Erdoğan: Bedeli Ne Olursa Olsun Filistin'i Savunacağız

Başbakan Erdoğan, son grup toplantısında konuştu. İsrail'in 15 gündür Gazze'ye yaptığı vahşice saldırılara sessiz kalmayacağını ifade eden Erdoğan, 'Bedeli ne olursa olsun Filistin davasının yanında olmaya devam edeceğiz' dedi.

Erdoğan, TBMM Genel Kurulu'nun, 15 Temmuz'dan itibaren "torba kanun" olarak bilinen tasarıyı, yoğun şekilde görüşmeye devam ettiğini anımsattı. Erdoğan, başta Soma'daki madenci yakınları ve tüm madenciler olmak üzere, toplumun bir çok kesimine önemli haklar getirecek bu tasarının görüşmelerinin, muhalefetin engelleyici ve yavaşlatıcı tutumu nedeniyle oldukça zor ilerlediğini söyledi. Erdoğan, "Ne kadar zor olursa olsun, gece gündüz çalışmak suretiyle inşallah bu tasarıyı çıkaracak, ardından Meclis'i tatil edeceğiz" dedi.

AK Partili milletvekillerinin 26 Temmuz'a kadar illerindeki iftar ve seçim programlarına katılmamaları gerektiğini duyurduklarını anımsatan Erdoğan, Meclis'in bayram tatili arası vereceğini, bayramdan sonra çalışmalarını sürdüreceğini, tasarının görüşmelerini tamamlayacaklarını kaydetti.

Erdoğan, milletvekillerinden, Genel Kurul çalışmalarına tam kadro katılmalarını, millet için son derece önemli tasarının görüşmelerini bir an önce bitirip, tasarıyı kanunlaştırıp, daha sonra araziye çıkmalarını istedi.

"Oylarını mutlaka kullanmalılar"

Yaptıkları düzenlemeyle yurt dışındaki vatandaşlara bulundukları ülkelerde oy kullanma imkanı getirdiklerine işaret eden Erdoğan, ilk kez cumhurbaşkanlığı seçiminde, yurt dışındaki seçmenlerin bulundukları yerlerde oy kullanabileceğini anımsattı.

Erdoğan, yurt dışında 31 Temmuz- 3 Ağustos tarihleri arasında oy kullanılacağını ifade ederek, ülkelere göre, tarihlerin farklı olabileceğini söyledi. Erdoğan, şunları kaydetti:

"Örneğin Avustralya, Kanada ve Rusya'da 31 Temmuz-2 Ağustos tarihleri arasında, Bulgaristan ve Kazakistan'da 1- 3 Ağustos tarihleri arasında, Arnavutluk, Azerbaycan, İrlanda, Kosova, İspanya'da 3 Ağustos'ta oy kullanılacak. Bu tarihleri YSK'nın internet sitesinde öğrenmek mümkün.

Vatandaşlarımızın yoğun olarak yaşadığı ülkelerde randevu sistemi uygulanıyor. Bu ülkelerde yaşayan seçmenlerimiz, YSK'nın internet sitesinden randevu alacak, o randevuya göre gidip, oylarını kullanacak. Randevu almayanlara bilgisayar sistemiyle randevu saati verilecek. Randevu alma işlemleri dün başladı, Türkiye saati ile cuma akşamı saat 17.00'ye kadar devam edecek. Yurt dışında oy kullanacak vatandaşlarımızın, bu hususlara dikkat etmelerini, aldıkları randevu saatinde sandık başına gitmelerini, oylarını mutlaka kullanmalarını, buradan bir kez daha hatırlatıyorum." 

"Sadece sırıtıyor"

Konuşmasından önce grupta gösterilen, gazeteci Savaş Ay'ın, Kemal Kılıçdaroğlu'nun SSK Genel Müdürü olduğu dönemde SSK hastaneleriyle ilgili yaptığı programa işaret eden Erdoğan, aslında bir belgesel izlediklerini söyledi. Erdoğan, 1992-1998 arasında ağırlıklı olarak SSK Genel Müdürlüğü'nü Kemal  Kılıçdaroğlu'nun yaptığını belirtti. 

Erdoğan, "Bu süreç içinde Sayın Çağan'ın da o dönemin bakanı olarak açıklamalarını duydunuz. O acı, o çirkin, sağlığı tehdit eden tablonun, hiçbir sorumlusu yok. Bakan, 'sorumlu değilim' diyor, çünkü diyor geçmişten böyle gelmiş. Genel Müdür zaten hiç sorumlu değil, sadece sırıtıyor, her zamanki pişkinliğiyle. Sorumlu değil, sen genel müdürsün. O hastanelerin tuvaletlerinin hali, vatandaşın yattığı yerin hali, kuyrukların hali ne, vatandaşa 'bugün git yarın gel' bunun hali ne? Böyle bir tavır, yaklaşım olabilir mi? Bunları ne yazık ki bu ülke yaşadı" diye konuştu.

"Benim bile farkında olmadığımı..."

Artık sağlıkta bunları yaşamadıklarını,  tarih olduğunu vurgulayan Erdoğan, daha idealini nasıl getirebileceklerinin gayreti içinde olduklarını kaydetti.

Bir ekranda 1992-1998 dönemi, diğer ekranda da kendi dönemlerinin ortaya konulması gerektiğini belirten Erdoğan, teşkilatlarının, bunu halka yansıtma fırsatını bulacağını söyledi.

Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

 "Biz bunu yaşadık ama bu denli bunun ileri gittiği noktasında inanın benim bile farkında olmadığımı şimdi daha yakından hissettim. 6-7 yıl siz, SSK Genel Müdürlüğü yapacaksınız, bu süre içinde de hiçbir vebaliniz, günahınız olmayacak, sıkılmadan '10 yıl önce daha iyiydi, bugün daha kötü' diyeceksiniz. Gerekçesi, İstanbul'un nüfusu ciddi manada artıyor. Tamam da senin dönemindeki nüfusa bak, bugünkü nüfusa var. 1994-1999 arası İstanbul'un nüfusu 7 milyon civarındaydı, şimdi 14 milyonu aşmış durumda. Şu anda İstanbul'un hastanelerini gezin, bakın, bu rezaleti göremezsiniz. Biz bütün bunları aşabilmek için özel sektör, vakıf hastaneleri, bunları tek çatı altında toplayarak, vatandaşımıza tercih imkanı getirdik. Böyle kalabalıklar, kuyrukta uzun süre bekleme, artık kalmadı, tarih oldu.  Bu dertli olmayı gerektirir. Bir insanın derdi varsa bu işi çözer, bu millete sevdası varsa çözer. Sizin böyle derdiniz, sevdanız olmazsa, vatandaşı, milleti... O tuvaletin halini gördünüz. Bu tuvaletlerde yaşamak, bu millete reva mı? O hastaların hali, o yavrunun bir kolunun kesilmek suretiyle protez takılması, bunlar o yavruya layık mı? 3 yaşından 6 yaşına kadar o çileyi çekiyor. Aynı şeklide kadıncağız, kadın hastalıklarından dolayı git, sonra böbreğini alıp göndersinler. Olacak şey mi bunlar? Bunlar bu ülkede yaşandı. Şu anda birbirine yakın safta olduğu bir beyefendi, o da eski bakanlardan, sağlıktan sorumluydu, Okuyan, '5 milyar dolar zararla ayrıldı, Rahşan affıyla kurtardı' diyor. O zamanın bakanı Sayın Okuyan söylüyor. Bunlar, bu ülkeyi bu hale getirdiler. Allah'a hamdolsun ki bu millet, bunların bu yönetim anlayışından kısa zamanda kurtuldu da işte şimdi yeni Türkiye'ye adım attık. Bunlar hep eski Türkiye'nin görüntüleridir. Allah bir daha bizleri bu eski Türkiye'ye döndürmesin. AK Parti iktidarıyla da Allah'ın izniyle bir daha dönmeyecek."

"Sıradan sonuç beklemiyoruz"

Başbakan Erdoğan, cumhurbaşkanlığı seçimi için çalışmaların yoğun şekilde devam ettiğini dile getirdi. Erdoğan, 5 Temmuz'da Samsun'dan ilk adımı attıklarını anımsatarak, Erzurum, Denizli, Tokat, Yozgat, Antalya, Şanlıurfa, Sakarya, Tekirdağ, Bursa, Ordu, Hatay olmak üzere 12 ilde miting yaptıklarını belirtti.

Bu mitinglerin yanı sıra bu şehirlerde, İstanbul ve Ankara'da iftar buluşmalarıyla vatandaşlarla biraraya geldiklerini vurgulayan Erdoğan, en son Hatay mitinginin, sıcağa rağmen muhteşem, akşam iftar sofrasının ise çok daha muhteşem olduğunu anlattı. Erdoğan, 40 bini aşkın İskenderunlu'nun iftar sofrasına katıldığını dile getirdi.

Erdoğan, ramazan ayında olmalarına, havanın sıcaklığına rağmen şehirlerde son derece coşkulu şekilde karşılandıklarını, havaalanından miting meydanlarına kadar vatandaşların sevgi gösterine mazhar olduklarını söyledi.

Miting meydanlarının kalabalıklığını ve sonuna kadar coşkulu, heyecanlı olduğunu görmenin kendilerini mutlu ettiğini dile getiren Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:

"Açıkçası milletimiz 10 Ağustos ile ilgili inanıyorum ki kararını vermiş durumda. Sadece meydanlar değil yaptığımız kamuoyu araştırmaları da yoklamalar, analizler ve 10 Ağustos'a yönelik sonucu tahminde, sevsin sevmesin ama bir gerçeği şimdiden ortaya koyuyor. Rabbim inşallah 10 Ağustos akşamı, bu tabloyu beraberce görmeyi bizlere nasip etsin. Sıradan bir sonuç beklemiyoruz. Bunun için rehavete kapılmadan, çok çalışmamız, çok koşturmamız gerektiğini, 9 Ağustos akşamına kadar ulaşabildiğimiz kadar çok insana ulaşmamız gerektiğini biliyoruz."

"İnanıyorum ki aziz millet 10 Ağustos'ta bu eski Türkiye koalisyonunu dağıtacaktır"

CHP tabanında "ithal adaya, dayatma adaya" karşı çok ciddi bir tepki olduğunu öne süren Erdoğan, "CHP tabanı, kendisine aday dayatılmasına, ardından da genel müdürlerinin ifadesi ile 'tıpış tıpış sandığa gideceksiniz' denilmesine karşı tavrını, tepkisini 10 Ağustos'ta inanıyorum ki sandıkta gösterecektir" ifadesini kullandı. 

