Hatice Saka / Yeni Şafak
İngiliz gazeteci, yazar ve aktivist Andy Worthington, nam-ı diğer Guantanamo Andy, 12 yıldır Guntanamo tutukluları için mücadele ediyor. Şimdiye kadar bu konuda kitap yazdı, belgesel çekti, hiç durmadan eylemler ve protestolar düzenledi. Diğer yandan kişisel sitesinde mahkumlarla ilgili her türlü bilgiyi, dava süreçlerine dair son gelişmeler hakkında yazmayı sürdürüyor. Onun bu çabaları ise sonuçsuz kalmamış. İngiliz tutuklu Shaker Aamer'in serbest kalmasını sağlamış. Donald Trump'ın başkan olduğu bir Amerika yönetiminde hapishanenin kapatılması imkansız görünse de umudunu hiç yitirmiyor ve kampanyalarına devam ediyor. Worthington , “Guantanamo’nun unutulmadığını göstermek ve insanların bu konuya dahil olmalarını sağlamak için fotoğraf kampanyası yürütüyoruz. Vazgeçmeye niyetim yok. Bu hapishane kapatılana kadar eylemlere devam edeceğim” şeklinde konuşuyor.
Guantanamo konusunda sizi harekete geçiren ne oldu? Nasıl karar verdiniz?
ABD yönetiminin 2005 yılında Guantanamo’da tuttuğu erkek mahkumların isimlerini dahi açıklamaması beni iğrendirdi. Orada kimlerin tutulduğunu öğrenmek için araştırmalara koyuldum. Girişimim 2006 ilkbaharında ABD Savunma Bakanlığı'nın, Associated Press ajansının açtığı “haber alma özgürlüğü” davasını kaybettiği zaman başladı. Bu kararla birlikte tutukluların milliyetleri, isimleri, mahkumlara karşı sınıflandırmaya girmemiş suçlamalar, mahkeme kayıtları ve binlerce sayfalık destekleyici döküman açıklandı.
Bu yıl hapishanenin açılışının 16.yıldönümü. Siz yaklaşık 12 yıldan beri hapishanenin kapatılması için uğraşıyorsunuz. Bu süreçte en umutlu ve en umutsuz olduğunuz dönemleri söyler misiniz?
Barack Obama’nın seçilmesi en umut dolu olduğum zamandı. Başkanlığının ikinci gününde cezaevinin bir yıl içinde kapatılması sözünü verdi. Elbette bu gerçekleşmedi. Obama, siyasi sermayesini, Cumhuriyetçilerin muhalefetini yenmede harcamayı reddetti. En çok 2010-2013 yılları arasında umutsuzluğa düştüm. Bu üç yıl zarfında, kongrede artan engeller yüzünden hemen hemen hiçbir mahkum serbest bırakılmadı. Obama’nın tutukluları serbest bırakmayı yeniden gündeme getirmesi 2013’te mahkumların açlık grevi yapmasına neden oldu. Bir diğer umutsuzluk noktası, elbette ki Donald Trump’ın başkanlığının ilk 14 ayı. Hangi şartta olursa olsun Guantanamo’dan hiç kimseyi bırakmamakta kararlı.
BUSH SÜRESİZ TUTUKLAMA GETİRDİ
George W. Bush, Mayıs 2002’de Guantanamo’nun açılmasından dört ay sonra mahkumları serbest bırakmaya başladı ve başkanlığı boyunca 532 kişiyi serbest bıraktı.
Bush döneminde mahkumların durumu nasıldı?
Bush, Cenevre Sözleşmesi’ni temelinden paramparça etti. Guantanamo’da süresiz tutuklamayı uygun gören ve bu insanların kimler olduğunu dünyaya açıklamayan, mahkumlara küresel işkence ağı ve olağandışı gözaltı sistemi kuran odur. Irak’ta yasadışı savaş açan, Afganistan’da gereğinden fazla kalan Bush yönetiminin yaşattığı korkutucu zamanları ise bugün kimse hatırlamıyor.
Gelelim Donald Trump’ın politikalarına. Irkçı söylemleri ön plana çıkaran biri. Guantanoma’daki mahkumları daha zor bir süreç mi bekliyor?
Onlar zaten acı çekiyorlar. Trump, hiçbir şart altında, hiçbir mahkumun serbest bırakılmasını istemiyor. 41 erkek mahkumdan beşi, Obama yönetimi sırasında yüksek seviyede teftiş süreci onaylanmış kişiler. Fakat bu durum Trump’ın umrunda bile değil.
Kişisel sitenizde Guantanamo ile ilgili sayısız dosya, araştırma ve mahkum hikayeleri var. Bu ulaşması pek kolay olmayan bilgileri nasıl topladınız?
Pek çoğu, 2006-2007 yıllarında kitabım için yaptığım araştırmalara dayanıyor. Aynı zamanda Chelsea Manning’in tüm mahkumlarla ilgili gizli askeri dosyaları WikiLeaks’e sızmasından sonra da birçok araştırma yaptım. 2011 yılında bu dosyalar üzerinde WikiLeaks’le bir medya ortağı olarak çalıştım, detaylar üzerinde aylarımı harcadım.
Şu anda kaç tutuklu var ve hepsinin dava sürecini takip edebiliyor musunuz?
779 erkek ve genç, Guanatanamo’nun açıldığı Ocak 2002’den bu yana ABD ordusu tarafından tutuluyor.
Siz bir İngiliz mahkumun serbest bırakılmasını sağladınız. Bunu nasıl başardınız?
