Türk milletinin ahlakı onun menşeinden, kökünden, ecdadımızdan aldığımız terbiye buna müsaade etmez ve bizi terör örgütüyle iş birliği yaparmış gibi gösterme gayreti içine girmek aslında bir zillettir, bir delalettir" dedi.
Türkiye'de terörü durdurup, bitirme gayreti içinde olduklarının altını çizen Erdoğan, "Onlar ise tam manasıyla sokakları terörize eder hale geldiler" ifadesini kullandı.
Erdoğan, şöyle devam etti:
"(MHP Genel Başkanı Bahçeli) Önce dürüst ol. 48 maddede mutabık kalındığına göre, bir gün önce yardımcın 'ön koşulsuz biz bunu çıkarmaya varız' diyor, bir gün sonra sen çıkıyorsun 'hayır' diyorsun. Önce siz kendi içinizde bir defa birbirinizle vuruşmaya düşmüşsünüz."
AA