Haşim Ay’ın Arakan üzerine yazdığını yazı dizisinin dördüncüsü:
Yazı dizimizin bir önceki bölümünde detaylarını paylaştığımız Arakanlı Müslümanlara reva görülen bu mezalimin insanlık dışı olduğu ve giderek bir soykırıma dönüştüğünü BM bile kabul etmektedir. Hatta BM açıkça Arakan Müslümanlarını ‘dünyanın en çok zulüm görmüş azınlığı’ olarak tanımlamıştır. Ne var ki teorik olarak bu olumlu yaklaşım pratiğe yansımamış, BM şuana kadar Arakan’daki mezalimin son bulması için kayda değer etkili bir çabaya girişmemiştir.
Yazı dizisinin bu son bölümünde Arakan sorununu izah sadedinde muhtelif kişi ve cenahların öne çıkardığı uluslararası güçlerin enerji rekabeti, dinsel milliyetçi Budist psikoloji ve ARSA örgütü faktörlerini irdelemeye çalışacağız.
Komünist Ne Win’in Türkiye’deki yerli şebbihaları Arakan sorununun varlığını kabul etmekle birlikte Sosyalist-Budist şebekenin bundaki payını paranteze almakta, durumu komplo teorilerine yaslanarak ve bazı gelişmeleri abartarak uluslararası güçlerin çıkar çatışmaları için kaos ve istikrarsızlık oluşturma operasyonlarıyla izah etmekte ve ARSA örgütü özelinde hayali ‘radikal İslamcı’ retoriği üretip günah keçisi aramaktadır. Bu perspektife göre; evet, bir Arakan sorunu bulunmakta ama sorunun temelinde uluslararası güçler ve radikal İslamcılar yer almaktadır (!). Myanmar devleti kendi vatandaşlarının güvenliğini ve ülkenin bütünlüğünü sağlamak zorunda olup terörle mücadele etmektedir (!). Haliyle kurunun yanında yaş da yanacaktır!