"Ortak aday" Ek İhsanoğlu'nun, kendisini 9-10 partinin desteklediğini söylediğini aktaran Erdoğan, "Kendisini desteklediğini açıkladığı partilerin toplamının oy oranı yüzde 1'i bile bulmuyor" diye konuştu. İhsanoğlu'nun artık kendisini destekleyen partilerin adını bile saymadığını belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

"Niye? Çünkü kendisine destek açıklamasında bulunan partiler, hem MHP tabanını, hem BBP tabanını, hem de diğer irili ufaklı partilerin tabanını rahatsız edecek nitelikte. Çatının altına kimlerin girdiğine dikkat edin. Çatının altında CHP ve MHP vardı, şimdi o çatının altında CHP ve MHP ile birlikte BBP var, Sosyalist İşçi Partisi, Devrimci Halk Partisi var. Devlet Bahçeli, dayatmalara boyun eğdi. Gitti, partisini Sosyalist İşçi Partisi ile, Devrimci Halk Partisi ile aynı çatının altına yerleştirdi. Sayın Devlet Bahçeli'ye yeni yol arkadaşları hayırlı olsun. Başta MHP ve BBP olmak üzere bu partilere gönül vermiş kardeşlerim, inanıyorum ki bu kirli ittifaka, bu kirli yol arkadaşlığına 10 Ağustos'ta gereken cevabı vereceklerdir. Şu anda zaten BBP'de itirazlar başladı. Partilerinin bu kirli koalisyon içinde yer almasından rahatsız olan omurgalı siyasetçiler, tepkilerini cesaretle ortaya koymaya başladılar. Karşımızda bir koalisyon var. Bu koalisyon, eski Türkiye koalisyonu. Bu koalisyonda sadece siyasi partiler yok. Bu koalisyonda o malum işveren çevreleri var, o malum medya var ve elbette Pensilvanya ihanet şebekesi var. Dikkat edin, kurumsal kimliklerini bir kenara bıraktılar, siyasetlerini, ilkelerini, fikirlerini, ideolojilerini bir kenara bıraktılar, adeta omurgalarından sıyrıldılar ve yeni Türkiye'nin karşısına dikildiler. Yeni Türkiye, Allah'ın izniyle bu koalisyonu aşıp geçecek, bu koalisyona çok güzel bir ders verecektir. Milletim, bu koalisyonu çok iyi biliyor, çok yakından tanıyor. İnanıyorum ki aziz millet, 10 Ağustos'ta bu eski Türkiye koalisyonunu dağıtacaktır. Sadece AK Parti'ye gönül vermiş kardeşlerimiz değil, CHP, MHP, HDP ve diğer bütün partilere gönül vermiş kardeşlerim, bu koalisyona tepkisini sandıkta koyacak, hep birlikte yeni Türkiye'nin inşaasına destek verecektir." 

"Dünya, çocukların ölümünü sadece seyrediyor"

İsrail'in Gazze'ye yönelik başlattığı operasyonun 15. gününe girdiğini ve Gazze'de 600'e yakın canın şehit olduğunu ifade eden Erdoğan, şehit olanların 100'den fazlasının çocuk olduğuna, şehitlerin arasında kadınların da bulunduğuna dikkati çekti. "İsrail, tarihte örneği görülmemiş bir şımarıklık içinde maalesef çok büyük rahatlık içinde tarihin asla unutmayacağı katliamlarından birini daha yapıyor" diyen Erdoğan, İsrail'in 1948'de Deir Yasin'de başlattığı katliamlara periyodik olarak sistemli şekilde devam ettiğini söyledi. 1982'de Sabra ve Şatilla'da, 1990 ve 1996'da Kudüs'te, 2002'de Cenin'de 2009'da Gazze'de pek çok katliam gerçekleştiren İsrail'in kana doymadığını dile getiren Erdoğan, 1948'de yapılan o ilk katliamın dünyadan ve İslam coğrafyasından gereken tepkiyi almayınca İsrail'in her yıl katliamlarına yenisini eklediğini vurguladı. Erdoğan, dünyanın sustuğunu, tepkisiz kaldığını, korktuğunu ve hatta kendisine  destek açıklamaları yaptığını gören İsrail'in Filistin'i adım adım işgal etmeyi ve Filistinlileri de tek tek öldürmeyi sürdürdüğünü anlattı. 

Şu anda şehit sayısının 600'e yaklaştığına işaret eden Erdoğan, buna rağmen BM'den, batılı ülkelerden ve İslam ülkelerinin çoğunluğundan İsrail'in şımarıklığına, hukuksuzluğuna ve vahşetine yönelik ciddi bir tepki olmadığını kaydetti. Erdoğan, şunları söyledi:

"Dünya, çocukların ölümünü sadece seyrediyor. Dünya, kumsallarda oynayan çocukların ölümüne, hastanelere, ibadethanelere yapılan saldırılara sadece seyirci kalıyor. Devletler, bu insanlık dışı, bu barbarca katliama seyirci kalırken, Allah'a hamdolsun, halklar sokaklara çıkıyor. Devletlerinin engellemesine rağmen tepkilerini mertçe, yiğitçe ortaya koyuyorlar. Buradan, Gazze için eylem yapan Londra'yı, Paris'i, Brüksel'i, Belgrad'ı, Kopenhag'ı Berlin'i tebrik ediyor, insanlık için ayağa kalkanları selamlıyorum. Ürdün, Lübnan, Güney Afrika, Şili, Venezuela, Pakistan ve diğer tüm ülke halklarına, Gazze için yüreklerini ortaya koydukları için teşekkür ediyor, hepsini yürekten kutluyorum. İnşallah halkların, insanların bu hassasiyeti, bu yürekli duruşu devletlerini de dize getirecek, devletlerinin de insani, vicdani bir tutum sergilemesini sağlayacaktır."

