Kim bunlar?. 40’lar meclisi. Bunların daha 1 numarası, 3’ler meclisi, 7’ler meclisi, 100’ler meclisi de var..
Altlarında da onlarca küçük hücre..
Artık 1 numaraları yok..
40’lar meclisi ABD’nin CFR (Cifir ya da Kefere diye de okuyabilirsiniz) topluluğundan mülhem..
İstanbul’dakinin dışında Ankara’da da emekli subayların bir araya geldiği dernekler, şirketler var.. Memleketin dört bir yanında ayrı buluşma noktaları var.. Ve bazı kurum ve vakıfları da buna ekleyebilirsiniz..
Bana kalırsa Encümen-i Daniş’tekilerin hepsi Türkiye’nin derin gerçeğinin farkında. Onun için savcılık bunları ifadeye çağırmalı..
Bunlar kim ve bugüne kadar hükümete hangi tavsiyelerde bulundular?
Gizli mi bunlar?
Bu tavsiyelere uyulmadığında ne oldu?
Evet siz 40 kişisiniz ve birbirinizi bilirsiniz..
Ergenekon’dan da bugüne kadar habersiz olmuş olamazsınız..
Bana kalırsa yarın mahkemeden celp çıkartılmadan gidip mahkemeye kendi rızanızla bilgi vermelisiniz..
Susarak bir yere varamazsınız..
Bugüne kadar sustunuz da ne oldu?
Konuştukça, biliyorum bu iş dal budak salacak. Ama başka bir yol da yok.
2. Sovyet çöktü!.
Emekli JİTEM'ci Jandarma İstihbarat Grup Komutanı emekli Albay Abdulkerim Kırca, Ankara Güvercinlik Koruma Lojmanları’nda intihar etti. İntihar çözüm değil. Bugün sağa-sola silahlarını bırakıp kaçanlar, şimdiden aileleri ile derin sırlarını paylaşmaya başladılar, yarın suç ortaklarını ortadan kaldırmak için harekete geçecekler..
Kimdi Abdulkerim Kırca, hatırlayalım: Diyarbakırlı İzzettin Aslan 1994'te ortadan kaybolan oğlunun yıllar sonra Silopi'de yakılarak öldürüldüğünü öğrendi.
Diyarbakırlı İzzettin Aslan'ın oğlu Murat (25), 10 Haziran 1994'te kayboldu. Elektrik faturasını yatırmak üzere Diyarbakır'daki evinden ayrıldıktan sonra bir daha kendisinden haber alınamadı. Görgü tanıklarının anlatımına göre evinin iki sokak ötesinde beyaz bir otomobile zorla bindirilip götürülmüştü. Aile, oğullarının izini 11 Mart 2004'te bir televizyon programında buldu. Ekranda eski bir PKK itirafçısı anılarını anlatıyordu. Konu onların yabancısı değildi: “Diyarbakır'da Murat Aslan isimli bir genci Binbaşı Abdulkerim Kırca'nın emriyle aldık. JİTEM merkezinde işkenceyle sorgulandı. Sonra Silopi'ye götürüldü.” Orada Çukurca köyünün yakınındaki mezarlığın altında bir dere yatağında yakılarak öldürüldü. Aile hemen şikâyetçi oldu; ancak Kırca'nın ifadesi bile alınamadı. Baba, itirafçının tarif ettiği yere gitti, cesedin mezarlığın hemen dibine gömüldüğünü öğrendi. Silopi Cumhuriyet Savcılığı'na başvurdu. Mezar açıldı. Kendisi de başında durdu. Sonra DNA testi yapıldı. Sonuç yüzde 99,99 tutuyordu. Baba İzzettin Aslan, ceza almasını bekledikleri Abdulkerim Kırca'yı yıllar sonra dönemin Cumhurbaşkanı A. Necdet Sezer'den 'Devlet Övünç Madalyası' alırken gördü: "Oğlumun cesedinin yerini tarif eden PKK itirafçısı, Murat'ı o zaman binbaşı olan Abdulkerim Kırca'nın öldürdüğünü söylüyor. Biz şikâyetçi olduk tabii. Ama, hiçbir şey yapılmadı. 4 yılda ifadesi dahi alınmadı. İzzettin Aslan'ın bahsettiği ödül töreni 23 Aralık 2004 tarihinde gerçekleşti. Kırca'nın ismi Diyarbakır'da görülen JİTEM davası dosyasında da geçiyor. JİTEM elemanları ile birlikte 28 ayrı cinayet olayından yargılanıyordu.
