Ercüment Özkan’ın mücadelesi ve tanıklığı

Ercüment Özkan yıllar önce bugün Rahmet-i Rahman'a kavuştu. İnna Lillâhi ve İnnâ İleyhi Raciûn.

Abdurrahman Güner / HAKSÖZ HABER

Ercüment Özkan’ın mücadelesi ve tanıklığı

Türkiye’de farklı adlandırmaları olmakla birlikte İslami bilinçlenme süreci olarak isimlendirebileceğimiz İslamcılık akımı, çok farklı düşünürler, dava adamları, cemaatler ve hareketler ile kendisine yön buldu, bulmaya da devam ediyor. Az evvel zikrettiğimiz dava adamları içerisinde İslamcılığın en keskin ve mücadeleci yüzlerinden birisi şüphesiz Ercüment Özkan’dır.

Özkan’ın düşüncesi ve eylemliliği geçmişimize dair önemli bilgiler sunarken aynı zamanda birçok meseleyi de aydınlatmaktadır. Tabi geçmişe yönelik bu okuma aynı zamanda bir muhasebe imkânı da sunmakta ve bugünkü ahvalimiz hakkında da bizleri aydınlatmakta.

Ercüment Özkan Kimdir?

1938 Mucur doğumlu olan Özkan, telgraf memuru olan Ali Bey ve Hüsniye hanımın ikinci çocukları olarak dünyaya geldi. 27 Mayıs İhtilali esnasında Ankara Hukuk Fakültesi’nde öğrenciydi. ’63 senesinde Mukaddes Taner ile evlendi. 1964 senesinde Said Çekmegil ve Musa Çağıl ile tanıştı. 1967 yılında Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nce 4 yıl ağır hapse, 2 yıl da Bingöl’de gözetim altında bulundurulmaya mahkûm edildi. Duruşmalarda bazı arkadaşlarıyla birlikte yaptıkları savunmalar, mahkeme salonlarını İslami tebliğ platformuna çevirdi. Hapsini 5 cezaevinde tamamlamıştır.  Hizbu't-Tahrir çizgisinden ayrılışı da bu yıllara denk gelmektedir.

1981 yılının Ocak ayında 12 Eylül Askeri Rejimi’nin tehditlerine rağmen İktibas Dergisi’ni çıkartmaya başladı.  1982'de Isparta'da tutuklandı, 1985'te ise Ankara Siyasi Polisi tarafından gözaltına alınıp 14 gün sorgulandı. 14 günlük gözaltından sonra çıktıkları Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde altışar yıl üçer ay ağır hapis cezası aldılar. Özkan sorumlu yayın müdürü olduğu için cezası paraya çevrildi. Derginin 105. sayısı da toplatıldı. Bu dönemde çeşitli sorgulamalar geçirmeye devam etti ve çalışmalarını daha fazla Kur’an üzerine yoğunlaştırdı.  1989 yılında ağır bir felç geçirdi. Daha sonra iki defa da kalp krizi geçirdi. Yaşadığı rahatsızlıklara rağmen konferanslar, söyleşiler için Anadolu’yu gezmeye ve faaliyet göstermeye devam etti. Bu çabaları devlet tarafından sıkı denetim altından tutulmasına ve her zaman bir tehdit olarak görülmesini sağladı. 1991 yılında legal bir parti kurma çabasına girişti. Ancak dönemin şartları ve bu konuda ortak bir görüşe sahip olunmaması bu girişimin aksamasını sağladı ve İslam Partisi girişimi başarısızlıkla sonuçlandı. İslam’ın milli, devletçi, sağcı yorumlarından berî daha arı ve öze yönelik bir düşünüş çabası, Türkiye İslamcılığının farklı coğrafyalardaki İslami hareketlerin Özkan’ın mücadelesindeki etkisini göstermektedir. Yine bir tebliğ için gittiği Adana’da 24 Ocak 1995’te vefat etti. Her daim mücadeleci duruşu; sinik, müdaheneci tutumları reddeden İslam anlayışı ile birçok Müslüman’a izlek oldu. Çabalarının bu bağlamda değerlendirilmesi belki rahmetli Ercüment Özkan’ı ve mücadelesini anlamak için daha doğru ve insaflı değerlendirmelerin yapılmasına vesile olacağı kanaatini taşıdığımız için böyle  bir giriş yapmayı uygun gördük.1

(Sağdan Sola) Cemal Sofuoğlu, Ercümend Özkan, Mehmed Said Hatiboğlu, Mahmud Es'ad Coşan, Yusuf Ziya Kavakçı, İhsan Süreyya Sırma.