"Mursi'nin bu dik duruşu, birilerini rahatsız etti"

Bölgede, İsrail'in insanlık dışı, barbarca katliamlarına, cesaretle sesini çıkarabilen iki ülke bulunduğunu ve bunlardan birinin Mısır olduğunu belirten Erdoğan, Mısır'da halkın oyları ile işbaşına gelen Mursi'nin ilk icraatlarından birinin Gazze'ye insani yardım götürülmesi için hayati önemde olan Refah sınır kapısını açmak olduğunu anlattı. Mursi'nin 1 yıllık iktidarı boyunca Filistin davasının yanında durduğunu, İsrail'e karşı tek başına hakkı savunduğunu söyledi. Erdoğan, şöyle konuştu:

"Muhammed Mursi'nin bu dik duruşu, bu onurlu duruşu, bu omurgalı duruşu, elbette birilerini rahatsız etti. Tahrir gösterileri dediler, özgürlük dediler, Mısır'da askeri darbe yaptılar, Mursi hükümetini devirdiler, binlerce masumu katlettiler, başta Mursi olmak üzere binlerce masumu hapse attılar ve bunlardan da ciddi bir kısmını idama mahkum ettiler. Dikkatinizi çekiyorum, darbecilerin ilk yaptığı iş, Gazze'ye giden Refah kapısını kapatmak oldu. Mısır'da demokrasiye yönelik darbe olduğu halde, binerce masum öldürüldüğü halde batı dünyasından kimse çıkıp da bu darbeye darbe diyemedi, bu darbeyi kınayamadı. Şu anda bütün bölge ülkeleri ile bütün batı devletleri ile birlikte işte Mısır da Gazze'deki çocuk katliamını sadece seyrediyor. Darbe yönetiminin çünkü karakteri budur."

"Gezi'de 17 ve 25 Aralık'ta, 30 Mart'ta başaramadıklarını..."

Bölgede, Mısır'la birlikte Filistin davasına sahip çıkan diğer ülke Türkiye olduğunu ifade eden Erdoğan, Türkiye'nin Filistin davasının yanında durmasının, Türkiye'nin İsrail'e hukuku hatırlatmasının, Türkiye'nin zalimin değil mazlumun yanında dimdik, onurlu, şerefli, omurgalı durmasının, birilerini rahatsız ettiğini dile getirdi. Erdoğan, şu değerlendirmeleri yaptı:

"Önce Gezi olayları dediler, sokak hareketleri üzerinden hükümeti devirmeyi hedeflediler ama başaramadılar. Mısır'da uyguladıkları senaryo, hamdolsun Türkiye'de tutmadı. Sokak eylemleri ile deviremedikleri hükümeti, maşaları olan Pensilvanya'yı kullanarak yargı darbesi ile devirmek istediler, bunu da başaramadılar. Türkiye'yi susturamadılar. Türkiye'yi sindiremediler ve sindirtemediler. Şu anda cumhurbaşkanlığı seçimi üzerinden bir başka senaryoyu deniyorlar. Çatı aday diyorlar, ortak aday diyorlar. Kardeşim, bunların hepsi yalan. Gezi'de başaramadıklarını, 17 ve 25 Aralık'ta, 30 Mart'ta başaramadıklarını, şimdi 10 Ağustos'ta başarmaya çalışıyorlar. İsrail zulmüne ses çıkarmayacak, Gazze için sesini yükseltmeyecek, dengeleri gözetecek, sessiz, tepkisiz bir cumhurbaşkanı ile Türkiye'yi susturmak, sindirmek istiyorlar. Türkiye'nin de İsrail için nöbet tutmasını istiyorlar. Proje bu. Türkiye'nin de İsrail için konforlu rakip olmasını istiyorlar. Ama bunların hesaba katmadıkları bir nokta var, Türkiye, o eski Türkiye değil. Türkiye'ye gündem dayatamazsınız, Türkiye'nin gündemini belirleyemezsiniz. Türkiye'ye artık zalimler için, zalim ve terörist devletler için nöbet tutturamazsınız. Türkiye'ye o eski günlerde olduğu gibi parmak sallayarak istikamet çizemezsiniz. Bu Türkiye, yeni Türkiye'dir, tam bağımsız Türkiye'dir. Ne içerideki işbirlikçilere ne dışarıdaki mütekebbirlere boyun eğecek bir Türkiye yok."

