Ali Karahasanoğlu / Yeni Akit
Hocamız, “Türkler pis, Suriyeliler mis kokuyor” mu dedi?
İsmail Saymaz’ın ilkesizliğini ben tekrarlamayacağım..
Başkaları yalan söyleyebilir, çarpıtma yapabilir, hatta sözleri alıp, bambaşka bir anlamla kamuoyuna aktarabilir.
Bundan hiç utanmayabilir..
Ama biz onların yaptıklarını yapmamalıyız..
Sadece hatırlatma yapmayalım, somut örnekleri de verelim..
Onların ahlaksızlığını gösteren örnek, Konya’da Tahir Büyükkörükçü Camii’nde Seyfullah Akyiğit hocanın vaazının aktarımı ile ilgili..
Hocamız, laikçilerin yaptığı gibi, “Başörtülülere devlette görev verilmeyecek” söyleminin “başörtülü” yerine “başı açık” kelimesini koyarak, laikçilerin yaptığının tam zıt kelimesi ile, ama aynı nefret dili ile bir konuşma yapmamış.
“Gericilerle kanımızın son damlasına kadar mücadele edeceğiz”in karşı söylemi olarak “gerici” yerine “laikçi” kelimesini koyarak, nihayetinde onların nefret söylemi gibi bir bakış açısı ile, ama tam ters cenahtan bir anlatımda da bulunmamış..
Müslümanı, Müslüman olmayanını.. Her ırktan insanı.. Her ülkeden vatandaşı..
Bir örnek olayla, Hz. Peygamber sevgisine davet etmiş..
Akyiğit hocanın sözlerinin başlangıcı şöyle:
“Hatay depremi oldu biliyorsunuz, orada hoca kardeşlerimiz bizzat yaşadıkları olayı şöyle anlatıyorlar.. 3-5 hafta geçti, cenazeleri yıkıyoruz, tabi cenazeler kokmaya başladı. İçinden bir tane cenaze çıktı, hiçbir kötü pis koku yok, hatta içinden mis gibi koku geliyor. Araştırdık, sorduk Suriyeli bir kardeşimizmiş!”
Bu cümle içinde, Türk kelimesi geçiyor mu?
“Türk kelimesi geçmese de, o manaya gelen net bir anlatım var” denilebilir mi?
Bu cümleden hareketle, “Türklerin cenazesi pis kokuyor, diyen imama suç duyurusu” başlığı atılabilir mi? Atılırsa, bu ahlaksızlık olmaz mı?
Hocanın o sözlerinden hareketle, “Konya’da İmam Seyfullah Akyiğit, Türklerin cenazelerinin pis, Suriyelilerin cenazelerinin ise mis koktuğunu söylemişti” nasıl diyebilirsiniz..
Bu söylem, apaçık bir iftira, bir sahtekarlık değil mi?
Hatay’daki depremde, Türkler öldü, Suriyeliler öldü, hatta Avrupa ülkelerinden birçok insan öldü..
Türk ya da Suriyeli, ya da Avrupalı ayrımı yapılmadan..
Birçok vefat edenin cenazesinin, günler sonrasında normal olarak çürümeye başladığını hatırlatıyor, Akyiğit hoca..
“Cesetler çürümez. Siz uyduruyorsunuz. Türklerin cesedi ise asla çürümez” diyen var mı?
Türklerin de, Suriyelilerin de.. Avrupalıların da.. Benim de sizin de, cesedimiz belli bir günden sonra hava koşulları ile birlikte, çürümeye başlar..
Tam bu noktada. Türk ya da Suriyeli ya da Avrupalı ayrımı yapmadan. Ben-sen ayrımı yapmadan..
Akyiğit hoca bir ayrıntı veriyor..
O kişi Türk de olabilirdi. Suriyeli de olabilirdi. Avrupalı da olabilirdi..
Matematik dili ile söyleyeyim..
Tartıştığımız konuda, kişilerin ırkı etkisiz sayı konumunda.. Irkın hiçbir önemi yok..
Hocanın işaret ettiği, etkisiz sayıyı, etkili hale getiren bir başka özellik hemen sonra vurgulanacak..
Hz. Peygamber yolunda yürümek, O’nu rehber edinmek, O’na övgülerde bulunmak, O’nu hayatında rehber edinmek.. Türk de bunu yapsa, Suriyeli de yapsa, Avrupalı da yapsa, hocamızın iltifatına mahzar olacak..
Bu anlamda hocamız, etnik kökeni söylüyor ama, “Tamam bu Suriyeli imiş, onun kokmamasının sebebi bu” demiyor..
Devam ediyor..
