Erbakan’a ne dediler, halk onlara ne cevap verdi?

Ali İhsan Karahasanoğlu

Öyle diyordu, dönemin Kara Kuvvetleri KomutanıHikmetKöksal.. Erzurum’da Başbakan’a hakaret eden Osman Özbek paşa hakkında, soruşturma açılıp açılmayacağı sorulduğunda..

Kartel medyası da, Başbakan’a hakaret etmek bir maharetmiş gibi, “Komutan ders verdi” başlıkları ile sunuyordu, bu rezil açıklamayı..

Dün gördük.. Fermuar çekilemeyecek olanın, gerçekte “halkın ağzı olduğu”nu..

Halkın ne ağzına fermuar çekilir, ne de ayağına pranga vurulur. İşte gördünüz, Cumhuriyet tarihinde hiçbir cenazede biraraya gelmemiş müthiş kalabalığın, 28 Şubat mağduru Erbakan Hoca’yı nasıl uğurladığını..

Ya dönemin cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ne demişti, Osman Özbek’in hakaretleri için..

“Boşalma hakkını kullanmış!”

Akılları sıra, Erbakan Hoca’yı itibarsızlaştırıyorlardı, bu açıklamalarla..

Ama dün gördük, halk, boşalma hakkını nasıl kullanıyormuş!

Halk, sevdiği insan için böyle akın akın sokaklara dökülüyor işte!

Hocasına yapılan saygısızlıkları, milyonları biraraya getirerek cevaplıyor işte..

Hakaret etmeden. Küfür etmeden.. Sadece yürüyerek, sadece o alanda bulunarak,sadece tekbir getirerek!.

Bilmem, anlayabildi mi muhatapları?

O paşanın, kendini bilmez konuşmasından hemen sonra, “Bundan daha ağır sözler de gelecek” diye tehditlerde bulunuyordu Aydın Doğan’ın iri gazetesi..

Dün kafalarına dank etmiştir mutlaka: “O cenaze töreninde buluşan milyonlardan daha ağır söz yok!”

Dönemin kudretli komutanı Çevik Bir, Amerika’dan sesleniyordu: “Demokrasiye balans ayarı yaptık!”

Çevik Bir, suç mahiyetindeki o utanmazca açıklamayı yapıyor, kartel medyasının yalakaları da, aynı utanmazlıkla bu sözleri manşetlere çekiyorlardı..

Dün gördük, “balans ayarı nasıl yapılır”mış!

Milyonlarca insanın uğurladığı Erbakan, cenazesi ile gösterdi, o devrin egemenlerine; “balans ayarı”nın nasıl yapılması gerektiğini!!

O dönemin kudretli komutanlarından bir başkası da, aklı sıra tehdit ediyordu, mütedeyyin halkı: “Gerekirse silah kullanırız” diyerek..

O sözü söyleyen de, onu destekleyerek haberleştirenler de gördüler, “silah da, kurşun da yetişmez; bu milyonların oluşturduğu halka!”

28Şubat’ta, Milli Güvenlik Kurulu toplantısında, Erbakan Hoca’ya dayatılan kararları, “Askerin 20 şartı” diyerek manşete taşıyanlar, dünkü cenaze törenini gördükten sonra, artık eski söylemi bıraktılar. Başladılar, “halkın şartları”nı sıralamaya..

Erbakan Hoca’yı, halkı “inanan ve inanmayan” diye ikiye ayırdığını ileri sürüp, suçlamaya kalkışıyorlardı..

Dünkü cenaze ile gördük, Erbakan Hoca insanlarımızı nasıl kucaklamış. Nasıl kucaklamış ki; onlar da Erbakan hocalarını, Cumhuriyet tarihinde kimseye nasip olmayan bir toplulukla, milyonlarla uğurladılar.

Erbakan Hoca’ya, 28 Şubat sürecinden hemen sonra, özellikle partisinin kapatılması ile birlikte sürekli soruyorlardı: “Özeleştiri yapar mısınız? Siz nerelerde hata yaptınız, anlatır mısınız?”

Akılları sıra, 28 Şubat’ın ahlaksız baskısını meşrulaştıracak, suçu Erbakan Hoca’ya yıkacaklardı..

Darbecilerin suçunu bile, Erbakan Hoca’ya yıkmaya çalışanlar, dünkü cenaze töreninden sonra, aynı soruyu dönüp kendilerine soracaklar artık: “Biz nerede hata yaptık? Nerede hata yaptık ki, milyonlarca insan, bizim hedef tahtasına oturttuğumuz insanın etrafında kenetlendi? Dört koldan çalışarak, gözden düşürmeye çalıştığımız insan, bizim isteğimizin tam aksine, milyonların gözbebeği oldu.. Biz nerede hata yaptık?”

Erbakan Hoca’yı ve onun çizgisini, “Kadını ikinci sınıf varlık olarak görüyor” diyerek sürekli suçladılar..

Dünkü cenaze töreni gösterdi, Erbakan Hoca’nın ve onun çizgisindeki insanların, “kadına nasıl değer verdiği”ni.. Devlet protokolünü, Devlet Mezarlığı’na gömülmeyi elinin tersi ile itti, Erbakan Hoca.. 38 yıl aynı yastığa baş koyduğu hanımının yanını tercih etti!

Hoca, düzenlenen mitinglerde, “Bu meydanda toplanan yüzbinler” diye söze başladığında, ona gülenler oldu, alaya almaya kalkışanlar oldu..

Onlar da gördüler dün..

Gördüler; yüzbinlerin gerçekten de nasıl toplandığını!

YENİ AKİT