"Türkiye sussun, Türkiye görmesin, duymasın, Türkiye hizada dursun istiyorlar"

İsrail'in Nisan 2002'de Cenin mülteci kampında 21. yüzyılın ilk toplu kıyımını gerçekleştirdiğine işaret eden Erdoğan, Cenin kentinin ablukaya alındığını, 14 bin insanın yoksulluk ve çaresizlik içinde yaşadığı Cenin'in günlerce İsrail'in füzelerinin hedefi olduğunu söyledi. Çocuk yaşlı, kadın demeden ve hedef gözetmeden Cenin'in tamamının yerle bir edildiğini, bin 500 Filistinli'nin yaralandığını, şehrin adeta haritadan silindiğini aktaran Erdoğan, içeriye günlerce gazeteci, insani yardım örgütü alınmadığını, İsrail askerlerinin Filistinlileri toplu mezarlara gömdüğünü ifade etti. Erdoğan, şunları kaydetti:

"O günlerde Türkiye'de çok enteresan bir şey oldu. Merhum Bülent Ecevit, partisinin grup toplantısında bu insanlık dışı eyleme, bu vahşete, bu barbarlığa tepki koydu ve İsrail'in yaptığını soykırım olarak niteledi. Sonra ne oldu, biliyor musunuz? Başta İsrail olmak üzere tüm egemen güçler, içerideki işbirlikçileri ile birlikte merhum Bülent Ecevit'e karşı toplu halde saldırı başlattılar. 'Sen, nasıl soykırım dersin?' Öyle dediler. Maalesef merhum Bülent Ecevit, 15 günde tam 4 kez özür diledi, sözlerinin yanlış anlaşıldığını söyledi. İşte böyle bir Türkiye istiyorlar, Türkiye sussun, Türkiye görmesin, duymasın, Türkiye hizada dursun istiyorlar. Kardeşlerim, biz bugün varız, yarın olmayacağız ama ben istiyorum ki biz olsak da olmasak da artık bu milletin iradesi, bu ülkenin istiklali, hiçkimsenin, hiçbir ülke ve odağın ipoteği altına alınmasın."

"Hiç kimse Türkiye'ye gündem dayatmasın"

Erdoğan, "Gezi'de bizi yok edebilirlerdi, 17, 25 Aralık'ta bizi hapsedebilirlerdi, sürekli suikast tehdidi altındaydık. Ama istiyorum ki biz olsak da olmasak da Türkiye'nin bağımsızlığına, istiklaline hiç kimse artık el uzatmasın. Hiç kimse Türkiye'ye gündem dayatmasın. Bu aziz milletin iradesi, enerjisi, kaynakları, başka ülkelerin özellikle zalimlerin çıkarına peşkeş çekilmesin. Biz 'istiklal mücadelesi' derken işte bunu kastediyoruz" diye konuştu.

Erdoğan, Türkiye'nin AB ile tam üyelik müzakerelerini yapan, BM ve NATO'nun üyesi, antisemitizmin, İslamafobianın, her türlü ırkçılığın, faşizmin karşısında bir ülke olduğunu vurguladı.

Türkiye'nin dünyaya açık ve entegre bir ülke olduğunu, körü körüne dengelere itaat edecek, dengelere boyun eğecek, zalimin karşısında eğilip bükülecek bir ülke olmadığını  ve bunun böyle bilinmesi gerektiğini ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bizim içimizi acıtan bir başka boyut var. 2002'de merhum Bülent Ecevit, Cenin katliamına son derece haklı biçimde 'soykırım' dediğinde İsrail'den, Batı'dan çok içerideki dalkavuklar Ecevit'in üzerine yürümüştü. Burası çok önemli. O malum medya, o malum satılmış kalemler, İsrail adına Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı'na hiza ve istikamet vermeye çalışmışlardı. İşte şu anda da bu yapılıyor. İsrail'den, Batı'dan çok içerideki medya, içerideki ihanet şebekeleri bizim üzerimize geliyor. Gazze katliamını örtmek, perdelemek için her gün alçakça iftiralar atılıyor. 

Neymiş? 'Türkiye İsrail'e jet yakıtı satıyormuş.' Dürüst olun, dürüst. Zaten çıkınınızda tek şey var, yalan, iftira, takiye. Siz busunuz. Enerji Bakanım kaç kez açıkladı, böyle bir şey söz konusu değil. Ama bunlar öyle ciddi anlamda yalanı meslek edinmişler ki düşünün buraya İsrail'in uçağı gelir ve havalimanından kendi yakıtını alır. Bu her ulus için, gittiği ülkelerde orada bakımını yaptırır, yakıtını alır ve ondan sonra yoluna devam eder. Eğer bunu İsrail'e jet yakıtı vermek olarak takdim ediyorsanız, buna söyleyecek bir şeyim yok. Aynı şekilde her hafta bizim 40'ı aşkın uçağımızda Tel Aviv'e gidiyor ve onlar da oralardan yakıtını alıyor. Bu uçaklar gidip gelmesin mi, bunları mı kaldıralım? Duygularla konuşacağımız noktada değiliz. Akılla, ilimle, tecrübeyle konuşmak durumundayız. Öyle anlar olur ki buna da tevessül edersiniz. Karşılıklı uçaklarda gitmeyebilir. Gerek bizim vatandaşlarımız, gerek Filistinli vatandaşlar, onlar diyelim ki Filistin'den çıkıp bu tarafa gelecekleri zaman işte bu uçaklarla geliyorlar, bizim uçaklarımızla geliyorlar. Bunlar konuşurken bunları düşünerek konuşmuyorlar. Sadece acaba nereden köşeye sıkıştırabiliriz, buna bakıyorlar. Arkadaşlar duyguların egemen olduğu bir dünyada değil, aklın, ilmin, tecrübenin, deneyimin egemen olması gereken bir dünyada yaşıyoruz. Çıkmış Kılıçdaroğlu ne diyor? Kürecik'teki radar İsrail'e bilgi veriyormuş, vay gafil, bu ne cehalet. Omurgalı olun, omurgalı. Şerefli olun, şerefli. Ecdadınız gibi dik durun, dik durmayı öğrenin. Kürecik'teki radar Kahramanmaraş'ta. Bunların hepsi NATO'nun. NATO üyesi olmamız hasebiyle talebimiz üzerine bizim savunmamızda kullanılmak üzere buralara getirilmiş olan radarlardır ve füzelerdir. Bunu bilmeyecek kadar cahil. Böyle yalan, iftira ile bu olur mu? Kaldı ki İsrail'in böyle bir şeye zaten ihtiyacı yok. Çünkü onun haber alma kaynakları çok daha farklı."

