Entrika, Yalan ve Yanıltmalar Girdabında Bir Türkiye

'Bizim diniminizin ölçülerini, her kim olursa olsun, bir takım siyasî kişiler belirleyemez. Biz dinimizin ölçülerini Kitabullah'dan ve Resulullah(S) dan öğreniriz..'

Selahaddin E. Çakırgil; makalesinde Balyoz davasını, 28 Şubat darbesini ve MİT tartışmasını yorumlamış:

Entrika, yalan ve yanıltmalar girdabında.. 

Ergenekon ve Balyoz Planı vs. yargılamaları dolayısiyle Genelkurmay eski başkanları em. Org. M. Y. Büyükanıt ve (Ergenekon isimli dosyada sözkonusu edilen bir terör örgütünün yönlendiricisi olduğu suçlamasıyla hâlen tutuklu bulunan) em. Org. M. İlker Başbuğ ile halihazırda Jand. Gen. K. olan Org. Bekir Kalyoncu'nun 2 Mart günü tanık olarak bilgilerine başvuran mahkemede söyledikleri ilginç..

Komutanlık günlerinde, 'Kral benim!'  edâsıyla yaptığı tumturaklı konuşmalarıyla bilinen İlker Başbuğ, mahkemede, 'Genelkurmay Başkanları yalan söylemez..' demiş.. Yani, herkesten önce kendisini yalanlamış..

Genelkurmay'ın önemli bir biriminde vazifeli olan Kur. Alb. Dursun Çiçek'in imzasıyla ortaya çıkan bir darbe belgesini reddedip, ülkenin aylarca 'ıslak imza' tartışmalarıyla meşgul edildiği ve amma sonunda doğruluğunu Alb. Çiçek'in de kabul ve itiraf ettiği o belgeyi, 'Bu bir kağıt parçasıdır!'  diye alaya alan ve mahkemeyi yanıltmaya, kamuoyunu aldatmaya çalışan Başbuğ değil miydi?

Kezâ, Poyrazköy'de yapılan kazılarda, toprak altına gizlenmiş şekilde ele geçirilen lav silahları konusunda da, eline kullanılmış bir lav silahını alıp, 'Böyle silah olur mu yahu?. Bu bir borudur..' diyen de Başbuğ değil miydi? (Ama, Başbuğ o açıklamayı yaparken, 'Bu, kullanılmış bir lav silahıdır..' diye gösteriyor ve dolaylı olarak doğru söylüyordu.. Çünkü, lav silahı etkili olduğu kadar, bir defa kullanılmaya mahsus ve kullanıldıktan sonra sonra geride boru halinde kalan basit bir silahtır da..)  Aynı şekilde, Genelkurmay'ın kozmik odasında bir arama-araştırma yapmak kararı veren mahkeme hükmünü günlerce engelleyen ve 'gerekli temizlikleri yaptırdıktan sonra izin verildiği' izlenimi doğuran ve bu konuyu da danha sonra, Brüksel'de, NATO merkezindeki TSK subaylarına hitaben yaptığı konuşmada, 'Kozmik odaya girmişlermiş.. Biz izin vermeseydik, nah girerlerdi!.' diyen de  yine Başbuğ değil miydi?

Evet, şimdi,  'Genelkurmay Başkanları yalan söylemez..' diyen Başbuğ, bu sözünün ilk tekzib edenin de kendisi olduğunu göremiyordu herhalde..

Kaldı ki, hele de son 50 yılda, 4 askerî darbe ve nice darbe teşebbüsleri görmüş olan halkımız, nice anlı-şanlı kumandanların,  halkımızı hangi yalanlarla nasıl aldattıklarını görmemiş miydi?

Büyükanıt ise, mahkemedeki ifadesinde, kendisine sunulan plan raporlarını imzaladığını, ama, bunun, 'o raporların içeriğini kabul ettiği mânâsına gelmiyeceğini' söylemiş..

Aman Allah'ım..

Yazının devamı… 

Yorum Analiz Haberleri

"Suriye'den bize ne?" yaklaşımını besleyen körlük
Suriye devrimine çarpık ve indirgemeci yaklaşımlar
Yılbaşında normalleşen haram: Piyango
Yapay zeka statükocu mu?: ChatGPT'de cevaplar neye göre değişiyor?
Devrim ile derinleşen kardeşlik: Suriye & Türkiye