Erbakan yaşasaydı CHP’li olur muydu?

ÖMER GÜRE

Helalleşme adı altında CHP vites büyüterek son gaz devam ediyor. Direksiyona geçen Kemal Kılıçdaroğlu bizim mahalleye doğru yol alırken, mahallenin yabancısı olduğunu kabullenmeyen bir özgüvenle fren yapmadan devam ediyor.

Öyle ki iktidarı alma hevesiyle, alabildiğine hızlandıkça hızlanıyor. Bizim mahalleye yabancı olduğu içinde mahallenin viraj ve kırmızı ışıklarından habersiz bir şekilde gaza basıyor. Haliyle araç bazen sağa sola savruluyor, bazen motor hararet yapıyor. Bazen de kırmızı ışıkta durmayarak mahallenin kadim değerlerini ezip geçiyor. Kabarık  CHP plakasına ceza üstüne ceza yazdırabiliyor.

Kılıçdaroğlu’nu kaptan koltuğunu oturtup bizim mahalleye yol almasının altında; Türkiye’de artık Müslümanlara rağmen iktidar olamayacaklarını görmeleridir. Bu ciddi bir kazanımdır. Bu kazanım da AK Parti ve Erdoğan’ın rolü azımsanmayacak derecededir. Bununla beraber yılların vermiş olduğu ‘’beceriksiz” siyasetçi görüntüsünü kırmak ve haliyle siyaset sahnesindeki süresinin dolmuş olduğunun farkında olarak bizimmahalleyi önemsiyor.

Kemal Kılıçdaroğlu bu özgüveni de bizim mahallenin ‘’sefillerinden’’ aldığı su götürmez gerçek. Sefil dışında daha yumuşak bir tabir bulamadım. Çünkü bunların takındıkları tavır ahlak ve ilkeden bağımsız bir şekilde tamamen kişisel hesaplar üzerine kurulu. Mesela çarpıcı örneklerden biri; İbrahim Kahveci seccade tartışması hakkında Halk TV’de dinin nasıl sembollere indirgendiğini, dinin özünün bu olmadığını ve bunun üzerinden iktidarı sorumlu tutarak adalet, yetimin hakkında vs. bahsediyor. İlk bakışta baktığınızda Kahveci söylediklerinde haklıdır gibi görünebilir. Hatta kazanımdır, Halk TV’ye dini konularda vaaz vermesi önemlidir, belki kalpleri yumuşar, Rabbimiz hidayet nasip eder.

Ama Kahveci burada tamamen bir üçkağıt ile iktidarı eleştirerek İslam düşmanlığını varlık sebebi olarak gören zalimlere, din düşmanlarına şirin görünmek dışında bir şey yapmadığı net olarak görülüyor. Yazık gerçekten çok yazık, Müslümanlar izzeti zalimlerin kuyruğunda aramamalı...

Milli Görüş Kimin Mirası

Milli Görüş hareketi, Necmettin Erbakan’ın Müstakiller Hareketi sonrasında 1970 yılında kurdukları Milli Nizam Partisi (MNP) ile başlayıp şuan Saadet Partisiyle (SP) Türk siyasal hayatı içerisinde iktidar mücadelesi veren ana akım İslamcı hareketin temsilcisi olarak varlığını koruyordu. Ta ki Necmettin Erbakan’ın oğlu Fatih Erbakan’ın Yeniden Refah Partisini (YRP) kurmasına kadar…

Fatih Erbakan hikmetli davranarak ‘’70 yıl sonra CHP’yi iktidara taşımanın vebaline ortak olamayız’’ diyerek AK Parti- Erdoğan lehine adaylıktan çekilerek, Cumhur ittifakına desteğini açıkladı. Bununla epeydir tartışmalı olan Erbakan hocanın mirası kimde tartışmasına bizim mahalle açısında son noktayı koymuş oldu.

Ama ikna olamayanlar var. Mesela CHP’li Gürsel Tekin, Habertürk’te Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Altınöz’e dönük biz Erbakan’ın mirasıyla aynı masadayız diyerek Saadet Partisi’ni işaret etmişti. Bu tartışmalar reel siyasetin ne kadar kaygan ve sınır tanımayan bir zeminde olduğunu gösteriyor. Erbakan’ın siyasi çizgisine tahammül edemeyenlerin, bugün mirasına ortak olma çabasıyla adres göstermeleri ise tam bir cambazlık olarak göze çarpıyor.

Tüm bunlar siyasette meşru olma kaynağının değiştiğini göstermiş oluyor. Necmettin Erbakan, 1996 yılında Atatürk yaşasaydı refah partili olurdu demişti. Siyaseten meşru olmak için bu söylemi seçmişti. Şimdiler de ise CHP, Saadet Partisi’nin gayretleri ile deyim yerindeyse Erbakan yaşasaydı CHP’li olurdu demeye getiriyorlar. Tüm bunları görünce Rabbimizin şu ayeti zihnimde canlandı; Günleri Biz insanlar arasında böyle çeviririz” (Âl-i İmrân 140)