"İsrail'i bıraktılar, hükümete saldırıyorlar"

Türkiye Cumhuriyeti'nin her bir vatandaşının şerefli, onurlu ve haysiyetli olduğunun altını çizen Erdoğan, şunları kaydetti:

"Siz de bir nebze olsun haysiyetli olun. Dikkat edin bu iftiraları İsrail gündeme taşımıyor, bu iftiraları İsrail medyası gündeme taşımıyor. Bu iddiaları dalkavuk ve satılmış medya, dalkavuk ve satılmış kalemler gündeme taşıyor. Gidin bakın köşelerine, tarihleri boyunca İsrail'e yönelik bir tane ciddi eleştiri yazdıklarını göremezsiniz. Gidin bakın manşetlerine. 1948'den bugüne kadar İsrail'i ciddi eleştiren bir tek manşet bulamazsınız. İsrail ne zaman ki katliama başlar, buradaki dalkavuklar gündemi çarpıtmak için kalemlerine sarılırlar. Şu anda da işte bunu yapıyorlar. İsrail'i bıraktılar, Gazze'yi bıraktılar sabah akşam hükümete saldırıyorlar. 

Pensilvanya'daki zat çıkmış Gazze için taziye yayınlıyor. Haberiniz oldu değil mi? O taziyede kendi ülkesini eleştiriyor. Ama efendisi İsrail'e bir tek laf söylemiyor. Yazıklar olsun. Pensilvanya medyası İsrail aleyhine, efendileri aleyhine tek cümle yazamıyor. Sabah akşam hükümete iftira atıyorlar."

"Bir insan bu kadar ülkesine Fransız olur mu?"

Muhalefet partilerinin aynı şekilde olduğunu ifade eden Erdoğan, CHP'nin İsrail'e tek söz söyleyemediğini, sabah akşam hükümete iftira attığını vurguladı. 

CHP'nin "genel müdürünün" sosyal medyadan her duyduğuna "doğru mu yalan mı" bakmadan gündeme taşıdığını belirten Erdoğan, "Anamuhalefet partisinin genel müdürü Kürecik'teki radarın ne işe yaradığını nasıl çalıştığını bilmez mi? Bir insan kendi ülkesine bu kadar Fransız olur mu? Cehalet paçalarından akıyor. İsrail zulmünü örtmek adına kendisini rezil etmekten bile kaçınmıyor" dedi.

"Bu ülke Türkiye'dir, tam bağımsız bir ülkedir"

"Bu ülke Türkiye'dir, tam bağımsız bir ülkedir" diyen Erdoğan, içerideki ihanet şebekeleri ile dışarıdaki dalkavukların ülkeye istikamet çizemeyeceğini vurguladı.

Yeni Türkiye'de istikameti sadece ve sadece millet belirleyeceğine dikkati çeken Erdoğan, bu milletin tarihiyle, ecdadıyla, ruhuyla, vicdanıyla Filistin'in ve Filistin davasının yanında olduğunu, bu ülkenin hükümeti olarak kendilerinin de bedeli her ne olursa olsun Filistin'in ve Filistin davasının yanında olmaya devam edeceklerini bildirdi. Erdoğan, "Eğer bizler bir vücudun azaları gibiysek, eğer bu azalardan birisi sıkıntıya düştüğünde, rahatsız olduğunda bütün vücut bunun ağrısını, sızısını hissediyorsa o zaman biz de Filistin'in sızısını, ağrısını hissetmek zorundayız. Çünkü bir vücuduz" diye konuştu.

"Çocuklar için haykırmaya devam edeceğiz"

Filistin'de yaşanan katliam için 3 gün yas ilan edildiğini ve bunun, bu sabah başladığını anımsatan Erdoğan, şunları söyledi:

"Çünkü biz orada katledilen insanları kendi kardeşlerimiz olarak görüyoruz. Hadiseye bu hissiyatla bakıyoruz. Şunu unatmayın biz susarsak, biz susturulursak bilin ki kaybeden sadece Gazze değil, kaybeden Türkiye'nin bağımsızlığı olur. İşte onun için susmayacağız. Sadece Gazze için değil, Türkiye'nin istiklali ve istikbali adına susmayacağız. İsrail'e nöbetçi hükümet, nöbetçe cumhurbaşkanı çıkarmak için  yapılan tüm tuzaklara göğsümüzü siper edeceğiz. Çocuklar için haykırmaya devam edeceğiz, anneler için sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz. İnsanlık için, vicdan için, küresel barış ve adalet için vicdanlara seslenmeye devam edeceğiz.

