Türkiye’de güya tekfircilik ve fitne/siyasal ve toplumsal kargaşa riskini önlemek adına dört dörtlük bir tekfircilik ve fitnecilik hareketi devreye sokuluyor. Hem de son derece politik ve popüler bir figüre dönüşen cübbeli, sakallı ve şalvarlı bir tarikat ehli marifetiyle siyaset ve toplumu birbirine karşı kışkırtan bir iklim canlı yayında televizyon ekranlarında, sistematik olarak sosyal medyada inşa ediliyor. Neredeyse teşhirciliğe karşıyız deyip teşhircilik yapmak gibi, uyuşturucuyla mücadele ediyoruz deyip uyuşturucu pazarlamak gibi utanç verici bir olay cereyan ediyor.
Tekfircilik tehdidine dikkat çekmek adına bütün bir toplumu tekfirciliğe sürüklemek, yalan ve iftiralar uydurmakta inat ederek tıpkı 28 Şubat darbe sürecinde olduğu gibi devleti “Topyekûn Harekât Konsepti”ne teşvik etmek düpedüz akıl, ahlak ve karakter çöküntüsüne işaret eder elbette. Zaten Cübbeli Hoca’nın “durumdan vazife çıkaran” ihbar ve ithamlarına 28 Şubat’ın bütün aktörlerinin aşkla şevkle sarılmasına bakarak mevcut tehlikenin farkına varabiliyoruz.