“Yüzlerce Suriyeli’nin cesedi de kokmuştu ama, bu kişinin cesedinin kokmamasının sebebi, Hz. Peygambere saygısı idi” anlamında hatırlatma yapıyor..
Cesedin kokmamasının sebebinin “Suriyeli olmak değil, Peygamber yolunda yürümek” olduğunu söylüyor.
Kimse, etnik kökeni sebebi ile övülmüyor/yerilmiyor..
Hz. Peygambere aşıklığı sebebi ile bir övgü yapılıyor..
İsmail Saymaz’ın yazısını anonslayan Sözcü gazetesi, hocanın konuşmasındaki devam eden kısmı aktarmıyor..
Soldan çarklı medya organları, Hocanın esas vurucu sözlerini vermiyor.
Kemalist siteler, bu kısmı gizliyor..
Ahlaksız medya organlarının kestiği, hocanın anlatımındaki gizlenen bölümü aktarayım:
“Allahu Ekber!.. Şaşırdık. Hepsi kokmuş cenazelerin; ama içinden birisi mis gibi kokuyor. Araştırdık, kim bunun yakını, hayattayken ne iş yapardı? Sorduk, Suriyeli bir kardeşimizmiş diyor.”
Bakın konuşma burda da bitse..
Derim ki, “Tamam işte.. Suriyeli olduğunu öğrendi hocamız.. Mis gibi kokunun gerekçesinin, Suriyeli olmaktan geçtiğini ima etmiş oldu..
Yoo. Akyiğit hoca, “Suriyeli olmak ile mis gibi kokma arasında bir sebep-sonuç ilişkisi yok” diyor..
Diyor ki, devam ediyor.. Mis gibi kokmanın gerekçesini bulmaya çalışıyor.
Ahlaksızların, sahtekarların vermediği, vermeye cesaret edemedikleri, hocanın devamındaki sözlerini de birebir aktarıyorum:
“Hayattayken ne iş yapardı bu kardeşimiz?” diye araştırıldığı aktarılıyor..
Demek ki Suriyeli olduğu için değil, başka bir sebeple, mis gibi koktuğunu düşünüyorlar ve araştırıyor..
“Hayatta iken bu kişi ne yapıyordu” diye sorguluyorlar..
Ve cevabı buluyorlar..
Hocanın anlatımından aktarıyorum:
“(Araştırma sırasında sorulanlara cevap vermişler) Bu tam bir peygamber aşığı idi, Resulullah’a naat yazardı, şiirler yazardı, gece gündüz dilinde Resulullah’ın aşkı eksik olmazdı. Allahu Ekber! Görüyor musunuz? Peygambere aşık oldun; sen vefat etsen de naaşını Allah kokutmuyor.”
Akyiğit hocanın bu sözlerini çarpıtanlara hodri meydan..
Ayşenur Arslan’ın konuşmasını da birebir versenize..
Benim hocamızın konuşmasını aktardığım, analiz ettiğim gibi siz de Ayşenur Arslan’ın sözlerini aktarsanıza...
Cesaretiniz var mı?
Ayşenur Arslan’ın sözlerini de bir kenara bırakın..
Hemen tüm soldan çarklı medya organlarında, “basiretli bir açıklama” gibi gösterilen Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü İbrahim Akın’ın şu sözlerini bir yorumlayın..
Demiş ki YSP’li isim, “Daha ne kadar bomba patlayacak?”
Ben onlar gibi yapmayacağım. Burda bitirmeyeceğim..
“Bak bombadan bahsetti, hemen asın” demeyeceğim..
Devamını da vereceğim:
“Başta Kürt sorunu olmak üzere toplumsal sorunlarımızı barışçıl ve demokratik siyaset zemininde çözme ihtiyacımız var. Artık onurlu ve adil bir barışa şans tanıma zamanı gelmiştir. Daha ne kadar bomba patlayacak, daha ne kadar toplumsal olarak insanların düşmanlaşmasını ve kutuplaşmasını sağlayacak siyasetinize devam edeceksiniz?.. Artık yeter diyoruz.”
Haydi bakalım, açıklayın, düne kadar var olan, ama çok büyük oranda çözülmüş olan Kürt sorununu henüz çözülmemiş gibi göstermek..
Ardından, “çözmezseniz, bombalar patlar” anlamına gelecek şekilde, bombaların patlamasının doğal sonuç olduğunu ima edecek şekilde, “Daha ne kadar bomba patlayacak” demek..
Teröre destek değil de nedir?
Hoca, peygamber aşkını öneriyor..
Ayşenur Arslan, canlı bombanın kimseyi şehid etmeden ölmesine hayıflanıyor..
İbrahim Akın, “bombalar patlar” tehdidi yapıyor..
Ama dayak yiyen, yine dindarlar oluyor..