Düşünebiliyor musunuz İngiltere Başbakanı kalkıyor 13 tane, 15 tane İsrailli için başsağlığı diliyor. Peki 600 tane Filistinli için ne yapıyorsun? Bu nasıl bir siyasettir, Bu nasıl bir yaklaşımdır? Böyle bir anlayış olabilir mi? Biz küresel vicdana rahatsızlık vermeyi sürdüreceğiz. Çanakkale'de yatan Filistinli şehitlerin huzuruna çıktığımızda inşallah hesabımızı bu şekilde vereceğiz. Gazze'de, Kudüs'te, Ramallah'taNablus'ta yatan şehitlerimizin huzuruna çıktığımızda inşallah hesabını verenlerden olacağız. İşte onun için de son nefesimize kadar bağımsız Türkiye, son nefesimize kadar Filistin demeye, insanlık demeye, adalet demeye devam edeceğiz. Rabbim Gazzeli kardeşlerimize sabır versin, tahammül versin, dayanma gücü versin. Rabbim üzerilerine ölü toprağı saçılmış vicdanlara akıl versin, Rabbim yaşananlardan herkesin ders almasını ve zalime karşı dik bir duruş sergilemesini İslam dünyasına, tüm dünya ülkelerine nasip etsin."

 

TBMM (AA) - AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bugünkü grup toplantısının, millet yetki verir ve 12. Cumhurbaşkanı seçilirse, son grup toplantısı olacağını belirterek, "Hem bu salon hem bu kürsü tarihe tanıklık etmekle, tarih yazmakla kalmadı, 13 yıl boyunca tarihi bizzat inşa etti, tarihi bizzat yazdı" dedi.

"Bu benim bu kürsüden sizlere yaptığım belki de son konuşma olacak"

Erdoğan, bugün birkaç açıdan çok önemli bir grup toplantısı gerçekleştirdiklerini belirtti.

Öncelikle bugünün 22 Temmuz 2002'de elde edilen büyük başarının yıldönümü olduğunu ifade eden Erdoğan, kendilerine "Cumhurbaşkanı seçemezsiniz" dediklerinde, 22 Temmuz'da millete giderek yüzde 47 oranında destek aldıklarını söyledi. Erdoğan, "Milletimizden aldığımız güçle Cumhurbaşkanını seçmiş, Cumhurbaşkanını halkın seçmesini temin etmiş, reformlarımızı daha güçlü şekilde yerine getirmiştik" dedi.

Grup toplantısının şahsında bir başka anlamı daha olduğunu belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"14 Ağustos 2001'te AK Parti'yi kurduk ve 51 milletvekili partimize geçti, kuruluştan üç gün sonra 17 Ağustos 2001'de ilk grup toplantısını gerçekleştirdik. O zaman başka salonda grup toplantılarını yapıyorduk. 3 Kasım 2002'nin hemen ardından ilk grup toplantımızı 19 Kasım 2002'de bu salondan, bu kürsüden yaptık.

Eğer milletim yetki verir beni seçerse, Türkiye Cumhuriyetinin 12. Cumhurbaşkanı olursam, bu benim bu kürsüden sizlere yaptığım belki de son konuşma olacak. Tam 13 yıldır bu kürsüden sizlere seslendim. 13 yıl boyunca partimizin politikalarını, görüşlerini, değerlendirmelerini bu kürsüden sizlere aktardım. Son 12 yıl içinde bunlara ilave olarak hükümetimizin icraatlarını, politikalarını, hedeflerimizi bu kürsü aracılığıyla sizlerle paylaştım. Bu kürsü her zaman ama her zaman milletin kürsüsü oldu. Çünkü egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.

Dinleyiciler zaman zaman değiştiler. Milletvekillerimiz yenilendi; aramızdan vefat nedeniyle ayrılanlar oldu; aramızdan dava sorumluluğunu taşıyamayıp çekilenler oldu; görev değişikliği nedeniyle, sağlık sorunları nedeniyle, başka sebeplerle aramızdan gidenler oldu ama bu kürsü her zaman milletin kürsüsü olarak kaldı. Hem bu salon hem bu kürsü tarihe tanıklık etmekle, tarih yazmakla kalmadı, 13 yıl boyunca tarihi bizzat inşa etti, tarihi bizzat yazdı.

Bu kürsüden kimi zaman milletimiz ve insanlık adına sesimizi yükseltmek zorunda kaldık, bugün olduğu gibi. Bu kürsüden kimi zaman acı hadiseler karşısında duygularımızı paylaştık, yine bugün olduğu gibi. Birlikte sevindiğimiz, birlikte hüzünlendiğimiz anlar oldu. Kimi zaman güldük kimi zaman gözyaşlarımıza hakim olamadık. Sonuçta geriye dönük 13 yıla dönüp baktığımızda bu kürsünün şerefini, onurunu, gururunu en güçlü şekilde muhafaza ettik.

Bu salon TBMM'nin inşa edildiği günden bu yana nice isimler nice simalar gördü. Geçmişte bu salonda oturmuş olanların çoğu bugün hayatta değiller. Hiç kimse baki değil, ölümsüz değil. Yarın da bizler bu salonu, bu kürsüyü bizden sonra gelen nesillere devretmiş olacağız."