Shaker Aamer’in serbest kalması için 2007’de harekete geçtim. Kasım 2014’te ise aktivist arkadaşım Joanne MacInnes ile birlikte “Seninleyiz Shaker” isimli özel bir kampanya başlattık. Joanne, teklifim üzerine Shaker’in devasa şişme bir maketini yaptı ve onu parlamentonun önüne koyduk. Bu, hükümete Shaker’in varlığını hatırlatmak için iyi bir yoldu. Milletvekilleri ve ünlüler devasa maketle yan yana durunca ve birlikte fotoğraf çektirince kampanya popüler oldu. Elbette bu medyanın, milletvekillerinin ve diğer baskı gruplarının dahil olacağı daha büyük bir kampanyanın parçasıydı ve başarılı oldu. Shaker 2015 Ocak ayının sonunda serbest bırakıldı.
Bir belgesel çektiniz. Nasıl bir geri dönüş aldınız?
İzleyen herkesten çok iyi kabul gördü. Maalesef daha fazla kitleye ulaşmamı sağlayacak olan Amerikan ya da İngiliz televizyonlarında hiç gösterilmedi. Yüksek öneme sahip meselelerle ilgili dosyaların medyada yeterli yer bulamaması üzücü.
Kampanya ve eylemleriniz sürüyor değil mi ?
Evet, Guantanamo’nun kapanması için çalışmalarım sürüyor. Çabalarım tamamen kapatılana kadar da devam edecek. 2012 yılında “Guantanamo’yu Kapat” kampanyasını, Yüksek Mahkeme’deki davalarda mahkumları temsil eden ABD’li avukat Tom Wilner ile başlattık. Guantanamo’nun unutulmadığını göstermek ve insanları bu konuda cesaretlendirmek için fotoğraf kampanyasını da birkaç yıldır yürütüyoruz. Ben bu hapishane kapatılana kadar eylemlere devam edeceğim ve durmayacağım.
Kampanya ve eylemlerinize destek bulabiliyor musunuz?
Adı üstünde destek. Olması gerektiği kadar çok, olmasa da bu durum son 16 yıldır her zaman problem olarak duruyor.
New York Times, Guardian ve El Cezire gibi büyük medya kuruluşlarında çalışmak ve gazeteci olmak Guantanoma konusundaki çalışmalarınıza nasıl etki etti?
Ana akım medya aracılığıyla temas kurmak güzel, ancak bu her zaman mümkün olmuyor. Örneğin, 2008 yılında New York Times için Carlotta Gall ile manşet bir haber üzerinde çalıştıktan sonra Pentagon beni durdurmaya çalıştı. Yine de işimi yapıyorum, Al Jazeera için zaman zaman yazmaya devam ediyorum.
İslamofobi Amerika ve Avrupa’da çok yaygın. Terörist olarak damgalanan Müslüman mahkumları bir İngiliz olarak savunurken ne gibi zorluklarla karşılaştınız?
Maalesef son yıllarda Batı’daki terörist saldırıların yükselmesiyle birlikte İslamofobide de artış oldu. Öyle sanıyorum ki İslamofobi'nin tehlikelerine karşı İngiltere’de ABD’ye nazaran daha çok bilinçlenme var. Aynı zamanda İngiltere'de Guantanamo mahkumlarına karşı daha yaygın bir sempati mevcut.
Kitabınız “Guantanamo Dosyaları” çok ses getirdi. Yeni bir kitap çalışmanız var mı bu konuda?
“Guantanamo Dosyaları”nın yayımlanmasından bu yana,son 11 yıldır Guantanamo hakkındaki yazılarımı ve aktivistlik hayatıma dair anılarımı bir araya getirmekle ilgili planlarım var.
Guantanamo ile ilgili son çalışmalarınızı ve bu konunun geleceği hakkındaki fikirlerinizi öğrensek?
Açıkçası, eninde sonunda kapatılacağına inanıyorum. Ancak Donald Trump’ın başkan olmasıyla birlikte yalnızca Gunatanamo için değil birçok konuda geriye gidişler oldu. Ümit ediyorum ki Amerikan mahkemeleri Guantanamo’nun sonsuza kadar açık kalmasının kabul edilemez olduğu kararını alacak. Bozuk sıkıyönetim yargı sisteminin, rafa kaldırılacağını anlayacaklar. Böylece terörizmle suçlanan mahkumlar, yıllar önce gönderilmiş olmaları gereken federal mahkemelerde yargılanabilecek.
Afganistanlı çocuğu unutamadım
Guantanamo’da işkence gören ve haksızlığa uğrayan birçok insan var. Bu süreçte sizi çok kimin hikayesi etkiledi? Afganistan’da, babası tarafından götürdüğü yerde, bir çatışmada ağır yaralanan 15 yaşındaki Kanadalı Omar Khadr’ın hikayesi yüreğimi sızlattı. Bir çocuk olarak asla tutuklanmamalıydı. Fakat ABD ve Kanada ona çok kötü davrandı. Hapishaneden tek çıkış yolu olarak Guantanamo’daki duruşmada savcı ile yaptığı itiraf pazarlığı sonrasında serbest kalabildi. Yanlışlıkla terörist olarak görülen Mohamedou Ould Slahi de beni çok etkiledi. Guantanamo’daki tecrübelerini anlattığı, kendilerini tutsak edenlerin yoksun olduğu incelik, mizah, sezgi ve zekayı gösteren bir bestseller kitap yazdı.