Sezer şimdi neler hissediyor merak ediyorum.. Övünç madalyası, Kırca’nın intiharına engel olamadı.. Kırca konuşmadı ama, bakalım ailesi konuşacak mı?
Bu intiharda Sezer’in hiç mi vebali, sorumluluğu yok?
Benim derdim, şunu bunu suçlamak değil. Siyasi ve ideolojik rant peşinde de değilim.. “Müslüman Mason?!” etiketli, “Beyaz” Müslümanların Yeşil Ergenekon’u da var biliyorum. Sıra onlara da gelecek.. Ulusalcıların yanına Milliyetçi Ergenekoncular da gidecek..
Ulusalcı YÖK Başkanı Gürüz’ü gördünüz, daha ilk günden nasıl da çözüldü ve “Ben Amerikancıyım” diye sıyrılmaya çalıştı bu işte.
Artık onları Amerika bile kurtaramaz..
İtalyan Gladiosu Türkiye’dekinin yanında çocuk kalır.. Soruşturma 6 yıl sürdü, bir eski başbakan, 30 general, dört bakan, 58 prof. mahkum oldu. 4 bin 300 terör eylemini kontrgerilla bizzat yaptı ya da yönlendirdi. 30 general, bir eski başbakan, 4 bakan, istihbarat örgütü şefleri, çok sayıda gazeteci, medya patronları, işadamları, bankerler, 19 yüksek yargı mensubu ve 58 profesör örgüt üyeliğinden mahkum oldu. (Toplam 622 kişi) 139 gizli silah deposu ortaya çıktı. İşin bir ucu Devlet Bakanına, bir ucu Başbakana, bir ucu Meclis Başkanına, bir ucu Vatikan’a, öteki ucu mafiaya uzandı.. İstihbarat örgütleri, askerler, politikacılar, mason locaları herkes işin içindeydi..
Sivas ve Başbağlar’da da, Mumcu suikastının arkasında da aynı kişiler, örgütler var.. Haberlere bakıyor musunuz? “Uğur Mumcu öldürülmeden önce iki önemli konu üzerinde çalışıyordu. Bunlardan birisi Kuzey Irak'taki Kürt liderlere ve PKK'ya gönderilen silahlardı. İkinci konu ise Abdullah Öcalan'ın PKK ve Genelkurmay Başkanlığı arasındaki bağlantılarıydı. Bu iki konuyu da aydınlatmıştı. Tuncay Güney, Kuzey Irak'a gönderilen silahlarla ilgili Binbaşı Tamer diye birinden bahsetti. 1999 yılında Aydınlık Dergisi, Sivas Bölgesi'nde PKK-DEV-SOL ve TİKKO'ya silah temin eden şahsın kod adının 'Binbaşı Tamer' olduğunu yazdı.”
Bu Encümen-i Daniş bizde 19. yüzyıl ortalarında “Academie Française”yi model alarak kurulmuş. Osmanlı iddiası yalan. Osmanlı’yı batıran İttihatçıların Fransa’dan kopyaladıkları bir model.. 1950’lerin başında ABD soğuk savaş şartlarına göre yeniden yapılandırmış, Amerika’nın örgütlediği illegal bir yapılanma.. Bu konuda daha yazacak çok şey var. Öyle görünüyor ki, bu konuya yarın da devam edeceğiz..
Encümen-i Daniş, Ergenekon’dan bağımsız ve ilgisiz olamaz.. İş buraya kadar geldiğine göre yeni dalgayı bekleyin..
Selam ve dua ile..
VAKİT