Bazı milletvekilleri ve izleyiciler ağladı

Başbakan Erdoğan'ın "Önemli olan, baki kalan, bu kubbede hoş bir sada bırakmaktır. İnanıyorum ki biz bu salonda ve bu kürsüde hoş bir sada bıraktık" sözlerini, milletvekilleri ayağa kalkarak alkışladı. Bu sırada bazı milletvekilleri ve izleyicilerin ağladığı görüldü.

Eğer Cumhurbaşkanı olarak seçilirse, yeni yasama döneminde bu kürsüde AK Parti'nin Genel Başkanı ve Başbakan olarak bir başka arkadaşlarının hitap edeceğini belirten Erdoğan, "Şundan kesinlikle eminim ki hem bu kürsünün hem de bu salonun nabzı, bu zamana kadar olduğu gibi bundan sonra da sadece ve sadece hak ve millet için atacak. Canımız, kanımız, şerefimiz bildiğimi bu kürsü ve bu grup var olduğu müddetçe, hakkı haykırmaya, millet için hizmet üretmeye devam edecek" dedi.

"Bu kürsüye bugün belki de veda ederken gözümün arkada kalmadığını bilmenizi isterim" ifadesini kullanan Erdoğan, "Bu kürsüde tecelli eden dilin, üslubun, en önemlisi de fikir ve şuurun ebediyen var olacağına yürekten inanıyorum. Bilmenizi isterim ki bu kürsü hakkın, adaletin, barışın, kardeşliğin; millete, ülkeye ve bayrağa hizmetin kürsüsü olmuştur. Bu kürsü, milli iradenin, söze, kelimelere, cümlelere büründüğü bir kürsü olmuştur. Hem bu kürsüde hem bu salonda ifade edilen sözler, suya yazılır gibi kaybolmamış, havaya gitmemiş, milletin hafızasında silinmez bir kitabeye dönüşmüştür" diye konuştu.

"Sürçü lisan ettiysek affola"

Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

"Milletim takdir eder de seçilirsem, bu kürsü aracılığıyla sizlerle birlikte olamayacağım, buradan sizlere hitap edemeyeceğim. Elbette sohbetlerimiz, muhabbetimiz başka kürsülerde, salonlarda, zeminlerde devam edecek. Kardeşliğimiz, inşallah bu salonun eski sakinleriyle, sizlerle, bu salonun gelecek sakinleriyle, bu can bu tende olduğu müddetçe devam edecektir.

Bugün belki de son kez buradan hitap ederken, meşhur deyimle, sürçü lisan ettiysek affola. İstemeden kırdığımız, üzdüğümüz kardeşlerimiz varsa onların hepsinin bana haklarını helal etmelerini istiyorum. Bu salonda toplanıp bu kürsüde muhabbet edip ardından her seferinde dağıldık ve milletimiz için kesintisiz hizmet ürettik. 13 yıl boyunca değişik zamanlarda bu salonda bulunmuş, dava haysiyetini ve şuurunu her zaman gururla taşımış tüm arkadaşlarıma, siz değerli kardeşlerime, yaptığınız hizmetlerden, ortaya koyduğunuz eserlerden dolayı sonsuz teşekkür ediyorum.

AK Parti Grubu, 13 yıl boyunca demokrasinin, insan hak ve özgürlüklerinin, özellikle de milli iradenin tecellisi için tarihi nitelikte mücadele verdi. Bu salon 13 yıllık o tarihi mücadelenin şahidi olan bir salondur. İnşallah daha nice yıllarda o kutlu mücadeleye tanıklık edecektir. Bu tarihi mücadeleyi sizlerle birlikte vermenin gururu içindeyim. Bu gururu, nefes alıp verdiğim müddetçe taşıyacağım.

Millete hizmet yolculuğunda ailelerinizle, yakınlarınızla, en çok da eşleriniz ve çocuklarınızla gerektiği kadar ilgilenemediniz, bunu da biliyorum. Sizler kadar onların da bizlere haklarını helal etmelerini diliyorum.

He zaman söylediğim gibi bana sizler gibi yol arkadaşları nasip ettiği için Rabbime hamd ediyorum. Belki de veda ederken bu kürsünün onurunu ve aziz hatırasını sarsmadan taşıyacağımı bilmenizi istiyorum. Bir kez daha sizlerden helallik diliyorum, bir kez  daha Rabbimin sizlerden razı olması için dua ediyorum. 

Yarın Kadir Gecesi. Dualarınızı bizlerden, tüm mazlumlardan, özellikle de GazzeliSuriyeli, Iraklı mazlumlardan esirgemeyin. Kadir Geceniz kutlu, mübarek olsun. Ramazan Bayramınız inşallah bayram gibi olsun. Allah yar ve yardımcınız olsun. Hepimizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum." 

Erdoğan'ın konuşmasını tamamlamasının ardından, AK Parti Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş, "Sayın Başbakanımız, Genel Başkanımız, hakkımız helal olsun, yolunuz açık olsun" dedi.

Erdoğan'ın konuşması sık sık sloganlar ve alkışlarla kesildi.

Erdoğan, konuşmasını, bir kız çocuğunun kendisine verdiği Filistin atkısıyla yaptı.

Haber Haberleri

Suriye yeni bir hikayeye başlarken bize düşen sorumlulukların farkında olmalıyız!
Sistematik bir katliamı "Bahane" olarak görme hezeyanı
Türkiye’deki Suriyeli muhacirler Halep’e dönmeye başladı
Şeyho Duman vefat etti
BM temsilcisine Hamas protestosu