Enerji geçiş ülkesi olurken (1)

Ali Bulaç

Dünya her geçen gün biraz daha enerji kaynaklarına bağımlı hale geliyor.

Hem 20 büyük ekonomiye sahip ülkelerin tüketimleri artıyor, hem 1 milyar 300 milyonluk devasa nüfusuyla Çin, "Batılı tarzda ekonomik büyüme ve üretim" sürecine dâhil oluyor. Çin'e yaklaşık bir hızla Hindistan, Brezilya ve diğer birkaç ülkenin de katılmakta olduğunu unutmayalım. Çin, olağanüstü performans gösterip üretim yapıyor, ekonomik olarak istikrarlı sayılabilecek bir büyüme kaydediyor, ama asıl Çin, henüz Batılı tarzda tüketim sürecine girmiş değil. Bir de Çin Halk Cumhuriyeti'nin milyonlarca insanının Batılılar gibi tüketmeye başladığını düşünün, enerji ve gıdanın kazanacağı önemi daha iyi anlarsınız.

Bu, enerji ve gıda kaynakları üzerindeki çatışma ve rekabetlerin giderek şiddetleneceği anlamına gelmektedir. Bu aşamada Çin'in Batı'ya, yani enerji kaynaklarının bulunduğu Ortadoğu'ya doğru gelişmesini durdurmak ve elbette Avrupa'nın artan enerji ihtiyaçlarını karşılamak üzere yeni stratejiler takip etmeyi gerektiren yeni bir duruma işaret etmektedir.

Mevcut durumda AB ülkelerinin kullandıkları gaz oranı 522 milyar metreküp kadardır. Azalan üretime karşılık artan tüketim trendini göz önüne alan Uluslararası Enerji Ajansı'nın hesaplarına göre 20 sene sonra Avrupa'nın ihtiyacı olan gaz 700 milyar metreküpe çıkacaktır. Avrupa giderek enerjide dışa bağımlı hale geliyor. Enerji de Türkmenistan, Azerbaycan (Hazar havzası), İran ve Irak'ta bulunuyor.

Artan talep, enerji kaynakları kadar enerji nakil hatlarını da önemli kılıyor. Şüphesiz enerjinin nakil güvenliği (nakil hatları ve sevkiyatı) kaynağı kadar önemlidir. ABD, İngiltere ve Norveç'in ortaya attığı "Enerji barışı" projesi, enerjinin söz konusu merkezlerden Avrupa'ya taşınmasını öngörmektedir. Coğrafî konumu dolayısıyla söz konusu projeyi hayata geçirirken Türkiye'nin hesaba katılmaması mümkün değil. Nabucco ve Güney Akım projeleri bu çerçevede geliştirilmiş bulunuyorlar. Birinin arkasında ABD ve Avrupa, diğerinin arkasında Rusya var.

Rusya'nın 6 Ağustos 2009'da imzalanan anlaşma ile sistemin içine dâhil olmasının iki sebebi var: Bilindiği üzere Rusya enerji sevkiyatının yüzde 80'ini Ukrayna üzerinden yapıyor ve Sovyetler'in dağılmasından bu yana bu ülke ile yaşadığı problemler söz konusu. Vladimir Putin, Türkiye'nin enerji naklinde Ukrayna'nın yerini alabileceğini açıkladı. Bu, enerji ulaşım yollarını çeşitlendirmesi bakımından Rusya için bir avantaj. Fakat asıl önemlisi, ABD ve Avrupa, enerji dolaşımında Anadolu üzerinde kontrol kurmaya çalışırken, Rusya, onları 'yalnız' bırakmak istemiyor; eğer Türkiye toprakları enerji santralı ve enerji nakil hatlarının zorunlu güzergâhı haline geliyorsa, bu rekabet ve nüfuz alanı üzerinde Rusya'nın da sözü olacaktır.

Nabucco projesi, temelde Türkmenistan, İran, Azerbaycan, Irak ve diğer ülkelerin (Ermenistan Gürcistan, Suriye) zaman içinde gelişmiş bir enerji şebekesi içinde yer almalarını, enerji alanında birbirlerine entegre olmalarını öngörüyor. Irak petrolleri ve gazı dolayısıyla Suriye de kilit ülke konumuna geliyor. Arap Doğalgaz Hattı'nın geçtiği Suriye kavşak noktasıdır, Akdeniz'e açılan önemli bir kapıdır.

Bu noktaya dikkat çeken Enerji Bakanı Taner Yıldız "Türkiye'nin doğusunda bulunan kaynakların benzer projelerle Avrupa ülkelerine aktarılması, Türkiye'yi erişilmez bir stratejik konuma taşıyor." diyor. Yıldız'a göre, ister Nabucco ister Güney Akım, "Bunlar uzun vadeli projelerdir". Özetle Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun deyimiyle "Türkiye küresel enerji akışının en önemli kavşak ülkesi" haline geliyor. Bu aynı zamanda orta ve uzun vadede Amerika, Avrupa ve Rusya'nın dikkatleri, ilgi ve hesaplarının daha fazla Türkiye coğrafyası üzerinde olacağı anlamına geliyor. Cumartesi devam edeceğiz..

ZAMAN