Rahmetli Ercüment Özkan’ın düşünce pratiğinde önemli etkisi olan hadiseler, Türkiye’deki İslamcılık tecrübesine de ışık tutuyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan dâhil olmak üzere birçok ismin yetiştiği MTTB tecrübesi, Türkiye’de hala en çok tartışılan isimlerden birisi olan Necip Fazıl ile Ercüment Özkan arasındaki ilişki, Yeniden Milli Mücadele gurubunun yapısı, Abdurrahman Dilipak, Ahmet Şişman, Ahmet Ağırakça, Ali Bulaç, Esad Coşan, Mehmet Sait Hatiboğlu, Necmeddin Erbakan gibi birçok isim ile ilgili yaşanmışlıklar ve değiniler ve belki de en önemlisi bir dönem Türkiye sorumlusu olduğu Hizbu’t-Tahrir hareketi içerisinde yaşadıkları ve hareketin metodu hakkındaki Özkan’ın eleştirileri, özeleştirel bir okuma yapmak adına bugün dahi bizler için önemli veriler sunuyor. Bu isimler dışında yakın dönem İslam düşüncesine katkı sağlayan Muhammed Abduh, Reşid Rıza, Hasan el-Benna, Seyyid Kutub, Mevdudi, Ali Şeriati, Takiyuddin Nebhani, Muhammed Esed gibi birçok ismin düşünceleri, mücadeleleri ve Türkiye’deki İslamcılık süreci üzerine etkilerine dair değiniler ve eleştiriler de Özkan’ın mücadele pratiği üzerine düşünürken mümkün hale geliyor.

Tabi ki kişi merkezli okumaların belirli handikapları da beraberinde getirdiği tartışmasız bir gerçek. Ancak bir dava adamının emek verdiği mücadelesine eleştirel çerçeve ile yaklaşmak hem mücadele bilinci açısından daha faydalı olacak hem de Ercümend Özkan’ın çabasına da yaraşır olacaktır. Başta geleneksel yapılar ve mutasavvıf çevreler ile kurulan sıkıntılı ilişki ve hareket perspektifini iştişari usuller merkezli kurmamak bugün gelinen noktada problemleri de ortaya koymaktadır. Farklı İslami çevreleri sert ayrımlara hapsederek, yapıcı değil yıkıcı eleştirilere tabi tutmak Müslümanların ortaklık şuurunu artırmıyor aksine çok fazla zarar veriyor. Özkan'ın örnekliği bizim tecrübemizi oluşturuyor. Onun mücadelesinden dersler çıkarmak ondan sonra gelenlere bıraktığı en büyük miras olacaktır... 

Rahmetli Ercümend Özkan'ın gösterdiği şahitliğin yakın tanıklarından Hamza Türkmen’in belirttiği şu hususları aktararak bitirmek istiyoruz: Fakat onun en büyük çalışması; sığınmacı, silik ve bulanık haliyle tarihten devralınan bir kimlik taşıyan Türkiye Müslümanlarını 1960'lı yıllardan itibaren uyandıran, bilgilendiren ve mücadeleye sevk eden azimli, istikrarlı, sorgulayan, araştıran, sahih bilgiyi önceleyen, açık tavır koyan, kınayıcılardan korkmayan ve direngen tutumunu örneklendirmesi ve yaygınlaştırması oldu.2 Bizler de bu vesileyle Ercümend Özkan’ı rahmetle anıyoruz…

 

[1] Başta Hamza Türkmen’in Haksöz Dergisi, 1995 senesi Mart sayısında yazmış olduğu Ercüment Özkan biyografi yazısı olmak üzere birkaç kaynaktan yararlandık.

[2]  Hamza Türkmen’in yukarı da bahsi geçen yazısından.

Biyografiler Haberleri

"Afiye Sıddıki'ye yönelik Amerikan zulmü sürüyor"
İşgal rejimi Gazze kuzeyinde 20 günde 770 kişiyi katletti
Türkiye Yazarlar Birliği Kurucu Başkanı Mehmet Doğan vefat etti
İşgalci İsrail’in kabusu Yahya Sinvar kimdir?
Filistin cihadına adanmış bir ömür: İsmail Heniyye